4 entry daha
  • 11 aralık günü, istanbul'dan, o dönemler hayatı inanılmaz paralel yaşadığımız **** tiyatrodaki kankamla birlikte bindiğimiz otobüste gece boyunca muhabbet, arkadaki ağzını şapırdatarak çubuk kraker yiyen çocuğu çekiştirme, resimlere bakma, biraz da uyuma sonrasında izmir'e vardığımız;

    bornova'da bir internet cafede sevdiklerimize son sivil mailimizi attığımız ve vedalaştığımız; bankalara gidip para çekme ve ayrıca telefon kartı alma falan gibi işlerimizi hallettiğimiz; bir iskenderciye gidip son sivil yemeğimizi beraber yediğimiz; ardından o minibüsle yenifoça'ya gitmeden önce vedalaştığımız;

    sonrasında babamı arayıp, "baba ben de teslim olmaya gidiyorum, haber veririm" deyip sırtımda sırt çantam, omzumda diğer çantam; kafamda eski ve yeni sevgililer, yuo, yıldız teknik üniversitesi, babam, annem, abim; önce yürüdüğüm, sonra ilk duraktan son durağa kadar metroda yolculuk ettiğim, kısa bir otobüs yolculuğundan sonra poligon'a vardığım, "biraz daha dolanayım" diyip yola düşmemden kısa bir süre sonra çantalardan yorulup, "kaçınmanın gereği yok" deyip geri döndüğüm, poligon deresi'nin üstündeki o parkta yarım saat radyo dinleyerek teslim olmaya gelenleri seyrettiğim; sonra da teslim olmaya gittiğim gün.

    aslında askere gelmeden önce bu teslim olma kelimesinin askerlikte neden kullanıldığını anlamıyordum. ama o gün gördüm ki, bu olay gerçek bir teslim olmaymış. teslimsin. çantanı arıyorlar, sıraya sokuyorlar, muayeneye giriyorsun, sıraya giriyorsun tekrar, kıyafet veriyorlar. benliğin yok oluyor. teslim oluyorsun.

    içeri girdikten sonra gece saat 23'e kadar işlemlerin sürdüğü, otobüste ağzını şapırdatarak çubuk kraker yiyen çocuğun üst ranzasında yatmaya gidip, kıyafetlerle battaniyelerin altına girerek uyumadan önce, aşı olduğum kolumun üstüne yattığım için gelen ani titremeyi kazağımı giyerek giderdiğim; bir yandan da "altı ay nasıl geçecek" diye düşündüğüm gün.

    askerlik öncesi sorumsuz hayatımın son günü... hayatımın dönüm günü
hesabın var mı? giriş yap