• bu film (ideolojisinden vs. ayrı olarak) en iyi yönetmen dalında rakiplerinden çok daha üst seviyedeydi zaten, bunu objektif olarak kabul etmek gerekiyor. ayrıca sadece filmi izleyen bir kişinin (örnekse ben) filmi direk militarist veya milliyetçi olarak değerlendireceğini zannetmiyorum. ve fakat törende yönetmeninin yaptığı açıklamalarla birlikte değerlendirdiğimde, en iyi film ödülünü almasına sevinemiyorum.
  • kazandığı 6 oscar'la amerikalıların kıroluk düzeyindeki milliyetçiliklerini hiç azaltmadan devam ettirdiklerini bağıra bağıra ilan etmiştir.

    en anlaşılması güç, soyutluğun dibine vurmuş filmlerde dahi, eksik olmayan olay örgüsünden olabildiğince uzak; bir bomba imha ekibinin birbirinden tamamen bağımsız operasyonlarını arka arkaya çekmenin bir film oluşturabileceğini zanneden bir yapımdır.
    avangarde bir belgesel yöntemi olarak lanse edilseydi bu kadar sinir bozmazdı en azından. bir dalda ödülünü alır, filmdeki klişelere yakışır şekilde teşekkürlerini sıralar, köşesine çekilirdi.

    hee bu arada; o genç, bombaları imha ederken, o bombaları oraya yerleştirenlerin, uzaktan kumandanın bir tuşuna basıp patlatmamasını da academy üyeleri heralde "oğlum öyle olursa film olmaz" gibi bir hoşgörüyle karşıladılar. ama ben yapamadım...
  • the hurt locker filminin politik bir amac gutmedigine; daha cok basrolde oynayan ekibin psikolojik analizini yapan ve az biraz da savasi elestiren bir film olduguna inaniyordum ki sayin bigelow'un oscar odulunu aldiktan sonra yaptigi konusmayi dinledim ve tum fikirlerim degisti.
    avatar gibi savasi elestiren bir film kaybederken the hurt locker gibi savasi mesru sebeplere dayandirmaya calisan bir filmin kazanmasi da oldukca dusundurucudur.
  • oscar ödüllerinin bir amerikan ödülleri olduğunu hatırlamamıza vesile oldu. yani kızamıyorum sonuçta amerikancılık hassasiyeti yüksek olan bir diyar orası.. amerika'nın yenildiği bir filmin değil de bir amerikan askerinin başından geçen kahramanlık güzellemesinin ödülü kapmasında bir anormallik yok bu nedenle

    sinemasal olsun, politik olarak olsun evrensel değerlere göre elbette hakketmedi oskarı moskarı ayrı mesele
  • su filmin en iyi film oskari almis olmasi akademinin ne kadar politik ve tirt bir kurum oldugunun kanitidir benim gozumde.. kesinlikle oyle bu ne lan denecek kadar kotu bir film degil ama o her sene en iyi film oscari alan filmlerin yazildigi duvara bu filmin adini yazarken utanmayacaklar mi cok merak ediyorum..
  • akademinin ne halt olduğunu gösterebilen turnusol kağıdı gibi filmmiş.. sen git yılların "süper abd askerleri, işgal ettikleri topraklarda mükemmel işler çıkartıyorlar ayrıca onlar asker ama öncelikle insanlar" pilavını ısıtıp önümüze koy sonra al en iyi film bu de... bi sktr git derler adama.
  • ajitasyon bir film. amerika'nın ırak'ı işgalinin bu kadar yumuşak ve haklı gösterilmesi ancak böyle bir filmle sağlanabilirdi. en iyi filmi haketmiyor.
  • aldigi oscarlar keske direk iraktaki amerikan askerlerine yollansaydi, onlar da dildo niyetine kullanip birbirlerinin kicina soksaydi dedigim film.
  • 4 ay önce seyrettiğimde hiç ilgimi çekmeyen ama oscar ödüllerinde 6 oscar aldığını duyunca "benim seyrettiğim the hurt locker ile, oscar alan aynı film mi acaba" diye düşündüğüm film...

    aynı filmmiş, yuh ! diyorum size oscar jurisi direkt bir amerikan bayrağı koysak 8 oscar alırdı o zaman... senaryo falan uğraşmaya gerek yok hiç.
  • diğer en iyi film adaylarına baktığımız zaman kazanması gayet de mantıklı olan filmdi bence. herkes avatar'ın kazanıcağını iddia ediyodu ama mümkünü yok akademi animasyon bazlı, greenbox önünde çekilmiş, ve cgi'ya boğulmuş bir filmi en iyi film yapmazdı. tarantino'nun filmlerine de sıcak bakmadıklarını biliyoruz, onun dışında up in the air zaten overrated bi filmdi keza an education ondan da beterdi. the blind side benim gönlümün birincisiydi ama onda da akademi kriterlerine göre 1. olma yetisi yoktu. precious zaten zencileri konu alan bi film, mümkünü yok kazandırmazlardı. bana fikrimi sorduklarında ya a serious man alır ya da the hurt locker demiştim, a serious man bana göre başarılı bir film değildi ama hollywood'da yahudi camiasının ağırlığı malumdur, o yüzden ona verme ihtimalleri vardı ama gene de en mantıklı seçim the hurt locker olacaktı zira değişik bir bakış açısıyla çekilmiş bir savaş filmiydi, yönetmeni kadındı falan filan. kathryn bigelow'u tebrik etmek lazım zira kadın başına bir savaş filmi çekip hem en iyi film hem de en iyi yönetmen ödülünü kapmak kolay değil. eski kocası* da amma bozum olmuştur heeee ehehehhe
hesabın var mı? giriş yap