• televizyonda sirinler acikti
  • harbiden de şirinleri izlerken gerçekleşmiş depremdir.
  • günlerden cumaydı evet. her zamanki gibi okuldan aynı güzergahta oturduğum sıra arkadaşım uğur ile beraber çıktık. uğur'un babasının marketi vardı; uğur market. 2 erkek 1 kız 3 tane de kardeşi vardı. biz o zamanlar ilkokul 5'e gidiyoruz sanırım.

    neyse uğur ile yolda yürürken cumartesi günü atari salonuna gidelim dedik. uğur genelde babasının dükkanında çalışırdı hafta sonları. çalışırdı dediğim babası ona bir tartı almış. bakkalın önünde oturur insanları tartardı. çocuklar 5 kuruş büyükler 10 kuruştu yanılmıyorsam. öyle harçlık çıkartırdı. durumları da fena değildi aslında ama babası hayatı öğrensin hazıra alışmasın diye böyle çalıştırırdı uğuru tatillerde sanırım.

    neyse biz dedik ki atari salonuna gidelim cumartesi günü mustapha oynayalım. uğur dedi ki allah izin verirse gidelim. ama babamın da izin vermesi lazım. güldük sonra.

    ben eve geldim yemek yedik falan. tv karşısında oturuyoruz annem ablam ben babam. tv7 sanırım, bizim ev diye bir dizi vardı. onu izliyoruz. babam ceketin giydi kahveye gitmek için kalktı. sonra beş dakika daha oturayım dedi sanırım, geri oturdu yerine. hemen peşine başladı deprem.

    17 ağustos da ben düzce de değildim, eskişehir de teyzemlerdeydim. orada da duyduk tabi de düzce gibi değildi. teyzemin oğlu seçkin ile beraber aynı odada yatıyorduk 17 ağustos gecesi. kıyamet kopuyor sanmıştım.

    ilk ciddi depremim oldu 12 kasım. deprem olmaya başlayınca önce evde hepimiz göz göze geldik. babam hemen kapıyı açtı koşun dedi. en yakın bendim kapıya. ilk ben fırladım. ama koşarken düştüm elektrikler kesildiği an antredeki fiskos sehpanın dibine düştüm. ben yerden kalkamazken önce ablam üstüme bastı çıktı dışarı. sonra annem sonra babam. üçü de ben dışarıdayım sanıyor. sonra baktılar ben yokum. seslerini duyuyorum ama gidemiyorum sallanıyor hala. o sırada sehpanın üstünden vazo küllük falan ne varsa başladı kafama düşmeye. o an ev yıkılıyor sandım ama neyse ki herkes dışarı çıkmıştı. üzülmedim hiç sevindim hatta iyi bari annemler kurtuldu sadece ben kalıyorum enkaz altında dedim.

    sonra babam geldi tuttu beni çekti dışarı. öylece çıktık. bahçe duvarları, sokaktaki cami minaresi falan yıkılmış sadece ilk gördüğüm. ateş yaktık falan sabah oldu bir şekilde. sonra duyduk ki birkaç sokak ötede yıkılan çok yer var. uğur marketin olduğu bina yıkılmış. gittik hemen tabi. yolda yanan evlerden birinde, birbirine sarılmış anne ve bebek cesetleri çıkarılırken gördüm. kömür gibi olmuşlar kaynamışlar birbirlerine. bina yan yatmış ve yanmış.

    uğur markete vardığımda gördüm ki beş katlı olan bina 2 kat kalmış .alttaki üç kat çökmüş. üstteki 2 kat duruyor camlar bile kırılmamış. uğur'ların evi 4. kattaydı. kurtulmuşlar mi? o dedesi değil mi neden ağlıyor?

    meğer o akşam bizden sonra babası uğur'u ve 2 küçük kardeşini almış berbere götürmüş. berber de bizim komşu birol abi. berber kalabalık çocuklar küçük diye sıra bekletmeden almış onları öne. traş olmuşlar güzel güzel. subay traşı olurdu hep uğur. eve giderken merdiven boşluğunda yakalanmışlar depreme. 1 dakika erken çıksalar 4. katta olacaklar miydi? ya da 5 dk geç çıksalar yolda olacaklar miydi?

    yaklaşık 1 hafta her gün gittim o enkaza. hep arama kurtarma izledim hiç kurtulan olmadı. hep ceset çıktı o binadan. annesi ve bebek kız kardeşi şimdi neredeler acaba. üç kardeş, biri uğur. ve babası öldü o merdiven boşluğunda. yeni traş olmuşlardı.

    birol abi berberliği bıraktı. keşke öne almasaydım onları dedi hep. avustralyada şimdi. inşaat işçisi oldu.

    17 ağustos da eskişehir de beraber korktuğumuz o geceyi arabada uyuyarak geçirdiğimiz teyzemin oğlu kardeşim seçkin. 2 sene önce kaybettik onu da. 27 yaşında hakkari'de şehit oldu. uzman çavuştu. kalk emre kalk kıyamet kopuyor demişti o gece. kıyamet o gün kopmamış kardeşim. sen hiç görmedin kıymeti. senin arkandan koptu kıyamet. inanmadık önce. sonra o kargo uçağının gürültüsü ile birlikte koptu kıyamet. kargo uçağından tören yürüyüşü ile bayrağa sarılı tabutun inerken koptu kıyamet.

    düşünüyor insan. uğur dan geriye o marketin önünde tartı başında oturduğu kareler kaldı hafızamda. örtmenim derdi, çok sevdiği bir ayı-bal fıkrası vardı. onu anlatırdı hep. atari salonuna da gitmedim sanırım bir daha emin değilim. düzce ye de kırk yılda bir gidiyorum artık.

    hayat ne tuhaf değil mi? uğur hiç birini öpmedi mesela. internet görmedi. istanbula bile hiç gitmedi belki de. 5 kuruştu tartmak. büyükler 10 kuruş çocuklar 5 kuruş.

    ekleme:
    12 kasım depreminde 11 yaşında falandım. şimdi 32 olacağım birkaç aya. 6 aylık bir kızım var ve ben ona agugugu yaparken gözümün içine bakarak gülmesi bunca yıldır yaşadığım en harika duygu. ve düşünüyorum uğur ya da seçkin bu duyguyu hiç tatmadan gittiler. bazen çok lezzetli bir yemek yerken düşünüyorum. kardeşim seçkin hiç böyle yemek yedi mi acaba? ya da çok güzel bir şehir manzarasına bakarken diyorum; bu çocuklar varşova'yı hiç görmedi. ve bu erken ölümlerin sebebi bazen alkollü bir sürücü oluyor. bazen deniz kumu kullanan mütahit. bazen bir terörist grup. bazen asker eğlencesinde havaya ateş eden maganda.

    hayat ne kadar acımasız değil mi?
  • hanım annesiyle ankara'ya doğru otobüsle yola çıkmış (benim ısrarımla tren yerine otobüsle gidiyorlar), evde kimse olmadığından ben de bari cuma trafiğini atlatayım diye bir çikın transleyt alarak çerkezköy'de lojman olarak kullandığım daireme gitmişim. tavuk paketini açtım, tv açık, ali kırca haberleri sunmaya başladı ki bina garip bir şekilde dönerek/salınarak sallanmaya başladı. 17 ağustos depreminde aynı bina sanki biri kibrit kutusu sallıyormuş gibi sert çalkantilarla sarsılıp bana şok geçirttiğinden, bu sefer istifimi bozmadan, yanımdaki köpeğimin de tasmasını tutarak gayet sakin bir şekilde merdivenlerden üç katı indim ve dışarı çıktım. bu, depremle ilgili ilk etaptı.

    neyse, sarsıntı kesildikten sonra yukarı çıkıp tavuğun kalanını bitirdim, evi kapadım ve yola çıktım.

    yolda haberleri dinliyorum, deprem merkezi bolu kaynaşlı! hasssiktiir, ulan bizimkilerin yolu üzeri.

    eve gittim, ulusoy'u arayıp otobüsün telefon no'sunu aldım. çevirmeye başladım ama tabii bağlanamıyor. en sonunda gece on buçuğa doğru şöföre bağlanabildim ve hanımın adını vererek telefona istedim. otobüse ilk ulaşabilenin de ben olduğumu öğrendim o arada. tam kaynaşlı'ya girerken depreme yakalandıklarını, geri dönüp eskişehir yoluna geçtiklerini ve ankara'ya eskişehir üzerinden gideceklerini söyledi. şöförün dediğine göre kaynaşlı'da yol bir sinüs dalgası gibi kalkıp kalkıp inmeye başlamış, direksiyona zor hakim olmuş.

    bu depremle ilgili anım budur.
  • 17 ağustos 1999 gölcük depremi'nin ardından marmara bölgesinin 3 ay içerisinde geçirdiği dördüncü büyük deprem. resmi raporlara göre 18 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği 7.4 büyüklüğündeki 17 ağustos depreminin yaralarını henüz saramayan marmara bölgesi, okulların açıldığı 13 eylül 1999 pazartesi günü adapazarı merkezli 5.8 büyüklüğünde bir depremle yeniden sarsılınca 17 ağustos'ta hasar gören binalardan bir kısmı çökmüş ve can kayıpları yaşanmış, eğitime yeniden yaklaşık 1 ay ara verilmiştir. ikinci depremden 1 ay sonra, 11 kasım 1999 tarihinde adapazarı, istanbul ve çevresi 5.7 büyüklüğünde yeni bir artçı depremle üçüncü kez sallanmış ancak kâbus bitmemiştir. üst üste 3 büyük deprem yaşayan istanbul ve civar iller, 12 kasım 1999 tarihinde 7.2 büyüklüğünde yepyeni bir depremle 4. kez dehşeti yaşamış, 13 bine yakın bina yıkılmış ya da hasar görmüş, bine yakın kişi hayatını kaybetmiş, merkez üssü düzce, türkiye'nin 81. ili ilan edilmiştir.

    depremin yarattığı yıkıma dair kısa bir video: https://www.youtube.com/watch?v=m4h--xpd3pa
  • deprem tam 18:58'de olmuştu haber bultenleri yayına girmeye hazırlanıyordu.

    atv'de ben de çicek taksi izliyordum ve evde yalnızdım. sonrasında jenerik girmeden ali kırca haber bültenine girdi direkt ve az once ciddi bir deprem yaşadık dedi.
    depremin gündüz oolmasi nispeten kayıp sayısını azaltmıştı. 17 ağustos'ta yasanan deprem sonrası halkın bilinç seviyesinin yuksek olmasi, hasarlı binaların halihazırda boşaltılmış olması vs da kayiplari azaltan diger sebeplerdi.

    ve evet kanal d de şirinler vardı.
  • şans eseri kurtulduğum deprem...

    evde misafir olmasaydı çöken duvarın,

    3 4 saat sonra olsaydı çöken kolonun altında kalacaktım.

    annem sobanın güğümünü 1 dk geç değiştiriyim dese o bir saattir yanan güğümle yanacaktım.

    keşke herkes benim kadar şanslı olsaydı demek isterdim ama kağıt gibi çöken binayı görünce küçücük yaşta ne desen boş.... ki belki de ne desem boş diye yarım saat dilim tutulmuş konuşamamıştım şoka girip.

    hayat...
  • televizyonda sirinler acikti.bom diye bir oyun oynuyorduk.su 3 takim ismini farkli kagitlarda getirince yapilanlardan.ben bunu denk getirince bom dedigim an deprem olmustu.yani en fazla 2-3 saniye oynamistir.agustos depreminden kazandigimiz tecrubeyle kapi altina gecmistik.kotu gunlerdi.
  • pek çok 90'lar çocuğu gibi kanal d'de şirinler izlerken yakalanmıştık.
  • bugün yıldönümü olandır.

    hayatını kaybeden herkesin ruhu şad olsun...
hesabın var mı? giriş yap