• stephen wolfram genç yaşta sazı eline almış, kısa zamanda çok büyük işler başarmış, bizim bilinemeyen bir sebepten dolayı einstein olduğuna (hem de türk işi:aynştayn) ikna olmamız gereken skimin fırt deliği bilim şeysi oktay sinanoğullarından daha da muteber olmayı bilmiş bir isim, bir suret. lakin 10 sene münzevihayatına geçtim, 20 sene kafa patlattım, 30 sene göbek çatlattım diyerek çıkardığı kitaba doğru şöyle bir gürül gürül, mertçe yellenesi geliyor insanın. (bunun türk işi olanına ise hem yellenip hem de osuruktan alev makinası yapıp yakmak gerekiyor)

    said nursiden bu yana bu kadar paragrafı, cümleyi, örneği alt alta üst üste yerleştirip bir şey diyormuş gibi yapıp toplamda "hiç bir şey" diyen adama denk gelmediydim.

    ya da durunuz said nursi gibi bir örnek ile kafa kafaya potaya sokup haksızlık etmeyelim, wolfram bu kitabında öncüllerinin (ve hatta feynman gibi hocalarının) teorik öngörülerine kaynak olması bir ihtimal mümkün olabilecek bir sistem bulabilmiş, yani ilk örneğimizdeki gibi tamamen götünden sallamıyor.

    lakin kaynak olması ihtimali olan bir sistem buluyor da, ihtimalin somutlaştırılması için herhangi bir girişimde bulunmuyor.

    "eee ne var lan bulunmuyorsa, bir ihtimal daha var demek ayıp mı?" diyebilirsiniz, ovrayt yeee ama insan 200 sayfalık bir kitapta belki böyle bir ihtimalden bahsedebilir de, 1000 sayfanın üzerinde tuğla gibi bir kitabı tamamen bu ihtimali bir "biliş/değer" gibi anlatmaz be kardeşim.

    bir de nasıl iddialı herif: "matematiği deterjan yapmaya, kimyayı eritmeye içmeye geldim, biyoloji, kaos teorisi benden sorulacak, burası fenere mezar olacak" diye de olmaz bir merkeze kaymış, öyle bir şahbaz olmuş ki akıllarınız durur.

    eski bilimsel metodları bitirdim, yenisini yarattım diyen adamın en azından bir chapterda da bu yeni bilimin nasıl gerçekle örtüştüğünü anlatması gerekmez miydi? en net, en sonuca varılabilir çıkış noktası şu: basit patternler terkrar edildiklerinde süper karmaşık sistemler, patternler oluşturuyorlar.
    e hadi bir pattern oluştur da doğada bir modele denk gelsin, geliyor mu, yok. patterninin oluş biçiminin doğada bir geçerliliği var mı, gösterilemiyor.

    mathematica'nın 1000 sayfalık reklam tanıtım metni gibi bir şey yapacak idiysen (ki bağımsız bir yayınevinden de değil herif kendi yazmış, kendi basmış kitabı) otursaydın internetten chainmail falan yapıp yollasaydın. böylece en azından maddi anlamda maymun olmadan yırtardın (ama ben ne diyorum, herif bestseller olmuş).

    bir de nasıl şerefsiz bir goddoşmuş ki bu kendisini/eserini eleştiren ortak payda akademisyenler gıyabında

    "e eleştirilmem normal, bekliyordum, eleştirilmesem paradigmada kayma yapamamış olurdum. eski düzenin adamı tabi beni eleştirecek bu bir onurdur, şereftir" edebiyatı yapmış. e be şabalak madem ki eleştirilmek bir hazır değerdir, seni, senin dengin adamların anlamaması gocunulacak bir şey değildir, madem ki kral sensin, ne sik yemeye eleştirilecek ve akademik çevrede senden başka kimse tarafından anlaşılamayacak bir kitabı basıyorsun? otur kendin yaz, kendin oku.

    seni eleştiren adamlar 1000 küsur sayfada anlatamadığın iddiaların temellerinden zaten haberdardılar. eşşek sıpası değiller idi, feynman okuyunca, von neuman bilince kaynakçada adlarından bahsetmeyi biliyordu.

    de yıkıl git serseri sikin tohumu seni.

    (lan herif gavur diye, götümüze girme ihtimali de olmadığından bütün birikmişleri bu laleye saydırdım. çok mutluyum. yaşasın bölgesel sözlük, yaşasın götümüze sokacakların sayısının türk ve türki cumhuriyetlerle sınırlı oluşu)
  • kimi çevrelerin stephen wolfram'a ömer çelakıl muamelesi yapmasına neden olmuş kütlevi eser. okuduktan sonra bir verdict de benden.
  • rüyamda, wolfram'in kitabiyla ilgili bir roportajda (kendi ortaya attigi hipoteze gore) temel evrensel kurallarin kac tane oldugunu dusundugune verdigi "yaklasik on kadar" cevabinin 'on emir'e ve kabalaya bir gonderme oldugunu gordum. cellular automata deneyleriyle kabala evirmecelerinin birbirlerine benzerligini ancak ruyamda fark etmis olmam bir yanda dursun wolfram'in bu konularda ne dusundugunden hic haberim olmadan boyle bir cikarim yapmam da dupeduz ayip. yine de kayda gecsin istedim.
  • cok guzel, oturmus 1200 sayfa olan bu kitabi yazmis wolfram efendi, tebrik ederim kendisini. ama be guzel insan neden;

    - zirt pirt kitabin 1200 sayfa olduguna vurgu yapiyorsun, yaptiriyorsun? tamam 20 yasinda caltech'ten doktora almissin, ama abi pek bir okul bitirmemis harun yahya'nin da koskoca atlasi var, o da senin gibi dolaniyor ortada. yakisiyor mu yani "su kadar sayfa kitap yazdim ben" diye ovunmek?

    - 1200 sayfalik kitabinin okudugum 100 kadar sayfasinda surekli her seyi kendin bulmussun tarziyla yaziyorsun? l ron hubbard misin sen? yine 100 sayfasini falan okudugum dianetics kitabinda hubbard kisisi de senin yaptigini yapiyor, psikanalizden bahsettigi halde ona dianetics diyip kendi fikri oldugunu iddia ediyor. niye yapiyorsun wolfram bunlari?

    bak o kadar doktora yaptin, profesor oldun, sirket kurdun para babasi oldun sonucta dondun dolastin harun yahya oldun, ron hubbard oldun. bizi de reha muhtar ettin, modasi da gecmisti oysaki. yazik.
  • stephen wolfram'ın bilim tarihine geçme arzusunun sonucunda yazıldığını düşündüğüm kitaptır. kitaptaki bilgiler teknik olarak doğrudur. hatta yeri geldiğinde düşündüren ve ilham veren saptamalar da vardır.

    ancak gerek kitabın başlığı, gerek kitabın girişindeki iddialı söylem bence stephen wolfram'ı küçük düşürmüştür. zira:

    - kitapta yazanlar "yeni" değildir. kareli harita metod defterindeki karalamaların yazılım ile ilerletilmiş halidir. kareli harita metod defterleriyle eğitilmiş kuşaktan bu defterlere karalama yapan herkes içgüdüsel olarak aynı yerlere gitmiştir ve geri dönmüştür.

    - kitapta "our intution" (içgüdülerimiz), "our approach" (yaklaşımımız) gibi birinci çoğul şahıs özneli saptamalar yapılıp ardından da bu saptamalara zıt söylemlerle okuyucuda "hayret" duygusu uyandırılmaya çalışılmış. kendin için konuş stephen. hepimizin farklı içgüdüleri var. hatta çoğu yerde kollektif içgüler senin yazdığının tam tersi.

    - "basitlikten karmaşa nasıl doğuyor ey yumurtaya can veren allahım" söylemi bıkmadan usanmadan tekrar edilmiş. oysa buna hiç birimiz şaşırmıyoruz stephen. biliyoruz ki tüm atomlar 3 parçacıktan, genler ise 4 molekülden oluşuyor. bu basitlikten karmaşa doğduğunu biliyoruz. sen neden şaşırıyorsun, ona bakmak lazım.

    - stephen'a çocuklarla daha çok zaman geçirip insanoğlunun içgüdüleri, nelere şaşırdıkları ve nelere şaşırmadıkları hakkında daha fazla bilgi ve fikir sahibi olmasını tavsiye ediyorum.

    - binlerce bilim insanı, küçük bir bilimsel ispatı tam anlamıyla yapmak için çok fazla zaman ve emek harcıyorlar. kareli kağıt karalamasını bilgisayara yaptırıp sonunda da kimseye yararı olmayan, tek bir sonuca bile varmayan bir kitap yazıp, kapağına "yeni bir bilim türü" yazınca bu kişilere ayıp oluyor.

    edit: kağağına -> kapağına
  • #141626832

    internetten bedava indirebileceğiniz kitap (herkese açık). basitçe anlatayım. kitap conway'in game of life'ı tadında bir yaklaşımı açıyor. ilk 400 küsür sayfa bu konularla hiç ilgisi olmayan birinin dahi anlayabileceği bir şekilde konsepti ortaya koyuyor.

    ardından bölüm bölüm pozitif bilim literatürünün elindeki envanterle, ortaya koyduğu konsepti buluşturuyor. kitabın başından beri tarz şu. önce konu perspektifi eldeki bulgular ve çalışma biçimiyle açıkça ortaya koyuyor. "one can/would think" şeklinde ortalama bilişsel bakışı ekliyor. sonra da "i suspect, feel that" gibisinden kendi sistemindeki mantığın/spekülasyonun gücüne doğru çekiyor. kitap boyu her bölümde bu şekilde devam ediyor, sistem bu.

    (bkz: mathematica)

    velhasıl aslında kitap teknik olarak şu işlevi görüyor. yıllarca bilim yayınlarını takip ettiğinizi düşünün. bir noktadan sonra hemen her alanın en azından gerçeklik/hakikat bağlamında vardığı yeri kafanızda oturtmuş olursunuz. hatta çok değil 2 yıl kaliteli bir bilim dergisini, blogunu takip ederseniz insanlığın durduğu yeri rahatlıkla kavrarsınız. wolfram zerre boşluk bırakmadan size nerede olduğumuzu gayet basit bir şekilde açıklıyor. bunu yaparken ileride imkanların genişlemesi ve disiplinlerin birbirine yaklaşmasıyla beraber kurmaya çalıştığı yöntemin nasıl bir işlev kazandıracağını sezdiriyor. daha doğrusu yaptığı şey aslında kendisinin de gayet iyi bildiği üzere "ben şimdiden söyleyeyim de ileri de bir wolfram reyiz vardı, bunları görmüştü" gibisinden bir kehanet kitabı yazmak.

    peki bu küçümsenecek bir şey mi? kesinlikle hayır. kitap douglas adams sever fizikçi, matematikçi, yazılımcı tayfanın özellikle hoşuna gidecektir. oldschool ingiliz kafasına düşkün olanlar, terry gilliam'cılar, black mirror'cular falan da gayet keyif alır.

    konuyla ilgili olanlar için kitap ortalardan başlıyor. onun öncesi game of life, örüntü, kompleksleşme, celullar autamaton falan hiç karşılaşmamış olanlar için yönteme ve düzleme alıştırma sadece. sonrasında da çok özel bir şey yok ama böyle insanların var olduğunu bilmek iyi geliyor. yoksa ingilteredeki ortalama bir fizik/bilim kurgu nerd'i için çok anormal bir çalışma ve konsept yok ortada. yine de hoş bir zemin ve çalışma şekli sunuyor.
hesabın var mı? giriş yap