• bugünün zihniyetiyle anlaşılması zordur. öncelikle sosyalist devrimciliğin nihai hedeflerinden biri yabancılaşmayı sona erdirmekle alakalıdır. bu da üretimi yapılan ürünle üretimi yapanın kapitalist düzende kopan bağının yeniden kurulmasını, işin bir zorunluluk olmaktan çıkarılıp yaşamsal faaliyet içerisindeki yerine yeniden oturtulmasını amaçlayan bir hedeftir. yani reel sosyalist deneyimlerde buna yönelik atılımlar göremesek de komünizme doğru atılan bir adım bugün anladığımız şekilleriyle "iş" ve ondan türeyen "maaş" gibi kavramları yok etmeye yönelik bir adımdır. yoksa sınıfsal arkaplandan, toplumsal iktidar ilişkilerinden bağımsız olarak ele alınan mühendisin, doktorun beşeri sermayesine yapılacak vurguyla firavun hükümdarlığına bile yol döşenebilir. nitekim piramitleri yapan işçiler de firavuna göre vasıfsızdı. devrimcinin hedefi meritokrasi değil kollektif özgürlük, kapitalist kalkınma değil birleşmiş üreticilerin "amaçlı" üretimidir.
  • en basit tanımıyla holdingler kar zarar bilançolarına 'istatistik' olarak ölü insan sayısı eklemesin diye, halkın canını korumaktır. kapitalizmin zirveye çıktığı, en vahşi ve fütursuz şekilde tüm olanaklarıyla saldırdığı tarihsel süreçlerde, emekçi sınıf tarafından gerçekleştirilir.
  • genç ömrümü tüketen* tartışmalara konu olan devrim. (karş: demokratik devrim) (karş: demokratik halk devrimi)
  • önümüzdeki bir kaç sene içerisinde ülkemizde gerçekleşmesi muhtemel olay.
  • inanılmaz bir naiflikle hayalleri kurulan boş umut.
    olası bir sosyalist devrim durumunda ne olacağını, romantik sosyalistler yerine ben anlatayım size:
    bu hayali kuran, planlarını yapan, halkla ortak sosyalist ütopya hayallerini paylaşan, bu konularda fikir mücadelesi veren beleş yaşayan üniversite öğrencileri mi, orta sınıfın konformist entelektüelleri mi marksizm tarafından "ezilenler" ve "emekçiler" olarak tanımlananlar?
    hayır.
    o çok lafı geçen proleterya kim biliyor musun?
    hani 1970'lerde şehirlerde ve kırsalda gerilla mücadelesi yürüten sosyalist militanları ihbar edenler var ya?
    hani girmeye korktuğun kenar mahallelerde yaşayıp günün 12 saati ter dökmesine rağmen insan gibi yaşayamayan insanlar?
    yıllarca bu devletin faşist politikaları yüzünden bokun içinde debelenen, diyarbakır'ın, muş'un, şırnak'ın kenar mahallelerinde yaşam mücadelesi veren yoksulluk içindeki koca bir millet?
    işte baş tacı ettiğiniz, onlar için mücadele ettiğinizi söylediğiniz "proletarya" bu; ve sosyalist bir devrim halinde, sizler leninist ideolojinin işaret ettiği üzere halkın sırtından geçinen ve halktan emdiği kanın karşılığında egemenlere iktidarda kalmaları adına yardımcı olan "zararlı burjuva öğeler" den başka bir şey olmayacaksınız onların gözünde. tabi ki fabrika işçilerinden, topraksız köylülerden, eğitimsiz ve fakir insanlardan ibaret kitleler yani devrimin asıl gücü doğudaki köle köylüleri, anadolunun muhafazakar sermayesiz halkını orta sınıfa dahil olmanın avantajlarıyla eğitim alabilmiş, burjuva iktidarının izin verdiği ölçüde kişisel lükslere ve yüksek bilince kavuşabilmiş kitlelere tercih edecek.
    sosyalist devrim tecrübesini yaşamış neredeyse tüm dünya ülkeleri gibi; sınıf mücadelesi ve ülke varlıklarının yeniden bölüşülmesi*başladığında herkes ırk, din gibi burjuva iktidarların pompaladığı yapay ayrımları unutacak ve tek bir hedefe yönelecekler; yani sizin de içinde olduğunuz sömürücü sınıfı yok etmeye.
    bu kadarla kalmayacak tabi ki; "varlıkların yeniden dağılımı" derken bu varlıkların içinde yaşayacak doğru düzgün bir evi olmayan yüzbinlerce insana rağmen, onların hakkını gasp ederek lüks evlerde yaşayan "sömürücülerin" varlıklarının, mesela lüks evlerinin yeniden dağılımı da söz konusu olacak;
    ırk ve din önemsiz hale gelecek diyorum ya; doğuda yaşayan ve birdenbire güce kavuşan ezilmiş ve cahil bırakılmış biri mesela "komiser azad" ve her kılıfa girebilen, kemalist cumhuriyet zamanında ideolojisine uymayan herkese sınırsız nefret besleyen, şu anda da ortamın şartlarına ayak uydurmuş olan "komiser mustafa" bir gün kapınızı çalıp arabanıza ve ihtiyacınızdan fazlasına sahip olduğunuzu düşündükleri tüm mal varlıklarınıza devrim yararına el koyduklarını söyleyecekler, ha bir de 130m2'lik evinizin elektriği suyu olmayan gecekondularda yaşayan insanlar varken bir kişi veya bir aile için fazla lüks olduğunu ve kamulaştırıldığını, imkansızlıklardan dolayı bir veya daha fazla ihtiyaç sahibiyle birlikte sadece 1 oda, 1 yatak ve kişisel eşyalarınızı muhafaza ederek beraber yaşamanız gerektiğini bir de.
    bir süre geçtikten sonra; tabi ülke sıkı sıkıya bağlı olduğu uluslararası siyasi, askeri ve ekonomik sorumluluklarını yerine getirmediği için işgale uğramazsa, herkesle birlikte çok acı bir gerçeği fark edeceksiniz: o yeniden dağıtmayı düşlediğiniz varlıklar olayların gelişmesiyle ülkeyi terk eden yabancı şirketler, sermaye sahipleri ve bankaların yurt dışındaki dolar bazlı hesaplarında ve ulaşamayacağınız kadar güvende.
    bu sıradışı durumun sonucu ise; sermayenin bu kadar yoğun kaçışından ve oluşan güvensizlik ortamından dolayı, daha kamulaştırma çabaları başlamadan ülkede kalan şirketlerin borsayı da beraberlerinde dibe götürerek çökmesi, türk lirasının pul değerine inmesi ve bu yolla bir gerçeğin daha açığa çıkması:
    türkiye; 70 milyonu doyuracak kadar üretemediği için dolarla yiyecek ithal eden bir ülke.
    tabi ki açlık durumunda sokağa dökülen insanların istedikleri tek şey şartların devrim öncesi duruma dönmesi; yani karın tokluğuna emeklerini satmaya bile razı olmaları, devlet aygıtının ise kısa sürede devrimci parti elitinin etrafındaki işbirlikçileriyle beraber yeni bir burjuva sınıfı oluşturup iktidarlarını tehdit eden halkı dışlayarak tutuklamalar, infazlar, tedhiş ve katliam hareketlerinden ibaret bir kızıl terör ortamı yaratması olacak.
    sonunda bir gün, sen sokağa çıkmış sadece karnın aç, işsiz ve güvenlikten yoksun olduğun için iktidarı protesto ederken; komiser azad "devrime yeterince bağlı olmamak" suçlamasıyla silahı ensene dayayıp tetiği çekecek ve devrim hayali senin için sona erecek.

    1917'ye hoş geldiniz.
  • gerçekleştiği yerleri bir daha belini doğrultamayacak şekilde boka batıran ekonomik, sosyal dönüşüm. bir tane iyi örneği yok.
  • işçi sınıfını jack london, maksim gorki, emile zola kitaplarından okuyup tanıdığım öğrencilik yıllarımda bir gün türkiye’de gerçekleşeceğine yürekten inandığım olay. senelerce her 1 mayıs’a türkü söyleyerek uyanmak, kemalist ve mufakazakar insanlarla sonu gelmeyen tartışmalara girmek, sürekli okumak, sürekli yazmakla geçen öğrencilik yıllarının ardından hukuk fakültesini bitirip dosyalarının yüzde 95 i iş davalarından oluşan ve sadece işçilerin vekaletini alan bir büroda çalışmaya başladım. öyle ki sadece işçi avukatlığı yaparak bi nebze ideolojime de hizmet edecektim...

    sonra kitaplar bitti gerçek hayat başladı. türkiye’nin işçi sınıfıyla 3 yıl boyunca günde 10 saat birebir muhatap oldum ve daha işe ne zaman girdiğini bilmeyen, kaç para maaş aldığını bilmeyen, hangi firma üzerine sigortalı olduğunu bilmeyen, hatta kendi eliyle işverene karşı yazdığı dilekçenin bile içeriğini bilmeyen, iş arkadaşına parayla tanıklık yapan, maaşına yapılan 200 lira zam için iş işveren tarafına geçip arkadaşını satan ve aleyhine beyanda bulunan, yasal hakkı olan kıdem tazminatı için hacca gitmiş işverenin “bu para sana haramdır” demesi üzerine “ hacıdır, yalan söylemez” gibi bir mantıkla dava açmaktan vazgeçen işçileri, mahkemede işveren leh’ine tanıklık yapan “işçi” temsilcilerini gördükten sonra geldiğim nokta şu;

    türkiye’de sosyalist devrimden bahsedenlere yalnızca kıçımla gülüyorum.
  • enternasyonalizmin gerçekleşmesi , yapay zeka, endüstri 4.0 ve blockchain teknolojisinin de katkıları ile önümüzdeki elli yıl içinde gerçekleşebilecek devrim.

    bu yeni teknolojiler insanları işsiz bırakacak.

    bulunan yeni iş alanları da yeterli olmayacak.

    geriye iki seçenek kalacak , ya dünya nüfusunu 500 milyona düşürecek bir savaş ya da salgın hastalık yaratmak.

    ya da tüm dünya nüfusunun barınma, yemek yeme , su,sağlık ve eğitim masraflarının devletler tarafından karşılanması gerekecek.

    insanoğlunun çıktığı düzey ikinci şıkkı daha çok ön plana çıkarıyor.

    zaten ilk şık denense bile otuz yıl sonra nüfus yine olur 3-4 milyar.

    kapitalizm sürdürülebilecek bir ekonomi sistemi değil.

    karl marx'ın da teorilerinde olduğu gibi
    kapitalizmin sosyalizme doğru evrimi kaçınılmaz sonuç.

    devrim bu süreci hızlandırır ancak bu konfor çağında devrim biraz zor, bu iş evrim ile olacak gibi...
  • sosyalizmin temel dayanağını göz önüne alarak kesinlikle üniversiteliler tarafından yapılamayacak olan devrimdir:

    "üniversite gençliği aslında tüketici oldukları için sömürülmemektedirler, aksine sınıfta kaldıkları, derslerini kaytardıkları, gerekli gereksiz boykota yattıkları zaman, babalarını, giderek ulusal serveti çarçur ettikleri, sömürdükleri bile ileri sürülebilir. hal böyle olunca, üniversiteli gençlerin devriminin itici gücü ayaklarıyla ortaya çıkmaları, başlı başına bir sosyalist örgütmüş ya da partiymiş gibi hareket etmeleri sosyalizmin yöntemine dayanılarak savunulamaz ... gençler ancak bir sosyalist örgütün yan gücü olabilirler. bu dünyanın her yerinde de böyledir".

    (kaynak: hangi sol; attilla ilhan)
hesabın var mı? giriş yap