• lisedeydim. o zamanlar çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. ara sıra okul çıkışı bir yerlere gider dertleşirdik. babasını hiç sevmezdi. sevmemekle de haklıydı. en büyük hayali bir an önce kendi hayatını kazanıp annesini, kardeşlerini o adamın elinden kurtarmaktı. bir gün gene oturuyoruz "sana bir şey itiraf etmeliyim." dedi. ben de çok ciddi bir şey herhalde havasına girdim. "aleviyim ben." deyince şaşırdım, "ee ne var bunda?" dışında bir şey dışında dökülemedi dudaklarımdan. "arkadaşlığını devam etmek istemezsen anlarım." dedi. o kadar şaşırmıştım ve o kadar üzülmüştüm ki anlatamam. aradan yıllar geçti, gezi zamanı madımak eylemi'ne katıldım izmir'de. gezi'den önce eylem meylem bilmem ben. suya sabuna dokunmadan yaşadık o zamana kadar. neyse eylemde bizden yaşça büyük bir kadınla tanıştım. eylemde de sonrasında da muhabbet etme imkanına eriştik. "benim alevi olduğumu öğrendikleri zaman iş arkadaşlarım bırakın elimden yemek yemeyi getirdiğim suyu bile içmediler haram diye." dedi bu nasıl bir şeydir, neyin kafasıdır hala anlam verebilmiş değilim.

    severim ben alevileri. insanları kategori altında toplamaktan pek hoşlanmasam da bir çoğu açık fikirlidir. benim etrafımda olanlar araştırmayı, okumayı severlerdi. kanları da kaynardı hani. ben bu insanlara karşı yapılan ayrımcılığı anlayabilmiş değilim. madımak oteli'nde insanları diri diri yakacak raddeye hangi virüs sebep olur cidden merak ediyorum. orada sadece aleviler de yoktu. çocuk yaştaki sporcular sadece yanlış zamanda yanlış yerde oldukları için öldürüldüler. senin inancın nasıl bir inanç ki utanmadan kendini tanrı yerine koyuyorsun, bir sürü insanı cezalandırmaya kalkıyorsun.

    madımak oteli'nde olanlar farklılıklara, eleştirel düşünceye, karşıt fikre karşı tahammülsüzlüğümüzün koca bir ispatıdır. orada yaşanan cinnet her an, her yerde, herhangi bir zaman tekrar vuku bulabilir. bunun bilinciyle zaten "%50'yi evlerinde zor tutuyoruz." kolayca çıkmıştır ağızlardan. "camilerde bira içtiler. benim başörtülü bacılarımı yerlerde sürüklediler." cümlelerindeki amaç da madımak oteli'ndeki katliama sebep olan kişilerin profiline sahip olanların hassas taraflarına dokunmaktı.

    yanarak, dumandan nefes alacak hale gelemeyerek can veriyorsun. ne korkunç ölüm öyle değil mi? aklında seninle beraber orada sevdiğin onlarca kişi var. sen korunaklı bir yerde olsan da dışarıdaki öfke dolu çığlıkları duyuyorsun. onlar sevdiğin insanları ölüme giden çığlıklarıyla karışıyor. bir kez olsun düşün be! cehennemi düşün sonra. ayetlerde geçen cehennemi, onu nasıl hayal ettiğini bir düşün. sen bu insanlara dünya üzerinde cehennemi yaşattın işte. alevileri dışlayarak zaten onları yaralıyorsun. ya bu ülkede alevi partisi diye chp'ye oy vermeyen insanlar var. mantığa bakar mısınız? üstüne bir de yaktın. dönem dönem kapılarını işaretliyorsun bu insanların. tekrar o katliamı düşleyenler var. hayaliyle yatıp kalkıyor, kapılarını işaretliyor bu insanlar. sonra cennet hayalleri kuruyorlar. nasıl vicdanınız rahat uyuyabiliyorsunuz? cidden merak ediyorum. gerçekten. gece dışarıdan bir köpeğin inleme sesi gelse uykularım kaçıyor benim. yalnız insanları seçiyorum ben, niye dinleyenleri yok, niye kimse adam yerine koymuyor diye. emin olun aranıza almadıklarınız sizden çok daha insan.

    şimdi bir de işid belası var. nasıl işse bu da alevilerin başında patlıyor. ne zaman insanlar tanrıları için insan kurban etmeyi bırakacak? ne zaman?
  • 7 yaşındaydım.

    babam türk halk müziğini çok dinlerdi. haliyle ben de nasiplendim. arif sağ ve hasret gültekin'e çok özenmiştim.

    o fotoğraf karesi gözümde; televizyonda yangının ilk görüntüleri. babam küfürler ediyor " adiler, katiller, ciğersizler..." durup durup homurdanıyor oturduğu yerde. anamsa dua ediyordu allahım sen esirge diye.

    sonra vakit ilerledi haberler gelmeye başladı. çocuk halimle neyse ki arif sağ kurtulmuş diye düşündüm.

    o sene(1993) bağlama kursuna yazıldım. onlar kadar değilse de onlar gibi calabilmek için. oyma duttan bir bağlama aldı babam. o gun bugündür hala kucağımda o bağlamam.

    bağlamalar susmadıkça sivas unutulmaz. mekânları cennet olsun.
  • 22 yıl önce sivas katliamında, otelin üstünde gökyüzünün nasıl alev alev olduğunu, yanan insanların seslerini, katillerin ellerinde benzin bidonlarıyla allah diyerek otele doğru koştuğunu, önde temel karamollaoğlu arkada bir sıra polisin onlara eskortluk yaptığını, pir sultan abdal heykelinin başıyla top oynadıklarını, balkonlarından bağıran insanlara polisin gerçek mermiyle silah doğrulttuğunu gözlerimle gördüm. beş para etmezsiniz. insan yaktınız, katilsiniz, insan değilsiniz. insanlığımdan utandığım gündür 2 temmuz 1993.
  • unutulmaması gereken bir tarih, yasaklara rağmen unutturulmamalı. hele katillerin avukatları olan bu isimleri asla unutmamalısınız.

    av. şevket kazan, eski rp milletvekili ve eski adalet bakanı;
    av. celal mümtaz akıncı, afyon barosu başkanı ve akp oylarıyla anayasa mahkemesi üyesi;
    av. hayati yazıcı, akp’nin devlet bakanı;
    av. haydar kemal kurt, akp isparta milletvekili;
    av. zeyid aslan, akp tokat milletvekili, başbakan erdoğan’ın eski avukatı;
    av. hüsnü tuna, akp konya milletvekili;
    av. burhanettin çoban, afyonkarahisar akp’li belediye başkanı;
    av. faik işık, başbakan erdoğan’ın ve süleyman mercümek’in avukatı;
    av. ibrahim hakkı aşkar, 22. dönem akp afyon milletvekili;
    av. m. ali bulut, akp maraş milletvekili ve anayasa komisyonu üyesi;
    av. bülent tüfekçi, akp malatya il başkanı;
    av. halil ürün, rp kayıp trilyon davası sanığı, akp afyon belediye başkan adayı;
    av. mevlüt uysal, akp istanbul başakşehir belediye başkanı;
    av. nevzat er, eski akp eminönü belediye başkanı;
    av. suat altınsoy, akp konya il başkanı yardımcısı;
    av. tayfun karali, istanbul büyükşehir belediyesi darülaceze müdürü;
    av. ferruh aslan, istanbul büyükşehir belediyesi basın yayın müdürü;
    av. ibrahim kök, akp elazığ milletvekili aday adayı;
    av. ali aşlık, eski akp izmir il başkanı;
    av. bedrettin iskender, akp ümraniye belediye başkan adayı;
    av. ekrem bedir, sakarya akp hendek belediye meclis üyesi;
    av. eyüb karagülle, eski saadet partisi ilçe başkanı;
    av. faruk gökkuş, akp, kâğıthane belediye başkanlığı aday adayı;
    av. hasan hüseyin pulan, akp istanbul il disiplin kurulu üyesi;
    av. hurşit bıyık, akp trabzon il başkan yardımcısı;
    av. reşat yazak, anadolu ajansı yönetim kurulu üyesi.

    kaynak
  • cumhuriyet tarihinin en acı günü.

    içimize attıkları ateş hâla taze. sorulmayan hesaplar hep aklımızda, aydınlık günlerimizi yakanlarsa mecliste.
  • hatirlatmakta fayda var, bu davanın avukatlığını üstlenenlerin hemen hepsi akp milletvekili ya da bir dönem akp milletvekilliği yaptı.

    bir avukat olarak savunmanin önemini biliyor ve özel hayatla birbirinden ayrılması gerektiğine elbette inanıyorum. ancak dosyanın tüm avukatların akp'den milletvekili olmasının tesadüf olacağına inanacak kadar saf olamıyorum.
  • 2 temmuz sivas katliamomın üzerinden 22 yıl geçmiş, hala katliam'a tam olarak katliam denememiş.

    türkiye'de hala bu katliamı savunan 5 bin kişi bile varsa durum fena.
    bu katliamı savunan 100 bin kişi varsa çok fena.
    bu katliamı savunan 5 milyon kişi varsa durum çok çok çok çok çok fena.

    benim fikrimi tahminimi sorarsanız durum çok çok çok çok çok fena.
  • üzerinden 22 yil geçmesine rağmen içimizi yakan gün.
  • türkiye tarihinin en acı, en kara ve en yobaz günüdür bu lanet gün. sözde yargılamalarının zaman aşımından düştüğü, bu pisliğe karışan insanların avukatlarının milletvekili olarak meclise girdiğini gördükçe bu ülkenin lanetlendiğine olan inancım daha da artıyor.
  • "allahu ekber-lâ ilâhe lillah"

    daha çocuktuk, televizyondan seyrettik bu vahşeti. evde bir telaş vardı her zamankinden farklı, ahali tedirgin bakıyordu televizyona, ağlıyorlardı. anlayamadık, 'sıcağı sıcağına' isimli televizyon programının her zamanki konularından biri zannettik. insanlar yanıyordu ve dışarıda birileri "allahu ekber-lâ ilâhe lillah" diyordu. anlamayamadık... sonra pir sultan abdal dergilerinde elinde benzin bidonu olan çemcer sakallı amca karikatürlerine tebessümle baktık. her sayıda o amcaları aradık sayfa numaralarının yanındaki. çocuktuk, masumduk, bilmiyorduk sakalın, tesbihin, allahu ekber'in ne anlama geldiğini. mahallenin çocuklarıyla kandil şekeri yiyebilmek için vaaz dinlerdik camide, tarafsızdık, temizdik. sonra büyüdük, taraf seçmek zorunda olduğumuz vuruldu yüzümüze, ya sünniydik ya alevi; diğerlerinden farklıydık bir kere. insan olmamız, çocuk olmamız, her şeyden habersiz olmamız kimsenin umrunda değildi. sonra daha da büyüdük, yüzleştik gerçeklerle, anladık, bildik; ve unutmadık...

    2 temmuz 1993
hesabın var mı? giriş yap