• aşağıdaki yazı yakın bir arkadaşımın ricası üzerine buraya aktarılmıştır:

    2010 yılında thy teknik tarafından bir iş ilanı yayınlandı. ilanda 6 ay sürecek teorik ve pratik kısımları olan bir eğitim süreci olduğu, bu süre içinde kursiyerlerin –cüzi bir miktar– para alacağı, eğitim sürecini başarı ile tamamlayanların “thy teknik aş.’de istihdam edileceği” gayet açık bir biçimde belirtiliyordu. ilanı okuyan ve aranan şartları karşıladığını düşünen binlerce teknik eğitim fakültesi ve meslek yüksek okulu mezunu genç insan ilana başvurdu.

    başvurulardan kısa bir süre sonra binlerce aday sınava çağrıldı. sınav genel kültür-yetenek, ingilizce ve teknik bölümlerden oluşuyordu. sınavda başarılı olanlar mülakata davet edildiler. mülakatta da olumlu bulunan adaylar, kısa süreler içinde gruplar halinde eğitim sürecine başlatıldılar. büyük heves, umut ve mutluluk içindeydiler.

    “teknisyen yetiştirme programı” olarak isimlendirilen kurs 6 ay sürüyordu. ilanda açıkça kurs bitiminde başarılı olan adayların işbaşı yapacağı belirtiliyordu ancak eğitim programlarını bitiren yüzlerce genç, aylardır kendilerine hiçbir haber verilmeden işbaşı yapmayı bekliyordu. bir yandan da eğitim süreçleri devam eden yüzlerce insan vardı ve işe alma, çalışma koşulları, maaş ve sosyal haklar konusundaki belirsizlikler kulaklarını tırmalamaya, morallerini bozmaya başlamıştı. halen kurs görüp sınavlara girmeye devam eden insanlar, kendilerinden aylar önce kursu bitirmiş arkadaşlarının halen işbaşı yapmadıklarını görerek büyük umutsuzluğa kapılıyorlardı.
    işe başlama koşulları konusundaki belirsizliğin sebebi, thy yönetiminin yeni başlayacak personele az ücret vermek istemesi, sosyal hakları azaltmak istemesi ancak atilay ayçin yönetimindeki hava iş sendikası’nın bunu onaylamamasıydı. (bkz: thy yönetim kurulu)

    yüzlerce üniversite mezunu genç aylardır hiçbir haber alamadan, muhattap bulamadan beklerken, o dönem thy teknik a.ş.'nin genel müdür yardımcılığı görevini ifa etmekte olan muhterem beyefendinin yeğeninin de içlerinde olduğu 10 kişilik şanslı bir grup kadrolu olarak thy teknik’te işbaşı yaptı. umut ve hevesle eğitim sürecine başlayan ve bu süreci başarıyla tamamlayan diğer insanlar, karşılarında dertlerini anlatabilecekleri bir yetkili bulamadan ve sürekli yakın vadeli işe başlama vaadleriyle oyalanarak 11-12 aya varan sürelerle işsiz bekletildiler.

    bu sürenin sonunda thy teknik a.ş.'de işbaşı yapma vaadiyle mülakata/eğitime/sınavlara alınmış, mevcut işlerini bırakmış, bir kısmı il dışından kalkıp gelmiş insanlar, habom adında yeni kurulan şirkette, bekledikleri maaşın üçte birine işbaşı yapmaya zorlandılar. sendika üyeliğini şöyle bırakın, sendikanın s'sini söyleyenler, “mülakatınız olumsuz geçti” denilerek elendiler. thy teknik a.ş.'de var olan ikramiye, sosyal yardım, vardiya primi, özel sağlık sigortası ve sair haklar, hayal olmuş, çocukken birkaç dakika oynanıp elden kaçıveren uçan balonlar gibi havaya yükselmişlerdi. yeni bir umutla yola çıkan genç insanların payına düşen, umutsuzluk ve hayal kırıklığı içinde arkadan bakmak olmuştu.

    habom adlı şirkette dayatılan şartlarla çalış ya da git ikileminde, 1 yıldan uzun zamanlarını bu yola harcamış, işlerini güçlerini, yaşadıkları şehirleri, kurulu düzenlerini bırakmış insanların tercihi çaresizlik içinde dayatılan koşulları kabul etmek olmuştu. bu hayal kırıklığı/kandırılmışlık/aldatılmışlık duyguları içinde insanlar işe başladılar. ne ki umutları hep canlıydı. hep düzelecek umudu içindeydiler. uğradıkları haksızlığa inanamıyorlardı.

    çalışılan şirket, thy a.o 'nun uçaklarının bakımının yapıldığı thy teknik a.ş idi, ancak resmi işveren –%100 thy iştiraki olan– habom a.ş idi. hülasa, taşeronun taşeronu, tavşanın suyunun suyu konumundaydılar. (bakkal dükkanı gibi kurulan, hiçbir altyapısı ve yetkisi olmayan şirkete müdür bile teknisyenden sonra işbaşı yapmış, sicili “1” olan teknisyenin sicili değiştirilerek müdüre verilmiştir. bu derece komik bir şirketten bahsediyoruz.)

    habom personelleri, thy teknik a.ş'de “geçici iş ilişkisi” içinde çalışmaktaydı. habom şirketi tarafından thy teknik işverenine “kiralanmışlardı”. iş kanununu 7. maddesinde geçen ifadeye göre, geçici iş ilişkisi “en fazla 6 aylık süre için yapılabilirdi ve gerektiğinde 2 kez daha yinelenebilirdi.” yani bu şekilde çalışmak, azami olarak 18 ay için mümkündü. tüm çalışanlar umutla 18 aylık sürenin dolmasını bekliyordu. acaba işveren ne yapacaktı? kanuna göre işçilerin 18 aydan fazla bu şekilde çalıştırılması mümkün değildi. kanun, 18 ayı geçen “geçici iş ilişkisi” durumda çalışanın ilgili şirkette kadrolu olarak istihdam edilmesini buyuruyordu. sabiha gökçen havalimanı’nda kurulmakta olan tesisler bu sürede bitecek gibi görünmüyordu. işçiler, “1 gün bile daha fazla çalıştıramazlardı.” he he heeeyyyyyy!!! “hak hukuk düzen vardı, çüş demesi çok zordu!!”

    herkes merakla beklerken söz konusu 18 ay doldu ve hiçbir şey olmadı. evet hiçbir şey değişmedi. hiçbir şey. hiçbir şey değişmedi. hiçbir şey değişmedi. hiçbir şey olmadı...tam anlamıyla hiçbir şey.

    işçilerin hak arayacak imkanlarının/cesaretlerinin olmadığını çok iyi bilen işveren, işçiler üzerinde türlü çeşitli ıslak rüyalarını denemeye devam ediyordu. mesela bir grup ayrıldı ve onlara denildi ki; “siz habom grubusunuz, bundan sonra diğer arkadaşlarınıza göre her gün 2 saat fazla çalışacaksınız.” aynı şirket içinde aynı statüde çalışan insanlar farklı vardiyalarda farklı çalışma düzeninde çalışıyorlardı ve hepsi aynı maaşı alıyordu. gerçek bir düzensizlik hakimdi. kör tuttuğunu öpüyordu. teknik a.ş. elemanlarının aynı işi yapmalarına rağmen 5 kat fazla kazanmalarına değinmeye gerek dahi yok.

    bu arada atatürk havalimanı thy teknik a.ş. 1. numaralı hangarı önünde boeing 737-800 tipi bir uçağa bakım yapmakta olan habom çalışanı, elektrik öğretmenliği mezunu 29 yaşındaki gencecik, pırıl pırıl insan, şentürk çavuş, sabah 06:00 da işbaşı yapabilmek için 04:30 sularında uyandığı bir pazar günü, yaşadığı üzücü iş cinayeti sonucu, kaburga kemikleri parçalanarak yaşamını yitirdi. şentürk çavuş hayatını kaybettikten sonra, uygun olmayan fosseptik atık toplama araçları, acil olarak uygun araçlarla değiştirildiler. (bkz: şentürk çavuş)

    habom a.ş. havacılık kuralları gereği bakım yetkisi alabilmek için ilgili sivil havacılık otoriteleri tarafından onaylanmak zorundaydı. türk sivil havacılığı tarafından yetkilendirilen şirket bakım yapmaya başlamıştı. ancak avrupa sivil havacılık otoritesi olan easa'dan yetki alması ve uçak ve komponent bakımını mevcut yetkileri ile devam ettirmesi zor görünüyordu. ucuz işçinin tadını almış olan thy, yeni bir hamle yaptı ve habom a.ş., hali hazırda bu yetkilere sahip olan mng teknik a.ş.'yi satın aldı (bkz: mng technic). bu kutlu birleşmeden “thy habom a.ş.” doğdu.

    thy işvereni habom işçilerini, iktidar yanlısı bir kuruluş olan çelik-iş sendikası’na üye olmaya yönlendirdi/zorladı. bu arada hava iş sendikası’na üye olan, üye olmak isteyen işçiler “performans düşüklüğü” gerekçesiyle işlerinden atılıyorlardı. toplantılarda sesi biraz yüksek çıkan, arkadaşları arasında sivrilen, hakkını aramaktan çekinmeyen işçiler, aynı gerekçe ile işlerinden atıldılar. amaçlanan şey, kalan işçilerin işlerini kaybetme korkusu ile sindirilmesiydi ki işveren bu konuda kesinlikle çok maharetliydi. mutsuz ve korku içinde çalışan işçiler yüzmilyonlarca dolarlık uçakların bakımını yapmaya devam ediyorlardı.

    sabiha gökçen havalimanı’nda kurulan thy habom a.ş tesisleri dar gövdeli uçak hangarı çalışmaya başladı. atatürk havalimanı’ndaki çalışanlar 1 gün önceden haber verilerek “yarın sabiha gökçen'de çalışacaksınız” denilerek gruplar halinde buraya sevk edildiler. bu arada atatürk havalimanı/esenboğa havalimanı'nda kurulu thy teknik a.ş. tesislerinde ve thy a.o hat bakım ekiplerinde de kiralık habom teknisyenleri çalışmaya devam etmekteydi. thy ucuz işçiyi sevmişti ve kullanabileceği her yerde kullanmaya devam ediyordu.

    sabiha gökçen’de kurulu habom a.ş’de çalışma saatleri diğer tesislerde çalışan aynı şirketin aynı statüdeki çalışanlarına göre günlük 2 saat fazlaydı. bu 2 saatlik fazla çalışma karşılığında çalışanlar herhangi bir fazla ücret talep edemiyorlardı. çalışanlar, 7:00'da işbaşı yapmak için sabah ezanından önce kalkıyor, işinin ekmeğinin peşine düşüyordu. çalışanlar akşam 17:00 de paydos ediyorlar, evlerine varmaları 19:00 civarını buluyordu. çoğu kişinin evi sabiha gökçen havalimanına hatırı sayılır uzaklıktaydı. akşam saatlerinde istanbul'un kaotik trafiği de eklenince çile iyice dayanılmaz hale geliyordu. düşük ücretli çalışanlarının şişmiş kira bedellerini ve ev taşıma masraflarını karşılamaları kolay değildi. kaldı ki işyerine/işverene güven duyamıyorlardı. yarın ne olacağı belirsizdi.

    iktidar gölgesindeki çelik iş sendikası thy habom işvereni ile bir toplu iş sözleşmesi imzaladı. sözleşme, çalışanlar için gerçek bir hayal kırıklığıydı. çalışanlar birkaç gün yemeğe çıkmayarak ve alkışlarla hangarda işvereni protesto ederek tepkilerini gösterdiler ancak bu durum işverenin pek umrunda değildi. öyle ya dışarıda binlerce üniversite mezunu işsiz genç vardı. bir ilan verilse binlerce insan sıraya giriyordu. işten atılma korkusu ile işçilerin hareketleri pek uzun sürmedi. gerçek bir sendikalarının olmaması da bu konuda etkiliydi. çalışanlardan bazıları 3 yıllık kıdem sürelerini doldurmalarına rağmen kıdem artışlarını alamamışlardı. tamamen keyfi olan bu uygulamayı anlatacak hiç kimseleri maalesef ki yoktu.

    işveren tüm süreci istediği gibi yönlendirmişti. ancak havacılık otoriteleri nezdinde habom şirketi zor durumdaydı. havacılık otoritesi easa (bkz: european aviation safety agency) uçak bakımı işinin taşere edilebileceğini, ancak taşeronun bu işi başka bir taşerona veremeyeceğini söylüyordu. binlerce tip komponent yetkisini almak çok zordu. habom umduğu yetkileri alamıyor/kullanamıyordu. iş türk sivil havacılığı ile bitmiyor, avrupa birliği otoritesi olan easa, thy habom a.ş’ye zorluklar sıralıyordu. thy teknik a.ş. ve thy habom aş’nin birleşmesi gerekliydi. bunun için işverenin planı çalışanların habom'dan kendi iradeleri ile istifa ederek yine kendi iradeleriyle teknik a.ş.'ye geçmeleri idi. bu şekilde çalışanlar habom adlı şirkette geçen 3 yıldan fazla süre için hiçbir hak talep edemeyeceklerdi.

    tüm gücünü atilay ayçin’i düşürmek için harcayan, delegeleri “atilay seçilirse kovulursunuz” diye korkutan thy yönetimi sonunda başarılı oldu. 27.olağan genel kurulu’nda hava-iş sendikası genel başkanlığına thy yönetiminin istediği bir isim geldi (bkz: ali kemal tatlıbal).

    bu kişi yönetime gelir gelmez thy personeli, kazanılmış haklarını bir bir kaybetmeye başlamış, hava iş sendikası da thy’nin çalışma şartlarında yaptığı değişikliklere ses çıkarmamıştı.
    thy yönetimi yıllardır personel aleyhine yapamadığı değişiklikleri kalem kalem uygulamaya başladı. bunların başında işe yeni başlayacak teknisyenlere verilecek düşük ücretler gelmekteydi.

    işveren ek protokol adı alında yeni maaş tabloları oluşturmuş, sendika ise altına imzayı atmıştı. teknisyenlerin düşük ücretle çalıştırılabilmesine olanak sağlayan ek protokol ile habom’dan istifa ederek thy teknik aş’de işe başlayacak teknisyenlerin ücretleri yükselmek şöyle dursun bir kısmının ücretleri düşüyordu bile.

    birleşme planı kapsamında thy teknik a.ş., eleman aradığına dair bir ilan açtı. başvuranların bu şirkete geçeceği, başvurmayanların ise işten çıkarılacağı fısıltı gazetesi ile yayıldı. çalışanlar bölüm şefleri/müdürleri tarafından dahi, açılan iş ilanına başvurmaları için yönlendirildi.

    bu süreçte aktif bir tavır gösteremeyen habom çalışanları, ne yazık ki pasif bir direniş dahi gösteremediler. tüm işçiler gösterilmesi gereken tepkiyi başkalarından beklediği için, hiçbiri işveren tarafından açılan ilana başvurmamayı –bu pasif tavrı dahi– göze alamadı. çoban sopasını şöyle bir gösterdi ve tüm koyunlar birbirlerini ezerek sıraya girdi.

    günü geldikçe çalışanlar toplu halde, kurulmuş olan bu geçici ve uyduruk şirketten kendi iradeleri ile istifa ederek, önlerine konan sözleşmeleri hiç itiraz etmeden imzalayarak, thy teknik’e geçtiler. bu arada istifa etmeleri hasebi ile kıdemleri ve kıdem tazminatları “sıfırlandı”. pek çok çalışan daha düşük ücretle çalışmayı kabul ederek ve kıdem ilerlemelerini, kıdem ve ihbar tazminatlarını çöpe atarak işbaşı yaptı.

    netice olarak bir iki ay içinde kapanacak olan türk havacılık tarihinin yüz karası bir şirket, hakları kendi rızaları ile yenmiş, hep iş arkadaşlarını suçlayan, örgüt denilince aklına ancak terör örgütü gelen, örgütlenme ve sınıf bilincinden yoksun çalışanlar, geğirerek yediği hakların tadını çıkaran sırtı kalın, şiş göbekli bir işveren ve onun yancısı çelik-iş sendikası, tüm olanların, tüm benzer hikayelerin arkasından pişkin pişkin sırıtarak gücüne güç katan bir iktidar...
  • 6 aylık bir eğitim süreci için sınavla eleman seçen kuruluş.

    1400 lira maaş* artı sosyal haklar*. aynı günde 2 sınav yapmaktadır. ilki 100 soruluk ve 2 saat süre verilen ingilizce sınavıdır. soruları istanbul üniversitesi dil merkezi hazırlamaktadır. ikinci sınav ise zeka sınavıdır. 48 sorudan oluşmaktadır. sıradan kişiler için 35 dakika "bazı kişiler" için ise 60 dakika süresi vardır*.
  • "temel kotil ve hamdi topçu 1 tl ile katılırken geri kalanı thy ortaklığının oldu." diyolla. 1 tl ben de vereydim de benim adım geçeydi kuruluşunda.
  • 372bin metre karelik alan üzerine inşa edilmekte imiş. vay canınası!
  • thy habom un ingilizcesi. aslinda yari-ingilizcesi. turkish technic ten uyarlanmis.
  • isminden kaybeden thy kuruluşu.

    ne halt yiyecekler bilinmez ama "habom" diye firma kurarsan "bombastik çikobambum" olursun sonra! "tikitamtum" da cabası...
    neyse... böyle götten bir entryi de bilgi vererek bitireyim. işte internet adresi:

    http://www.habom.com.tr/
  • çalışması hesaplanan teknisyenlerin henüz yetişmediğinden inşaatı ağır ağır giden proje
  • halihazırda zaten çalışan kitlesi sorunlu olan turkish technic'e göre bile çok daha fazla "yandaşlarla doldurulduğu" konuşulan şirket.
    şimdi de birleşiyorlarmış. allah uçağa binenin yardımcısı olsun.
  • thy teknik ile nisan 2015'te birleşmiştir hali hazırda. yandaşlarla doldurulma gibi bir durum yok.
  • hava araclari bakim onarim merkezi.
hesabın var mı? giriş yap