• onceleri hic dikkat etmemistim, hatta ana dili turkce olmayan bir arkadasimla mac izlerken bana “sen korner degil kornersh diyosun, arkadasin serdar'a da serdarsh diyosun” dediginde pek sallamamistim.

    taa ki gectigimiz hafta sonu ingiliz tez danismanim "turkce'de r'ler nasil soyleniyor? rsh gibi mi? bir baska turk ogrencim septembersh deyip duruyor da" deyince daha bir derinden egilme ihtiyaci hissettim bu konuya. belki de ben cok kaniksadigim icin bu sh sesini ayirt edemiyordum ama tarafsiz bir kulap tespit ediveriyordu...dikkat ettikce sh sesi belirginlesmeye basladi gercekten de. ya da ben yabancilasiyorum…
  • çok doğru bir tespittir, ancak bazı durumlarda geçerlidir. aynı fransızca'da farklı e okunuşları olduğu gibi, türkçede de iki farklı r okunuşu bulunur. bunları tarif etmeye çalışırken şahsen "ıslık" ve "düdük" benzetmelerini kullanıyorum, bunlar dilbilim terimleri değildir, ihtiyaçtan üretilmiş tamamen kişisel terimlerdir, önemli olan elbette işlevleridir.

    a) düdük r:

    italyanlar r'yi dili damağa yapıştırıp dilin ucunun havayla oynamasını sağlayarak seslendirirler, dil bu durumda adeta düdüğün içinde titreşen bilye görevini görür, "cerruti" derken çıkması gereken r'yi üretir.

    gerektiğinde bu r'yi biz de güzel güzel seslendiririz ama günlük konuşmada işimiz pek düşmez. tretuar, trakya ve traktör gibi kelimelerde italyan usulü r'yi seslendirmek daha kolaydır.

    b) ıslık r:
    türkçede r bazı durumlarda alışıldık şekilde seslendirilmez. f harfini seslendirirken nasıl üst dişlerimizle alt dudağımız arasından ıslık çalmaya çalışır gibi bir hareket yapıyorsak, r'yi seslendirirken de sanki dilimizle damağımız arasından, dili titreştirmeden ıslık çalar gibi yaparız. bu ses tek başına kaydedilip dinletilse muhtemelen hiç bir türk bunun r sesi olduğunu anlayamaz.

    örnekler:

    bir derken çıkardığımız r sesiyle barış derken çıkardığımız farklıdır.
    örneğin bir'in sonundaki r'yi italyanlar gibi "düdük" tekniğiyle okuyabilmeyi imkansız kılan, önündeki "i" harfidir. i sesini üretirken ağzımızın aldığı son hal dolayısıyla bu r'yi üretmek zorlaşır ve ister istemez düşük frekansa, yani ı'ya geçmek zorunda kalırız.

    öte yandan barış'ın a'sı zaten kalın bir ses olduğundan r'yi doğru şekilde seslendirmeyi kolaylaştırır.

    not: bu bilimsel bir yazı değildir, kaynaklara dayanmamaktadır, kişisel gözlem sonucudur, düzeltme ve eklemelere açıktır.
  • sanırım bu durum türkçenin eski çağlarda r türkçesi ve z türkçesi diye ayrılmasından kaynaklanıyor. günümüzdeki türkiye türkçesi türk dilinin 'z' koluna mensuptur ve eski çağlardaki bu ayrımda r sesinin telaffuzunun uğradığı değişim sonrasında bilhassa kelime sonlarında rsh sesi çıkar.
  • r ile biten ismimi yabancilara bi kac defa tekrarlatmama neden olan durum. r yerine ş gibi bi ses cikartirlardi ki, bu adamlar r'ı uzatmadan okuma özürlü müi yoksa tellafuzumda mi bi sorun mu var diye dusunuyodum. sonra yabanci bir arkadas acikladi, tanidigi turklerin hepsi r'leri bazen rsh diye cıkarıyolar diye. ama hala dikkat etsem bile farkına varamıyorum bu sesin.
  • ecnebi linguistler buna fricative r diyorlar. yani r sesini f s t k ç ş h p ses grubuyla bir tutuyorlar. bir de sadece türklere özgü bişi değil bildiğim kadarıyla.
  • bir örneği de aşağıdaki videonun 17. ile 24. saniyeleri arasında cüneyt arkın'ı seslendiren kişiden işitilebilecek fenomen. en belirgin örneklerinden biri olarak, zeki müren'de de var bu telaffuz alışkanlığı. örnekler çoğaltılabilir tabii.

    şöyle ters bir korelasyon da gözlemledim; k harfini h harfine yakın gırtlak temizler gibi telaffuz ederlerde daha az rastlanıyor. dolar ve erol gibi kelimeleri eski türk filmi seslendirmesi gibi incelterek söyleyenlerde ise kesin olarak duyuluyor.

    cüneyt arkın kılıçlarıyla manitasına
    hava atarken şışlama yapıp duruyor:
    tıkşla

    .

    **

    .
  • efendim öncelikle belirtmeliyim ki detaylı olarak sadece türkçe'nin incelendiği bir fonetik dersi almadım o yüzden yazdıklarım tamamen kendi incelemem. türkçe terminolojiyi de bilmediğim için şimdiden özürlerimi sunarım.

    şimdi öncelikle birkaç temel fonetik bilgi vereyim. fonetikte ünsüz harfler tanımlanırken artikülasyon şekli (sürtünmeli vs.) ve artikülasyon yerleri (dudak, diş-dudak vs.) dışında kullanılan diğer değişken de voiced ya da voiceless olmalarıdır. (terminoloji sıkıntısı burda başlıyor, voiced ve voiceless türkçe'ye sesli ve sessiz olarak çeviriliyor ama bunlar türkçede ünlü ve ünsüz ile aynı anlamda. ingilizce terminolojideki voiced ve voiceless'ın türkçe'deki karşılığı ise - ne kadar saçma da olsa - yumuşak ve sert ünsüzler, bir karışıklık olmasın).
    bunları niye anlatıyorum birazdan gelicem umarım...
    efendim önce voiced ve voiceless (yumuşak ve sert) ı anlatayım. bunun için tek bir örnek yeterince açıklayıcı olacaktır diye umuyorum. şimdi öncelikle elinizi boğazınıza gırtlağınızın üzerine koyun (bastırmaya gerek yok) ve sssssssssssssssssssssssssss diyin. şimdi aynı şekilde zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz diyin. farkedeceksiniz ki s derken gırtlağınızda titreşim olmadı, ama z derken oldu. işte bu fark fonetikte voiceless ve voiced olarak geçer. s ve z derken dilinizin ağzınızdaki pozisyonu ve sesi oluşturma şekliniz tamamen aynıdır ama ikisinin arasındaki farkı oluşturan şey s nin voiceless (sert) z'nin ise voiced (yumuşak) olmasıdır. aynı şey p - b, f-v, t-d, k-g, ş-j (vs vs vs) ikililerinde de görülebilir. (hemen belirteyim ağızda oluşturulduğu yerlere göre örneğin seksen çeşit s sesi var ama burda bizi ilgilendiren konu o değil)
    şimdi gelelim konuya yani türkçe'deki r sesine. farklı bir harf olarak tanımlanmamasına rağmen bu sert ve yumuşaklık durumu r harfinde de mevcut. ağzınızı r pozisyonuna getirerek ama ses vermeden ( gırtlağınızı titretmeden / voiceless / sert / fısıldar gibi) oluşturacağınız rrrrrrrrrrrrrrrrrrrr (dilinizi titretmeyin, yani motor sesi yapar gibi dilinizi damağınıza devamlı çarptırarak değil, sadece düz r) türkçe'deki sert /voiceless (rş gibi duyulan) r sesidir.
    ilkokul bilgilerimizi hatırlayalım şimdi: türkçe kelimelerin sonunda b, c, d, g harfleri bulunmaz. şimdi bu bulunmamanın en önemli nedeni yüksek ihtimal fonetik eğilimlerden kaynaklıdır diye düşünüyorum. kelime sonundaki yumuşak ( voiced) ünsüzleri söyleyemiyoruz türkler olarak - söyleyemiyoruz da değil de sert ünsüz haline getiriyoruz diyelim, istersek söyleriz çünkü. örneğin ünsüz saz söz rab kelimelerini söylerken z harflerini genelde s'ye b harfini p'ye dönüştürme eğilimindeyiz. bu eğilim genelde bu yumuşak harfler kelime sonuna geldiğinde ve arkasından takip eden ünlü ya da yumuşak ünsüz harf olmadığında vuku buluyor.
    r sesi için de aynı şey geçerli. kelime sonlarında yumuşak harfi sevmediğimizden, bu durumlarda r'nin sert (voiceless) versiyonunu kullanıyoruz. yani aslında çıkan ses rş değil -hadi ismini koyayım- fısıltı r'si.
    merak edenler için: bu çeşit r fonetik alfabede r sesinin altına küçücük bir o koyarak tanımlanır (voiceless'ın diacritic'i).
  • türkçe'de sözcük sonundaki r'lerin içkin bir özelliği olan voicingi (türkçe'sini bilen varsa yazarız) kaybetmesi sonucu ortaya çıkan durum. aslında daha genel bir olgunun parçasıdır. final devoicing denen genel bir kural vardır türkçe'de. istisnasını da henüz görmedim. türkçe'de sözcük sonuna gelen sesler voicing özelliğini kaybederler. dilbilimciler şöyle ifade ediyor:

    [+voice, -sonorant] --> [-voice] / [__#] (muhtemelen bir eksiklik var burda ama)

    meali: +voice özelliğine sahip obstruent sesler (sonorant olmayanlar), voicing özelliğini kaybederler, sözcük sonunda.

    çok teknik oldu, evet.

    bir de fonolojiye yeni başlayanlar için distinctive feature theory denen bir şey varmış mesela. okuyun bi.

    edit: bunun nesini anladiniz da begenmediniz gercekten merak ediyorum. ciddiyim.
  • bunu ben ta ki amerikali ogrencilerimden turkce 'peynir' kelimesini yazmalarini isteyene kadar farketmemistim. sirayla alfabenin her harfiyle baslayan bir kelime soyluyordum. onlar da duyduklarini yaziyorlardi. a araba, b bebek...hadi bakalim p, peynir. butun sinif birden gulmeye basladi. uzerinde durmadim. neyse tek tek cevaplarin uzerinden geciyoruz, yazdiklarina bakiyorum. hepsi birden yazilan: penis

    sonra tabi daha once hic dikkat etmedigim bu sesi daha dikkatli dinleyince aslinda hic bir zaman var demedigimizi aslinda hep varjjjjj dedigimizi farkettim, baharjjjj, pinarjjjj. bu da turkcemizin bir hoslugu.

    istisnasiz turkce ogrettigim her gruptan boyle bir soru gelir: chomsky sen 'var' derken degisik cikiyor, onu nasil yapiyorsun?
hesabın var mı? giriş yap