• genel kanının aksine dünya dışı varlıkları değil de onlarla kurulabilecek ilişkinin yakınlığını belirtmeye yarasın diye çıkarılmış bir derecelendirmenin en üstü.
  • cinsiyetin ve cinsel tercihlerin kisinin beyanina ve davranisina da bagli olmasi, sadece biyolojik yapinin cinsiyet kavramina yaklasimda yeterli olmamadigi gibi gercekelr goz onune alindiginda, ucuncu cins tanimi fasist bir yaklasim olarak kalir. bir cinsi tanimlamak icin illaki davranislarla fizyolojik yapinin cakismasi gerekmez. bireyin kendi beyani ne yondeyse toplum o yonden karsilamalidir onu. aksi hal diskriminasyon olur. toplum bireyine bu sekil davranamaz.
  • toplumsal rollerini doğru oynayan *, normal sayılan * kadın ve erkeklerin, eşcinselleri toplumdan ve kendilerinden olabildiğince soyutlamak, daha fazla dışlayabilmek için uydurdukları kavram.
  • daha kendi bedenini tanımayan, cinselliğini ile barışık olmayan, cinselliğini konuşamayan veya konuşmasını sadece sayı ilişkisi * olarak sikmek/düzmek/almak/vermek şeklinde ifade eden toplumumun kıçından uydurduğu kavram. zaten okuma özürlüyüz, bir de üzerine kafa yor, empati kur zor iş vallahi. bir de anlamak için incelenecek kavram da çok; toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet ve cinsel kimlik , homoseksüel, lezbiyen, androjen.

    kişiye yakışan en güzel entari için ; sevginin cinsiyeti olmaz
  • ilk defa 18.y.y.'da balzac tarafından erkek eşcinseller arasındaki tutkuyu tanımlamak için kullanılmış olan tanımdır. 19.y.y.'da almanyada hortlayan tanım ile cinsiyet ayrımcılığı yapmadan homoseksüelliğe refere edilmeye başlandı. tabi o dönemde, stereotypeların yoğun etkisi ile, tüm erkek eşcinseller erkek bedenine sıkışmış, kadınsı öğelerle beslenmişti ve kadınlar için de vice versa . alman alim karl heinrich ulrichs cinsiyet arası bir olasılık olarak üçüncü cinsi kullanmaya başladı. ancak üçüncü cins teriminin kullanımı çok yayınlaşmadı. daha sonra üçüncü seks terimi bir dönem hermafroditler için kullanılmaya başlandı.

    kaynak: http://www.glbtq.com/
  • (bkz: two spirit)
  • insanlık daha iki cinsin ilişkisini bir platforma oturtamamışken aklımdan bir türlü çıkartamadığım, yıllardır üzerinde düşündüğüm bir varsayım benim için. konunun hemen başında bahsettiğim şeyin çerçevesini çizme ihtiyacı duyuyorum çünkü bahsedeceğim olgunun eşcinsellikle yakından uzaktan alakası yoktur. özetle dünyada erkek ve kadın dışında bir cinsiyetin daha varlığı sonucunda nasıl bir sosyal yapı ortaya çıkacağı hakkında varsayımlarımı anlatmaya çalışacağım burada. yani diyelim ki dünya üzerinde insan türü üç cinsten meydana gelseydi nasıl bir ilişkiler ağı bizi kuşatırdı acaba? umarım daha önceden yazılmış bir metni tekrarlamıyorumdur.

    bildiğiniz üzere erkek ve kadın üremesiyle anlam kazanacak bir kodu bünyesinde taşıyarak yaşamını sürdürmekte. birbirine uygun iki kod buluşana kadar da türlü sancılı biyolojik oyunun da içinden geçmekte. feromonuydu, genetik çeşitliliğiydi, sağlıklı nesil üretme dürtüsüydü derken sosyal hayatın her alanınında aslında fark etmeden etkli olan bu olguyu işletip durmaktayız. bize asli vazifemizi farkettirmeden yaptırdığı onca şeyden dolayı kendimi bildim bileli üreme kökenli davranışlarımıza hep ilgi duymuşumdur. yani normal bir günümüzde yaptığımız hareketlere baktığımızda aslınaa tüm bunların temel iki dürtüye hizmet ettiği gerçeği kimsenin gözüne batmıyor. kimse aklını başından alan bir ten kokusunun nedenini, akşam ne yemek yapmalı lan acaba sorusunun cevabı kadar ciddiyetle düşünmüyor. daha önce de bahsettiğim üzere bunun genetik olarak bizde bloke edildiğini düşünüyorum açıkcası. bizden bu temel olgu üzerine düşünmemiz değil ona itaat etmemiz isteniyor. sen üremek için yaptığın onca şeyi boşver, evrenin yaşıyla kıyaslandığında salise bile olmayan ömrüne odaklan deniyor bir düzen tarafından. ama ben beynimdeki bir damarın dar olmasından olsa gerek bu dürtüden biraz muafım sanırım. çünkü bazen düşündüğüm şeylerden korkuyorum sayın sözlük okuru.

    işte bugün sizinle paylaşacağım da bu deli saçmalarından biri olacak. temel olarak şöyle bir dünya hayal etmenizi istiyorum. erkek kadın ve çaydanlık cinslerinden oluşan bir insan türü hayal edin. erkek ve kadını zaten biliyorsunuz yeni olan cins çaydanlık o yüzden ondan biraz bahsetmek istiyorum. çaydanlığın şekli bildiğimiz insana benzmek zorunda değil, simit şeklinde de olabilir, sopa şeklinde de. önemli olan onun da bizim gibi bir bilinci olduğu. yani o da bizimle berabe geziyor, tozuyor, dizi izliyor yazın terliyor, kışın üşüyor. kitap yazıyor, bilgisayar oynuyor falan feşmekan. ilginç olan böyle bir dünyada üremek için bu üç türün aynı anda cinsel ilişkiye girmek zorunda olacak olması. yani insan nesli erkek, kadın ve çaydanlık türlerinin sevişmesiyle çoğalılıyor olacak. genetik yapımız üç sarmaldan meydana geliyor olacak mesela. her biri bir cinsten parçalar içerecek. doğacak çocuk erkek kadın veya çaydanlık cinsinden olacak ve anne baba ve semaver diyeceği üç ebeveyn sahibi olacak. bilmem sizi de beni heycanşandırdığı gibi heycanlandırıyor mu bu kurgu ama sonuçta öyle bir dünyanın olmamasının nedeni sadece bir tasarım tercidir. yani eğer bizim var olmamıza neden olan her ne ise, üç cinsi olan bir insanlığı da rahatlıkla biyolojinin içinde konumlandırabilirdi.

    sperm yumurta ve demlik poşeti kadın rahminde yahut çaydanlık cinsinin baldırında bir araya gelip şimdiki gibi bir çocuğun doğumuyla sonuçlanacak olaylar silsilesini başlatabilirdi pek tabiki. ve elbette yine bu gün yaşanana benzer aşk ile tetiklenebilirdi her şey. düşünsenize üç kişi el ele parkta dolanan insanlar, sinemaya gidenler, romantik bir akşam yemeği yiyenler falan. gerçi iki kişiyle bile zor sürdürülebilen bir sosyal olay aşk, üç birbirine uygun kişinin bir araya gelme olasılığı keisnlikle daha zor olacaktır o ayrı ama sonuçta doğal düzen bir yolunu bulurdu eminim.

    mesela çaydanlığın işi çıkıp buluşmaya gelemediği zaman erkekle kadın çok boktan bir gün geçirecekti tahminen. zira iki kişinin birlikteliği aşkı tatmin edemeyecekti böyle bir dünyada. yahut iki kişi birbirini bulmuş ama üçüncü kişi daha bulunamamış nasıl bir süreç işlerdi acaba. aheaah mal mal sağa sola bakına bakına yürüyen iki cinsi düşündükçe karnıma ağrılar giriyor.

    sonuçta kesinlikle harikulade iyi bir film senaryosu veya bir sosyolojik araştırma konusu olarak kullanılabilecek bir donedir benim için. şu ana kadar herhangi bir alanda işlendiğine denk gelmedim, bu benim cehaletimin de bir göstergesi olabilir. ama çaydanlık diye bir türün varlığını düşünmek şu anki basit sosyal yapıyı anlama açısından da bana zaman içinde bazı fikirler vermiştir. konuya yeterince bu dünyadan soyutlanmadan yaklaştığımızda ise genelde kıskanma dürtüsünü tetikliyor. ne işi var lan elin çaydanlığının benim yatağımda hissi uyanıyor mesela bende. ama o zaman öyle olmazdı elbette. hayat böyle garip değişkenlerle dolu yani. kuralları kimin koyduğuna ve bizim ne kadar kendi seçimlerimizle hareket ettiğimize dikkat etmek lazım.

    not: temel çerçeveyi çizdiğim için ara ara gelip toplumu kurgulamak konusunda daha rahat olacağım. şimdilik bu kadar bahis yeter.

    ilişkili entryler;
    (bkz: #11210516)
    (bkz: çocuk sahibi olmak/@limon kimyon zorro)
    (bkz: hayat/@limon kimyon zorro)

    incici piçler için özet geçiyorum;
    erkek, kadın, çaydanlık.
  • genellikle birçok şekilde yanlış anlaşılmalara neden olan bir kavramdır. bu kavramın en yaygın yanlış anlaşılma şekli eşcinsellikle karıştırılmasıdır. homoseksüalite bir cinsiyet değil, hemcinslerin birbirlerini arzuladıkları bir cinsellik algısıdır. ki içselleşmiş kadın bedeniyle (ve ruhuyla) başka bir kadını arzulayan bir kadın ve içselleşmiş erkek bedeniyle (ve ruhuyla) başka bir erkeği arzulayan bir erkek üçüncü cins kategorisinde tanımlanamaz. zaten bu bireylerin ait oldukları cinsiyetleriyle herhangi bir uyuşma sorunu yoktur. yani sanılanın aksine bu terimi eşcinseller için kullanmak ontolojik açıdan imkansızdır.

    bu kavramla ilgili bir başka yanlış tanımlanma ise (zaman zaman seksologların bile yapmış olduğu) interseksüel bireylerin bu kategoride ele alınmasıdır. doğuştan her iki cinsinde hormonal ve ruhsal bileşenlerini bünyesinde bulunduran bu interseksüel bireyler belli başlı farklı bir cinsiyet değil, en fazla çoklu bir cinsiyet olarak tanımlanabilir. yani bunlar hem kadındır, hem de erkektir. cerrahi destekle fiziksel açıdan hem kadının, hem de erkeğin yapabileceği cinsel performansları gerçekleştirip, üreme süreçlerindeki farklı rollere dahil olabilirler.

    oysa kavramsal açıdan üçüncü cins; doğduğu cinsiyete uyum göstermemesinden mütevellit başka bir cinsiyete yönelen transerkek veya transkadın kimliğindeki kişiler için kullanılabilir. cinsel dönüşüm açısından karşı cinsi model alan travestiler de bu kategoride ele alınır. bu bireyler her türlü görsel ve hormonal değişim süreçlerine girseler de hem kadın, hem de erkek rollerine (ve pratiklerine) tam anlamıyla oturamazlar. bu kişilere cinsel ilgi duyan massexual ve femmesexual bireylerin var olma nedeni de tamamen bu "üçüncü cins" farkındalığından ötürüdür.

    ayrıca erkek bedeninde kadın ruhuna sahip feminen bireyler ve kadın bedeninde erkek ruhuna sahip maskülen bireyler üçüncü cins dönüşümüne meyillidirler. nitekim üçüncü cins bağını koparan ayırt edici noktaların en belirgin cinsel formülizasyonu şu şekildedir; (içselleştirilmiş) kadın bedeni-kadın ruhu-jineseksüel farkındalık ve (içselleştirilmiş) erkek bedeni-erkek ruhu-androseksüel farkındalık.
hesabın var mı? giriş yap