• marla singer'in oda numarasi
  • oynamak için belli şartların olgunlaşması gereken oyun. bu konudaki prensiplerimden asla taviz vermem.

    misal ben zaten 51 değil 81 oynarım. öyle 81'i buldumu hemen açan adamdan da hazetmem. 101 kafa yapar. el açmak için bir önce el açanı katlamak gerekir. elden bitiyorsan bu şart aranmaz ama işleyerek bitemezsin.

    çifte giden kişi en az 5 çift açmalıdır. 4 çift 1 per kabul edilemez. çifte giden kişinin attığı kağıt ancak yine çifte gidiliyorsa alınabilir. ve çifte açılan ellerin de yine katlamalı olması gerekmektedir. çifte giden kişi elini açtıktan sonra sadece 1 kağıt işleyebilir. çifte giden kişi biterse herkes elindekinin iki katını yer.

    kimse açmadan elden bitilirse rakipler yine iki kat ceza yer. joker atılırsa bu ceza bir kat daha katlanır. yanlışlıkla işler kağıt atana +81 ceza puanı yazılır.

    oyunun başında kağıtlar kesilince alttan çıkan kağıt jokerse alınır. değilse çevrilip en alta konur. çifte giden kişi açacağı zaman o kartı alabilir ama açmak için 1 el beklemek zorundadır.

    biz ablam kuzenler falan oturunca en 30 el (yok olmadı 51 çift sayıyla bitmez o sebepten o 31. el mutlaka oynanır) oynarız. 51 partilerimizin namı meşhurdur. yanında çay olmazsa olmaz. 51 candır!
  • pek guzel bir oyun.. (bkz: okey)'in iskambil kagitlariyla oynanan versionu. (bkz: iskambil oyunlari)
  • çok fazla batak oynamaya alışmış bünyelere rahatlatıcı etkiye sahiptir bu oyun. koy götüne rahvan gitsin havası hakim olabilir yeri geldiğinde, bataktaki gibi çok fazla kart takibiyetine gerek yoktur. çifte gitmek nedense çok kolaymış gibi. bu oyunda dikkat edilmesi gereken en önemli şey açar el varsa ve dönülüyorsa* bunun sınırın belirlenmesi cılkının çıkarılmaması lazım yoksa o kağıtlar elde patlar.

    ayrıca bir kaç notta ile pekiştirelim bu oyun hakkındaki bilgilerimizi;

    - bu oyun satranç gibi değildir, hızlıca oynanır hatta göz ucu ile çekilecek karta bakılır usulü budur. istasyon yapmaya gerek yok. hele hele çifte giden yanında atılacak kartı bekliyorsan küfüre hazırlan.
    - bataktan sonra oynayacaksanız kartları renklere göre dizme eğiliminden hemen kurtulun.
    - ve en önemli not, 51 bilmeyen ve bu oyun ne diye soranlara verilecek cevap "okey işte yeaa" dır.
  • nigdenin plaka numarasi
  • aileyle 51 oynayarak gecirilen bir pazar gunu, gulmekten karin agrilarina sebebiyet verebilir.
  • "hocam, eallibirinci sayfada atatürk'ün annesinin fotoğrafı var"

    her şey bu cümleyle başladı. orta son sınıftaydık, inkılap tarihi dersinde.-e harfini ince söylemedi altı üstü fakat sanki diksiyonumuz çok düzgünmüş gibi bütün sınıf kahkahaya boğulduk. ilginçtir; bu kapalı e kullanma hali karadeniz'de çok yaygın. hatta özellikle samsun; tanıdığım üç samsunlunun ikisi "eağlli" şeklinde telaffuz eder. ama şeref samsunlu değildir; gürcü o, doğma büyüme girişinde 'georgia' yazan aziziyeli. neyse uzatmayalım; bu olaydan sonra bizim şeref'in adı "ealli bir" oldu çıktı...

    aynı sınıftaydık ama şeref bizden iki yaş büyüktü, haliyle erken irileşmişti. lise basketbol takımının pivotu, iyi sporcu ve kavgaya meraklı bir gençti. televizyondaki a takımı dizisinden etkilenip bir de çete kurmuşlardı aynı isimde, bizim mahallenin haytalarından oluşan. şimdi o çetenin delisi murdockiyi bir oyuncudur, bir çok reklam filminde, dizide izlediniz kendisini, o yüzden isim verip de efendime söyliim burada afişe etmeyelim. çünkü hiç hoş olmayan şeyler yapmışlardı o ergen çağlarımızda. konu dağılmasın; şeref iri yarı adam, kavgacı, çetesi de var haliyle tırsıyoruz inceden ama dalga geçmeden de duramıyoruz. kendisine 'ealli bir' diye hitap edilmesine kızıyor, abartıldığını, hiç de öyle telaffuz etmediğini iddia ediyor. biz de baktık olmayacak, başka yollar bulduk: 51 niğde'nin plakası, o dönemler telefon kodları değişikti ve izmir'e denk geliyordu, ayrıca periyodik cetveldeki karşılığı da antimondu. sınıfta karşılıklı birbirimize bağırıyoruz ender'le "antimoooon" bir başkası ses veriyor "ulan izmir antimonuuuu" sonra piç serkan giriyor söze "oğlum siz izmir antimonu diyorsunuz ama o aslında niğde'de çıkartılır". böyle dalgamızı geçiyoruz, önümde oturan şeref de anlamaya çalışır şekilde bize bakıyor. itiraf ediyorum; genelde olduğu gibi bu piçliğin fikri de benden çıkmıştı. tam bir sessiz osuruktum, karda yürür izimi belli etmezdim. hocalar derslerimiz iyi olduğu için benden ve kan kardeşimden hiç şüphelenmezlerdi ama kendilerine kurulan bir çok komplonun arkasında ben vardım. sınıfın en kötü öğrencisinin bile on üzerinden dokuz aldığı kimya sınavının sorularını da kan kardeşim çalmıştı. adam okul birincisi, ben de öss sözel puanında il birincisi oldum, siz olsanız şüphelenir misiniz?

    puştluğa doyamıyordum adeta. bir gün gittim şeref'in yanına "ya şeref sana niye ealli bir diyorlar" diye sordum. o da olaydan sanki haberim yokmuş gibi anlatmaya başladı "güya ben ealli bir yerine ealli bir diyormuşum". inanılmaz bir şey duymuş gibi yüzüne baktım "ne alaka amk yaa. sen ealli bir demiyorsun ki, ealli bir diyorsun"...
    ertesi sabah ilk ders daha başlamamış, ben sınıfta mevzuyu anlatıyorum, bizim itlerle gülüyoruz. aşka geldim "eaaallii biiiir" diye bağırmaya başladım ve kapıda şeref'i gördüm. elindeki bond çantayı bana doğru sallayıp "seni sikecem oğlum" dedi. ders boyunca tek kelime konuşmadık. teneffüste ben buna şirinlik yapıyorum, güldürmeye çalışıyorum ama bizimkinin yüzünde en ufak bir mimik yok. görüp görebileceğiniz en sarışın türk'tür, sinirlenince kıpkırmızı kesilir. yine öyle bir suratla baktı bana "niye dalga geçiyorsun 51 diyerek" dedi, rengi açılmaya pembeleşmeye başladı. özür diledim ve bir daha öyle şebeklikler yapmadım.

    lise bittikten sonra çok nadir görüşebildik şeref'le. ayrı şehirlerde okuduk üniversiteyi, nadiren gidiyordum eve. gittiğimde de denk gelemiyordum zaten. facebook icat oldu da dönem mezunları olarak toplanmaya başladık bayramlarda seyranlarda. öyle görebildim arkadaşlarımı, şeref'in diksiyon düzelmiş; artık 'elli bir' diyor tam söylenmesi gerektiği gibi. geçen sene de hiç beklemediğim bir anda bizim şükrü saraçoğlu stadının orada karşılaştık. öyle bir sarıldık ki anlatamam, anne babamı geç, kız arkadaşlarımla öyle sarılmamışımdır. küçük bir ilçede, aynı mahallede büyümüş insanların koskoca 20 milyonluk metropolde karşılaşması çok tuhaf bir duygu. ayrıca nasıl bir şanssa bendeki, böyle rastlaşmaları sadece üç kişiyle yaşadım; şeref, yusuf ve salih. üçümüz beraber büyüdük, aynı sokağın çocuklarıyız. onlar hariç elli bin kişi daha varken karşılaşma ihtimalimin olduğu, sadece bunlara rastlamamın bir anlamı vardır elbette. şeref iyi bakmış kendine, sırım gibi adam. ama bir zamanların sporcusu biz üçümüz yani ben, yusuf ve salih götü göbeği büyütmüşüz. bu üçlünün içinde vücut kitle indeksi en düşük olan benim; 26, normal sayılır. biz yürümeye üşeniriz, şeref ise haftada en az üç kez bilmemne dojo'ya gider, sporunu yapar. tanıdığım en iyi kalpli, en yakışıklı, en sağlıklı adamlardan biridir. hal böyleyken biz götü göbeği büyütmüşler yerine onun daha bu genç yaşta ölmesini anlayamıyorum, kabullenemiyorum. gece 1 gibi whatsapp grubunda yazmışlar; ziv ziv 'hayırlı cumalar,selamın aleyküm, günaydııın' gibi gereksiz mesajlar atıyorlar diye sessize almıştım, bildirim falan gelmiyor. sabah gördüm mesajları; tam da 17 ağustos depreminin yirminci senesinde bizim şeref kalp krizi geçirmiş. bugün de öyle bir yağmur var ki istanbul'da, sanki şeref'e ağlıyor gökyüzü. peş peşe çok ölüm gördüm bu sene; iki teyzem bir amcam üç ay içinde gitti ama kabullenebiliyor insan, yaşlıydılar, hastaydılar. fakat bu başka; arkadaşımı gömecek kadar yaşlandım mı ben? bizim kuşağa ne çabuk geldi sıra? haksızlık değil mi bu; eşi var, çocuğu var, bakmakla yükümlü olduğu insanlar varken neden o?... bir sürü gereksiz insan varken niye bizim şeref ölür ki?

    oğlum ne olur lan, kalk de ki "rüya gördün pavelim, iyiyim ben" istersen otuz sene önce salladığın tehdidi gerçeğe dök; ağzımı yüzümü kır, belamı sik, gıkım çıkmaz be şeref! bak senelerce gençlik kollarında çalıştığın chp'nin adayı başkan oldu, kazandın oğlum, uyan daa! geçen bayram testerella alpay 'bir gün toplanıp salonda basketbol oynayalım' dediğinde ben su yapmıştım, iki dakika koşsam kalp krizi geçiririm demiştim, yakıştı mı bu sana co? vallahi mızıkmayacam, kalk da gel toplayalım takımı, sana eskisi gibi güzel bir asist yapayım sen de bağır "ase aseeee" diye hey koca gürcü. ah ulan elli bir, güzel dostum uyan be!
  • asal gibi görünen ama asal olmayan bir sayi..17*3 diye yazilir...bir digeri de (bkz: 91)
  • (bkz: area 51)
  • çift deste iskambil kağıdı istenirken söylenen kelime.
hesabın var mı? giriş yap