• yaşar kemal in bir kitabı.
  • müzik tarihine bayağı bir meze olmuş eski ahit kitabı. efendim yeremya'dan hemen sonra yer alır bu ağıtlar. batı dillerinde lamentations, lamento yok lamenti falan adıyla da bilinir. biraz irdelemeye çalışalım.
    beş bapdan oluşuyor ağıtlar. ya da bölüm diyelim elimizdeki online çeviriye istinaden. üçüncü bölüm dışında bütün bölümler 22 ayet. üçüncü bölüm 66. 22şer 22şer sayın isterseniz demeyeceğim zira ilkokulu çoktan aştık, bunların bir esprisi kalmadı. mamafih ben yatışmak için hâlâ sayıyorum ya böyle bazı zamanlar neyse. efendim bu ayetler aslında alfabeyi öğretiyor bir bağlamda. zira akrostişlerle alfabeyi öğrenmemek güç anladığım kadarıyla zira sayıyoruz alfabetik olarak; aleph, bet, gimel, dalet, heth...
    efendim birçok besteci bunlardan yola çıkarak besteler yapmış. hatta bazı araştırmalar bize yardımcı da oluyor kaçıncı bap, kaçıncı ayet efendim şu besteci tarafından kullanılmış diye. kutsal haftanın vazgeçilmezlerinden. aslen perşembe, cuma, cumartesi sabah merasimleri için kullanılması ve şakınması gerekirken, akşama kaydıranlardan, günlerini değiştirenlere bile rastlanıyor, marc antoine charpentier yine karşıma çıkıyor.
    neyse biz çayımız beşte içenlerdne olduğumuz için çarşamba günü söylemeyiz bunu, en fazla çalarız. şimdi merasimlerin üçe ayrıldığını, o vigila adı verilen bölümlerinde kendi içinde ayrıldıklarını falan anlatırdım da bu kadarına gerek yok. bilmemiz gereken bu kitaptan yola çıkarak pek bir beslenmiş müzik tarihi. thomas tallis, corpus dolorosus carlo gesualdo, jacob arcadelt, heinrich isaac, tomas luis de victoria, giovanni pierluigi da palestrina, orlando di lasso, françois couperin, jan dismas zelenka, ernst krenek gibi değişik yüzyıllardan ve coğrafyalardan dişe dokunurları saymadan yazıyı noktalamayalım...
    (bkz: lamentations of jeremiah)
  • bir armağan olarak elinizin altına gelen yaşar kemal kitabı .

    adı ağıtlar, kendi sevinç kaynağı. yaşamın döngüsü olsa gerek.
  • yaşar kemal in ikinci baskısının ön sözünde yer alan yazısıyla hikayesi şöyle olan derleme kitabı; ağıtları 1939-1942 yılları arasında derlemeye başladım. doğduğum köy olan hemite köyünde (şimdiki adı gökçedam) ölülere ağıt yakılırdı. bu gelenek çocukluğumdan bu yana sürüp geliyordu. bir de torosların ardından çukurovaya avşarlar iniyorlar, yazın pamukta, çeltikte, orakçılıkta çalışıyorlar, kışın da kışlıyor, kök söküyor, çift sürüyorlar, ark kazıyorlardı. bu avşarlarda da ağıt geleneği olduğu gibi sürüyordu. onların ağıtlarını da bizim ovanın kızları, aşıkları öğreniyorlardı. toros-larda, maraşın andırın ilçesinin gökahmetli köyünde iki kız-kardeş yaşıyordu. bunlardan birisinin adı hasibe hatun, ötekinin adı telli hatundu. hasibe hatun kadirliden mustafa ağa ile evlenmiş, ovaya inmiş, telli hatunsa köyünde kalmıştı. bu iki kız kardeşin ailesi torosların soylularmdandı. dağlarda, ovada ağıtçılıkta büyük ünleri vardı. onlar hangi ölüye ağıt yakmaya gitmişlerse o ölü sağlığmdakinden de çok değer kazanıyor, saygınlaşıyordu. onların ağıtları dillerden dillere de dolaşırdı. ben ilk ağıt derlemelerini hemite köyünde yaptım. ilk ağıdı medine mustafanın karısı kara zeynepten aldım. sonra hasibe hatuna gittim. o bir aşıktı da. ondan da hem kendi, hem de başkalarının ağıtlarını yazdım. toroslara telli hatuna gittim, kendi ağıtlarını, avşar ağıtlarını derledim. sonra toros-ları dolaşmaya başladım. yaya, elimde kiraz ağacından bir değnek, köy köy dolaşıyor, önce köylülere osmaniyenin gebeli köyünden murtazadan, küçük memetten, kazmacalı güdümen ahmetten öğrendiğim köroğlu hikayesini anlatıyor, köylülerle yakın ilişkiler kuruyor, ondan sonra da kadınlardan ağıtlar derliyordum. bu sıralarda da şiirler yazıyor, yayınlıyordum. 1940 yılında arif dino, abidin dinoyla tanıştım. ağıtları, derlediğim birkaç tekerlemeyi abidin dinoya verdim. abidin dino ağıtlara, tekerlemelere hayran kaldı. ağıtların yayımlanması için çok uğraştı. o zamanlar ferit celal güven halkevleri genel başkanı ve adana milletvekiliydi. abidin dino bu ağıtları ferit celal güvene verdi. ferit celal güven, ilk ağıt derleyenlerdendi. folklora, o çağın politikacıları yabancı değillerdi. ya derlemeler yapmışlar, ya bir derlemeciye yardım etmişlerdi. topladığım ağıtların küçük bir kısmını ferit celal güven o günlerin adana halkevi başkanı basri arsoya verdi. kitap da 1943 yılı güzünde "ağıtlar ı" diye yayımlandı. bölgede o kadar çok ağıt vardı ki, her kadın o kadar çok ağıt biliyordu ki, ben de kadınlardan ağıt derlemenin yolunu öylesine ustalıkla bulmuştum ki, ağıtlardan ciltlerle kitap yayınlayabilecektim. şimdiden elimde birkaç kitaplık ağıt daha vardı. halkevi her yıl bir ağıt kitabı çıkarmayı tasarlamıştı. ben de halkevinden aldığım o paralarla yeni folklor derlemeleri yapacaktım. nedense birinci kitaptan sonra o iş suya düştü. sonra 1946 yılında ben türk dil kurumuyla anlaştım. ağıtları, tekerlemeleri onlara verdim. kitap yapacaklardı, onlar da yapmadılar. 1979 yılında isveçteydim, yurda ne zaman döneceğim de belli değildi. arkadaşım alpay kabacalıya mektup yazıp ondan türk dil kurumundan ağıtların, tekerlemelerin bir kopyasını almasını istedim. alpay kabacalı bu isteğimi yerine getirdi ve ağıtlar, tekerlemeler elime geçti. araya bir roman üçlüsü girdi, ağıtlarla bu yıllarda uğraşamadım. üçlü bitince ağıtlara başladım, alpayla yayına hazırladık. tekerlemeleri de, başkalarının derlediği, beğendiğim örnekleri de katarak yakında yayımlayacağım. bu arada epeyce zorluk çekerek ağıtları, tekerlemeleri gün ışığına kavuşturan yazar arkadaşım alpay kabacalı a teşekkür ederim. yaşar kemalin ve ailesinin, hemite köyüne yerleşmesiyle ilgili yazısı için (bkz: #34560364)
hesabın var mı? giriş yap