• cemal süreya için yazılmış en güzel dizelerin sahibi;

    "tanrı
    binbirinci gece şairi yarattı,
    binikinci gece cemal'i.
    binüçüncü gece şiir okudu tanrı,
    başa döndü sonra,
    kadını yeniden yarattı."
  • yaşamak hatırlamaktır” adlı anılarından oluşan kitabında, “altunizade maçları” başlıklı bir bölümde, şairlerin kendi aralarında yaptığı bir futbol müsabakasını anlatmış. küçük bir bölümünü paylaşmak isterim:

    “her keresinde 8-10 kişi oluyorduk mutlaka. arada bir demir özlü, ferit öngören, feridun metin aksın, cemal süreya, edip cansever de katılıyordu bize. bir keresinde asım bezirci bile gelmişti.

    adnan’ın kaleciliği müthişti. hepimiz pantolon-gömlekle oynarken, o kaleci kazağını, şortunu giyiyor, dizlik bile takıyordu. kendini bütünüyle oyuna veriyor, önündeki bekleri hırsla uyarıyordu. sanki altunizade’de top tepmiyorduk da, wembley’de final maçı oynuyorduk.

    günün birinde, ayağıma gelen topa korkunç bir vole yapıştıracağım tuttu. top gitti, kalenin üst direğinde patladı. direk bu anteplinin vuruşuna dayanamadı, şöyle bir sallandı, sonra da küüt diye adnan’ın kafasına düştü. yere yığıldı adnan, kısa bir tedavi süresinden sonra kalede yerini aldı, “direk gazisi” olarak köşeden köşeye uçmayı sürdürdü.

    her maçtan sonra yorgunluktan biterdik. dönüşte kimsede ağzını açacak hal kalmazdı. herkes evine. onat’la ben de mahmutpaşa hamamı’na gider, göbektaşına uzanırdık.

    bir maç sonunda, “bir yerde bir şeyler yiyip içelim” dedik. bayağı kalabalıktık o gün. 10-15 kişi doluştuk arabalara, salacak’a indik. biri, deniz üstündeki büyük bahçeyi önerdi. çay-kahve dışında yemek de veriyorlarmış.

    bahçeye girdik. bir de baktım, üç kişi, “ooo... ülkü!” diye üstümüze geliyor. üçü de bıçkın! yolda görsen kaldırım değiştirirsin. tanıdım hemen. elhamra tiyatrosu’nun büfesini işletirlerdi. yıllarca ahbaplık etmiştik. şimdi bahçeyi onlar çalıştırıyormuş. denize bakan en güzel yere oturttular bizi. çevremizde dört dönüyorlar. masayı donattılar. dakika başında gelip, “bir emrin var mı?” “diye soruyorlar.

    benim de fiyakamdan geçilmiyor tabii.

    asıl bomba yemeğin ortalarında patladı. koca bir sini geldi. “müessesenin ikramı”. kim bilir kaç milyon yumurtayla yapılmış bol malzemeli harika, dev bir menemen!

    ama o kadar acıydı ki, kimse yiyemedi. hayır, menemene acılığı veren içindeki yeşil biberler değildi. hani doğum günü pastalarının üstüne “mutlu yıllar” yazılır ya, bizim büfeciler de, kıyak olsun diye, menemenin üstüne, sininin neredeyse tümünü kaplayan koca koca harflerle ülkü tamer yazmışlardı.

    karabiberle.”
  • bu gece en güzel şiiriyle tanıştığım şair.

    sıragöller

    haşhaş tarlaları arasından geçeceksin,
    beyaz ve mor haşhaşları havaya savurarak
    yeni bir afyon bulacaksın kendine.
    işte o zaman beni unutma,
    şairini, onun şiir yazan ellerini,
    içine dizilen sıra gölleri,
    kendi kendine konuştuğun seni,
    her şeyi, hiçbir şeyi unutma.

    zakkumların arasından bir şehre gireceksin,
    aşk şiirleri, tabiat şiirleri, tarih şiirleri düşünerek
    bir dinamit yapacaksın kendine.
    korkma, ateşle onu.
    öldürecek nice balıklar vardır sularında,
    patlamayla dirilecek nice balıklar vardır.
    işte o zaman an beni, yaşa beni,
    işte o zaman unutma beni.

    hatırlanacak çok hüzünler bulacaksın,
    onların tohumunu havaya savurarak
    uzun bir yolculuk yaratacaksın kendine,
    her şeyin, hiçbir şeyin yolculuğu.
    işte o zaman an beni, yaşa beni,
    kıyılarda bile boğulan seni,
    bir saz kuşu olarak gezinen hayaletini,
    çeliğinden kemik oyan gövdeni.

    içinde bir kaçakçı yaşar senin,
    kayıkla dolaşır göllerinde,
    beynine tabanca ve şiir satar,
    o kaçakçının bakışını sakın unutma.
  • okuduğum en güzel şiirlerden birinin şairidir. gördüğüm en güzel iltifatlardan biridir bu şiirin 2. bölümü;

    sevginin ardından...

    sevginin ardından yürüyen uyku
    sevişmeyi değil seni bütünler
    yüzünün ülkesi sınır tanımaz
    bırakır geceyi o ince keder

    bütün tarihini sırtına vurup
    denizi üç günde geçen serçenin
    bir seher vaktinde soluk soluğa
    tünediği dalda şenlik gibisin
  • "mektupsuz koma beni,
    yılların sana öğrettiğini sen bana öğret,
    parmaklarının gölgesini gönder."
  • henüz aramızdan ayrılmadığı için kitapları çok zor bulunan, adı çok az anılan büyük şair. *
  • "en kötü alışkanlığım benim galiba yaşamaktı." demişti. bugün o alışkanlığını bıraktı.

    ülkü tamer, yetmişin üzerinde kitap çevirmiş, öyküler yazmış, antolojiler hazırlamış, sözleri şarkılara düşmüş ve cemal süreya'yla birlikte ikinci yeni hareketine yeni bir soluk getirmişti.

    anıldığı yörünge içinde* cemal süreya'yla ile birlikte şiir toplamı bakımından en az üreten şair aynı zamanda.

    lüzumsuz edit: ece ayhan'la birlikte bir zamanlar kadın olduğunu zannettiğim ikinci kişiydi. toprağı bol olsun.
  • kağıdımız çaput bizim
    kefenimiz bulut bizim
    mesleğimiz umut bizim
    kıranlara selam olsun. (bkz: ülkü tamer) (bkz: gülünün solduğu akşam)
  • "günü gelir dağa çıkar
    yıldızlardan şiir çeker
    kanımızı siler yıkar
    suların en durusunda "

    (bkz: ağıt)
  • //yıllar sonra...

    09/10/2004

    ülkü tamer

    bugün bir şiir var sadece. yeri belki gazete değil, bir sanat dergisi olmalı. ama yıllar süren bir aradan sonra yayımlayacağım ilk şiirimin kendi köşemde çıkmasını istedim.

    bencillik, şımarıklık sayanlardan özür dileyerek...

    nesli'yle konuşmalar

    avlu. ikindinin anayurdu.
    önce avluya gelirdi ikindi,
    sonra çatıya çekilirdi
    gölgelerin sessizliğine takılarak.
    kumru kuşlarını akşama hazırlardı.

    denizi düşünürdüm zerdali ağacının altında,
    dergilerde resimlerini gördüğüm denizi.

    ikindi nasıl sarmalardı o büyük suyu?
    ya okyanusu?

    sökün ederdi sorular
    okuduğum sözcüklerden süzülerek:

    denizin tuzu nereden gelir,
    gözyaşlarından mı denizkızlarının?

    yakamoz
    anıları mıdır balıkların?

    dere okyanusun ipekböceği midir?

    güneşin oğlu kime kılıç sallar gündüzleri,
    kızı geceleri kime gülümser?

    ayın ardında da uçar mı kartal?

    ağaçkakan kimin şiirini yazar ağacın defterine?

    neden toprağın altında arar
    yıldızları salkımsöğüt?

    cırcırböceği
    neden yaprağın sesine sarmaz uykusunu?

    bütün bu soruların yanıtlarını
    yıllar sonra sende buldum. nesli.

    sende buldum
    dergilerde resimlerini gördüğüm denizi. //

    iç. radikal cumartesi, 9 ekim 2004

    www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=cts&haberno=3887&tarih=04/08/2004&ek_tarihi=09/10/2004
hesabın var mı? giriş yap