• masanın üzerindeki kalemi almak için eğildim. istem dışı, yakası açılan tshirte kaydı bakışları. utandım. garip bi şekilde hoşuma gitti. ve kızdım. sokaktaki adamdan farklı olduğunu sanmıştım diye düşündüm.

    oysa tüm erkekler aynı istemez mi?

    peki neden o yakışıklı, muhteşem gülen veya arabası olan, peşinden kızların koştuğu, parası olan, kariyeri, isminin önünde mesleksel niteliği olan, en iyi üniversitelerden birinde en yüksek puanlı bölümde okuyan veya dört tane dil bilen adamların etek giydiğimizde arkamızdan bakması, onu etkiledim diye hoşumuza gidiyor da
    yoldaki işsiz güçsüz serseri çocuğun bakması sinirlerimizi bozuyor?

    ikisi de tamamen testosteron değil mi?
  • bugun inceleme altina aldigimiz teshir tahrik eder, tahrik olan da tecavuz ederde pasif agresif etkin rol oynayan testosteron (bundan sonra testo diyecegim, dosto gibi) suphesiz sadece insan hayatini degil bilinen memeli hayvanat hayatini da etkisi altinda bulunduran bir hormondur. neden etkisi altinda bulunduran diyorum da kontrol eden demiyorum? cunku testo sanildiginin aksine kontrol gucu olan bir organ degil, kontrol sahibi olan beyinde bazi duyu ve hisleri etkinlestiren bir ajandir.

    testo adindan da anlasilacagi uzere testiste uretilir. bu hormonu salgilayabilmek icin tassakli olmak gerekmesi enteresan bir ironi yaratiyor. cunku tassaklilik gibi maco kavramlarin olusmasinda da testo'nun "tazihizidevegucu iksiri" kabilinde verdigi gucler ve (dikkat isterim) psikolojik, davranissal karakteristikler etkin. yani tassakli olmak ogrenilmis degil, edinilmis bir ozellik. bu ne demek? bu su demek, delikanlilik, asker dogmak, errrrkek toplum mistiginin ciddi bir kismi bu hormonun etkisi altinda olusmus, sistemlestirilmis kavramlar. daha fenasi icab ettiginde ovundugunuz cinsiyetinizin olusumu dahi bu hormonun ilk bir kac hafta icindeki mudahalesi ile mumkun oluyor. yani biraz yamultursak diyebiliriz ki erkeklik de kadindan bozma bir hal. yani testo herseyden once ve ote bir manipulator.

    macoluktan da citlattigim uzere anlayacaksiniz ki vucuttaki testo ile saldirganlik, huzursuzluk ve maalesef sosyal zeka geriligi arasinda elimizde net bulgular var. testo orani yuksek ya da yukseltilen her canlida (baliga kadar, ki bir baligin nasil asabiyet ile yuklendigini gormek bilmek isterim) asabiyet, sinir, saldirganlik, huzursuzluk olusuyor. buna karsin testo dusuk olunca (kadin, igdis) agresyon ciddi oranda azaliyor. igdis bir erkege testo yukleyince yeniden aslan kesiliyor. omru boyunca testo uretmemis bir erkek dahi hayatinin ilerleyen evrelerinde testo ile karsilasinca "errrkekligini" hatirliyor, saldirganlasiyor, asabiyet yapiyor.

    en kotusu sosyal zeka ve toplumsal uyumluluk konusunda testonun belirgin bir handikap oldugu bir gercek. testo yuklenen kadin, erkek, igdis fare gruplari arasinda yapilan deneylerde kolektif calisma ve uyumu gerektiren testlerde dogal testo orani yuksek, sonradan testo basilmis erkek ve disiler basarisiz oluyorlar, mevzuuyu kavrayamiyorlar. buna karsin testo orani dusuk erkekler, kadinlar bu testlerden basari ile cikiyor, akli basinda bir insan intibagi verip huzur icinde yasiyorlar.

    peki netice? testo butun kotuluklerin anasi mi? hayir. kadinlarda etken estrojenlerin de testo ile sentezlenerek uretildigini, testosuz canli hayati olamayacagini soylemek zorundayiz. neden? cunku testo orani dusuk olunca ozellikle erkek canlilar cinsellik icin icab eden sinirli sureyi eglence, keyif ile geciriyorlar, sinirli arz, sinirsiz talep iliskisinde sinifta kaliyorlar, munis olduklari icin ezilip gidiyorlar. zaten mevcut evrimsel altyapida canli hayatinin devamliligi icin testodan baska alternatif yok gibi. zira cinsel acligin mutedil seyrettigi bir turun, saldirgan pratikleri olmayan canlilarin -cogunluk- dahi olsalar, testo yuklu azinliga karsi savaslarinda yenik dusmeleri an meselesi. cunku testo agresif, tahammulsuz, sikis pesinde, ureme pesinde. dogal olarak uruyor, kaynaklari agresyonuyla ele geciriyor, daha da fazla uruyor. daha fazla uredikce kendi testo salgilayan soyunu daha da devam ettiriyor, daha da dominant hala geliyor. oyle bir an geliyor bir de bakiyorsunuz "errrkek millet", "tassakli abi", "her turk asker dogar", "istanbulun fethi", "viyana kapilari" tekmili birden pehlivan tefrikalari gibi karsimiza kultur olmus yigilmis. lakin bu kulturun sikten tassaktan cikma oldugunu anlamak icin biyolog olmak gerekmiyor, o ayri.
    (testo'nun burada semavi dinlere cok benzer bir iktidar yolu cizdigini soylemek lazim. motoezime ait tahammulsuzluk ve gozu kara yayilma hissiyati da dunyada hakim iki dini testo ile atbasi giden hristiyanlik ve islam yapmistir.)

    lakin evrim tekamul demek olmadigindan tek bir yonu ve yolu oldugunu soylemek de dogru olmaz. niye? bir zamanlar hakim kultur olan testo kulturunun tarim ve tasra toplumlarindan sehirli toplumlara gecildikce akli selim, kolektif calisma atmosferinde bel vermesi, boylesi karsitliklar icinde yavas yavas da olsa testo dominasyonunun ehlillesmesi ya da tercih edilmez olusu agir basiyor. erkekler metroseksuel oluyor, dort yanimizda kadin ruhundan anlayan ahmet altan'lar uruyor. buna karsin, bu "gerileme" haline inatla muhafazakar kesimin (biraz da hakli olarak) tassaklarini muhafaza etme istegi gayet anlasilir bir durum. cunku testo geni silinmis degil, hala aktif. bu genin aktif oldugu, sinir tanimadigi genetik havuzun sivil toplumlarda silindigini soylemeyi gectim, silinecegini iddia etmek dahi mumkun degil. eugenics gibi bir ust yapisal mudahale olmadigi surece de testo ve ona bagli toplumda kabul gormeyen anomaliler devam edecektir. o halde testo ve ona bagli reaksiyonlar ancak kulturel ust yapi sayesinde siniyor, ehlilesiyor, kontrol altina aliniyor diyebiliriz.

    testo abi'ye ait dinamikler de futbol maci, kurtlar vadisi, eksi sozluk gibi kurumlarda agresyon ornekleri ile sistemden disari atilarak topluma kazandiriliyor. arada linc, teshir oldu tahrik olunca tecavuz etttim gibi cikintilandigi da oluyor ama, ne yapalim bilemiyorum. testo genini kontrol altina alan bir gaz bulsam, salsam dunyaya mis gibi bez bebek gibi yasasak. iste o gun "butun dunya buna inansa, bir inansa, hayat bayram olsa, insanlar el ele tutusssa birlik olsa" sarkisinda deginildigi uzere bir digerinin elini tutmaktan cekinmeyecek sakin erkeklerin toplumunda butun dunya "buna" inaniriz. "bu" neyse artikm sonsuza uzaniriz.

    (entryde emegi gecen muteveffa bas bariton sesli ve buyuk ihtimalle tassakli carl sagan agabeye ve esi ann druyan'a tesekkurlerimi borc bilirim. )
  • androjenlerin en önemlilerinden biri. erkeklerde testisler, kadınlarda da çok az miktarlarda yumurtalıklar tarafından kolestrolden üretilen, ses kalınlaşması, vucut ve yüz kıllarında artış gibi erkeksi özelliklerin gelişmesini sağlayan hormon. testosteron, aynı zamanda protein metabolizmasını hızlandırarak kırmızı kan hücrelerinin ve özellikle de vucudun kas miktarının artmasına sebep olur, yenilenme hızını arttırarak yaraların çabuk iyileşmesini sağlar, yağ yakımını hızlandırır.

    özellikle vücut geliştiriciler tarafından, kas kütlesini ve antreman vermliliğini arttırmak için alınan testesteron, metabolik dengeleri bozarak östrojen salgısını arttırır. dışarıdan alınan hormonun birden kesilmesi - vucut aynı hızla cevap veremediği için - kandaki östrojen testosteron dengesinin bozulmasına, cinsel organlarda küçülme ve erkeksi özelliklerin kaybına sebep olur.

    metabolizmayı hızlandırarak serbest radikallerin oluşum hızını arttırır. erkeklerin kadınlardan daha kısa yaşamasına sebep olan hormonlardan biridir.
  • erkeklerin kadınlardan, kel erkeklerin de kel olmayanlardan daha kısa yaşamasının arkasındaki hormondur. evet, sakal çıkarıyor, bıyık çıkarıyor, kasların gelişmesine yardımcı olup şekil vücut yapmaya olanak sağlıyor ama bir yandan da kotadan* yiyor be arkadaşım.
  • national geographic'in hazırladığı bir belgesele göre bu hormon erkeklerde evlenince düşüyor, çocuk olunca daha da düşüyor, boşanınca yükseliyormuş.
  • izlediğim bir bbc belgeselinde (secrets of the sexes olması lazım) bu hormonun ne kadar güçlü olduğuna dikkat çekmek için bir bilim adamı 6 erkek atlet ile ilginç bir deney yaparak sağlam bir hassiktir çektirmişti bana. deneyde 6 atletin yüzük ve işaret parmaklarının uzunluğunu -bu parmaklar arasındaki fark testosteron hormonunun miktarını veriyormuş bababa- ölçen bilim adamı daha sonra hiç tanımadığı ve fiziksel özellikleri de çok farklı olmayan bu atletleri koşu pistine çıkartarak yarışmalarını istemişti. sonra da bu atletlerin yarışı kaçıncı sırada bitireceklerini bileceğini iddia etmişti ve tahmin ettiği sıralamaları da sporcuların göğsüne ters bir şekilde asmıştı. tabi herkes götüyle güler gibi olmuştu duruma. yarış sonra erdiğinde ise bilim adamı sporculardan göğüslerindeki numaralara bakmalarını istemişti. adamın tahmin ettiği sıralama ile gerçek sıralama arasındaki tek fark hatırladığım kadarıyla sadece üçüncü ve dördüncü sırada bitirenlerin yerlerinin değişik olmasıydı. bunun sebebi olarak da bu iki sporcunun parmak uzunlukları arasındaki farkın çok küçük olmasını gerekçe göstermişti. izlemeden önce "saçmalığa bak yeaa binbir tane dış etken var bir kere" diyordum ki yarışı birinci bitiren atlet de benzer şeyler söyleyerek ve diğerleri gibi inceden bir hassiktir çekerek şaşkınlığımı artırmıştı. daha sonra birinci gelen adamın elini göstermişti ki yüzük parmağı ile işaret parmağı arasındaki farkın diğer sporculara göre biraz daha fazla olduğu gözle görülebiliyordu... bunlar ilginç şeyler tabi:) hadi şimdi bir de siz hassiktir çekin yoksa darılırım.
  • isviçreli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre bu hormon, eşleri yeni doğum yapan erkeklerde oldukça aşağı bir seviyeye düşüyor; fakat doğan bebekleri için eve bakıcı alındığında normalinden daha fazla bir seviyeye çıkıyormuş.
  • doğadaki en aldatıcı en gizemli metabolizmalardan biri.

    şiddetle ilgisi yok, baskın olmak, önde olmakla kesinlikle ilgisi var. ancak şiddet baskınlık sağlıyorsa yükseliyor. neşe, sevinç coşku veriyor. gözü karalığa yol açmasının sebebi bu. azalırsa depresyon artıyor.

    bir kavgada ya da bir rekabette rakip erkekle göz göze gelince, ve en çok neticede değişiyor. kazanan erkelerde (yazı tura dahil) zirve yapıyor. kaybedenlerde dibe vuruyor. kadınlarda bu tür etkisi yok. tümüyle evrim ve türün devamı için var olan bir hormon.

    şuan en ileri doping teknolojileri bile gerçek değerini tam olarak tespit edememekte. yeşil çayla bile testten önce maskelenebilir. işin garibi maskelenmesine izin veren bir yapısı var. bazı genotiplerde abartılı oranlarda enjekte edildiğinde bile gözlemlenemiyor. spor dünyasının en büyük sorunu.

    düşününce hayatın kendisi sadece testosteron, mitokondri, amigdala vs bunlar aslında. onlar yaşamlarını sürdürüyor. biz de onların isteklerine aşk, zafer, iktidar, güç, aile diyerek kendimizi kandırıyoruz.

    (bkz: avutsun bahaneler)
  • aşık olunca erkeklerde bunun seviyesi düşüyor, kadınlarda ise artıyormuş. kişilik bazında daha rahat uyum sağlanmasını sağlıyor bu da haliyle. ilginçlikler.
  • kellerin kendilerini avutmak için yalanlarına alet ettikleri hormon. şahsen bunca yıllık endokrinoloji uzmanıyım, böyle palavra görmedim. saç dökülmesinde testosteron'dan çok daha büyük etmenler var. bu hormonun etkisi 5% bile değil. testosteron'un normal şartlarda şaç dökülmesine yol açacak kadar çok salgılanması için hormon salgılayan bezlerde tümörleşme gibi aşırı büyümeler olması lazım.
hesabın var mı? giriş yap