• ahali

    ankara'nın pek çok farklı yerinde, dikmen, sokullu, mamak, tuzluçayır, kennedy, tunalı, kuğulu, gençlik caddesi, batıkent, cebeci on binlerce insanlar direniyor. akşam 9'da sokaklara çıkıyor. her gün. aynı saatte, her görüşten insan. farklı saiklerle, farklı amaçlarla.
    olağanüstü.
    bunun kıymetini bilelim. keyfini sürelim.
    1 haziran'da, kızılay'a girerek, devrim denemese de, devrim-benzeri bir şey de yaptık. en klasik tanımıyla, iki günlük de olsa, belirli bir sınıra sıkışmış da olsa yönetenler eski teknikleriyle yönetemez, yönetilenler de artık yönetilmek istemez oldu.
    devrim yahu! bunun keyfi bir ömür yeter. o gün kayıplar ve yaralılar yüzünden ağız dolusu değil de acı acı, ama içten gülümserken bizi izleyen dünyaya hep şunu demek istedim; "selam dünyalı biz özgürüz!"
    -en azından şimdilik.-

    artık kızılay meydanı bizim meydanımızdır, mekanımızdır. bu noktadan geri adım atılmaz, atılamaz. amenna.

    ancak kızılay, gerçek anlamda, konur gibi, sakarya gibi bir mekan mıdır sorusu, kızılay bizi kimliklendiriyor mu, orada kendimizi kendimiz hissedebiliyor muyuz sorusu dikkate değer. kızılay deyince dahi anladığımız şey, iki ordu şeklinde ışıklarda karşı karşıya geçtiğimiz yol. ve bir beton yığını olan, bizim için dostumuzu, sevgilimizi alıp gidelim diyeceğimiz değil, denk geldiğimizde karşısındaki börekçilerden börek alıp, seyyar çaycısından çay bekleyerek rastgele oturduğumuz güvenpark. günün yorgunluğundan kurtulmak için önünden geçmek zorunda kaldığımız güvenpark. kızılay: rastgele karşılaşılan yol ve eve dönerken uğramak durumunda olduğumuz beton park.

    yani kızılay'ın, bizi kimliklendirme anlamında hakikatli bir manası ve işlevi yok gibi. o muhitte, o çevrede kendini vareden bir ankaralı için sakarya vardır, konur vardır, karanfil vardır. meşrutiyet, hatay, selanik vs. vardır. kızılay, yalnızca bu mekanlara ulaşmak için katettiğimiz yoldur biraz da.
    kızılay'da ısrar etmenin bu bağlamda bir manası olmadığını düşünüyorum.

    ayrıca, kızılay'ı tutmak zor. 1 haziran cumartesi, 7 saatlik yorgunluk sonrası kızılay'da acı ama içtenlikle gülümserken gördüm. hepimiz gördük. 8 yerde çatışma olunca polis dahi kızılay'ı tutamadı. gece ve o geceyi müteakip 2 haziran pazar günü tam tersini gördük. o moral üstünlüğe rağmen süpürüldük. bir saat içinde bazımız kendini gözaltında buldu. bazımız sığındığı yerde akılalmaz dayaklar yedi; ben esat'ta buldum kendimi.
    kızılay'ı tutmak, ne kararlı, kalabalık ve azimli bir kitle karşısında polis için; ne de kararlılığı, niceliği ve mücadele gücü bir nebze olsun kırılmış bir kitle için kolay.

    hepsinden önemlisi, kızılay, taksim gibi tutulacak, yerlileşilecek, bir "şirinler köyü" kurulabilecek bir mekan değil. kızılay yol yahu. 4 gidiş 4 geliş yol ile, 2 gidiş 2 geliş yolun birleşimi, berbat bir avm'si, beton bir parkı olan; tarihselliğinden ve ankara'nın kalbinde yer almasından başka hiçbir özelliği olmayan tuhaf bir mekan.
    burada tutulacak bir şey yok.

    dahası 2 haziran'dan beri devletin ne denli gaddar olabildiğine çok acı tecrübelerle tanık oluyoruz. bu sebepten, ama en çok da kızılay'da yerlileşemediğimizden oradan çekilindi. kennedy'e çekilindi. kennedy'de bir eğlence olarak başlayan, bira festivali şeklinde süren eylemler, polisin saldırısı ile iyice politize oldu. fakat kennedy polis'in her gün artan aşırı saldırısı ile, olaylar politizelikten dahi çıktı, trajedinin nüfuz alanına girmeye başladı.
    tayyip başgan'ın "anladığımız dilden" konuşmaya başlayacağını söylediği 10 haziran'da, bizzat kızılay'da 1000 kadar üniformalı, 300 kadar sivil polis gördük. kızılay'dan zorunlu çekildiğimiz kennedy'de 8 haziran'da 2 saatte bir göstermelik saldıran polis, 9 haziran'da kararlıca saatte bir, ve bugün, delicesine girdi. 10 haziran'da yıktı geçti.

    şu anda gözaltında değilsek, bu artık bir yetenek, bir çekilme alışkanlığından değil; onlar bizi bir sebepten (emir gelmiştir, nezarethane çok kalabalıktır vs.) almak istemediklerindendir.

    ***

    imkansızı isteyeceksek bile, gerçekçi olmak lazım.
    herkes yoruldu. gündelik işler kendini dayatıyor. sokakta olmak 5 gün önceki gibi, rutindeki ve yarı acil turuncu telefondaki her şeyi yakıp atılacağımız bir serüven olmaklıktan çıkmaya başladı.

    ahali. unutmamak gerek. biz başkentteyiz. kızılay ile bakanlıklar/meclis arası yürüyüş belki 10 dk. belki biraz fazla. bize bu sokakları kolay bırakmazlar. kan çıkar -çıktı da- yine bize buraları kolay bırakmazlar.

    artık çok azimli ve/veya örgütlü olmadıkça, 11 haziran'dan itibaren, kennedy bestekâr'ı dahi, kalacak yer yurt yoksa, oralarda oturmuyorsak, zorlamanın anlamı kalmamaya başladı.

    herkes kendi muhitinde çıksın. tencere tava aynı hava değil. futbol üniforması, atkısı görünce yüzümüz gülüyor. bu da bizden, çapulculardan diyoruz. formalar dahi politize oldu.
    bayrak da öyle. 7 sene önceki türkiye bayrağı değil artık o. bir haftadır günde üç beş kurt işareti yaparken "faşizme karşı omuz omuza" diye bağıran ülkücü görüyorum. o tencere senfonicileri konformist, şöyle böyle demeden, mahalleleri, yaşadığımız yerleri, mekanlarımızı, kendimizi varettiğimiz sokakları tutmamız lazım diye düşünüyorum. artık yapmamız gereken budur. ankara'da hergün on binlerce insan kendi muhitinde çıkıyorsa bizim de oralarda olmamız elzemdir.

    ***
    acilen

    taksim dayanışma platformu benzeri bir şeye evrilmek üzere, lokal dayanışma platformları; örneğin cebeci, odtü, hacettepe, tunalı, dikmen vs. dayanışma platformları kurulmalı, bunların karşılaşacağı bir koordinasyon-benzeri yapı oluşturulmalı. ve yazın, sokaklardaki olası tutunabilme biçimlerimizin, renkli, mizahlı, dersli tavalı, sloganlı sporlu, yüz yüze ve dosthane bir birlikteliğin adımları atılmalı.

    harikaydı. ama gerçekliği görmezden gelerek imkansızı istedikçe bu direniş, ileride kedilerimize ve belki çocuklarımıza anlatacağımız, kazanımları olağanüstü bir "geçmiş" hikayeye dönüşecek.

    öyle olmasın.
    sokaktayken hepimiz daha güzeliz.
    direnişi yıllar sonra kedilerimizi ve belki çocuklarımızı alıp "işte şimdi deneyimlediğin somutluğu, bu şeyi tee o günlere borçluyuz" diyebileceğimiz kalıcı ve yaşayan bir sürece dönüştürelim.

    sokaklarda tutunalım. sokaklarda ve yüzyüze ve hep böyle güzel olalım.
    biz buralardan gitmeyelim ki gelecekte kedilerimiz ve belki çocuklarımız -da- bize katılabilsinler.
  • bugün ankara'nın ayağa kalkacağı eylemlerdir. inada inat diyenler yine sokaklarda olacak.
  • polis su an 'mudahale yapmak istemiyoruz, herhangi bir mudahale aninda sizler zarar goruyorsunuz lutfen dagilin.' diye anons yapiyorlar ve maskeleri takmalarina ragmen hala muhale etmediler. tutmayin aglayacagim.
  • fotograflarini albume ekledim.

    http://imgur.com/a/xh72j#359

    benim icin hayal kirikligiydi aslinda bugun. devlet terorunun bu kadar azdigi, avukatlarin dovulerek adliyeden alindigi bir gunde, insanlarin buna daha fazla tepki verecegini dusunmustum. fakat kizilay'da coook cok cok ufak bir topluluk vardi. kisi basina 4 polis dusuyordu zaten. gelen bundan korkup gitmis de olabilir. polis mudahalesi olmayacagi bir nevi belliydi aslinda. cunku olsaydi cok sayida olu cikabilirdi kizilay'dan. ben buna inaniyorum en azindan, zira kacacak hicbir yer yoktu.

    sonra neden, tunali'ya gecelim dedik. tunali'da da zavalli bir grup vardi yine. ekmek grubu. milli mac sonrasi kutlamasi yapan. insanlar aklini peynir ekmekle yemis, istanbul kan aglarken orada her gun yaptiklari kutlamalari yapiyordu.
    tam eve donerken, dikmen grubunun geldigini gorduk. evet, dikmen 1 hafta sonra tunali'ya yurumeyi basarabilmisti. odtu gibi, gelmeleri 1 hafta surdu. bu iki gruba ragmen tunali'daki grup sayica cok azdi. fakat herkes beraber bestekar'a yurumeye basladi.(tunali'ya gecmeden once bestekar'a baktik. 15 kisi ya vardi ya yoktu, o da caddenin normal populasyonu zaten).

    yine sarhoslar, yine kemalistler cogunluktaydi. 1 saat sonra polis mudahalesi geldi. bol bol gaz siktilar, biraz da su. grubun dagilmamasi hostu. saatlerdir ayakta oldugum icin eve donmem gerekiyordu. zaten gun boyu bir moral kirikligiyla dolandim.

    eve donus yolunda daha sokaklara yeni inen insanlar vardi. insanlar olaylari resmen sosyal toplasmaya cevirmisler. arkadas bi' yerde eylem 19.00 deniyorsa, o saatte oraya gidersin. 'biraz dolsun gideyim.' 'baskalari da gelsin gecerim.' gibi dusuncelerde insanlar. saat gece 01.00'de eyleme gelmek nedir lan? neredeydin o saate kadar amina koyim?

    neyse beni sinirlendirdi. tek pozitif yonu odtu'nun kugulu'ya guzel pankartlarla gelmesiydi. bir de maymun.

    bir iki kare:

    http://i.imgur.com/80n0bqp.jpg

    (fotografi cekerken yuzunuz gozukmesin ister misiniz diye sordum, sorun olmaz dedi beyefendi, o yuzden boyle koyuyorum)
    http://i.imgur.com/uiaadj7.jpg

    bu beni en cok gulduren oldu:
    http://i.imgur.com/daepgy3.jpg
  • kizilay ve tunali arasindaki atismalar nedeniyle sevki -en azindan sozlukte- kirilmis eylemlerdir.

    uzucudur...

    (bkz: gel barisalim artik)
  • polis bizi tavuk ki$ki$lar gibi kovaladi. ilginc,rica ediyor anonsu yapan polis yarim saattir, polisin durduk yere bu sevimli tavri niye acaba..
  • http://i.imgur.com/emblfm0.jpg

    polis kızılay'daki kitleyi ykm'nin önünde kıstırmış durumda. her an müdahaleye başlayabilir.
  • başbakanın bu iş bitmiştir açıklamalarının da yalan olduğunu göstermek adına uygun olan herkesin yine meydanlarda olması gereken eylemler. akşam nerede toplanılacağına dair bilgisi olan arkadaşları bizleri aydınlatmaya davet ediyorum
  • şu kuğulu kızılay karşılaştırmasını bırakın allah aşkına yeter ya. ulan yıkılmak istenen park gezi parkı orada insanları direnecek, barikat kuracak, kenetlenip parka sokmayacak, diğer şehirler ise protesto gösterisi yapacak, ses çıkaracak kalabalık olacak. elinden gelen sadece tencere tava çalmak olanları, tunalıya gidip kızılaya gitmeyen gidemeyenleri soğutmayın şu işten sürekli mal mal ayrımcılık yapmayın kafanıza göre. bütün ankara kızılayda olacağına oradan eve donene kadar tencere tava ıslık korna sesleriyle gelmek ayrı şevk veriyor ankara ayakta dedirtiyor.
  • an itibariyla 10 bin kisinin kizilay meydanina yurudugu haberi verilmekte dikmen caddesinde.
hesabın var mı? giriş yap