• ilginctir ki ben bu yorgo amcadan iki kere vize almi$imdir ve sorun cikmami$tir... hatta ikinci seferinde, "sen ne yapacaksin genç yunanistan'da? bak ben seni hatirladim, sana daha oncede verdiydim ben vize" demi$ vaaaay adam da ne hafiza var ya diye dusunup kiz arkada$imi 1,5 ayligina ziyarete gidecegim belirtmi$ bunun yaninda nasil hatirladigini sormu$umdur bana vize verdigini, kendisi de "burada vizeyi herkesciklere ben veriyorum" diye yanitlami$tir. i$te hemen hemen böyle olmu$tur tani$mamiz yorgoyla. ki o zamanlar bu vize konularinda toyuz, bu tur kiz arkadas felan söylemleri sakat zira vize veren görevliler, aha bu hatunla evlenir kapagi atar ulkemize seklinde dusunup daha ilk dakikadan istiri cekerler. yanniz yorgaki (askerden arkadas onun icin böyle diyorum kendisine) "kiz arkadasin yunanli mi senin?" * demi$ ka$larini cataraktan, ben de he kem kum olmu$umdur fekat yanindaki biraz tombulca yine vize görevlisi yunan hanfendi "ay ver be yorgotzum vizeyi, gentsleri ayirmak olmaz" demi$tir. ben dumurdan dumura ko$arken yorgo "sana birbutsuk ay degil 1 aylik vize veriyorum" ondan sonra pasaportu en erken ne zaman alabilecegim tartismalari felan *
  • söz konusu bey, bugün vize başvurusu sırasında bize yunanistana gidiş sebebimizi ve niye bu kadar kısa süre için (3gün) yunanistana gitmek istediğimizi sormuştur.

    21 haziran 2005 iron maiden atina konseri ve rockwave festivaline gittiğimizi söylediğimizde ise gayet rahatlamıştır ve bu sefer şu soruları sormuştur:

    - iron maiden biletlerini aldınız mı peki?
    - iron maiden'dan başka hangi gruplar çıkıyor?
  • reha muhtar'a da kazik atan, ve hakkinda boyle bir yazi yazilmasina sebep olan sahis :

    dün atina'ya gitmek için havaalanında check- in yaptırıyorum... check-in yapan hostes, utana sıkıla yanıma yanaşıyor...
    -reha bey schengen vizeniz tek girişli... o tek girişi de daha önce yapmışsınız... bu vizeyle yunanistan'a veya başka bir avrupa ülkesine giremezsiniz..."
    -"anlamadım" diyorum, "ben bu vizeyle yunanistan'dan sonra takımla birlikte berlin'e gittim... alman polisinden hiçbir sorun çıkmadı..."
    aynı anda vizeye bakıyorum... gerçekten tek giriş yazıyor...
    peki almanya'ya bu vizeyle nasıl girdim?..
    belli ki, her tarafı vizelerle dolu 3 yapışık pasaportu gören alman polisi özel uçakla gittiğimiz için, ihtimal vermediğinden "herhalde ben göremiyorum" demiş giriş damgasını basmış...
    eşyalarımla yeşilköy'de dımdızlak ortada kalıyorum...
    işte o an, kafamda şimşek çakıyor... yunan başkonsolosluğu'ndaki yorgo o anda aklıma geliyor...
    yıllar yılı, istanbul'daki türkler ve atina'da rum kökenli türk vatandaşları arasında kulaktan kulağa "nazi subayı" olarak anlatılan yorgo'nun azizliğine uğradığımı o an anlıyorum...
    biliyorum ki yunan başkonsolosluğuna giden herkesin yorgo'yla ilgili bir anısı var...
    50 yaşın biraz üzerinde bir istanbullu rum yorgo...
    her vize isteyene mutlaka felaket bir zorluk çıkartıyor...
    ya vize vermiyor ya da verene kadar inim inim inletiyor...
    "sen niye gidiyorsun ne işin var ki atina'da" diye karşılıyor her geleni...
    yüzlerce kişilik sıradaki kadınları erkekleri tipini beğenmediği için azarlıyor, "boşuna bekleme sana vize yok" diyor...
    benim hayatta en yakın arkadaşlarım içinde çok fazla istanbul'lu rum vardır...
    çok dost insanlardır, hayatta da her konuda güvenirim...
    istanbul'u hâlâ özlemle anar, her azınlığın zorunlu kaderi yaşanmış acı tecrübeleri hatırlamak istemezler...
    biraz burukturlar... ama severler bizleri... hem de gerçekten severler...
    ama yorgo'nun böyle olmadığını biliyordum...
    yunan başkonsolosluğunda vize sorumlusu olunca kişiliğinin derinliklerinde kalan kin ve öfkeyi dışa vurduğunu, azınlık olmanın ona yaşattığı acı tecrübeleri, vize için gelen suçsuz türklerden fitil fitil çıkarttığını duymuştum...
    ama bana da böyle bir oyun oynayacağını doğrusu beklemiyordum...
    büyükelçiyi ve başkonsolosu aradım...
    akşamın o saatinde başkonsolosluğu açtılar... gece 9'a kadar mesai yapıp vizemi düzelttiler...
    kaçan uçağımın yerine, kendi ceplerinden uçak bileti almaya kalktılar, kabul etmedim, teşekkür ettim...
    "çok mahcup olduk" diyordu başkonsolos...
    oysa mahcup olmalarına hiç gerek yoktu... ben onları tanıyordum... hayatımın 7 senesi onların arasında geçmişti...
    her dakika savaştan söz edildiği günlerde bile bir gün ters bir şey gelmemişti başıma...
    ama biliyordum ki, o yorgo, vize için başvuran on binlerce türk vatandaşına yunanlıları gestapo gibi tanıtmaya devam edecek...
    dostlarım için üzüldüm...
    yoksa keyfim bozulmadı... atina'nın göbeğinde dostlarımın arasından yazıyorum bu yazıyı...
    tıpkı eski günlerdeki gibi...
  • bunca muhabbetimden sonra artık hepsini birden yazayım dediğim olaylara vesile olan tatlı amcadır yorgos bey (bu arada kapıdaki kişinin adı da yorgos imiş, yorgos bey ile görüşeceğim deyince buyrun benim dedi*)

    önce izlenimini yazayım, sonra hakkında daha çok fikir verecek deneyimleri.

    burda yazılan onca olumsuz şeye rağmen, oldukça iyi ve yardımsever birisidir. ama iyi ve yardımsever olması mevzusu her daim sizin dürüstlüğünüz ile doğru orantılıdır. cidden insan sarrafı birisi olduğu için, çok rahat sizin yalan söyleyip söylemediğinizi, numara yapıp yapmadığınızı anlayabilir (dolayısıyla doğal ve dürüst olmak çok önemli kendisi ile karşılaştığınızda). ayrıca her ne kadar bir memur olsa bile kendisi de insandır ve kendinizi onun yerine koyduğunuzda ne dalaverelerle uğraştığını tahmin edebilirsiniz. bu konuda doğrudan tecrübesini konuşturması ile vize sırasında söylediklerinden başka bir sebepten vize almak için kıvıranları veya başvurusu kabul olmayacak olup boşuna zaman ve para kaybedecekleri, başvurudan vazgeçmeleri konusunda ikna eder (evet, bazen kırıcı olabiliyor). bir diğer önemli noktası ise çok keskin hafızasıdır, kesinlikle sizden daha fazlasını hatırlıyordur.

    ilk muhabbetimiz kız arkadaşımı bulgaristan'daki bir kongre öncesi ziyaret etme isteği ile oldu. beraber başvuru yaptığımız daha önceden yunanistan'a 1 sene önce gitmiş yeşil pasaportlu arkadaşa kısa bir soru bombardımanında bulundu:

    -sen geçen senede gitmiştin yunanistan'a (daha pasaport'a bakmadan dakika bir gol bir)
    -evet, yine gidiyorum.
    -bu sefer neden?
    -arkadaşlarımı ziyaret edeceğim, bakın davetiye burda
    - tamam

    sıra bana gelir

    -beraber mi gidiyorsunuz?
    -evet, davetiyemiz de aynı kişiden.
    -ne kadar kalacaksınız?
    -5 gün kalıp bulgaristan'a kongreye geçeceğiz, bakın bu da kongre davetiyesi
    -hmmm
    -daha önce finlandiya'ya neden gitmiştin, neden ucu ucuna vize verdiler?
    -eğitime gitmiştim, davetiyem o kadardı.
    -neden selanik?
    -` :nasıl yani?` arkadaşlarımız orada, o yüzden

    sıra beklenilir, içeri girilir:

    -oo selanikliler gelin bakalım*
    -neyiniz oluyor bu davetiyeyi yazan? (beraber başvurulan kişinin erkek arkadaşıdır)
    -arkadaşımız, yazın bizi ziyarete geldi, şimdi iade-i ziyaret*

    diğer arkadaşa soru sormadan tamam der, bana sormaya başlar:
    -niye bilet yok?
    -ayırttırdık, hem yunan hem bulgar vizesini aldıktan sonra alacağız*

    ekonomik durum belgelerinden sadece babamın emeklilik kartını alıp, bakar:

    -baban x bankasından emekli, ha?
    -evet, iki sene önce emekli oldu ama şimdi sözleşmeli çalışıyor.
    -tamam o zaman, şu gün gelin vizeyi alın*` :bu kadar mı?`

    iki gün sonra vize alınır, gerçek bela olan ve bir daha asla gitmemeye yemin edilmiş bulgaristan'ın konsolosluğuna gidilir.

    ikinci sefer tek başıma başvuru yaparım iki ay sonra yeniden kız arkadaşımı ziyaret etmek için. bu arada sırada benimle beraber bekleyen, diğer başvurduğu konsolosluklardan interrail için vize alamayan ve babasının şirketini yunanistan'da iş yapıyormuş gibi gösterip, interrail yapacak bir kişi daha vardır. o kişinin yalan söylediğini anlayıp bir sürü sorun çıkartır yorgos amca. beni gördüğünde ise

    -naber selanikli, nasılsın? yine mi gidiyorsun?
    -iyiyim, siz nasılsınız? yine yollara düşeceğiz
    -iyi, iyi. bu sefer davetiye kimden?
    -arkadaşımdan, buyrun. sizi arayıp konuşmuştu zaten.
    -ha, tamam, hatırladım bayan arkadaşınızı. ben sana 10 gün vize vermişim, niye 5 gün durup bulgaristan'a geçtin?
    -anlatmıştım ya o zaman, bulgaristan'da kongreye gideceğim diye.
    -öyle miydi, neyse (ilk defa birşeyi hatırlamadı*)

    içeri girilir. diğer arkadaşın ilk dakikadan yalan söylemiş olduğunu anladığından ona sürekli zorluk çıkartır. interrail'e gidemezsin bununla deyip, başvurusunu alır. bana döner:

    - kim bu davetiye yollayan arkadaşın?*
    - arkadaşım, geçen yaz istanbul'da staj yapmıştı. şimdi beni yanına çağırıyor.
    - niye?
    - iade-i ziyaret
    - iyi o zaman. ne zaman gelecek bu arkadaş buraya*
    - inşallah en kısa zamanda.

    iki gün sona vize alınır iyi yolculuklar dilekleri ile, diğer çocuk ile yine karşılaşılır, ona sadece 15 günlük vize vermiştir, üstüne bir de kocaman yazmıştır "only valid in hellas".

    bu arada bir ay sonra kızarkadaş gelir, dışarda başka bir yunan türk çift ile yemek yerken yorgos amca gelir, yan masaya oturur. bizi görmez ama iki yunan yunanca konuşmaya başlayınca dikkat kesilir, uzun uzun bizi süzer. kalkarken selamlaşılır ama önceden yunan arkadaşlar tembihlendiği için, tek selamlaşmayı ben yaparım.yorgos amcanın ters bakışı unutulmaz.

    aradan zaman geçer, ispanya'da işe başlanır, oturma izni alınır, istanbul'da geride bırakılan bir kaç sınav için istanbul'a gelinir. ancak oturma izni ile ilgili sorun vardır. ispanya'ya dönüş bileti de atina üzerindendir. gönül gezmek, gönül eskileri görmek istemektedir. bu konuda yardımcı olması için eski kız arkadaş ben istanbul'a gelmeden yorgos amcayı arar, danışır. yorgos amca beni emredince paşa paşa gidilir. konsolosluğa gidilir, üç kişiye dert anlatılmaya çalışılır, en sonunda yorgos amcayı çağırırlar. yanıma doğru gelirken yorgos amca,

    -demek o sendin selanikli, arkadaşın aradı beni, biliyorum ne olduğunu.

    der belgeyi elimden alır, inceler. evet hem beni hatırlamıştır yeniden, hem arkadaşımın aradağını, hem de mevzuyu. belgeyi okur, anlamadığı ispanyolca bir kısmı sorar. yarm yamalak ispanyolcam ile okur, yanlış anlarım.

    -bre bunca zamanda öğrenemedin mi ispanyolcayı
    -ancak bu kadar
    -şimdi bu konuda ben birşey yapamam, ispanyol konsolosluğuna sorman lazım, onlar olur derse ben de olur der, hallederim.olmazsa yapacak birşey yok.
    -ama ispanyol konsolosluğuna telefonla ulaşmak çok zor, gideyim en iyisi ben oraya.
    -orada işler nasıl yürüyor.
    -ya çok sorun çıkarıyorlar, sizin gibi yardım etmiyorlar, içeri almıyorlar, aradığında sürekli tersliyorlar.
    -olsun, onlar ne derse o olacak, senden sonra da ben arayacağım.
    -tamam, onlarla görüşeyim, gelirim yanınıza. görüşürüz
    -görüşürüz

    ispanyol konsolosluğu aranır, bir güzel sıradan azar yeme seansına maruz kalınır, tüm belgenin ispayolca kısmını okuturlar, olmaz deyip telefonu kapatırlar. yorgos'a geri dönülür. içeri alır beni yeniden, şu vizesi verilecekleri halledeyim, görüşelim der. bir süre bekledikten sonra

    -ne dedi ispanyollar.
    -olmaz, aktarma bile yapamazsın, doğrudan uçuş bul dediler. o da bana fazladan 200 € ya mal oluyor.
    -benim de yapacak birşeyim yok ki. keşke yapabilsem.
    -transit vizeye de mi başvuramam sizden
    -oturma iznin varken vize veremeyiz ki
    -ne yapabilirim, aldığım bilet yanacak, üstüne bir de 200 € vereceğim?
    -bilmiyorum (aslında yardımcı olacak başka birşey dedi ama*)

    not: söyledikleri ve yardımı sayesinde birsorun yaşamadım*
  • her nedense aramızda geçen diyalogları buraya yazarsam ve o da buraya yazdıklarımı okursa beni bir şekilde hatırlayacağından ve vize için tekrar başvurduğumda bana vize vermeyeceğinden, hiç olmadı azarlayacağından korktuğum amca.
  • konser için yunanistan'a gidecek olanlara hiçbir zorluk çıkarmamaktadır bu kişi. yazılanların aksine, benim gördüğüm kadarıyla gayet kalender bi insandır. gerekli belgeleri götürdükten sonra arıza çıkarmaz, konser için gidiliyorsa esneklik bile sağlıyor.
    konser biletim ve otobüs rezervasyonlarım elimde olmamasına rağmen 10 günlük vizeyi şak diye vermiştir, belgeleri benimkinden daha eksik olan arkadaşıma da aynen. ayrıca içerde "biz konsere gidiyoruz" deyince, "hee gelin bakalım pearl jam'ciler" şeklinde babacan bi tavırla karşılamıştır bizi. i love you yorgo.
  • merak edenler için yaziyorum, mr yorgo hala görev basinda ve ayni terslikte muamele ediyor...
  • sabahın yedisinde konsolosluktan çıkmak suretiyle yaklaşık yüz küsür kişiden oluşan sırayı tek tek dolaşan, belgeler tamam mı kontrol edip ardından sıra numarası veren, sonra bu insanları belgeleri teslim etmeye girdiklerinde tek tek hatırlayan bir çeşit fil... kendisine sabah yedide anlattığım selanikte bilimsel toplantı hikayesini, öğlen onikide 95 kişinin belgelerini teslim aldıktan sonra suratıma bakarak hatırlayıp, daha ben hiç birşey demeden "gel bakim anlat ne toplantısıymış bu" diyerek beni dumura sürüklemiştir. önümdeki kadına da "seni hatırlıyorum ben sen geçen sene de gitmiştin yunanistana, gene niye gidiyosun" diye sorarak beni benden almış konsolosluk kişisidir.
  • bana o kadar dil dokmeme ragmen interrail icin toplam 8 gunluk transit schengen vizesi veren gorevli. biyikli ve keldir (ayni yorgo ise). eh be yorgo dayi ziktin ebemi demisimdir vizeyi aldiktan sonra. benim bir arkadasa bu vize vermemis, ikinci gelisinde arkadasimin onu iceri bile aldirmamistir. bizim eleman da dellenip 'yeter halklar kardes olsun' diye konsolosluk bahcesinde bagirmis sonra gitmis italyan konsoloslugundan cok girisli vizeyi koparmistir. ordan ayri dellendim zaten.
  • aslinda konsolos olmayip konsoloslukta memur olarak calissa da tum seyahat acentalari tarafindan konsolos yorgi olarak bilinen zat. bu adamin istanbul'un disina tasmis bir ünü vardir, "sena 10 günden fazla vize virmem" lafi klasiklesmistir...eger nedenini sormak gibi bir gaflete duserseniz vizeniz 10 gunden 5 gune iniverir. bundan sonra sarfedeceginiz her cumle size pasaportunuzda cicek gibi duran bir "reddedilmistir" damgasiyla geri doner...
hesabın var mı? giriş yap