• böyle tarihi fotoğraflar/videolar ne zaman görsem hüzünlenirim. o videoda görünen hiç kimse çocuğundan bebeğine kadar şu an yaşamıyor, uzun bir süre önce öldü. o kadar hayat sona erdi. şu an yaşayan en yaşlı insan bile 1903 doğumlu. sonumuz hepimizin aynı.

    videolar ise gerçekten çok güzel renklendirilmiş. o dönemde parisi ziyaret etmek isterdim doğrusu. çok güzel bir dönem olduğu şu kısacık videolardan bile anlaşılabiliyor.

    edit: video'da erkeklerin giydiği kıyafet takım elbise değil. tailcoat ile tuxedo deniyor ve o dönem çok yaygın kıyafetler.

    edit 2: myphilosophy adlı yazar uyardı. giydikleri kıyafet tailcoat değilmiş. frock coat'mış.
  • oradaki insanlara bakıyorum da yaklaşık yüz küsür yıl sonra türkiye’nin afyon ilinin bir kasabasından onları izleyen biri olacağını tahmin edemezlerdi. zaman işte..
  • tarihe ışık tutan görüntülerdir, ama benim esas ilgimi çeken o tarihlerde avrupa'da neredeyse hiç kimsenin başının tamamen açık olmaması. bir şekilde başlarının üstünde mutlaka bir şey var. tüm videoda başı tamamen açık olan tek bir çocuk dışında hiç kimseyi göremedim.
    https://www.izlesene.com/…lmis-goruntuler/10407949#
  • vay amk adamlarda 1890 yılına bak, git bir de bağcılar esenler'in 130 yıl sonraki haline bak. demek ki 500 yıl geriyiz.
  • kadınların kullandığı şemsiyeler o dönemde beyaz tenli olmanın güzellik ölçütü olduğunun bir kanıtı, kadınlar kendilerini güneşten koruyorlar.

    videonun sondan 1 önceki sahnesinde yürüyen trail çok enteresan bir ulaşım aracıymış gerçekten.
  • 4.25 saniyesinde çocuğu birinin şemsiye ile dürtüp kamera önünden kovalaması bana (bkz: nihat doğan) 'ı hatırlatmıştır.
  • 2019da bile pek çok şey değişmemiş, nasıl olur ya fake mi acaba diye düşünenlere gelsin : paris'in şehirleşmesi konusunda fransızlar çok hassastır ve katı yasalarla korunur. old town tabir edilen,hani bizdeki kaleiçi - suriçi diye tanımladığımız eski ve tarihi yapıların bulunduğu şehir merkezindeki bir eve ufak tadilatlar yapmak bile ciddi izinlere tabidir. şehirleşme merkezden itibaren salyangoz formunu andıran sarmal bir şekilde devam ettirilir. gidenler görmüştür, havalimanından çıkışta geçtiğiniz çevreyolunda yeni yapıları görebilirsiniz. hadımköy'e benzetirim ben hep. giydirme cepheli, çelik konstrüksiyonlu yapılarla ancak şehrin çeperlerinde karşılaşırsınız. 50lerden sonra inşa edilmiş toplu konutlarla da banliyölerde. fransızlar kültürel değerleri konusunda milliyetçidir, muhafazakardır. çünkü kültürel birikimin elde edilmesi de tavra yansıması da yıllar alır, ve bunun etkilerinden sadece biri parisienne gibi bir kalıptır mesela.

    edit : pompidou center gibi modern mimarlığın örneklerinden olan istisnalar şehir merkezinde sayılabilir, ama belirttiğim gibi istisnadır. az katlıdır, ve simgesel bir yapıdır. kültürel ve turistik değeri vardır.
  • istanbul’da çekilen fotoğraf ve videolara baktığımızda tepkilerimiz “şurada şu varmış.”, “şunun yerinde ne varmış göremedim.”, “önceden şu pastane, sinema vardı hatırlıyorum; annem, babam, anneannem, dedem bahsederdi.” şeklinde oluyor. farklılıkların geneli ise maalesef ilerleme değil, yok etme üzerine.

    paris’te hatırı sayılır bir süre bulundum. benim gördüğümle 129 yıl önce yaşamış bir insanın gördüğünün neredeyse tamamen aynı olması parisliler ve yolu paris’e düşmüş olanlar için ne hoş. insanlar şehirlerini, kendilerinde önem ihtiva eden bir insanın fotoğrafını korur gibi bir hassasiyet ve ihtimamla koruyor.

    şunu anlamak gerekiyor ki şehre insanlar gelir, şehirden insanlar geçer ve gider. bazen düzensizlikler, bazen kaos ve farklı yaşamların sokaktaki yansımalarından ötürü fikir çatışmaları olur. herkesin aynı farkındalıkta olmamasından ötürü bazı kurumlara daha fazla iş düşer ve bunların bazılarını tercihen diğer insanlar da düzeltmeye kalkar, şehir tekrar şehir olur. fakat her tarihî yeri yıkmak ve yerine çorapçı, çorbacı, kebapçı ya da alışveriş merkezi açmak bu düzensizliklerden değil.

    ne yazık ki karşı olduğumuz tavrın tam tersini şehri yok edenlerden ötürü yaşadığımız şehirde görebilmek yerine şehri yaşatanlardan ötürü başka yerlerde görebiliyor, şu an önceden attila ilhan’ın kahve içtiği yerlerde kahve içebiliyor, peyami safa’nın geçtiği sokaklardan sokakların aynı hâlini görerek geçebiliyor, ilhan berk’in bindiği otobüste seyrettiği yerleri aynı hâliyle seyredebiliyoruz. hoş, mesele salt sokak da değil, mesele şehri ve şehrin tarihini koruma gerekliliğinin de farkında olunması. oysa sözde muhafazakârız ama henüz neyi muhafaza ettiğimizi dahi bilmiyoruz.

    bir de şu var, doğrudan yana olunduğunda öne sürülen (bkz: batı hayranlığı). bunu diyenler keşke özellikle şehirlerle alakalı bazı tavırlara hayran olsalardı.
  • bunun gibi new york, londra, moskova gibi şehirlerin o yıllarda çekilmiş videolarını guy jones isimli youtube kanalından izleyebilirsiniz. insanı düşündüren, üzen videodur.
  • insan gerçekten hayret ediyor. 120 yıl geçmiş hala aynı yapı korunabilmiş.

    videoda geçen mekanlar ve tam tarihi için
hesabın var mı? giriş yap