• yangınlar hakkında neden yazmıyorsun diye mesajlar alıyorum sizlerden canım okurlar. lakin ne yazmamı bekliyorsunuz emin degilim.

    yangından bir hafta önce o ormanlardaydim. güzelligine hayran kala kala dolastım her yerini. içim acıdığı için yanışını izlemeye bile gönlum el vermiyor açıkçası o ormanların.

    önlem neden alınmadı yazabilirim ama neye faydası var?

    uçağımız neden yok yazabilirim ama zaten bunu bilen biliyor öteki cephenin ise umrunda degil.

    bu basiretsiz yönetimi elestirmekten bana gına geldi artık. elestiri degişime açık aydın insanlara yöneltildiginde anlamli, oysa bunlar destekçileriyle beraber ürettikleri bir sanal dünyada yaşıyorlar. gerçeklikten öyle kopmuşlar ki ayılsalar yaşayacakları şokun etkisi ile oldukları yere yığılacaklar. tek bir taşın yerini bile değistiremezler artık kurdukları düzende. ona muhtaçlar yaşamaya devam etmek için.

    siz sanıyor musunuz ki bu güruhun tamamı halinden memnun. buz gibi biliyorlar gidişin gidiş olmadıgını ama öyle ilerlediler ki geri dönemiyorlar. o yüzden her krizde bir günah keçisi uydurmak zorundalar. o yüzden asla elestiri kabul edemezler.

    o yüzden bir sey demek içimden gelmiyor.

    ormanlarımız bu zihniyettin hazırlıksız, plansız, önlemsiz basiretsizliginden kurtulursa emin olun iki seneye kalmadan yeniden yeşerir. o kömüre dönen gövdelerinden yeni sürgünler büyür. ormanlar yangınlara yabancı ve savunmasız değillerdir. tarihin başlangıcından beri yandılar söndüler yeniden yeşerdiler. siz yeter ki onlarin köklerini rantçılardan, agaca saldiracak kadar aşağılik teröristlerden, küresel ısınmayı tetikleyen tüketim çılgınlıgından ve siyasal islamdan koruyun.

    her olayda, olay olduktan sonra harekete geçen devlet aklı olmaz. tonla vergi verip yine de her işini kendi görüyorsa bu halk bir noktada ciddi bir aymazlik vardır.

    yangını söndürmek istemiyor degiller, be ce rik siz ler.

    olduklari konumu hak etmiyorlar.

    ve daha acısı o konuma onları getirenler paralel evrenlerinde sanal bir karanlik güce direnen kahramanlar olarak görüyorlar kendilerini.

    bu açmazı beyni henüz bu ülkenin muktedirlerinin propagandası ile yıkanmamış aydın gençleri çözecekler umuyorum. yazmam onlara bir anlık ferahlık verecekse eyvallah yazayım.

    başka da bir anlam bulamiyorum zaten.
  • ülkemizdeki yangın olayı hele de bir ev yanıyorsa diğer ülkedekilerden özellikle yüzümüzü kutup yıldızına döndüğümüzde solumuzda kalan ülkelerden biraz daha farklı yaşanır. mesela kimse yangından kaçmaz. aksine herkes oraya toplanır. çoluk çocuk bütün mahalleli yoğun bir duman banyosu yapma fırsatı bulurlar. itfaiye son anda çağırılır ve telefonda gerekli bilgiler verilirken geç kalacağı önceden biliniyormuşçasına sinirli konuşulur hatta trip atılır ve yangının olduğu evin adresi, kaçıncı kat olduğu gibi sorulara 'kardeşim yangın var diyorum sen hala soru soruyorsun!' gibi ters ters cevaplar verilir. adresi tam olarak öğrenemeyen itfaiye elbette ki geç kalacaktır. zaten kimsenin bu kuruluştan umudu yoktur ve kendi işini kendi halletmeye alışık olan türk milleti işe koyulur. kovalarla suyu, nerden çıktığını, kim olduğunu kimsenin bilmediği bir adamın direktifleri doğrultusunda taşıyıp dökmeye başlarlar. illa ki göbekli olan bu otoriter amcamız aslında işe yarar tek bir laf etmez ama asıl işe yarayan gaza getirici ses tonudur. bu arada mahallenin en delikanlıları adeta birbirleriyle yarışarak içeri girmiş yangını daha yakından söndürmeye başlamışlardır. başarılı olunur ya da olunmaz önemli olan hiç önlem almadan içeri dalma cesareti göstermektir. çıktıklarında peşi sıra kusmaya başlayan bu delikanlılarla halk içten içe gururlanır, bakkaldan kusan sayısı kadar ayran söylenir, ayranlar bir güzel içilir, zehirlenme tehlikesi tümüyle yok edilmiştir. yangın da sönmüşse ne ala!...
  • neyse isimli şükela grubun haykırmadan anlatamam isimli yeni albümünde nafile ile birlikte -şimdilik- en sevdiğim şarkısı.

    sözleri de el emeğiyle şöyle;

    gör
    her yangında binbir renkten tek duman çıkar
    canım yanmaz eğer bilmesem

    her yanımda bahar var
    kimsesiz baharlar ağlar
    bildiğin istila var
    yerden göğe haksız bu duvar
    ardında bir şekilde hayat var

    gör
    her yangında binbir renkten tek duman çıkar
    canım yanmaz eğer bilmesem

    orta yerde savaşta
    eser yok denilen küllük ormanda
    yanan sönen canımız var

    gör
    her yangında binbir renkten tek duman çıkar
    canım yanmaz eğer bilmesem

    gör...
    canım yanmaz eğer bilmesem
  • herkes paylaşmak istediğini paylaşmakta özgür fakat sosyal medyada çok fazla bilgi kirliliği var. yangınlar ilk başladığından beri her zaman gerçek ve bilimsel kanıtlanmış bilginin peşine düştüm. bir köye yardım ulasamadi diye 98 ayri yangında yaşanan şey aynıdır diye bir kaide yok, fakat paylaşınlar herkesin o an yüreğine aklına zihnine dokunan seyler. 10 milyon paylaşım varsa 10 milyon farkli bakis var, kendimizi bu cesitlilikten ancak doğru bilgiyi edinerek koruyabiliriz. bu da emek istiyor, gördüğü her paylaşıma hemen atlamadan doğruluğuna bir bakmak gerekiyor. yangınların ilk günü ben de dahil hepimiz temanın "fidan bağışı " hikayesini paylaştık. sonra ortaya çıktı : "kızılçam ormanlarının ekosistemine dokunmadan orayı kendi halimize bırakmak gerektigi" e o kadar bağış ne olacak şimdi, bir de hepsi orman bakanlığına gidiyor. haydaa. zaten güven duymak bir kenara , bize dokunmasın diye dua ettiğimiz bir hükümetimiz var maalesef. kimin neyi nasıl yaptığını anlamak bir kenara, artık devlet yerine bizler "ben ne yapabilirim" derdine düştük, ödediğimiz vergiler bile umurumuzda değilken artık bir şeyleri birilerinin yerine çözmeye çalışıyoruz. hal böyleyken ben ne düşüneceğimi şaşırmış vaziyette daha çok canımız heba olmadan, yangınların sönmesi için içten içe dua ediyorum. bundan sonra da yapacak çok şey var. yeşerteceğimiz ormanlar mi, devlet yönetimi mi, kendi vicdanlarımız mi, hayat mı bilmiyorum, zira başımızda bir yol gösterenimiz olmadığı için herkes bildiği yol ile mücadele edecektir. umarım bunu da en doğru yöntem ve duyarlılıkla yapabiliriz.
  • şahane bir malt şarkısı. dinlemeye başladığımda önünü alamıyorum sözlük, 15 - 20 kere dinliyorum.

    alnında bi perçem
    içinde bi parçam
    içerde kesif bi his kokusu
    başım duman
    yangın var bu akşam

    ağzına sağlık cenk bey.
  • güne hareketli başlamamı sağlayan bir gerçek. sabahın 6'sında evden çıkmış, otobüs durağına doğru giderken, park halinde yanan bir otomobil gördüm. kaputu açık ve sahibi elindeki 1lt'lik su şişesi ile müdahale etmeye çalışıyordu. o sırada yoldan geçen üç otomobil durdu. üçünde de yangın tüpü veya yangına müdahale edecek bir alet-edevat yoktu. motorda alevler yavaş yavaş yükseldikçe otomobil sahibinin çırpınışları, yardım istemeleri... ben olay yerine doğru yürüdükçe konuşmalar geliyordu kulağıma:

    a: 112 'yi bi arasanıza n'olur !
    b: yok o başka. 155 olacaktı.
    c: abi hangisiydi, ben arıyorum.
    b: neydi itfaiyenin numarası ya. polisi ara sen, onlar söyler.
    ..
    ..

    ortamda 10 kişi var ve kimse bilmiyordu numarayı. 110'u aradım hayatımda ilk defa. kısa bir konuşmadan sonra adresi verdim. zaten itfaiye 3 sokak ileride. geldiler hemen. servise yetişmek için ben tutuşuyordum bu sefer. hızla uzaklaştım ortamdan. bir vatandaşlık görevini daha bitirmenin gururuyla yeni serüvenlere doğru yelken açtım.
  • malt'ın arıza isimli albümünden bir şarkı. sözlerini de yazayım tam olsun:

    gitme dur
    tekrar alevleniriz belki
    midyecide saçların
    yağ kokmuş
    birazcık da
    gözlerin akmış

    alnında bir perçem
    içinde bir parçam
    içerde kesif bir his kokusu
    başım duman
    yangın var bu akşam

    gitme dur
    mangal yaparız belki
    yağlarımız erirken
    tat verir etlerimize
    doyarız bize
    bütün gece

    alnında bir perçem
    içinde bir parçam
    içerde kesif bir his kokusu
    başım duman
    yangın var bu akşam

    söz : durmazel / müzik : durmazel
  • edip cansever'in yerçekimli karanfil kitabındaki en nefis şiirlerinden biridir nazarımda.

    hele o;

    "
    beni seviyorsanız dikkat! köşe başındaki camcıya sorun
    o ne derse doğrudur, dalga geçmeyin adamla
    üstelik beni sevmek haşlanmış pirinçleri beyazlatır
    günaydın!
    "

    nasıl kıskanıyorum belli değil!
  • insani tedirgen eden, hayat boyu yasanmamasi umut edilen edilen tatsiz bir olaydir. alevlerin hizla buyumesi, gectigi her yeri bir cirpida icine almasi karsisinda yasadigi caresizlik, insanin bu denli elinin kolunun baglandigi ender anlardandir. bittiginde karsilasilan manzara yine baska bir caresizligi, yuregi sökülmüslük duygusunu beraberinde getirir; her sey ve her yer simsiyahtir, binbir emek ile kurulan hayatlar, duzenler, kisacik bir sure icerisinde siyah bir atiga donusur, ve cope atilir.
  • ahu tuğba, can gürzap, salih güney, erol taş, kadir savun, hüseyin peyda, aliye rona, gibi isimlerin oynadıkları acayip sürükleyici bir filmdir. lale fakir ama namuslu bir babanın lüks düşkünü manikürcü kızıdır, salih güney 2. fakültesini okumakta olan bir savcı adayıdır ve lalenin nişanlısıdır. can gürzap yani şahin mafya babasının oğlu laleye saplantılı bir aşkla bağlanmıştır. ve olaylar gelişir. şu replikleri yazmadan edemiycem, şahinin ana babası lale ile şahini yatakta sevişirken basarlar;
    aliye rona: at şu sokak kadınını dışarı
    lale: beni yanlış anladınız, ben sokak kadını değilim manikürcüyüm
hesabın var mı? giriş yap