*

  • 1994 dunya kupasi elemelerinde grupta oynadigimiz maclardan biridir. inglitereye karsi deplasmanda aldigimiz 4 0 lik yenilgiden 1 ay sonra istanbulda daha bir umutla cikmistik. maca hayrettin demirbas , recep cetin , bulent korkmaz, gokhan keskin, ogun temizkanoglu, tugay kerimoglu, saffet sancakli, unal karaman, hakan sukur,oguz cetin, orhan cikrikci ilk onbiriyle cikmistik. hollanda nin klasik kadrosuyla mucadele edecegini sanarken kalede hic de siyah olmayan 2 metrelik sarisin biyikli bir kaleci duruyordu. bir onceki maclarda hatali goller yiyerek gozden dusen siyah inci stanley menzo bu macta yerini ed de goey a birakmisti. hollandanin bir onceki bir kac macini izleyip stanley menzo nun bizim kalemizde duran hayrettin vari goller yemesi bizi umutlandiriyordu. ilk yari buyuk bir dayaniklilik gosterip devreyi 0 0 kapamayi basarmistik. ilginc olan sirf hollanda atak yapmiyordu, biz de bariz gol pozisyonlari bulmamiza ragmen kaledeki iki metrelik dev bir turlu gecit vermiyordu. ilk yariyi da 0 0 kapayinca insanin icinde ister istemez acaba bir tane atip bu maci koparabilir miyiz sorulari uyanmaya baslamisti. o donem hollandanin yeni yildizi peter van vossen ki kendisi iki sezon sonra istanbulspor a kadar dusmustur perdeyi acan golu 57. dk da atmisti. daha bu golun sokunu atlatamayan hayrettin, sonraki senelerde bolca yapacagi gibi iki dakika sonra gullit in golune engel olamamisti. ikinci yarida oyuna girip milli takimimiza daha da hareket getiren feyyaz, gullit den 1 dakika sonra golunu atti ve durumu 2 1 e getirdi. bu golden sonra daha da sahlanan milli takimimiz rakip kaleyi abluka altina almisti. feyyaz bol bol pozisyona giriyor iyi de vursa kotu de yapsa ed de goey her topu cikariyordu. bu arada macin spikerinin yine her zaman oldugu gibi umit aktan oldugunu belirtmek gerekiyordu. o mactan aklimda kalan tek spiker repligi "nerdeydi bu kaleci bu kadar mactir, bizi mi buldu" seklinde sure gelen umit aktan in yakarislaridir. ilerleyen dakikalarda 85. dk da van vossen bir kez daha sahneye cikip maci 3 1 e gelmisti. yine yenilmistik fakat uc ay sonra oynayacagimiz bir hollanda maci daha vardi ve biz o aksam oynadigimiz oyun sayesinde umitliydik. bu macin bir diger dikkat edilmesi gereken noktasi ise milli takimda kalede hayrettin demirbas in tahtinin iyice sallandigi mac olmustur. bundan sonraki milli maclarda ingiltere macinda gascoigne in tekmesiyle kolu kirilana kadar engin ipekoglu milli takimin kalesini devralmistir.
  • macin hakemi isvicre futbol federasyonundan kurt rothlisberger idi. ayrica gullit golu 65 metrelik bir uzun pasi takip ederek tek vurusla atmistirdir ki, ortada ne hayrettin ne ogun kalmistir. kisftmesizlik.
  • sanırım bu maçtı.
    klasik tv görüntüsü klasiği vardır ya hani. 11+11+3 de hakem 25 kişi diizlirler.kamera da bi üçtan bi uca çeker. henüz veletken her oyuncu gözüktükçe bağırıp ailemle coştuğum bir dakikida ünal geldi görüntüye. bıyıklıydı yine. sonra kesti zaten. antrenör olunca. neyse herkes tertipli. oğuz kibar. tugay genç ve saçları yandan andreas modeli. hakan formda. ama ünal. ünal kara boğa yırtıcı forvet. türkiyenin amokachi gelene kadar gördüğü en iyi devrilmez ileri uç elemanı. ama gel gör ki talihsiz bir biçimde burnu dolmuş ünal abimizin saygı da kusur gibi bi amacımız yok ama. o dolu burnu klasik futbolcu hareketiyle fhhkkkrıt diye başparmak ve işaret parmağıyla boşaltmak istedi güzel abimiz. ama olmadı. takıldı namussuz mucus. elini çekti uzadı. şorta sildi formaya sildi olmadı. reji dumur tabi. hemen değiştirdi. sonra 30 saniye geçti ki abimizin ,fizik gücüyle top tekniğinin buluştuğu nadir türk forvetlerinden ünal abimizin bıyıklarıyla o kahrolası burun sıvısının sentezi kameraların çekmesiyle ekranımıza patladı. artık odada herkes kahkahalarla gülüyor maça bir ciddiyet ve motivasyon kaybıya başlıyorduk. ah be. işte o maç ne hollanda ,ne aşığı olduğum feyyazın efsane performansı ne de başka bişeyle hafızama kazındı. hollanda diyince ilk aklıma gelen ünal ın sümüğü oldu allah kahretmesin. ha bi de ed de goey her topu tuttuğun da "ve de gol" diye anladık. zıp zıp zıpladık allah seni yüceltsin ümit aktan. halbüse maçta gullitvardı.
  • neyimize lazımsa havanın eşek osurtan soğuklarının en üst noktasında olduğu bir dönemde, gullit, rijkaard, koeman, van basten aşkına stadyumda yerimizi aldıgımız bir maç. en nihayetinde o dönem herkes bize koyuyor ama biz de bir umut. acaba mı diyoruz. van basten oynamamıştı ama foto-maç'ta bizim için yorum yapması bile çok önemli.
    maç bir dünya devi ile olmasına rağmen inönü stadı en boş gecelerinden birini yaşamış, hatta sulu kar yağmaya başlayınca görevliler yeni açık ve eski açık tribündeki insanları kapalı tribüne yerleştirmişlerdi. mamafih kapalı - yeni açık arasında oluşacak tezahürat alışverişini aksatmak istemeyen bir kaç denyo - ki aralarında biz de vardık - yerlerini terk etmemiş, soğuktan konuşamayan görevlinin tüm çabalarına karşın cephelerini terk etmemişlerdi. neresinden bakarsan bir gurur tablosuydu.

    -hadi gelin kapatıyoruz burasını, karşıya geçeceksiniz
    -[tezahuratla] en büyük taraftar, yönetim sahtekar
    -ne diyonuz olm, gapalı tribüne gideceniz işte, alla alla sıcak sıcak.
    -[tezahuratla] bu gece barda, gönlüm hovarda
    -[numaralıya döner görevli] . başkanım bunnar gelmiyo, napalım alalım mı
    -[ba$kan] bırak selahattin orda kalsınlar. ne bileyim.
    -[tezahuratla] içimdeki selahattin aşkı bambaşka, o büyük müdürünle cok yaşaa...

    velhasıl kapalı tribünden mac izleme fırsatını böylece tepmiş olduk.. hava sert soğuk. gün içerisinde yagmur yagmış, sulu kar yagmış. yağmış allah yağmış. biz o dönem alışmışız maçlara sabahın köründe gitmeye. ibnenin biri gazı vermiş '' milli dava olm, tıklım tıklım olur, basket maçını görmediniz mi. salona sığmadık ''. alakayı sorgulamıyoruz tabi. malız çünki. sabah 09.00 kapıya dikildik..
    zaten görevliler falan da bizi gördükten sonra maç olduğunu anladılar ve kapıları biraz daha erken açtılar.

    içeride zaman geçmiyor, kalabalıkta değil, eğlenilecek hiç bir şey yok. foto-maç'ı o gün içerisinde 300 kere okumuştum. at yarışı sayfasında jokeylerin boyu, kilosu, atların anası babası nereli, ne yer ne içerler ezberledim. köşede kocaman van basten kafası '' en az 3 tane atarım, türkiye grubun averaj takımı '' demecini okuyoruz. o dönem van basten bizim evden birisi adeta. masaya bir tabak gary mcallister bir tabak van basten için koyar olmuşum.. konduramıyoruz bu demeci van basten'e. tuvalet kağıdı inbe foto mac diye bağırıyoruz.. saat daha 14:00.. sulu kar yağıyor..

    saat 18:00 civarı artık benim dudaklarım morardı. zaten dudaklar yüzün 2/3.. mor bi surat, barış'a bakıyorum o daha beter yere cökmüş. evsizler gibi gazete kağıtlarını tutuşturmaya calışıyor. görevli geliyor, infial cıkıyor, ulan görmüyor musun donuyoruz sesleri falan.. sanırsın himalayara çıkıyoruz, yolda mola verdik donma tehlikesi geciriyoruz. ulan diyorum maçı tv vermiyor muydu. gazı alsam çekip gidecem.

    o sıra stadın zeminini kontrol etmek için futbolcular cıkmaya başladı. önde hami, orhan, hayrettin ve diğerleri.. saffet sancaklı cıkıyor sonlara doğru. çıkar çıkmaz yeni açık tribüne dönüp böyle bir el hareketi yaptı. sanırsın saffet çıkınca tribünler cıldırdı, o da '' eyvallah, sizlerle beraber vâr oldum '' diye küçümser bir el hareketi. ulan tribünde kimse yanındakine kelime edemez duruma gelmiş soğukta, iki kişi telef olmuş, üç kişide donma emareleri..
    üzerinde hollanda eşofmanları olan birisi stadın çimlerini yemeye teşebbüs edince tribünler hafiften ayaklanmaya başladı. kim olduğu görülmüyor ama çimlere basma gullit çimleri eziyorsun, kusura bakma gullit ibneye benziyorsun diye bagırılıyor.. gullit saffet'in aksine tribünle ilgilenmiyor.. çime bakıyor.
    maç saati geldi, geldi ama nasıl geldi bilmiyorum. takım sahaya çıktı ellerde '' kıtaların birleştigi yerde buluşalım, 2000 meet the continental '' afişi. birisi habitat olm o diyor, diğeri dünya kupası. öbürü kafasını uzatıyor eurovision mu olm bu ? daha nerede ne için buluşacağımızı bilmiyoruz ki..

    maçın ilk atakları bizden geldi. hep öyle olmaz mıydı? orhan, hami, oğuz, ünal goller kacırıyor. unutmam tugay ilk yarının sonlarında nefis bir şut atınca galibiyete iyice inanır duruma geldik.
    ilk yarının bitiş düdüğüyle beraber selahattin abi tekrar göründü ve kapalı tribün teklifini yineledi. artık doğan dostluktan dolayı, o gün dolunay şeklinde olan ay'ı göstererek '' dolunay en iyi buradan izleniyor ağabey'' diyerek o romantik anın keyfini çıkarmak için iznini istedik. artık adam da gülüyor. daha sonra da inönü stadına defalarca gittim selahattin agabey'i hep gözlerim aradı. o kesin bizi unutmuştur. endüstriyel futbol işte.

    bu sırada ikinci yarı başladı arap çocuğu gullit de ilk yarıya inat resital vermeye başladı, sağdan koşuyor, soldan yere yatıyor, deplase oluyor, ara pası atıyor, sakatlanan oyuncuya tedavi yapıyor. fenafillah birisi. neden italya'da oynadığını biraz olsun anlıyoruz. 57. dakika içerisinde recep birden topu kaptırdı. sarı bir oğlana, tanımıyoruz ama çok sakat van basten'in yerine oynadığını biliyoruz çünkü.. recep kaptırdı van vossen zımbaladı ve skor 1-0 oldu..
    0-0'ken az çok tezahurat yapıp ısınıyorduk ama golü yediğimiz gibi çöktük. santra yapıldı iki üç top dolandı , gazhane tarafındaki kalenin oldugu bölümden koeman yaradana sığınıp arap çocuguna bir top indirdi ki gullit topu ne kontrol etti, ne baktı öyle bir gol attı ki oha ki oha.. hani o zaman öle centilmen falan degiliz, rakibi alkışlamak falan daha bize ugramamış, yuuuh diyoruz. ulan neye yuh işte, ampul gibi koydum bakışı atıyor gullit bize dogru.. göz göze geliyoruz. ulan bir gün bir yerde görüşürüz diyoruz.
    üç dakika da 2 gol bizi kendimize getirdi. 4-5 olur mu diye kendimize sormaya başladık artık.. o sıra soldan orhan çıkrıkcı kafayı eğmiş önümüzden geçiyor. orada tanıştıgım bir amcanın '' laaaan saha bitiyor orta yap anunagoim '' diye bağırması ile orhan topu ortaya cevirdi, kibar feyyaz tıkladı ve skor 2-1'e geldi. hemen amcanın boynuna atladım. benim nazarımda golde orhan'dan daha çok payı var. bağırmasa aut olacak adım gibi biliyorum. neyse gol sevinci yaşandı tam kendi yarı sahamıza dönerken orhan elini öpüp göğsüne götürdü. bizim amca iyice şevke geldi '' eyvallaaaah orhanım '' diye bağırıyor.. artık iyice eminiz gol o amca, orhan ve feyyaz işbirliginin ürünü..

    golü daha kutluyoruz gaza gelmişiz, avrupa avrupa duy sesimizi diye bağırıyoruz, o sıra hakan şükür topu kaptı yaradana sığınıp koşuyor. arkadan da çobanını kaybetmiş koyun gibi diğerleri. ama orhan sanki direksiyonu bozuk serçe marka araba gibi, yalpalıyor. hakan neyse sağdan kaleye daldı ortaya bir çevirdi, o dalyan gibi kaleci yok kalede, kale boş, orhan vurdu...
    ''gool'' diye çıldırdık, bir baktık aut.. inanılmaz. o top auta çıkamaz, fizik kurallarına aykırı.. ama orhan fizik bilmez işte problem burda..
    kaçan gol neden bilmem bizim de ümitlerimizi söndürdü, oysa daha 25 dakika var ama kaçan gol onlara güven bize güvensizlik aşıladı. suskunluk oldu. zaten mac rölantiye girdi son 5 dakika icinde sarı zebellah bir defans hatasından daha attı ve umutlar bitti.

    mac sonrası alkışladık herkesi. mağlubiyete üzülmedik. istesek yenerdik. televizyonda harun kolçak calıyordu ve yemekte taze fasulye vardı. van vossen için de bir tabak istedim. babam siktir ulan dedi.
    düşünüyorum da amma çok üzüldüğüm maça gitmişim o dönem.. nasıl güreş ya da krikete gönül vermemişım. hakikaten enteresan.
  • aslında rahat kazanabileceğimiz ama gerekli mücadelenin sergilenmemesinden ve sikindirik bireysel defans hatalarından dolayı kaybettiğimiz maçtır.

    maçın ilk 3 golü 3 dakika içinde gelmişti 57 ve 59 da 0-2 iken 60da feyyaz durumu 1-2 yapmıştı.
  • an itibariyle trtspor ekranlarında olan maç. bitiriciliğimiz genetikmiş arkadaş.
  • okul çıkışı gitmiştik bu maça. yağışlı ve soğuk bir havaydı ve kapıları açmışlardı maç başladıktan sonra, biz de okul kıyafetlerimizle bir anda kapalıya girivermiştik.

    çıkışında da hollanda'lı taraftarlardan atkı filan alırız diye aylak aylak dolanırken bir anda eski açık önünde otobüse bindirilmeye çalışılan hollanda milli takımı oyuncuları ile burun buruna gelip o dönemin dünya yıldızları gullit, koeman gibi isimlerle tokalaşmış, maçta oynamayan ama kafilede bulunan marco van basten'den imza filan almıştık.

    bu arada imzalatacak şey bulamamıştık da lise sosyoloji kitabını mı ne imzalatmıştık. sonra o kitap kimseye yar olmamış parçalanmıştı.
  • hollanda ile yaptığımız tarihimizdeki ilk resmi maç.

    aslında gayet de baskın ve pozisyonlu oynadığımız maçı hayrettin sağolsun vermiştik malesef.

    https://www.youtube.com/watch?v=acdxkdm1t9i

    grupta oynadığımız iki maçı da 3-1 kaybetmiştik hollanda'ya karşı. iki golümüzü de feyyaz atmıştı

    kadrolar

    hayrettin demirbaş, ogün temizkanoğlu, bülent korkmaz, gökhan keskin, recep çetin, oğuz çetin, ünal karaman (hami mandıralı), tugay kerimoğlu, orhan çıkrıkçı, hakan şükür, saffet sancaklı (feyyaz uçar)
    td: sepp piontek

    ed de goey , ronald koeman, rob witschge, sonny silooy, aron winter(arthur numan), wim jonk(ronald de boer), jan wouters, frank rijkaard, peter van vossen , ruud gullit , eric viscaal
    td: dick advocaat
  • bu maçta milli takımımıza iki gol atan peter van vossen 95-96 sezonunda istanbulspor'a transfer olmuştu.
hesabın var mı? giriş yap