• inci aralın öykü kitabı
  • genellikle yaz tatili öncesi ve bir de nedense jinekoloğa gitmeden önceki arefe günüdür bu zaman çoğu kadın için...
  • inci aral’ın insanın boğazına bir yumru oturtan öykü kitabı. öznesi kadınlar. ince kitap sanıyorsunuz, elinize alıyorsunuz, “bir oturuşta okur bitiririm” diyorsunuz, bitiremiyorsunuz. bu kadar az sayfaya kaç öykü, kaç hikaye sığar? bir kitaba kaç kadın sığar?

    hepsi memleketimizin kadınları, tanıdığımız, bildiğimiz, duyduğumuz kadınlar: kısıtlanmış kadınlar, şans tanınmamış kadınlar, eğitime erişmesine izin verilmemiş kadınlar, eksik kalmış kadınlar, erkeğinin altında ezilmiş kadınlar, başka kadınların altında da ezilmiş kadınlar, ümitsiz kadınlar; ne uzayıp ne de kısalmayacağının farkında olan kadınlar, ümitli kadınlar; oldurmaya çalışıp da olduramayan ama yine de ümit eden kadınlar, gözü yüksekte olmayan sadece standart bir hayat için debelenen kadınlar, başkasının boyunduruğu altında hayatta kalmak için didinen kadınlar, öfkeli kadınlar, ne yapsa kendini beğendiremeyen kadınlar, kullanılan kadınlar, acı çeken kadınlar, fark edilmeyen hayalet kadınlar, söz söyleme hakkı tanınmayan kadınlar…

    okuyun!
  • hikaye boyunca sahit oldugumuz olaylar bize leman üzerinden aslında toplumsal cinsiyet rollerinin bir resmini çizer. aslında bu meseleyi belirli somut olaylar üzerinden bize göstermez ya da saf bir şekilde hikâye boyunca toplumsal rollerle alakalı bir mesaj verme amacı ya da kaygısı gütmez. bunlardan daha çok hikâye boyunca benim dikkatimi çeken konu tamimiyle hikâyenin dili ile alakalı. yazar sanki toplumsal cinsiyet konusuna kullandığı dil ve cümleler ile dikkat çekmeye çalışmıştır. kullanılan günlük dildeki eril ve ataerkil öğelere çağrışımlara dikkat çekmeye çalışmıştır. mesela hikâyenin başlığı bu önermemin ilk örneği olarak sayılabilir, ağda zamanı’. ‘inceliklerin tümünden yoksun bir kadın’, ‘…on yıldır menopozdasın...’, ‘ne beceriksiz bir kadınsın!’, görüldüğü gibi, gündelik dilimize yerleşmiş, kullanırken aslında farkında olmadığımız ancak içerisinde cinsiyete dair göndermeleri olan ve cinsiyetlere zorunlu ve belirli görevler ve davranışlar yükleyen cümleler bu hikâyede fazlaca bulunuyor. bu noktada kullanılan dile yerleşmiş bu ve buna benzer basmakalıp fikirleri içeren cümlelerin toplumda cinsiyet rollerine ve cinsiyet ayrımının derinleşmesine hizmet ettiğini bize göstermek istiyor olabilir. diğer taraftan leman’ın sesinden onun dünyasına dahil oluyoruz. bir yandan kendi kendisine yetmeye çalışan bir birey olmaya çalışırken, iç dünyasında toplumun bazı çürümüş noktaları olduğunun farkında olduğunu görüyoruz ve toplumsal bazı kavramlarla kendi iç dünyasında tartıştığını görüyoruz. fakat bir yandan da beğenilmek ve toplum tarafından onaylanmak onun için şarttır. bir yanda kendi kendine var olmaya kendi fikirlerine sahip çıkmaya ve toplumu eleştirmeye çalışırken diğer yandan da kendini toplumun genel kabul görmüş beğenisi için feda etmekten geri durmuyor. her gece çamaşır değiştiriyor olması, kıllarından kurtulma isteği, saçlarına çok özen göstermesi aslında topluma kendini beğendirme isteğinin belirli bir noktadan sonra onun eylemlerini de etkilediğini gösterir. bu noktada, birey olarak iç dünyasında çevrenin bu olumsuz halini görmesi ve farkında olması ama cinsiyete yüklenmiş bu rollerin yerine getirilmesi, leman için pratik ve düşüncenin çelişmesidir ve elbette onun bu hali iç dünyasının mutsuzluğu ile sonuçlanmıştır. hikâye bu yönüyleriyle erendiz atasü’nün sessiz ali hikayesine benzemektedir
hesabın var mı? giriş yap