aynı isimde "süt (film)" başlığı da var
  • buyuk şirketler abd de nasıl elde eder bilmiyorum ama turkiyede buyuk oranda koylulerden satın alınır.

    sutas vb. sut urunleri ureticileri sadece sut icin binlerce hayvan beslemek yerine fabrikanın bulundugu alandaki civar koylerden sutleri satın alırlar. gariban koylunun ne tesisi vardır ne de onlarca inegi. elindeki 3-5 inek de gun boyu ortalıkda dolanır.

    burada somurulen biri varsa sutu sagılan inekler degil sutun kilosunu (litre oldugunu ben de biliyorum) üç otuz paraya bu şirketlere satmak zorunda kalan koylulerdir.

    not: bu entry sadece sut icin yazılmış olup kırmızı ve ozellikle beyaz et ureticilerinin akıllara zarar teknikleriyle zerre ilgisi yoktur.
  • bir süredir ticaretiyle ilgilendiğim için hakkında az çok bilgim olan temel besin maddelerinden biri.

    bugün her ne hikmetse hayvan hakları dalgasına laikçi sözlüğümüze malzeme olmuş. sözlükteki zevatın hiçbir boktan haberi olmadığı hepimizin malumu ama bu konu hakkında yazılanlar gerçekten büyük bir komedi potansiyeli taşıyor.

    öncelikle bağlantısı verilen site şu: `http://www.blognaturella.com/…strisi-iskencesi.html`

    genel olarak bilseniz hayvanlar ne acı çekiyor ühü kıvamındaki popülist yaklaşımlarla bezeli bir site. neyse şimdi ad-homineme dalmadan yanıldıkları noktaları bir bir sıralayalım.

    inek dediğimiz hayvan şöyle etine buduna 600 kg civarı genişçene bir hayvandır. ot yemeyi çok sever. bir rivayete göre günde 50 kg kadar ot yediği görülmüştür. bununla birlikte kendisi yemeğin üstüne tatlıyı da verdiğinizde acayip keyiflenen bir hayvandır. bu tatlı genelde şekerli bitkilerin küspelerinden üretilir.

    bu hayvan ot yemek zorundadır. ilgili sayfada kendisine bok atılan sütaş bile başka türlü altından kalkamaz bu işin. hayvanlara saman verilmesinin tek sebebi iklim şartlarıdır. otlar bitince çayırlarda mecburen samana dönersiniz. hayvan da bakar ulen ne güzel ot yiyorduk bu ne şimdi öehh diyerek günlük 35 litre süt üretimine baybay demenizi salık verir. yani bu hayvanın tükettiği en ekonomik besin ottur zaten. bu yüzden sütaş da hayvanları çayırlarda beslemek zorundadır.

    çayır demişken geniş bir alandır genelde çayırlar. bu hayvan gezmeyi dolaşmayı sever. 3,5 m^2 alana kendi gövdesi bile sığmaz ya, ola ki sığdırdın. onu orada tutabileceğin süre önündeki yemek bitip de doyana kadardır. ilgili sitedeki liseli veletler gibi değil olm bu hayvan, oturup hayal kursun bütün gün savaşlar olmasa dünya ne cici hadi sevişelim diye.

    bu hayvan doğum yaptıktan sonra süt üretir. allah'ın inayetiyle öyle evrimleşmiştir ki ürettiği süt kendi çoluğu çocuğundan başka yedi mahallenin çocuğuna da yeter. öyle sevimli buzağılar annelerinden süt emiyor cıvıl cıvıl bütün gün görüntüleri gelmesin gözünüzün önüne. ateş bulunduğundan beri bu hayvanlar sağılagelir. bir buzağı bir oturuşta 2 litre kadar sütü lüpletir ancak. o resimlerde gördüğünüz sağım makineleri ise insanlık tarihi boyunca bu işi en kolay şekilde yapmak için tasarlanmış makinelerdir. hem insan hem de hayvan için.

    devam edelim. sen o hayvanın hayatını o sağım makinesinde geçirdiğini düşünüyorsan sanırım gördüğün tek inek süt kutusu üzerindekiler olmalı. o odadaki 30-40 hayvan o gördüğün steril ortamı yaklaşık bir günde 10 cm kalınlığında bir bok tabakası ile kaplar. kapıyı açıp içeri giremezsin.

    çayır konusuna geri dönelim. inekler gölgeyi seven hayvanlardır. derileri kalın ve yağlı oldukları için pek üşümezler. denemek isterseniz çayırda mutlu mesut otlamış ve artık evine dönen bir ineğin önüne atlayıp dur bak senin doğal ortamın ehe falan demeyi deneyin. kendi doğal ortamınız olan yalağın ortasında bulmanız kendinizi işten bile değildir.

    hayvan otlar, otlar, otlar ve işi bitince gölgeye kaçar. suyu da çok sever. suyunun soğuk olmasını ister genelde. tam olarak bir sayı veremeyeceğim ama içtiği su a böyle kocaman litredir.

    bu hayvan gönlünün hoş tutulmasını ister. yazın karpuz, üzüm gibi sulu meyveler yemeyi çok sever. genelde hayatını yatarak geçirir. arkadaşlık duyguları vardır. buzağıları konsusunda düşüncelerimi çok netleştiremedim ama normalde de buzağıları yetişkin hayvanlardan ayrı olarak yetiştirmek onlar için daha sağlıklı olmaktadır. çünkü buzağılar yetişkin hayvanlara göre çok daha hassastırlar.

    yazımızın sonuna yaklaşırken şöyle bir toparlayalım. bu hayvanlar ilgili sitedeki yazıyı yazan arkadaştan çoğu zaman daha iyi bakılmaktadır. bakılmak zorundadır. yediği önünde yemediği arkasında olan inek kardeşlerimiz devamlı ilgi ve alaka isterler ki süt versinler.

    internette sağda solda yazılan her şeye öyle çok inanmamanızı tavsiye ederim. öncelikle gidin bir çiftliğe bir inceleyin bu hayvanların günlük yaşantılarını. çünkü orada kendi hayatlarının önüne hayvanlarını koyan insanlar göreceksiniz. ömrü boyunca doktor yüzü görmediği halde her ay veterinere binlerce lira sayan insanlar... hayvanların sgk'sı da yok mirim.

    ineklerin felsefesi ne ka ekmek o ka köfte oldukça sen o hayvanın sahibi değil ancak hizmetçisi olmaya devam edeceksin insanoğlu olarak. yok 3,5 m^2 odada yaşıyor. yok memelerine hep makine bağlı... geçeceksin bunları panpa.
  • bu güzide içkiyi inekten elde etmenin yolunu bulan ilk insan, ya muhteşem bir dahi ya da çok çılgın bir sapık olmalıdır.
  • sütaş yarım yağlı 1 lt süt 2013 yılında 1.95 tl.
    sütaş yarım yağlı 1 lt süt 2014 yılında 2.45 tl.
    sütaş yarım yağlı 1 lt süt 2018 yılında 3.85 tl.
    sütaş yarım yağlı 1 lt süt 2019 yılında 4.95 tl
    sütaş yarım yağlı 1 lt süt 2021 yılında 8.95

    şimdi böyle bir ülkede enflasyon olabilir mi? bakın çok enteresan.
  • temel besin kaynaklarından biri.

    yazılanları okuyunca cidden düşündüm, insanlar oradan buradan garip fotoğraflar, çoğu yerde olmayan ekstrem durumların fotoğraflarını bulup buraya link vermiş ve durumum vahimliğinden bahsediyor. yahu neyin tartışması bu?

    inek sağılırken canı acımaz, manyak mısınız, canı niye acısın lan, üretim tesislerinde gördüğünüz sağım makinaları da yeterince teknolojik, türkiye'de bile çoğu büyük süt fabrikasında bunlar kullanılıyor. o makinalar öyle harika ki, şayet sağım esnasında ineğin memesinde herhangi bir kan bulaşısı yahut mastisit gibi mikrobiyal bir hastalık saptarsa anında sağımı durduruyor, bu da üretime katılan o süt hattının kurtarılmasını sağlıyor. şimdi büyük ihtimal o aletlerin ineğin canını yaktığını düşünenler hatta bunu savunanlar olacak, hayır efendim, vakum ile sağlanan bir sağım meselesi bu, ineğin memelerini mıncırmıyor o aletler.

    bir diğer yandan sağımın kötülüğünden bahsedenler var, bir sürü insan yazmış ne güzel belirli dakika süresince sağım gerçekleşir, öyle yarım saat sağımla boyuna süt vermiyor hayvan, süt sağım aşamaları var, bunun hakkında bilgisi olan vardır, olmayan yazsın googlea çıkar, okuyun bir zahmet. gün içerinde sen istediğin zaman sağım yapamazsın, normal bir süreçte sabah ve akşam saatlerinde olmak üzere günde iki defa sağım gerçekleştirilir ki bu aynen diğer yazarların dediği gibi olması gereken bir eylemdir. yani inek sağılmalıdır. sağım gerçekleştirilmezse inek kendi başına sütünü dışarı veremez, sadece sızıntı gerçekleşir ki bu bir süre sonra memede hastalıklara sebep olur, ilerlerse inek süt veremez hale gelir.
    kimisi de sütü buzağının içmesi gerektiğinden bahseder. merak etmeyin zaten buzağı içiyor sütü, hele hele ilk süt denilen colostrum'un üretimde kullanılacak süte karıştırılması bir faciaya neden olur, yani adam o ilk sütü alıp üretime sokmaz, buzağıya verir. buzağı da zaten annesinin dört memesindeki sütün hepsini içebilecek kapasitede değildir, zorlasan iki memedeki süt verilir. evet efendim, gayet de dedikleri gibi tüm süt buzağı tarafından içilirse o buzağı ölür. ha diyebilirsiniz doğadaki ineklerin buzağıları neden ölmüyor o zaman. doğada da nerede bi inek var onu bi deyin bana cidden merak ettim. neyse, olduğunu düşünürsek doğadaki inekler haldır haldır geçtiklerinden ve süt yapıcı yemlerle beslenmediklerinden sadece yavrusuna yetecek kadar süt üretir, ölmemesinin sebebi de budur.

    inekler, evet aynı insanlar gibi, doğum esnasında insana ihtiyaç duyar, köyde yaşadım, bizim de zamanında ineklerimiz vardı, o süreçte hiçbir ineğin kendi başına doğurabildiğini ben görmedim, ha doğurur, doğuramaz diye bir şey yok, ama doğumdan sonra ineğin ve buzağının sağlığı için insana ihtiyacı vardır.

    ilgili linkte -vegan kişilerin hazırladığını düşünüyorum, açıkçası karalamak için ellerinden geleni yapmışlar ama- gösterilen fotoğrafta ben anormallik görmüyorum, sağım aşamasının nasıl olmasını bekliyorsunuz onu bi belirtin bana. adamlar seri bir şekilde sağımı gerçekleştiriyorlar, normal olmayan ne? videolar paylaşılmış, ne güzel, hayır kim zannediyor ki bir ineğe 20 metre kare alanlar düşüyor, zannedersiniz ki inek uyurken/dinlenirken yuvarlanıyor. maksimum yaptığı hareket bacaklarını uzatıp gerinmek.

    gönül ister her inek için mükemmel koşullar sağlansın, bokunun üstüne yatmasın, bunun sağlanması ne yazık ki imkansız. diyebilirsiniz ki süt içmeyelim, denen inekleri bize hizmet eden varlıklar olarak görüyoruz ki? biraz için mantıklı düşünün yahu, sütten/etten bahsediyoruz. içmiyor/yemiyor ve bu şekilde bir yaşam tarzı belirlemiş olabilirsin, saygı duyarım ama kimsenin bana çıkıp o sütü içemezsin diye bir şey demeye hakkı yoktur. besin zinciri denen bir şey var, bunun farkında olmak lazım, ha bunu anlatabilmek için illaki saçmalamak gerekirse ben otçul beslenen biri değilim, ve sen bana o sütü içemezsin diye dayatma yaparsan ben de o salatalığı yiyemezsin derim, sonra da gülerim, neyse.

    günümüzde zaten büyük şirketler dahil olmak üzere kaynak olarak köy yerlerindeki halkın ineklerinin sütünü toplayıp işlemlerden geçirerek piyasaya sürüyor, çiftlikleri olanlar da mevcut ama çoğunluk olarak bu durum böyle. üstelik inekler gün yüzü görmüyor falan da demeyin, gidin bu savınızı tavuklar üzerine kurun, onun hakkında yazın. ama süt üretimi için demeyin.

    süt içmekten de vazgeçmeyin, ara ara türeyen "uht süt kanset yapar", "bu sütler nasıl bozulmuyor?" içerikli saçma saban haberlere de kanmayın. alın, uht/pastorize/günlük sütünüzü kana kana için, küçüklerin de içmesini sağlayın.
  • bu içeceği keşfeden insan inekle ne yapmaya çalışıyordu merak ediyorum.
  • hangi şartlarda üretilir, anlatılanların ne kadarı doğru ne kadarı yanlıştır bilmem ama bildiğim bir şey var ki 6 milyarı aşkın insan topluluğunu beslemek, besin yetiştirmek hiç kolay değil.
    bu yüzden süt içmeyelim, içirmeyelimden çok, koşullar nasıl iyileştirilir bunu düşünmek ve bunun için çabalamak daha doğru olur.

    ayrıca madem içiliyor, en azından şuursuzca içmeyin be.
    içebileceğiniz boyutta kutu ya da şişelerde alın. fazla alıp kalanını da bozup atmayın bari
    zira atılamayacak kadar değerli.
  • hayvandaki aşırı süt, yetiştiricinin süt odaklı besinler vermesi ve hayvanın doğasına ters bir şekilde ufacık alanlara kapatılıp enerjisini harcamamasından kaynaklanır. sütü sağılmazsa ve hazır yem değil, kendi doğasında olduğu gibi kilometrelerce yürüyerek beslenirse sadece yavrusuna yetecek kadar sütü üretir.

    inekler de doğadaki tüm hayvanlar gibi insan yardımı olmadan hayatlarını ve nesillerini, devam ettirebilecek durumdadırlar.
  • inekleri bilememekle beraber, insandaki (kadındaki) fazla süt sağılmadığında, mastit başta olmak üzere bi sürü ızrırap süreci beliriyor önünüzde...

    fazla sütünse bi sebebi yok. yapıyo bazen vücut öyle... özellikle ilk doğurulduğunda abarabiliyor...

    gerçekten çok acı verici bi olay. memeler taş gibi oluyor süt dolunca. korkunç acıyor. rahatlamanın tek yolu sağmak... bebek uyanıksa emzirmek...
  • 17 ocak 2012 mehdi eker'in süt açıklaması olarak gündeme düşmüş beyaz sıvı. bakanın her tarafından talihsizlik akarak yaptığı bir açıklama oldu. sütte antibiyotik ve aflatoksin içeren firmaların tespit edildiği ve sadece para cezası verildiği açıklama. bir an için tüm teknik bilgilerimi unutuyorum, yazımı kaleme alıyorum sıradan bir tüketici olarak...

    öyle bir panik havası yaratıyor ki açıklama, insanlar süt firmalarından çekinmeye başlıyorlar. haberin yorumları zaten anlatıyor..
    "inek mi besleyelim?"
    "bizim oraya köy sütü geliyor abi acaip güzel doğal valla bak"
    "açık süt alıyorum daha güzel"..

    sayın bakan'a soruyorum, hangi süt firması, neden sütün içerisine antibiyotik ilavesi yapsın? antibiyotiğin süt işleyen firmalar için faydası ne? ya da daha temele iniyorum, sahi sayın bakanım antibiyotik o sütün içerisine nasıl giriyor?

    yani muhtemelen danışmanların, koca bir bakanlığın var konuyu biliyorsun ama ben bir de sozluk okurları için müsadenle bir iki şey yazayım. antibiyotik tüketiciyi etkilediği kadar üreticiyi de etkileyen bir unsur. sanıldığı gibi sütün içerisine konması hiç bir şekilde söz konusu değil! hayvan hastayken bakıcısı tarafından iyileşmesi için veriliyor o antibiyotik! o da oradan haliyle süte geçiyor ve süt işleyicisine ulaşıyor. ve biliyor musunuz sözlük ahalisi/bakanım, süt işleyicileri fermente ürünleri (peynir, yoğurt vs..) yapamıyorlar o sütle, çünkü süte giren kültürün bile çalışmasını etkiliyor, neredeyse durma noktasına getiriyor. işte bu yüzden bir çok büyük süt firması, antibiyotik testi yapmadan sütü fabrikasına bile almıyor.

    yani bakanım, çiftliklerde modern tesislerde, kontrollü bakımları yapılan ineklerin sütleri kayıt ve kontrol altında olurken, sizin açık süte teşvik ettiğiniz insanlar, dağda bayırda mehmet emminin aman hasta oluyor ineğim diye verdiği antibiyotikle, açık sütten alıyor sizin deyiminizle kanserini sirozunu. düzgün pastorize edilmeden (sahi pastorize neydi ya? eskiden pastorize diye bişi mi vardı? ananeler dedeler bıdı bıdı...) içilen sütün riskini de üstüne koyup bir de üstüne vatandaşı teşvik edince ortaya çıkacak sonuçların vebali de cabası.

    bir de vatandaş açısından inceleyelim konuyu. muhalefet önerge verene kadar neredeydiniz napıyordunuz? neden korkuyorsunuz ceza verdiğiniz firmaları açıklamaktan? sanki türkiye'deki her mandırayı, süt işleyicisini doğru dürüst denetleyebiliyor, açık ve kayıtsız sütün satışını engelleyebiliyorsunuz da, her eve gıda denetçisi sloganı kullanıyorsunuz.

    aynen böyle devam, her adımda 50 yıl geriye. teşekkürler bakanım kamuoyunu aydınlattığınız için.

    http://gundem.milliyet.com.tr/…/1489779/default.htm
hesabın var mı? giriş yap