• gezi parkı eylemcileri!
    meşru eyleminizdeki haklarınızı bilin!

    ø haberiniz ola: taksim gezi parkı eyleminiz, anayasal bir haktır!!!

    “anayasa madde 34:

    “herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”

    ø haberiniz ola: taksim gezi parkı eyleminiz, anayasal bir ödevdir!!!

    “anayasa madde 56:

    çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.

    ø haberiniz ola: taksim’deki mahkeme kararı olmadan gerçekleştirilen yıkım, hukuk dışıdır. kanunsuz emri yerine getiren kolluk güçleri sorumluluktan kurtulamazlar.

    anayasa madde 137:

    “konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.”

    ø haberiniz ola: taksim gezi parkındaki orantısız polis şiddetinden dolayı maddi-manevi zarar görmeniz durumunda devlete ve kask numarasını tespit ettiğiniz polis’e karşı idare mahkemesinde dava açabiliriniz. en kısa sürede sağlık raporu almayı, tutanak tutmayı ve cumhuriyet savcılıklarına dilekçe vermeyi unutmayın.

    anayasa madde 40:

    “kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, devletçe tazmin edilir. devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”

    kullanılan kaynaklar: t.c. anayasası
  • pınar öğün tarafından "insanlar uyandı gözaltı söz konusu olabilir.", okan bayülgen tarafından da "çocuklar cep tel. dan dünyaya yayın yapıyor. acınacak haldeki medya gelip bu insanları haber yapamıyor!" ve "istanbul'un her yerinde arkama en az on kamera, onlarca foto muhabiri takılır. gezi' den habercisi de, magazincisi de namevcut!" şeklinde tweetler ile bildirilen şafak baskınıdır!

    mahmut sekerleme'nin ricasıyla gelen edit:

    "taksim gezi parkı eylemcilerinin aslında istediği 11 talep"
    http://www.haberself.com/h/873/
  • sevgili sözlük ahalisi, gece 01:00'dan itibaren kesintisiz olayların içinde olarak size gelişmeleri sıcağı sıcağına aktarmakta büyük fayda görüyorum:

    gece 1'de parka vardığımda, adeta şoka uğradım. çünkü 'protesto'dan eser yoktu. gezi parkı üniversitesi olsa, 1.gezi parkı şenliği ismi verilirdi herhalde. alkışlayanlar, gitar çalanlar, çöp toplayanlar, çadırında keyif yapanlar, redhack'in videosunu izleyip tempo tutanlar. tabi ben de moda girdim ve bir şeyler yapayım dedim. aldım çöp torbasını elime, bir elimde roze şarabım, öbür elimde mavi çöp poşeti gezindim. öyle güzel bir ortam vardı ki, belki de hayatım boyunca bir daha duyamayacağım bir diyalogu yaşadım bile diyebilirim:

    dragonlady: arkadaşlar kusura bakmayın rahatsız ediyorum, varsa çöplerinizi alabilir miyim?
    tanımadığım 22-23'lerinde bir genç: estafurullah, neden rahatsız edesiniz..? gayet kusursuz bir durum, olur mu öyle şey?(bir yandan çöpler atılır)
    dragonlady: peki o zaman teşekkürler :)

    uzaktan okuyunca basit gelebilir ama, orda biz bize olmanın da kattığı ambians, tek yumruk olma, insan haklarına ve anayasaya dayalı bir şekilde eylem yapma, işlerin tıkırı tıkırında ilerlemesinin verdiği mükemmel his sayesinde böyle hissetmiş de olabilirim.

    neyse isteyene yeşilden anlatırım diğer güzel şeyleri ama direkt olaya geliyorum.

    --- saat 05* ---

    tesadüfen mehmet ali alabora ve ilhan cihaner'i gördüm. tam da o sırada arkadaki yoldan toma geçti bir tane. sonra hep beraber (10 kişilik ekip) giden tomanın ordan araziye girip giremeyeceği vs tartışmalarından sonra, ben ekibi kaybettim. daha sonra da olan oldu ve içerisi savaş alanıymış gibi devamlı biber gazı yağmuruna uğradı. haliyle en az 5.000 kişilik kalabalık, parkın çevresindeki yollara ayrılmak durumunda kaldı. belli başlı 2 grup oluştu, 1.si harbiye grubu, 2.si dolmabahçe grubu.

    inönü stadı'na inen yolda devamlı biber gazına tabi tutulmaya devam ettik. ama öyle bir biber gazı ki, neden 650 milyon$ verdikleri belli. bu kadar kullanmaya anca bu meblağda bir biber gazı yeter. neyse, arkadaş ben hayatımda bu kadar sıvının bir anda yüzümden boşaldığını hiç görmedim. göz desen 2 çeşme, burun desen nezleden beter akıyor, ağız desen inanılmaz balgamlar çıkıyor, öksürükten leş gibi tükürükler etrafa saçılıyor. bir ara hepsini yaşarken gülme hissi geldi. ağzımdaki balgam uzadıkça uzuyordu, "lan halime bak ya" diyip görevimi icraya devam ettim.

    polis inönü'nün başına kadar bastırdı. dolmabahçeye indik, derken gümüşsuyundaki öbür ekip de merdivenlerden bize katıldı. harbiye ekibi ayrı cephedeydi tabi. tam olarak toplanmış gibiydik. trafiği yeri geliyor kesiyorduk, yeri geliyor polisin üzerine sürüyorduk. örgütlenmenin avantajları işte, o orospu çocuğu taksicilerin bir tanesini bile gıkını çıkaramıyordu. intikamınızı aldık çocuklar.

    dolmabahçe'den kabataş, kabataş'tan ara sokaklar vesilesiyle yine taksim. ve tabi yine biber gazı. hani bizi siktir ettim, olan vatandaşlara oldu lan. yazık onların suçu ne. ara sokak başına abartmıyorum 7-8 tane biber gazı silahının mermisinden sıkılmıştır. ara sokakları biliyorsan, kalanı sen hesap et.

    taksim'de işte sonra o görüntüler ortaya çıktı. toma'nın arkadaşımızı tam kafasından vurmasıyla havada parande atıp otobüs durağına uçması. işte cesaret böyle bir şey lan. görsün şakirtler, görsün kadir topbaş, görsün tayyip, görsün akape.

    ve yine biber gazlarıyla püskürtmeye devam. ara sokaklara kadar inen çevik kuvvet başarılı oldu, ve içinde bulunduğum grubu bertaraf etti. ben de dolapdere'nin gece siksen giremeyeceğin mahallelerini gezdim. yıkılmış evler, harabe yapılar, garip garip demirlikler, ve o ortamlarda bile yaşayabilen insanları görmek. ufak bir kültür edinimi yaptıktan sonra bilgi üniversitesine gelmişim. kabataş'a olan shuttle'ına binip, ordan füniküler ve taksim. yuvaya geri dönüş.

    aradan epey vakit geçmiş ben kültür turumdayken herhalde ben fark etmemişm, (2-3 saat en fazla) tüm gezi parkı bariyerle kapanmış. gürsel tekin ve kurmayları, sırrı süreyya önder, çeşitli sanatçılar kol geziyor ortada. normalde siksen bulamazsın hiçbirini. divan oteline doğru bir bakayım dedim, bu arada gezi parkındaki sadece üst taraftaki kafe açık. otel tarafında bir cacık olmadığını anlayınca, geri döndüm. insanlar yine yemiş gazı. ve nerde yemişler tahmin edin? tam kafenin ortasına biber gazı atmışlar. gürsel tekin dokunulmazlığı olan bir insan ve kendisi o kafedeydi. böyle bir müdahalede bulunuluyor o oradayken. lan polis alenen anayasaya aykırı geliyor lan ey türkiye cumhuriyeti. neyse bu konuya sonra gelicez.

    sıkıldın mı şakirt kardeşim? bak daha çok var lan, kudur yerinde ibnenin evladı.

    ------ ve evet asıl olay ------

    taksim meydanında toplanılıyor. çünkü başka yer yok. tam o anıtın yanında. iki bin üç bin kişi var. sırrı süreyya önder ayakta anlatıyor. arada alkışlar. envai çeşit haber kanalı, hepsi hazırlıklı tabi maskeler ellerde.

    taksim meydanında yapılan yol projesi nedeniyle yarısı kullanışsız halde. öbür tarafta çiçekçilerin durduğu duvar. diğer tarafta anıt var, yol ve istiklal caddesi olarak 5 güzergah. yıldız gibi düşünün. aynı zamanda yıldızın her ucunda 25 kişilik biber ekipleri. ve 3 tane toma. 2 si istiklalde, öbürünü tam hatırlamıyorum.

    derken bir şey oluyor, makine sesleri gelmeye başlıyor. tomaların su atmadan önce gerekli basıncı oluşturduğunu tahmin ettiğim fonksiyonun sesi. gözdağıdır diyorum. küçücük çocuklar var etrafta, turistler var, esnaf var, vatandaş var. yapamazlar. o kadar da insanlıktan çıkmamışlardır diyorum. düşman değiliz, vatan için varız hepimiz. hepimiz türkiye'nin 76milyonundan biriyiz. burası hepimizin.

    sırrı süreyya'ya 10 metre falan uzaklıktayım. bir şeyler söylüyor, konuşmasını bitiren kadın disk üyesinden sonra muhtemelen diğer kişiyi belirleyecek. ama o da ne? tomanın biri yol tarafındaki insanlara doğru su fışkırtmaya başlıyor. derken diğer toma tam benim üzerime fışkırtıyor. 3bin 4bin insanın bir anda çığlıkları ve orada oluşan panik. derken biber gazları geliyor. bataryalar atıldıkça atılıyor. 5 koldan. defalarca.

    ortalık pür gri. sadece istemsiz yere bakıyorum, ayaklarımın altında anıtın çevresinde olan yeşil var. çimenin yeşili. ne ara oraya girdiğimi bilmiyorum. sonra arkadaşımı arkada bıraktığımı hatırlıyorum. ama elimden bir şey gelmiyor. bir an önce kaçmam lazım, kurtulmam lazım o cehennemden.

    nefes alamıyorum. alamıyorum lan allahsızlar. kendimi yeni yol inşaatına atmışım. ne ara attım lan. ben de bilmiyorum ve yürüyemiyorum. fiziksel olarak yaşıtlarıma göre çok avantajlı olmama ve düzenli spor yapmama rağmen olmuyor lan. vücut nefes almıyor. çekemiyosun içine havayı. bir yandan öksürüyorsun. öbür yandan gözün açılmıyor. burnundan leş gibi sümükler akarken ağzının fonksiyonunu kaybediyorsun. derken herkes beni takip etmiş, herkesi arkamda yol inşaatında görüyorum. derken polis bunu fark ediyor ve bu sefer buraya biber gazını yağdırıyor. gökten gaz bataryası yağıyor lan. sağıma bakıyorum fossss diye yeni atılmış batarya, soluma bakıyorum 360 derece dönerek yeni yeni gazını çıkarmaya başlayan başka bir batarya. derken koşarak uzaklaşıyorum ve bir otelin önünde duruyorum.

    arkamdan kimler gelmiyor ki. çok üzülüyorum sözlük o an. 75-80 yaşlarında, biber gazında ağlamaklı gelen dedeme çok benzettiğim amcayı mı dersin, gayet iyimser bir şekilde giyindiği için o cehennem ortamında ayağından terlikleri çıkıp yalın ayak koşan kızcağızı mı dersin, yol ortasında gaza dayanamayıp bir anda yere düşeni mi dersin, batarya bacağına isabet etmiş gariban abiyi mi dersin?

    hayatımda hiç savaş görmedim ama, bana bunu yaşattın polis. katliam yaptın taksimde bugün. çoğu haber videolarında da çıkmışım, arkadaşlarım destekleri için arıyorlar devamlı. herkes yarın benimle gelmek istediğini söylüyor. ama senin yaşattığın bu anları kimsenin görmesini istemiyorum. emir eri falan anlamam, gaz maskesi takılı olup da bana haklısın kusura bakma diyip gözümün içine bakan çevik de vardı. bana kimse onlar emir kulu diye yutturamaz.

    hayatımın en kötü gününü yaşattın bana polis. bir daha hiçbir zaman unutamayacağım. ama bir şeyi merak ediyorum, hani sen beni koruyandın?

    "sizin için, size rağmen"

    -bir dost
  • bunun adı net orospu çocukluğudur. ulan savaş meydanı mı burası, fetih mi yapacaksınız şerefsiz köpekler. sabahın beşinde sinsice saldırmak, biber gazı sıkıp insanları coplamak, oradaki masumları uykudayken tuzağa düşürmek nedir? hilal taktiği yapsaydınız bari, gemileri karadan falan yürütseydiniz olmadı. meydan muharebesi mi bu lan. şehir mi alıyorsun topla tüfekle. akşam 10 da 11 de gelmeye götünüz yemedi de, uyumayıp sabahı mı beklediniz. bu kadar mı kin, nefret bürüdü gözlerinizi.

    akşam şarkıların söylendiği, insanların ortak bir amaç uğruna birlikte hem eğlenip hem insanca protestolarını yaptıkları yer şuan savaş alanına dönmüş durumda. ve bu bir orospu çocukluğudur. her katliam gibi, her büyük çaplı terörist saldırı gibi, her ülke, şehir fethetmek için yapılacak muharebeler gibi sabaha karşı yapılmıştır. sizin ben insanlığınızı sikeyim. sizin sinsi karakterinizi, tıynetinizi sikeyim ben.
  • an itibariyle 2 gündür kesintisiz bulunduğum gezi parkından yaralı olarak döndüm, iki tane gaz bombası sırtıma ve sol arka bacağıma isabet etti. sırtımda birşey yok ancak bacak fenalarda, mosmor. taksim acil'de tedavi edildim. malesef ayağımı yerinden bile oynatamıyorum.

    ancak orada gördüğüm direniş bir başka direnişti bugün. korka korka gelip korkuyu hiçe sayan insanların direnişiydi bugün. cesaretin yeniden tanımlandığı direnişti bugün. ambulansıyla, doktoruyla, esnafıyla sanatçısıyla herkesin direnişiydi bugün. herkesin eline ağzına yüzüne yüreğine sağlık. gönül ister ki keşke şu an orada olabilsem. gözü çıkan arkadaşa da buradan geçmiş olsun diyorum. ve diğer tüm gazilere!

    herkese helal olsun!

    devam!!!
  • bir arkadaşım vakti zamanında lisedeyken, " ben dünyanın yuvarlak olduğuna inanmıyorum, uzaya çıkıp görmedim ki", demişti. polis oldu sonra. ne bekliyoruz?
  • savaştır.

    direniştir.

    hem de bazı orospu çocuklarına milli marşımızın "korkma" diye başladığını gösteren direniştir.
  • sabaha karşı 4'te gezi parkındaydım, arkadaşları buldum, toplandık; "saatlerdir oturuyorduk, biraz önce panzerler geçmeye başladı, ona kalktık" dediler. kaynanam seviyormuş kısacası. saat 5'e kadar etrafta dolaştık, neler oluyor takip ettik, parkta oyalandık ve saat tam 5'te, panzerler tazyikli su sıkıp gaz bombası atmaya başladı. sağa kaçıyoruz yok, sola kaçıyoruz yok, önüm arkam insan ve duman, herkes can veriyor gibi öksürüyor ve öğürüyor. ulan dedim herhalde ben buradan çıkamayacağım:

    http://www.youtube.com/watch?v=dfww296rpwu

    neyse ki bu tür tehlikeler karşısında insan bilinçsizce de olsa hayatta kalma yolunu buluyor, gümüşsuyu tarafında bi çıkış bulup kaçtım, üzerimdeki t-shirt sırılsıklam, başta yüzüm ve gözlerim olmak üzere bütün vücudum yanıyor ve ben nefes almaya çalışıyordum. şimdi, açıkçası dayanıklı bir insanımdır, kafamı çarpıp yardığımda bile elimle fışkıran kanı tutup çevremdekilere "bişey yok ya ne telaş yapıyorsunuz" demişliğim var ama ben gezi parkındaki müdahaleye dayanamadım, kimse dayanamazdı, polis göstericileri dağıtmaya değil öldürmeye çalıştı. yemeyen için söyleyeyim, gaz bombası; etrafı sisli görmeni sağlayıp yolunu kaybettiren bişey değil, bütün solunum yollarını tıkayan, gözünden, burnundan yaşlar getiren, ağzından nefes almaya çalışırken istemsizce salyalarını akıtan, kollarını, yüzünü ve cildinin temas ettiği her kısmını yakan bir şey, ve bunu 4 tarafınız çevrili bi alanda, yüzlerce insanın içinde yediğinizi düşünün. bayılıp kalmasanız bile izdihamda ölebilirsiniz.

    gümüşsuyu'ndan taksim meydanına geldim, bütün arkadaşlarımı kaybetmiştim tabi ki, anıtın etrafı kendine gelmeye çalışan insanlarla doluydu, yarım saat geçmedi ki ufukta tekrar türk polisi göründü. inceden istikal caddesine doğru gerileyip mevzi aldık, yemin ederim insanlar ne taşkınlık yapıyor, ne de bi tarafları yakıp yıkıyorlardı, sadece slogan atıyorlardı ama müdahale yine inanılmaz oldu;

    http://www.youtube.com/watch?v=rsama5zd4x0

    istiklal'in başından tünele kadar böyle devam ettiler. biz kaçtık, onlar kovaladı, sıklıkla gaz bombası attılar, geçtikleri yerlerde barikat kurdular. tünel'in orada biraz sakinleşip taksim meydanına geri dönmeye başladım. meydana geldiğimde yine bir kalabalık vardı, polis'e "defol" sloganı atıyorlardı. çok geçmeden panzer ve akrepler geldi, bu seferki müdahale en az 3 kişiyi hastanelik etti sanırım;

    http://www.youtube.com/watch?v=nc-tqqsyd1o

    benden bu gecelik bu kadar. türkiye'de occupy wall street tadında bir eylemin asla gerçekleşemeyeceğinin de kanıtı oldu bu 2 gün. akşam vakti muhabbet, eğlence için değil de, sabaha karşı direniş için orada olacak dostlara çok dikkatli olmalarını ve sahip çıkmaları gereken kişileri yanlarında asla götürmemelerini öneriyorum. küfür bile etmeye değmeyecek, sözde halkın güvenliği için çalışan mahlukların, yanınızda getirdiğiniz sizin için değerli birine herhangi bir şekilde zarar vermesi çok üzücü olur.
  • memet ali alabora durumu çok güzel özetlemiştir.

    sizin için endişeleniyorum diyen birisine;

    " dünya'nın çok az yerinde böyle birşey vardır herhalde, polis gelecek diye endişeleniyoruz "
  • incici tayfadan gelen yorumla gülmemi de sağlamış olay.

    "alkolü yasakladınız millet ayıldı. genelevleri de kapatsanıza bir şey denicez"
hesabın var mı? giriş yap