• ateş düştüğü yeri yakar. ailelerin başı sağolsun, mekanları cennet olsun.

    yukarıda bahsedildiği gibi haber başlıklarını "özenle" seçen medyanın yatacak yeri yok, hepsine yazıklar olsun.

    insanlar hep mi bu kadar acımasız ve kötüydü de internet olmadığı için bizim birbirimizden haberimiz olmuyordu yoksa yeni bir karanlık çağ mı yaşanmakta emin olamıyorum artık.

    son zamanlarda iş gereği normal arkadaş listem dışında hiç tanımadığım insanların sosyal medya paylaşımlarına da erişim imkanım var. genelde stresi midesine yansımayan biri olarak sürekli kusma isteği halindeyim iş yerinde. hani bu "tüm insanlıktan iğreniyorum, kusmak istiyorum." şeklindeki kusma isteği değil, baya umutsuzluğa, azıcık da olsa içimde kalan sevginin bitişine midemin cevabı.

    bir insan sadece kötü ve nefret dolu olmaktan nasıl bir kazanç elde edebilir ki tutkuyla sürekli buna uğraşır? hiç mi yorulmaz, başı ağrımaz?

    toplumun hakatten bir diğerinden nefret etmediği bir kesimi yok. artık bunlar klişe söylemler oldu biliyorum ama insan gözüyle şahit olmadan, bunları hep biraz abartı söylemlermiş gibi düşünüyor. şansımıza doğduğumuz, yaşadığımız çevre göreceli olarak temizse "yok ya o kadar da fena bi durumumuz yok" diye telkin edebiliyor insan kendini. ama birazcık o çevrenin dışını gözlemleme imkanı bulunca tüm aidiyet duygusunu kaybediyor. siyasi bir post yazma amacında değilim ama bazı kesimlerin tavrı, tarzı, hitabı o kadar korkunç ki bazen eminim konu neydi unutuyolar sadece hayvani bir dürtüyle saldırı halindeler hep.

    böyle ani bir ölüme bile nefret kusabilecek duruma gelmiş olan herkese sesleniyorum, olur da belki denk gelip okursunuz. bir daha söylüyorum ateş hep düştüğü yeri yakar. kimse sizden empati yapıp üzülmenizi beklemiyor. haberle ilgilenmeyebilirsiniz, hatta keşke ilgilenmeseniz. yorum yapmamak o kadar zor değil. her konu hakkında iki zıt taraf oluşturup, illa taraf tutmak zorunda değilsiniz. acıları yarıştırmak hele katiyen bir zorunluluk değil. gerçekten bak. "o kadar şehitimiz varken..."le başlayıp çirkin bir kıyaslamayla devam eden cümleler kurmak zorunda değilsiniz. bence bu her şeyden önce şehitlerin ruhuna saygısızlık oluyor. insan doğası gereği ikiyüzlü tamam, ama bu kadar törpülenmemiş bir ikiyüzlülük kader değil. sonra, zengin insana bu kadar düşman olmak; bir saçma, iki -düşman olan kesimi ve tercihlerini düşününce- komik. yani toplumdaki gelir eşitsizliğini ve sebeplerini! tartışmakla zengin insanlara nefert duymak arasında baya büyük farklar var. hani zaten o sebepleri az buçuk irdeleseniz nefretiniz başka birilerine yönelcek ve belki de ilk defa bir işe yarayacak. gerçekten.

    hepsine mi hayır? hiçbiri mi aklınıza yatmadı, o zaman sadece tek bir şey diliyorum sizden; paylaşmayın! içinizdeki tüm o nefret söylemlerini, yaftamaları, düşmanlığı içinizde tutun, sosyal medyada büyümesine izin vermeyin. bence en azından bunu borçlusunuz ailenize, arkadaşlarınıza, o posta maruz kalacak olan herkese.
  • çok üzücü hadisedir.

    bazı aklıselim dostlar yazmış ama ben de altını çizmek kabilinden ek yapacağım.

    yaşadığımız son on yılda, toplumsal alanda kutuplaşmanın yanı sıra korkutucu boyutta hasetleşme tırmanıyor.

    sosyal medyaya bakıyorum, artık sidik yarışı arşa değmiş. yemekteyiz’ e bakıyorum. koca koca kerli ferli göbekli adamlar yarı yaşında kızlara çata çat çemkiriyor. hayır benim böreğim el açmasıydı!!! diye.

    metroya metrobüse biniyorsun yine kocaman kapı gibi adamlar koltuk için kızları kadınları eziyor.
    yer kavgası yapıyor, çemkiriyor.

    herkes kendisini çok özel, önemli, eleştirilmez, en akıllı, en iyi yaşamayı hakeden sanıyor.

    tevazu, empati, alttan alma, gurur gibi hasletler yerini hakkını hunharca savunma, herkese bağırma, dövüşme, haklı çıkma , alacaklı çıkma gibi saçmalıklara bırakmış.
    ve üzgünüm ama burada fraksiyon farkı yok.
    x partili de y partili de bu konuda gayet iddialı. nobranın naife zulmünü izliyoruz her katmanda.

    evet eskiden komşuda cenaze varken mahallede televizyon açılmazdı.

    ve evet siz ve babalarınız büyük şehirlerde varlık gösteremeyerek bomboş yaşayıp ölüyorsunuz diye varlıklı olana hınç duyuyorsunuz.

    yazık.
  • biri özel uçakda ölmüş. öteki afrinde helikopterde. bir diğeride yolda yürürken ölmüş. bunların birbirinden hiç farkı yok. ölmüşler lan işte. sen niye uzun uzun birşeyler yazıyon onu anlamıyorum. herkes ölüyor ölecek bu kadar. başları sağolsun de geç.
  • izledikleri bol entrikali türk dizilerinde, zengin ailenin, zengin kızı ve arkadaşları bu şekilde vahim bir kazaya kurban gitse, tv karşısında salya sümük ağlayacak insanların içten içe bu kazaya " oh olsun " demeleri de en garip olanı bence.

    ölümün dini, dili, parası, ırkı mı olur allah aşkına ya?

    çok üzüldüğüm kazadır. allah'tan rahmet, sevenlerine ise sabır ve başsağlığı diliyorum.
  • ölümün genç yaşlı demeden her yerde bizi yakalayacağını hatırlatan üzücü kaza. ölenlere allah c.c rahmet eylesin
  • yeşil sermaye ile beyaz türk sermayesini birleştirmiş bir haber, gördüğüm kadarıyla akp havuz medyası ve cnntürk'e çok dert olmuş. bugünkü cinderesindeki şehit için 30 sn alt yazı geçen medya, bu kazayı en az 20 dk verdi akplisi veya olmayanı hepsi de uzun uzun dertlenmiş.

    nasıl ki şehit haberleri, bu taşeron tiplerin umrumda olmuyor ama 80 milyonu birleştiriyor, cephe'den gelen m.kemal'e benzer pozlar bizi birleştiriyorsa, sermaye-sömürge dünyasını da bu tip haberler birleştiriyor. cenaze töreni, kurtlar vadisi ilk sezondaki cenazeler gibi olacaktır, nerede kara par aklayan, kapitalist ülkelerin 3. dünya ülkelerindeki taşeronluğunu yapan tipler varsa doluşup samimiyetsiz bir şekilde türk ve islam kültüründe olmayan cenazedeki siyah giyinme modasına uyarak baş sağlığında bulunacağı ikiyüzlü törenimsi bir şey olacak. yazık yalan dünya'da yalandan bir dünya kurdukları bu diyardan gerçek diyara, ne jet ne bekarlığa veda partisi ne de pırlantalar götüremeden gittiler.
  • öncelikle kazada yaşamını yitiren insanların yakınlarının başı sağolsun. umarım böyle kazalar bir daha gerçekleşmez diyoruz, ama malum, uçak insan yapımı ve onu da insanlar kullanıyor. uçmak doğa ile rekabet etmektir bir anlamda. bu yüzden her geçen gün hava yolu taşımacılığını daha da güvenli hale getirmek için çalışılıyor olsa da, kazaların tamamen ortadan kalkması imkansız.

    #74940272 burada fazlasıyla doyurucu bir açıklama yapmış yazar arkadaş sağolsun. ben de kendisinin son editinden yola çıkarak bir akıl yürüteceğim.

    uçağın döne döne düştüğünü gören görgü tanıklarının ifadesinden yola çıkarsak, uçak muhtemelen stall'a girmiş, sonrasında stall'dan kurtarılamamış ve viril * denen anormal duruma girerek stall'ın son noktasına ulaşmış. bu esnada başka arızaların olup olmadığını bilmiyoruz.

    uçağın ağırlığı, o irtifadaki hava sıcaklığı nedir onu da bilmiyoruz, ama bu ifadeden yola çıktığımızda, uçakta başka bir arıza olmadığını düşünürsek, uçağın stall'a girme sebebi coffin corner'a girmesi olabilir.

    nedir bu coffin corner?

    1. yüksek irtifada motorun yakıt yakıp itki üretebilmesi için gereken oksijen, deniz seviyesine nazaran çok daha azdır. bu yüzden yukarı doğru tırmandıkça, uçağın kendini havada taşıyabilme kapasitesi de kademeli olarak azalır. bir uçağın o günkü hava şartları ve o anki ağırlığına göre çıkabileceği, yani stall'a girmeden kendini taşıyabileceği maksimum irtifaya aerodinamik tavan * denir. uçaklar aerodinamik tavana kadar çıkmaz. en fazla, tırmanış oranının 300 feet/dakika olduğu service ceiling diye tabir edilen bir noktaya çıkarlar, ki emniyet payı olsun. eğer farkında olmadan aerodynamic ceiling'in de üzerine çıkmaya başlarsanız, artık üretilen kaldırma kuvveti uçağı taşıyamayacak kadar azalır ve uçak titremeye başlar. buna low speed buffet denir. bu, stall'ın ilk işaretidir. uçak, eğer bu şekilde tırmanmaya devam ederseniz, stall'a gireceğini anlatmaya çalışır.

    peki bundan nasıl kurtulunabilir? uçağın burnunu aşağı verip uçağa biraz sürat kazandırırsanız, biraz irtifa kaybederek tekrar kaldırma kuvveti üretebilecek bir seviyeye inersiniz. tabi bu esnada takat takviyesi de yapılır ama o durumdaki bir uçak maksimum takatle uçtuğu için, bundan bahsetmenin gereği yok.

    o zaman neden burnu aşağı verip uçağı süratlendirerek stall'dan kurtulmadılar? bu da coffin corner içinde olduklarını düşünmeme sebep olan bir başka etkene getiriyor bizi. bunu da ikinci maddede açıklayacağım.

    2. irtifa arttıkça, hava yoğunluğunun, dolayısıyla sürtünmenin azalmasından dolayı uçaklar deniz seviyesinden çok daha süratli bir şekilde uçabilir. zaten hava yolu taşımacılığında yüksek irtifada uçmanın mantığı da budur. daha düşük yoğunluk, daha fazla sürat ve daha az yakıt sarfiyatı demektir. ama ulaşabileceğimiz süratin de bir limiti vardır. uçakların gövde yapısı, belli bir süratin üzerine çıkmanıza izin vermez. bu süratin üzerine çıktığınızda gövde üzerinde ve kanatlarda oluşan stres bu parçalarda çatlama, kırılma ve kopmaya sebebiyet verebilir. bu yüzden, belli bir irtifadan sonra sürat birimi knot, yani nm/hr * olarak değil, mach olarak hesaplanır. çünkü irtifa arttıkça, sıcaklığın düşmesi sebebiyle ses hızına gittikçe yaklaşılır. yoğunluğun da azaldığını hesaba katarsak, knot üzerinden aynı süratle uçtuğumuzu düşünsek bile, aslında irtifa aldıkça yere göre süratimiz de artar. çünkü hava yoğunluğu azalır ve siz aynı gücü üretmeye devam edersiniz. bu da aslında sürat kazanmanız demektir. bu yüzden, farkında olmadan aşırı sürate girmemek için, cross over irtifası dediğimiz bir irtifada, uçağın süratini knot olarak okumayı bırakıp mach olarak okumaya başlarız. bu irtifa hava şartlarına göre değişmekle birlikte, uçağın o anki süratinin 0.76 mach'a (ya da seyir irtifasında tutacağı sürat kaç mach ise) ulaştığı irtifadır. bu noktadan sonra ses hızına göre uçarız. çünkü ses hızına yaklaştıkça, yukarıda da bahsettiğim gibi, uçağın gövde ve kanatlarındaki stres, malzemenin limitlerine yaklaşır. bu noktada sürat göstergesine bakarsak, mach'ı sabit tuttuğumuz için, irtifa aldıkça süratin düştüğünü görürüz. aslında süratimiz knot cinsinden düşüyor görünse bile, mach sabit olduğu için süratimiz de sabittir. uçabileceğimiz maksimum mach'a * geldiğimizde, yukarıda bahsettiğim limitlere de gelmiş oluruz. bu noktaya geldiğimizde de uçak yine titremeye ve sarsılmaya başlar. aşırı sürate girmenin bir işarı da yine budur. buna da high speed buffet denir. bundan kurtulmak için sürat azaltmanız gerekir.

    bu sebeple, uçakların seyir irtifası, low speed buffet ile high speed buffet arasında kalacak emniyetli bir sürati tutabileceğimiz irtifaya ayarlanır.

    olayı basitleştirirsek; sürat göstergesinde low speed buffet 20000 feet'te, atıyorum, 210 knot, high speed buffet ise 330 knot olduğunu kabul edelim. bu bize 120 knot'lık bir sürat serbestisi sağlar. yani uçak 210 knot ile 330 knot arasında stall'a girmeden, kanatları da kırmadan uçabilir. 35000 feet'e çıktığımızda ise, uçağın stall'a girmeden kendini havada tutabileceği low speed buffet sınırı, hava yoğunluğunun azalmasından dolayı daha da yükselir ve yine atıyorum, 250 knot olur. high speed buffet ise sıcaklığın düşmesi ve buna mukabil gerçek süratin artmış olması sebebiyle daha düşük bir sürate iner ve atıyorum, 270 knot'a düşer. bu da, bu irtifadaki uçabileceğimiz aralığın 20 knot'lık bir aralık olduğu anlamına gelir. yani marj iyice daralır.

    şimdi, bu durumdayken, daha da tırmanmaya çalışırsanız ne olur? low speed buffet 250 knot'tan daha da yukarı çıkar, high speed buffet ise 270 knot'tan daha da aşağı iner. ve siz tırmanmaya devam ettikçe öyle bir noktaya gelirsiniz ki, low speed buffet ile high speed buffet sürati aynı noktada birleşir. işte bu noktaya havacılık literatüründe coffin corner denir. low speed buffet'tan kurtulmak için sürati artırmanız gerekir, ama aynı anda high speed buffet'tan kurtulmak için de sürat azaltmanız gerekmektedir. silahlı bir adam tarafından kovalandığınız çıkmaz bir sokaktasınızdır. ileri gidemezsiniz, geri de dönemezsiniz.

    bu yüzden stall'a girme riskini göze alarak, irtifa verip tekrar kaldırma kuvveti üretebileceğiniz bir irtifaya alçalmanız gerekir. ama viril çoktan başlamışsa, o noktadan sonra uçağı kurtarmak zordur.

    edit: epoche 'nin nazik uyarısıyla bir tabiri düzelteceğim. knot/hour yazmıştım, knot zaten nautical mile/hour demektir. kendisine teşekkür ediyorum.
  • kazayla ilgili olarak, ölen kişilerin zenginliğine ithafen yapılan kötü yorumları okudukça aklıma ahmet ümit'in; "vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem?" sözü geldi. ne ara bu kadar vicdansız, acımasız oldunuz akıl alır gibi değil gerçekten!
  • haberi gördüğümden beri göz yaşlarıma engel olamıyorum. 11 genç kadın kendilerini bekleyen eşlerine, annelerine dönemediler. allah geride kalanlara sabırlar versin.
  • hayattaki tek adaletin ölüm olduğunu yüzümüze bir kez daha vuran hadise.

    5 parasız da olsan, dünyayı satın alabilecek servetin de olsa kaçarın yok ölümü bir şekilde tadacaksın.

    hayattaki tek adalet mekanizması bu ve ben bu hayatta işte bir tek bu adaleti seviyorum.
hesabın var mı? giriş yap