*

  • maksim gorkinin romanı
    kahraman ilya baştan talihsiz imajı ile çıkar karşımıza.feci ama görünmez kast sistemi, doğuştan gelen bezginlik kaderin ve kötü şansın bir kere musallat oldu mu bırakmayacağına şartlanmış dimağlar. ve mahfolan hayatlar tabi ki.ilya tüm hayatı boyunca bunlarla meşgul ediyor beynini. kitabın en sonunda,kafasıı duvara çarpmak sureti ile beynini patlatması bu açıdan manidar.
    iş gücü çok düşük.toplumun her sınıfında,alanında bozulma var. aile müessesesi çökmüş zaten.herkesin eli herkesin cebinde.illa ki erkeklerin metresi kadınların ağıkları var. diğer eş duyana kadar herşey meşru.rusyanın en sefil insanlarının hayatını anlatıyor. basit bir polis memurunun karısının bile kendisini işçiler yanında kraliçe gibi hissetmesi gülünç.
    kimse hayatı, insanları sevmiyor,sevemiyor, sevdirmiyor. hep yükselmeye şartlanmışlar. kanaat ve mutmain olma yok.herkes menfaat peşinde.iyilik kelimesi masal gibi. telaffuz edilmiyor bile. alt sınıftan bir insan azcıkyükselsin önceki halini unutuyor, burnu büyüyor. eski arkadaşlarını küçümsüyor.ilya yadırgarken bu durumu kendisi de yaptı.
  • steinbeck versiyonu için:
    (bkz: the winter of our discontent)
  • dilimize burhan bolan tarafından, ingilizce metninden çevrilmiştir..

    days of grief ingilizce adı..

    ayrıca, engin yayıncılıktan çıkan birinci baskısının arka kapağında yer alan tanıtım bilgisinde ufak bir düzeltme yapmak gerekiyor:

    masha, vera ve olimpiada isimli üç sokak kadını kitabın baş kahramanları ilya, yakov ve pavel ile belirtilenin aksine aynı evde yaşamamaktadır..

    biraz üstünkörü yazılmış tanıtım bilgisi..
  • 90 lı yıllarda küçük onur'un oynadığı dizi.
  • acı günlerim dizisinin kanal d'ye geçmeden önceki interstar günlerinde kullandığı isim.
  • ertem göreç'in 1967'de çektiği suç filmi.

    suzan avcı sahne alıp "bir bakış baktın / kalbimi yaktın / aşkın kemendini / boynuma taktın" diye salınır gece kulübünün küçük sahnesinde. göründüğü kadarıyla ölüm saati ile acı günler peş peşe çekilmiştir -ki gece kulübü de tastamam aynı mekândır. bu filmler dönüşümlü olarak çekildiği izlenimi verir.

    turgut (ayhan ışık) iftiraya maruz kalmıştır. ortada yine bir cinayet vardır. kaçakçılık olayı da söz konusudur. ve yine bir kurban lazımdır. öykünün entrikasını kuran da bir iftira olayıdır. ölüm saati’ndeki gibi acı günler’de de mutlu son söz konusudur. kral’ın olduğu filmler nedense hep mutlu sonla bitmektedir. aslında şu: seyirci için örnek karakter ayhan ışık’tır ve dürüst, delikanlı adam tiplemelerine hayat veren ışık, özdeşleşimi kolay, daha az karmaşık, sıradan insanı canlandırmıştır perdede.

    bu filmlere göreç’in en olumlu katkısı sınıfsal çatışmalarını aksettirmesidir. fazla derine inmeden, ima yollu, küçük ayrıntılarla sınıfsal konum hakkında ipuçları veren göreç temelde bilinçsiz proleteri, uyanış içindeki basit adamı yansıtmak istemiştir. tabii zaman zaman can sıkıcı olabilen ekürisi safa önal’la birlikte.

    kanun benim (1966) ile krallar ölmez (1967) yine ertem göreç-safa önal-ayhan ışık birlikteliğinin ürünüdür, haşiye olarak düşüyorum.
hesabın var mı? giriş yap