24 entry daha
  • marmaris - datça kara yolunun yirminci kilometresinde, değirmenyanı köyü'nü geçtikten sonra, askeri dinlenme tesisinin hemen dibinde bulunan özel bir çadır - karavan kampı ve mesire yeri. sabahları sincapların koşuşturmalarını görebilirsiniz, gün boyu da ağustos böceklerinin şarkılarını dinlersiniz.

    bu mevkide datça kara yolu denize paralel gitmekte ve kamp da deniz ile bu yol arasında uzanmaktadır.
    kamp içinde, kampı boydan boya, denize paralel giden bir ana yol vardır. bu ana yoldan denize dik olacak şekilde sokak diyebileceğimiz daha minik yollar, üniteler ayrılır. çadır yerleri de bu sokaklarda sağlı solludur. toplam yirmi ünite var. birinci ünite kampın doğusunda, yirminci ünite ise askeriye tarafındadır. birinci ünite bir iki yıl öncesine kadar gündüzleri günü birlikçilere geceleri de gençlerin buluşup, kahkahalar atıp gitar çalmalarına ayrılmıştı. ancak bu yıl karavancı kampçılara ayrılmış. bu birinci ünite biraz göz önünden uzak olduğu için geceleri aşıkların da buluşma mekanıdır pek tabi.
    kendi çadırınızı getirebileceğiniz gibi buradan da çadır, yatak, buzdolabı kiralanabilir. çadır yerlerinde belli noktalarda minik elektrik trafoları bulunmaktadır. bu trafolardan kendi kablonuzla çadırınıza elektrik hattı çekip ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. elektrik ücreti çadır yer ücretine dahildir. tuvaletler, bulaşık ve çamaşır yıkama yerleri bu sokakların başlarında bulunur ve ortaktır. yani her çadırın bir bulaşık, çamaşır yıkama yeri yoktur. bu ihtiyaçlar ortak alanlarda giderilir. sokak aralarında da kimi yerlerde çeşmeler vardır. duş ihtiyacı ise deniz kenarında belli aralıklarla yer alan duş yerlerinde giderilir. eskiden kapalı olarak kampın sadece iki yerinde duş yeri bulunmaktaydı. diğer duşların etrafı açık idi. açıkta duş almak istemeyenler bu kapalı duşlara giderdi. sabunlanmak, keselenmek için bu duşlara gidilebilirdi. son bir iki yıldır ise tüm duşların üç tarafı kapalı olacak şekilde etrafı çevrelenmiştir.
    yeni bir kampçı aile kampa geldiğinde çevredeki ailelerin erkekleri hemen yardıma gelip çadırın, gölgeliklerin vs kurulmasında, tek kişinin yapamayacağı buzdolabı taşıma gibi işlerde yardımcı olurlar. aynı komşuluk ilişkileri bir aile marmaris'e giderken de görülür. 'aşağıya inen' yani marmaris'e giden aile, halbuki neden böyle deniyorsa, sonuçta iki yer de deniz seviyesinde yani bir alçaklık yükseklik ilişkisi yok aralarında, sokaktaki hemen hemen her komşu çadıra ve başka sokaklarda konaklayan diğer tanıdıklarına sorar "bir ihtiyacınız var mı?" diye. eline bir kağıt kalem alıp liste yapar, dönüşte de kapıcı misali herkese ısmarladıkları ürünleri verip ücretlerini alır. çünkü kampın içinde bulunan markette hem süpermarketlerdeki çeşitlilik yoktur hem de turistik yörelere özgü olan pahalılık burada da biraz kendini gösteriyor.
    her sabah kampın giriş kapısının karşısına, datça yolunun diğer tarafındaki açıklık alana, yakındaki köylülerin ürünlerini sattığı pazar kurulur. önceleri fiyatlar şehirdeki pazarların fiyatlarıyla hemen hemen aynıydı ancak kamp biraz daha popülerleşince (belki de bana öyle geliyor) pazarın fiyatlar biraz daha arttı.
    geceleri özellikle haziran ayının başında ve ağustosun sonlarında gerçekten soğuk olur. ben haziranda gece uzun eşofman, uzun kollu tişört ve çorapla durduğumu bilirim. gece yatarken de yine uzun eşofmanlar ve battaniyeyle yatarız. buraya gidecek kamp severlerin yanlarında muhakkak ceket, uzun veya sıcak tutan kıyafet götürmelerini tavsiye ederim.
    2008 yılında kampta bir de yangın çıkmıştı. birinci ünitenin yukarı kısmında bir su deposu bulunmaktadır ki bu depoya sevişgen depo denir. o deponun arka tarafında tepenin yamacında, datça yolu ile kamp arasında kalan bölgede bir yangın çıktı. o alanda çadır bulunmaz, ormanlık bir yer. hemen kamp içinde duyuldu ve elimize şişe, bidon, kova gibi su taşıyabileceğimiz ne varsa alıp yangın yerine koştuk. denizden yangın yerine kadar dört sıra insan zinciri olmuştu. bir sırada denizden alınan suyla dolan şişeler yangın yerine giderken diğer sırada boş şişeler doldurulmak üzere denize götürülüyordu. daha sonra yangın helikopteri ve uçağı gelip müdahale etti de yangın kampa doğru ilerlemeden, kampçılara zarar vermeden söndürüldü.
    burada bir de eşya bırakma kültürü var. her yıl buraya gelecekseniz güzel bir olay. tatiliniz bittiğinde tüm eşyalarınızı büyük kolilere, çuvallara kendi isteğinize göre yerleştiriyorsunuz. yakındaki köyde yani değirmenyanı köyünde depolar yapmış köylüler. bir de nakliyeciler var. paketlediğiniz eşyalarınızı nakliyeci geliyor, yüklüyor arabasına köydeki depolara götürüp istifliyor. tabi paketlerinizin üzerinde isimlerinizi yazmalısınız karışıklık olmaması için. ertesi yıl geldiğinizde de telefon ediyorsunuz nakliyecilere o da eşyalarınızı getiriyor.
    buraya geleceklerin bir de buranın deniziyle ilgili bir şeyi bilmesinde fayda vardır. denizin kıyısı taşlıktır. bu taşlara yapışık, 'şakayık' denen daha önce başka herhangi bir yerde görmediğim sarı bir ot yaşar. minik insanlar yani bebeklerimiz ve çocuklar kıyıda oturup suyla oynamayı sevdiklerinden bu otların üzerine oturduklarında, bu otlar da bacakların arka kısımları, popo gibi yumuşak etleri dalar, kızartır ve bir çeşit yara olmasına sebep olurlar. denize girerken aynı otların üzerine basıp girseniz herhangi bir şey olmaz ayağınızın altına. yani bu şakayık sert etlere diş geçiremiyor sanırım. özellikle çocukların bu taşlara oturtulmamasını tavsiye ederim ancak yine de başına böyle bir şey gelenler kızarıklık üzerine zeytin yağı veya sirke sürdükleri takdirde acısının azaltacaktır.

    ayrıca, kampta yıllar önce bir tavla turnuvası düzenlenmişti. ben birinci olmuştum. o genç halimle büyük ve tecrübeli amcaları yenmiştim. çubucak'ın ilk ve tek resmi tavla şampiyonu benim :)

    (bkz: seyahat /@lonelycowboy)
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap