• 18 mart 1915

    dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir özgürlük mücadelesinin ilk cümlesinin 40 askerin kanıyla yazıldığı gündür.

    sonraki bir yıl içinde 57 bin onurlu insan cesaretleriyle ilham vererek sonsuza kadar anılmayı hak etmişlerdir. genelkurmay başkanlığı askeri tarih araştırmaları strateji etüdler daire başkanlığının (atase) yaptığı araştırmaya göre cephede ölen, kaybolan, esir düşen, hastalıktan kaybedilen askerlerin sayısı toplam 253 bin kişidir.

    253 bin insan.
    yaşadığı yeri savunurken, haksızlığa direnirken, özgürlük için onuruyla öldü.

    uyuyamadım,
    unutmadım.

    çanakkale şehitlerine

    şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyâda eşi?
    en kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
    -tepeden yol bularak geçmek için marmara’ya-
    kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir avrupalı'
    dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
    yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
    avusturalya'yla beraber bakıyorsun: kanada!
    çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
    sâde bir hâdise var ortada: vahşetler denk.
    kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
    ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
    kustu mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    öyle müdhiş ki: eder her biri bir mülkü harâb.

    öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
    atılan her lağamın yaktığı: yüzlerce adam.
    ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    o ne müdhiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer...
    kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
    boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
    saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
    top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
    hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkâm.

    sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
    beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
    bu göğüslerse hudâ'nın ebedi serhaddi;
    'o benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
    asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
    işte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
    şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    o, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
    vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!
    ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
    gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
    bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
    'gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
    herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    'bu, taşındır' diyerek kâ'be'yi diksem başına;
    ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
    kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    yedi kandilli süreyyâ'yı uzatsam oradan;
    sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
    uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
    sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
    şarkın en sevgili sultânı salâhaddin'i,
    kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...
    sen ki, islam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    o demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
    sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...heyhât,
    sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    sana âğûşunu açmış duruyor peygamber.

    mehmet akif ersoy

    tüm şehitlerimizin değerli hatırasına; çanakkale türküsü

    "çanakkale istanbul müzik katkılarıyla, kuzey kumsal önderliğinde oluşturulan yapıt bütün çanakkale şehitlerinin değerli anısına armağanımızdır..."
  • pazartesi, 31 mayıs, 1915

    sebeb-i hayatım, feyz-i velinimetim. sevgili peder valideme,

    babacığım, validecigim.

    arıburnu'nda ilk girdiğim müthiş muharebede sağ yanımdan ve pantolonumdan kurşun geçti. hamdolsun kurtuldum. fakat bundan sonra gireceğim muharebelerden kurtulacağıma ümidim olmadığından bir hâtıra olmak üzere, şu yazılarımı yazıyorum.

    hamdüsenâlar olsun cenâb-ı hakk'a ki beni bu rütbeye kadar eriştirdi. yine mukadderât-ı ilâhiyye olarak beni asker yaptı. siz de ebeveynim olmak dolayısıyla beni vatan ve millete hizmet etmek için ne suretle yetiştirmek mümkün ise öylece yetiştirdiniz. sebeb-i feyz-i nf 'atım ve hayâtım oldunuz. cenâb-ı hakk'a ve sizlere çok teşekkürler ederim.

    sevgili peder ve validecigim. gözbebeğim olan zevcem münevver ve oğlum nezih'ciğimi evvela cenâb-ı hakk'ın, sonra sizin himayenize emanet ediyorum. onlar hakkında ne mümkün ise lütfen yapınız. oğlumun tâ'lim ve terbiyesine siz de refikamla birlikte lütfen gayret ediniz. servetimizin olmadığı malûmdur. mümkün olandan başka bir şey isteyemem, istesem de pek beyhudedir. refikama hitaben yazdığım kapalı mektubu lütfen kendi eline veriniz. fakat çok müteessir olacaktır, o teessürü azaltacak şekilde veriniz.

    ağlayacak, üzülecek tabii; teselli ediniz...

    sevgili baba ve valideciğim, belki bilmeyerek size karşı birçok kusurda bulunmuşumdur. beni affediniz... ruhumu şad ediniz... sevgili hemşirem lütfiye'ciğim bilirsiniz ki sizi çok severdim. sizin için ve sa'yimin yettiği nisbette ne yapmak lazımsa yapmak isterdim. belki size karşı da kusur etmişimdir, beni affet. ilahi mukadderat böyle imiş. hakkını helâl et. rûhumu şad et...

    ey akraba ve dostlar ve sevenlerim; cümlenize elveda.

    cümleniz hakkınızı helâl ediniz. benim tarafımdan cümlenize hakkım helâl okun, elveda. elveda, cümlenizi cenâb-ı hakk'a tevdî ve emanet ediyorum. ebediyyen allah'a ısmarladım, sevgili peder ve validecigim.

    mehmet tevfik
  • bu adamların torunu olmaktan gurur duyduğum tarihtir.
  • aşağıdaki yazı piyade alay komutanı bursalı mehmet nihat'ın raporlarından günümüz türkçesine çevrilmiş, derlenerek özetlenmiştir. raporun tamamının günümüz türkçesine çevrilmesi için çalışmalar halen devam etmektedir. bahsedilen rapor ve adı geçen kişinin diğer askeri raporları bir kitap haline getirilmekte, gün ışığına çıkmayan bu değerli eserlerin okuyucuya sunulması için çaba sarfedilmektedir. günün anlam ve önemine binaen rapordan bazı cümleleri buraya naklediyorum:

    ikisi ingiliz, ikisi fransız olmak üzere 4 savaş gemisi ve toplam 28 parça gemiden oluşan düşman filosu saat 06:30’dan itibaren 17 dakika boğaz girişini bombardıman etmiş, bize 5 subay, 80 er kaybına mal olduktan sonra ateş kesmiş ve bu olay adeta ilk savaş selamı yerine geçmişti. bundan sonra ege denizi kıyılarında düşman gemilerinin faaliyetleri artarak şurada burada bireysel ateş teatisi (alıpverme) olmuş ve 26 kasım’da bir düşman denizatlısı boğaza girerek deniz önünde demirli olan mesudiye zırhlımızı batırmıştır. deniz hücumunun planı söyleydi.

    1- boğaz girişi tahrip edilecek (1.aşama)
    2- kesin hücum: bunun için de önce kepez dengine kadar bataryalar tahrip edilecek, sonra muharebe sırasında torpil hatlarından geçit açılacak, filo bu geçitten dalarak istanbul’a doğru hareket edecek. (2.aşama)
    3- ilk torpil hattına kadar deniz temizlenecek
    4- sonra ordu karaya çıkarak geri kalan istihkamları arkadan zaptederek boğaza hakim olacak. (4.aşama)

    bu planın sakatlığını ve gülünçlüğünü burada açıklamaya gerek yoktur. planın uygulaması şöyle oldu:

    1- boğaz girişinin araştırılması: 19 şubat’ta 11 zırhlı, 3 kruvazör 28 parça diğer gemilerden oluşan bir filo 14, 30,5 cm çapında toplam 200 topla, bizim girişteki 4 adet 24’lük topumuza saldırdı. saldırı 09:30-19:30 arasında iki saat ara ile tam 100 saat devam ettiği halde iki subay, iki er şehit, 11 er yaralı ve gayet az maddi kayıp ile kurtulduk. deve ile karınca mücadelesi, karıncanın zaferiyle son buldu.

    bundan sonra birkaç gün havalar bozularak düşman 25 şubat’ta saldırısını yeniledi. yedi buçuk saat aralıksız ateş, tabyadaki değişiklik sonunda bu kez etkili oldu. 13 şehit, 19 yaralı verdik. fakat bütün boğaz girişindeki toplar susturulmuş ve tahrip edilmişti. böylece düşman planının ilk aşaması kendi hesabına başarı ile sonuçlanmış ve boğaz girişi açılmıştı.

    2- savaş alanının temizlenmesi: 25 şubat ile 17-18 mart gecesi arasında aralıksız devam etti. hemen her gün çeşitli düşman gemileri boğazdan içeri girerek merkez silahlarına ateş açıyor, geceleri sabaha kadar torpil araştırılıyordu. taraflardan biri temizlik, diğeri denizi yeniden torpillemek ve tahkimatı takviye etmek için elinden geleni yapıyordu. bu sırada düşman çıkarma ordusunda nakliye gemileri de dahil olmak üzere gökçeada limanında toplanmıştı.

    bu faaliyetlerde hangi tarafın başarılı olduğunu 18 mart savaşı gösterecekti.

    3- kesin savaş: 18 mart’ta saldırıya karar verilmişti. düşman içinde, queen elizabeth de bulunan en son model 18 zırhlıdaki 14-38 cm. çapında 316 top ile bizim kıymet ve gücü her halde çok aşağı özelliklere sahip 15-35,5 cm çapında yalnız 73 topumuza saldıracaktı.

    amiral carden, bir dereceye kadar eski olan 8 gemiyi gözden çıkararak geri kalan 10 zırhlı ile istanbul önüne varmaya karar vermişti. fakat 10:30’da başlayarak geceye kadar devam eden emsalsiz savaş düşman için hiç beklenmedik bir şekilde sonuçlanmıştı.

    bizim toplam 3 subay, 22 er şehit ve 2 subay, 59 er yaralımızla saf dışı kalan bir tek topumuza karşılık düşmanın 3 zırhlısı, 44 topu ve tüm mürettebatıyla batmış; 5 zırhlı esaslı derecede ağır maddi ve insan kaybıyla saf dışına çıkmış, diğer gemilerin hepsi de az çok zarar görmüş, bir hayli torpido vs. havaya uçmuş veya yaralanmıştı. savaş o kadar korkunç olmuştu ki, amiraller, generaller akşam üzeri toplanınca “eyvah” demişler, bütün ve cesaret ve kararlılıklarını kaybetmişler, ertesi günü yeni bir teşebbüsü hatırlarına bile getirememişlerdi.

    not: asıl savaş bundan sonra 25 nisan'da başlamış ve sekiz ay sürmüştür.
  • çanakkale cephesinde görev yapan vatansever ve aydın bir osmanlı gencinin* günlüğüne düşülen tarihlerden biri..

    günlüğün sahibi olan tevfik rıza bey aslen sivil bir elektrik mühendisiyken askere yazılmış ve yedek subay olarak goncasuyu tabyasında kurulu telsiz telgraf istasyonuna kumandan olarak atanmıştır.

    (bkz: goncasuyu telsiz muhabere istasyonu)

    aslında bir asker kişi olmayan bu vatansever türk gencinin satırları, yaşanan o dehşetli güne bir pencere açarak son dakika flaş haberleri gibi canlı bir şekilde döküyor gözlerimizin önüne..

    copy paste değil alınteri diyerek yazmaya başlayalım:

    --- spoiler ---

    18 mart 1915, perşembe

    bir haftadır hava çok güzel. ilkbahar geldi. hem de ne bahar! hayallerimi kırlar, ormanlar arasında özgürce dolaştırıyorum. sabahları bir, iki bazen üç saat bayrammış gibi sakin doğada yürüyüş yapıyorum. ağaçlar ne güzel çiçek açtı. küçük vadilerde kırlarda hatta kayaların üzerinde yeşil yapraklar eşliğinde sarı, kırmızı renkli çiçeklere rastlamak mümkün. bu güzel çiçekler sanki insana gülümsüyor. dağınık bir şekilde doğada bayram yapıyorlar. tek başına dolaşmak... akdeniz'in bize getirdiği bu taze havayı ciğerlerinde hissetmek... bir haftadan beri düşman bizimle uğraşmıyor. gelecek zorlu günler için dinleniyoruz.

    saat 10. karanlık liman'a [erenköy koyu] doğru 11 tane düşman gemisinin ilerlediğini telefonla haber veriyorlar. yine gürültü kopacak.

    saat 11. önce iki torpido ve bir kruvazör ilerliyor. daha sonra üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz ve nihayet onuncu diğerlerini takip ediyor. mecidiye, hamidiye ve dardanos'a ateş açıyorlar. bir mermi ikinci havan topunun üstüne düşüyor. mecidiye'nin yakınına sayısız mermi düşüyor. ikinci topun zarar görmesinden endişeleniyorum.

    saat 12. korkunç bir patlama. üç mermi ardı ardına çimenlik mevkiine düşüyor. levazım deposu ateş alıyor. beyaz bir duman yükseliyor. şehri ateş sarıyor. rum mahallesi yanıyor.

    saat 1. şimdilik 10 civarındalar. yangın korkunç. üç mermi yakınımıza düşüyor. küçük bir parçası yanıma düşüyor. elimi sıyırıyor. hareket etmiyorum. neye yarar ki... olduğum yerde kalıyorum. korkmuyorum. diğerleri fare gibi kaçıp saklanıyorlar. bu esnada on kadar topçu yanımıza geliyorlar. görevlerini bırakıp kaçıyorlar kanaatimce. ben de odamdan tabancamı alıp ölü numarası yapıyorum. geri dönüyorlar. korkunç bir an.

    saat 1:35. allah'ım bu ne böyle? bir gemi ateş alıyor. batıyor. iki mermi isabet etti. ufak bir patlama. diğer yüzlercesinin arasında farkedilmiyor. gemi mayına çarpıyor. titanic'in buz dağlarına çarpması misali, 16.000 tonluk koskoca gemi sulara gömülüyor. önce burnu batıyor. sonra kıç kısmı su üzerine çıkıyor ve suya gömülüyor. küçük siyah bir noktayken kısa sürede tamamen suya gömülüyor. deniz avını yutuyor**

    saat 2:30. hala korkunç duman her yeri kaplamış durumda.

    duman, her taraf duman, dumanlarla zemin mestur* fakat öldürücü duman bize ne kadar hoş geliyor. onun mütefessih* ebharını teneffüs eder iken bilmem ne leziz bir şey duyuyor idik.

    düşman bizi görüyor. birbirini takip eden mermiler yakınımıza düşüyor. biri makinelerin bulunduğu yere, diğeri benim on adım ilerime. oh! evet, o. koruyucu meleğim beni koruyor. taşlar üstüme geliyor, büyük bir parça ayaklarımın dibine düşüyor.

    saat 3. şimdi kruvazörlerin sayısı 11 oldu. korkunç şekilde ateş açıyorlar. mecidiye'deki 2. ve 4. top şu an için çalışmıyor. diğer ikisi ateşe devam ediyorlar. dardanos'tan ateş edilmiyor. yoksa teslim mi oldu? genel karargahla telefon bağlantısı yapılamıyor. zira bir gemi topu mermisi isabet etti. rum mahallesi yanıyor. kilitbahir'deki namazgah da yanıyor.

    saat 4. telefon geldi. boğaz girişinde yara almış bir gemi batıyor. bu ikinci oluyor** dardanos sessizliğini koruyor. mecidiye sert darbeler alıyor. kilitbahir ateş içinde, yanıyor.

    saat 5. mecidiye gemilerden birine mermi atıyor. iki bacasından beyaz bir duman yükseliyor. duruyor. torpidolar imdadına yetişiyorlar. çok ciddi bir şey olmalı. giderken mermilere hedef oluyor. haydi, iyi şanslar. şimdilik sekiz tane kaldılar. ateş yavaşlamış gözüküyor. şimdi herkes dışarı çıkıp olanları seyrediyor, korkaklar bile... düşman fazla direneceğe benzemiyor.

    saat 5:30. düşman bizim bataryaları yoğun ateşe tutuyor. 4. alay ağır topçu kumandanı kemal bey, müstahkem mevki kumandanlığına bir not gönderiyor.

    mecidiye mevkiinden on kadar şehit efratla on beş kadar mecruh vardır. toplarda bir şey yoktur. cephaneler yakılmıştır. hamidiye'de bir topun tekerleği kırılmış ve diğer topun da mataforası kırılmıştır. namazgah'ta bir 21 santimetrelik top sakatlanmıştır.

    saat 6. görünürde üç dört gemiden başka gemi kalmadı. yara almış bir gemi hareketsiz duruyor. müstahkem mevki kumandanı, mecidiye'nin ateş açması için emir veriyor. işte iki patlama! biri geminin biraz uzağına, diğeri yakınına geliyor. üçüncü mermi ise gemiye isabet ediyor. bravo mecidiye! patlamalar art arda gemiyi hedefliyor. namazgah da ateş açıyor ve kahraman dardanos da mücadeledeki yerini alıyor**

    saat 7:30. karşıda tatar mahallesi yanıyor. bana quo vadis'i hatırlatıyor. neron'da böyle bir manzara karşısında mutlu olmuştu. iki şehir alevler içinde. denizin üzeri kıpkırmızı görünüyor. zavallı kilitbahir kıpkırmızı kanlar içinde bir görünümde yanıyor. her şey normale döndü. sanki ölümcül bir gün geçirmemiş gibiyiz. eğer camlar kırılmamış, etrafta delikler açılmamış olsa, odamıza 15 adım kala bu manzara gerçekleşmese evet, her şey normal denebilirdi.

    saat 11. yangın çanak'ta son buldu. kilitbahir hala yanıyor, ama şiddetini kaybetti. bu kabusu ve her şeyi bitirip dinlenmeye çekiliyoruz...
    --- spoiler ---

    telsiz telgraf ihtiyat zabiti tevfik rıza bey'in çanakkale günlükleri
    türkiye iş bankası kültür yayınları - 2017
    s: 95-99
  • kara sava$lari ile kari$tirilmamasi gereken tarih. deniz sava$inin, daha dogrusu bogazi denizden yardirip gecme te$ebbusunun ba$ladigi gundur. turklerin kesin zaferi ile biterek, cok kisa surmu$tur. daha sonra gelibolu cikarmasi yapilmi$tir.
  • emperyalizme ve sömürüye karşı direniştir, isyandır, ruhtur.
  • (bkz: cliffs of gallipoli)

    "there is no enemy, there is no victory
    only boys, who lost their lives in the sand"

    sözleriyle yeterince anlatılan gün. sebepler, sonuçlar ve kavramlar üzerinde tartışmanın anlamı yok.
  • o zamana kadar hiç yenilgisi olmayan ingiliz donanmasının* fransız donanmasında da destek alarak 16 gemiyle çanakkale boğazlarına yaptığı deniz harekatının tarihi. 16 geminin 3'ü o gün nusret mayın gemisin döşediği mayınlarla ve tabyalardan atılan isabetli atışlarla batırılmıştır. ilk olarak fransız gemisi bouvet 600 kişilik mürettebatıyla birlikte büyük bir patlamadan sadece 3 dakika sonra boğaza gömülmüştür. bu türk ordusunun inancını arttıran bir gelişme olmuştur. bouvet'i iki ingiliz gemisi takip etmiş, onlar da boğazın serin sularına gömülmüştür.

    nusret mayın gemisi işte o gün tarihimize adını yazdırmıştır. koca ingiliz istihbaratının nusret mayın gemisinden ve döşediği mayınlardan bihaber olması da ayrı bir konu tabi. (bize ingilizler'in osmanlı'yı ne kadar küçümsediğini gösteren bir kanıttır sanırım)

    tabyalarla ingiliz donaması arasındaki 4 gün süren savaş churchill'in savaş öncesi inancının aksine ingilizlerin aleyhine sonuçlanmış sonuç itibari ile ingilizler çanakkale deniz savaşında ağır kayıplar vererek başarısız olmuşlardır. rusya'ya mutlak surette ulaşmak isteyen ingilizler bu hesapta olmayan yenilgiyle boğazı geçmek için 270 gün sürecek kara harekatına başlayacak ve oradan eli boş dönecektir.

    bu destansı gün, türk milli bilincinin oluşmasını sağlayan, başlatan gündür de aynı zamanda. ruhunuz şad olsun.

    *yenilgisiz oluşuna dair kaynağım viki.
  • bir milletin küllerinden doğmaya başladığı tarihti. şimdi bakıyorum da, yine küle çevirdiler. şehitlerimizin ruhu şad olsun. bu vatan hırsızlara, katillere, maşalara bırakılacak vatan değildir. durmak yok, direnişe devam.
hesabın var mı? giriş yap