• paganizme kadar dayanan pek cok inanista onemli bir sayi.

    turkiye cografyasindaki yansimasi icin (bkz: kirki cikmak)

    bugun ascension day olunca merak ettim nedir diye, isa'nin goge yukselisinin 40. gunuymus. sonra dedim turkiye'de de bir 40 adeti var. arastirdim ki durum soyle:

    hemen tum inanislarda o inanisin yeryuzundeki temsilcisi o inanisin kotu karakteri tarafindan 40 gun sureyle bir yerde esir tutulmus ya da haklarindan mahrum edilmis. ve bu 40 gun sonunda serbest kalmis, normal isleyisine kavusmus.

    ilk bulduklarimi listelersem:

    - seytan hz.isa'yi ormanda 40 gun esir tutmus
    - pan, jupiter'i 40 gun boyunca bir dunyadaki tum ulkeleri gorebilecegi bir daga* hapsetmis
    - zerdust ormana gittiginde seytan onu 40 gun esir almis
    - buda da yabanda 40 gun esir alinmis, ama kim almis bilemedim
    - musa ve ilyas da sina'da 40 gun kapali kalmis
    - hz.muhammed'e 40 gun boyunca vahiy gelmemis. 40. gunun sonunda muhammed kendisinin uzerini ortturunce "ey örtüye bürünen peygamber!.. kalk da sana îman etmeyenleri azabla korkut!" seklinde baslayan vahiy gelmis

    neticede her sey kirk yapiyor...

    (bkz: 40 yapar)
  • standart harami sayısı...
  • bir fincan kahvenin hatır olarak eşdeğer olduğu yıl sayısı.

    muhteşem masal düğünlerinin sürdüğü gün ve gece miktarı

    kayserililere göre iyi bir mantının bir kaşığa sığması gereken adedi

    anteplilere göre iyi bir baklavanın hamur katı sayısı

    bebekten çıkan sayı(bunu anlayamıyorum lohusalık falan olsa gerek)

    tütütü'den sonraki maşşallah sayısının 1 eksiği

    ali baba'nın arkasındaki kitlede bulunan adamların sayısı

    yıl bazında iyi bir düşüncenin bir kimsenin aklına gelmeyeceği zaman miktarı.

    gergin bir anda baba tarafından tasvir edilen her gün telefonla konuşma süresi(saat olarak)
  • her küfür edeni iyi oyuncu sanrımızı geride bırakır, türk filminde oynayan yabancı adam görünce ağzımızın suyunun akmasını da kontrol edebilirsek, pek de olmamış bir film.

    --- spoiler ---

    aslında her şey güzel başlamıştı. ilk yarısında filmin, düğümlediler hikayeyi. hatta o kadar güzel düğümlediler ki, guy ritchie ya da tarantino gibi yapmayıp, türk usulü yeni bir şey bekledim gayriihtiyati. fakat zenci arkadaş hastanedeyken, doktorun "yukarıdaki seni kolluyor olmalı" lafıyla birlikte soğudum filmden. türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde, isterse ömrünü house ya da scrubs izleyerek geçirsin, hiçbir doktorun bunu diyeceğine inanmıyorum. amerikan film çevirisi konuşma, filmde kendini daha da belli etmeye başladı. düğümü çözmek için, çok basit numaralara başvuruldu. afrikalı arkadaş, dünya iyisi birine dönüştü; hanım kızımızın kötücüllüğünün sebepleri hiç belli edilmedi, ali atay'ın oynadığı karakter çok basit bir numarayla öldürüldü filan... "hadi film bitsin artık" hamlesiydi bütün bunlar öyle ki...

    final sahnesinde ise, "istanbul'u severseniz, size kapılarını açar" temalı iyimser mesaj, filmin doğasıyla uyuşmayan, havada kalmış bir gereksiz tirat olabildi ancak.

    filmin tekniğine gelince; tamam abi yakın çekim iyidir, hoştur ama bu kadar fazla kullanırsan, afedersin boku çıkar. tamam istanbul'da güzel kareler yakalmışsın ama bunları aralara serpiştirmekten öte bir fonksiyona taşıyamazsan, yaptığına sinemacılık değil, fotoğrafçılık derler. her şeye rağmen taksim tasvirleri hiç fena değildi. bir iki kara mizah tarzı yaklaşım da hoştu. kilisede ezan sesinin duyulması, baya iyi bir okumaydı falan filan...

    --- spoiler ---

    emre şahin'in ilk filmi için küçük, türkiye sineması için büyük bir adım bence. umarım daha iyi işler yaparken de görürüz yönetmeni... ali atay sadece küfretmenin ötesinde de oyunculuk yapıyor. yukarıda az biraz hakkını yemişiz, teslim edelim.

    edit: bir arkadaş uyardı, doktorlar 'yukarıdaki' lafını kullanır olmuşlar türkiye'de de.
  • bereketli sayıdır; 1, 2, 4, 5, 8, 10, 20'ye bölünebilir ve bu bölenlerin toplamı sayının kendisinden büyüktür. aynı zamanda tetraktystir, ideal pisagorcu ölçüleri içerir.

    tarih boyunca bütün kültürlerde aynı sayılar vurgulanmaktadır. ortak özelliklerine baktığımızda bunların matematiksel olarak mükemmelliği çağrıştıran, evrenin düzenine atıfta bulunan sayılar olduğunu görürüz. bölen sayılarının çokluğu ise sayının çağrışım yaptığı öğeleri maksimize ediyor bence.

    bu sebeplerden ötürü, 40 popüler sayılardan biridir ve genel olarak bekleme, hazırlık, tamamlanma, sınama ve çokluk anlamına gelir.

    40, ayın geçtiği 28 nokta ile 12 burcun bileşimi olarak görülebilir. babil'de ise ülker'in 40 gün boyunca gözden yok olmasıyla ilişkilidir. bunun yanında venus her 8 yılda bir gökyüzünde pentagram oluşturur, başlangıç noktasına ise 40 yılda bir, 40 günlük gecikmeyle ulaşır ki bazıları 40'ın dinlerdeki önemini buna bağlar. yine 10 emir'in 4 incil'ce bütünlenişi olabilir.

    yahudilikte; hz. musa'nın sina dağı'nda 40 gün kalması, çölde 40 yılını geçirmesi, israiloğlu krallarının çoğunun 40 yıl hükümdarlık yapmaları, eski ahit'in ideal insan yaşının 120 (3x40) olduğunu ileri sürmesi...

    hristiyanlıkta; hz. isa'nın 40 gün vaaz vermesi, çölde 40 gün oruç tutması, müritlerinin dirilme olayına o'nun göğe yükselişinden 40 gün sonra tanık olmaları, paskalya orucu ile göğe yükseliş arasında 40 gün olması, mathieu inciline göre konulduğu kabirden 40 saat sonra dirilerek çıkması..

    islam'da; hz. muhammed'in ilk vahyini 40 yaşında alması, ayrıca adının başında ve ortasında bulunan mim harfinin sayısal değerinin 40 olması, mağarada 40 gün kalması, hz. ali'nin 40 müridi olması, günde beş vakit kılınan namazların farz ve sünnet rekatlarının 40 olması, zekat'ın kişinin malının kırkta birinden oluşması, fetüsün 3x40 gün sonra ruhunun olması, kişinin olgunluğa 40 yaşında erişmesi, öldükten sonra ruhun 40 gün sonra bedeni terketmesi ilk akla gelenlerdendir. bunun yanında çile kelimesi farsça 40 anlamına gelen çihil'den bozmadır ve sufilerin 40 gün inzivaya çekilmesi de çile olarak adlandırılır.

    türk kültüründe, bebeğin kırkının çıkması, kahvenin 40 yıl hatrının olması, bir şeyi 40 defa söylemek/yapmak, 40 evin kedisi, kırklara karışmak, 40 yılda bir, 40 gün 40 gece en çok kullanılan sözlerdir.
  • dün gece izlediğim film. çok bahsedilmiş ama tekrar vurgulayacağım ali atay çok güzel küfürler etmiş gerçekten.

    konusu biraz kilişe. yabancı bi filmden çakmalanmış ama hangisinden hatırlayamadım. renkli tarlabaşı sokaklarından sunulan görüntüler çok güzel olmuş.
  • bugün alişan'ı konuk etmiş gereksiz program. alişan'ı konuk etmek nedir lan ? açar açmaz da şu soruya denk geldim; "mahsun kırmızıgül ve özcan deniz'e hala kırgın mısınız ? yoksa onlar mı size kırgın ?". gerçekten ne kadar da merak edilen bir konu amk.
    cnn turk iyice sıçışlarda. parti propaganda aracına dönüşmüş olması yetmedi, yan programlar da afedersin yarak gibi.
  • eski mısır'da doğada pek çok meyvenin 40 günde olgunlaşması, yağmur mevsiminin 40 gün sürmesi gibi gözlemlerin bu sayıyı kutsallaştırdığı düşüncesi ortaya atılmıştır. dinlerin ortaya çıkışıyla 40 sayısı yeni anlamlar bulur kendisine. musa peygamber dağda inzivaya çekildiği gün sayısı 40'tır. isa peygamberin de çölde inzivaya çekildiği gün sayısı aynıdır. böylelikle, insanların günahlarından 40 günde arınacağı inancı doğmuştur. eski ahid'e göre hz. süleyman ve hz. davut 40'ar yıl hüküm sürmüştür. hristiyanlar paskalya dönemindeki oruçlarında 40 gün hayvansal gıda yemezler. islamiyet'te hz. muhammed'in 40 yaşında peygamber olduğuna inanılır. ölenin arkasından 40. gün mevlit okutma geleneği hala yaygındır. alevi kültüründe 40'lar meclisi vardır. tasavvufta 40 veli söz konusudur ve onlarla kurulan bağ için "kırklara karşıtı" denilir. pek çok konuda bilgi sahibi olan biri "kırkambar" olarak takdim edilir. bir konuda bilgi sahibi olmak ve ustalaşmak için "40 fırın ekmek yemek" gerektiği de günümüz türkçesi'nde kullanılan bir deyimdir. bir harf öğretenin kaç yıl kölesi olunur? yanıtı bu bilgilerin ışığı altında düşünelim. 40 yıl. venedik'te kenti bulaşıcı hastalıklardan korumak için, gemilerde getirilen 40 günlük karantina zorunluluğu vardır. çocuğun doğumundan sonra, anneyi korumak için özen gösterilen lohusalık dönemi de 40 gündür. 40 sayısının uygarlık tarihindeki yeri çok farklıdır. ülker takım yıldızının gökyüzünde 40 gün görünmesinden, köprüden geçenden de geçmeyenden de 40 akçe alan deli dumrul'a kadar daha pek çok yerde bu sayı çıkar karşımıza. "40 gün 40 gece düğün" deyişi, dede korkut masalları'ndan armağandır. masal dünyası denilince , ali baba ve 40 haramiler'e selam vermemek olmaz. "kırk küp kırkınında kulpu kırık küp" tekerlemesiyle bir dil oyununun kahramanı olarak çıkar karşımıza. 40 konusunda 40 bilgi verilebilir ama bu konuda beni en çok etkileyen victor hugo'nun şu sözüdür:"40 yaş gençliğin yaşlılığı, 50 yaş yaşlılığın gençliğidir." ülkemizde bir kentin adında rastladığımız tek sayı 40'tır. kırklareli'nin adı edirne salnameleri'nde "kırkkilise" olarak geçer.

    (bkz: kafa)(bkz: sunay akın)
  • başında artı olanı (+40) romanya'nın uluslararası telefon kodu. çaldırıp kapatıyorlar, ben onları arıyorum. yeni bi ilişkiye yelken açtım sanırım. romen bi sevgilim oldu. iletişimde sorun yaşıyoruz gerçi bi b.k anlamıyorum söylediklerinden ama olsun, dil dile deyince kolayca dil öğrenirim :/
  • hikayeleme açısından bazı kusurları olsa da vasatın üstü, hatta başarılı sayılabilecek bir film.

    --- spoiler ---

    gözüme çarpan bazı kusurları

    1- filmin ilk yarısında, karakterlerin kendi hikayelerini anlattıkları bölüm çok uzun tutulmuş. çünkü o ilk yarının hikayesinin sonunu en başta öğreniyoruz. bütün o kısım başlangıç ve filme ısınma gibi aslında ama filmin ilk yarısının tamamını kapsıyor. halbuki biz o kısmı başta öğreniyoruz zaten ve bu yüzden o araba ile adama çarpma sahnesinin bir an önce ötesine geçmesini bekliyoruz. dramatik çatı yanlış kurulmuş bu anlamda.

    2- yine bu karakterlerin kendi hikayelerini anlattıkları bölümde, bunlar hikayeyi kime anlatıyor hakkaten? ben başta sandım ki polis tutuklamış bunları öyle anlatıyorlar filan. belgesel havası mı katmak istemişler anlamadım.

    3- hemşirenin hikayesine biraz daha derinlik katılabilirdi, onunkisi aslında filmin ismini ve tesadüfleri meşrulaştıran bir hikaye, o kısmı yetersiz kalmış.

    olumlu bulduğum tarafları ise

    1- sinematografi üzerinde düşünülmüş ve anlatılan hikaye ile uyumlu bir görsel tercih yapılmış.

    2- sanat yönetimi de başarılı, tarlabaşındaki o evler, iç mekanlar, koltuklar, küllükler, hepsi on numero

    3- ali atay üç kahraman arasındaki oyunculuk açısından en öne çıkanı. uyduruk ve zorlama bir bitirim karakter değil. küfürleri, konuşması, ve aradaki komik tepkileri çok iyi. örn: "olum bak delikanlı gibi söyle şifreyi bilmiyon di mi" ya da "napıyom ben ya polis tutukladım" gibi

    4- bu hemşirenin ilk başta kendisini anlatırken sayılara ve onların gizli anlamlarına olan tutkusu abartı gibi dururken, ali atay ın karakterinin dikişlerine pansuman yapılırken verdiği tepki, ne diyon sen yaa gibisinden, filmin gerçekçiliğini dengelemiş ve karakterlerin arasında gerçekçi bir ilişki kurmuş.

    5- sonu burada söylenenlere rağmen, bence gayet başarılı.

    6- tesadüfler o kadar da abartı değildi. abartı şöyle olabilirdi, adam o odada kasanın şifresini bilmezken, hemşirenin söylediği ya da polis telsizinden gelen rakamları denerdi ve kasayı açardı. ki bana öyle geldi ki, senaryoda böyle bir kısım varmış ama sonradan atılmış, çünkü o sahnede rakamlara aşırı vurgu var.

    --- spoiler ---

    son sözüm de filmi hemen aaa bu aşklar ve köpekler olmuş ya da guy ritchie filmi olmuş diyenlere. yahu paralel kurguyu ya da mafyatik alt sınıf hikayelerini bu adamlar mı tekeline aldı? istanbul'un kendi gerçekliği içerisinde bir film olmuş işte, o toplu kalan afrikalılar, hapse girip çıkmış, getir götür yapan hayat ona hep kelek yapmış yırtık bir adam ve kendi dediği gibi klişe olsa da doktorla evlenmiş ama mutsuz bir hemşire, gayet de gerçekçi ve inandırıcı.
hesabın var mı? giriş yap