• tekel işçilerinin direnişini de çadırlara gidip bizzat gözlemlemiş, izlenimlerini yazmış antropologdur. antopoloji yapmamış, tekel işçilerinin dertleri ile dertlenmiş kişidir.

    işçilerden aktardığı bazı cümleler hayli ilginç:
    “inanır mısın, abla, artık geceleri rüyamızda slogan atıyoruz: ‘direne direne kazanacağız!’ baktım dün gece bu (yanındaki işçiyi gösteriyor) uykusunda yumruğu kaldırmış kasılıyor…”
    “burası artık bizim yurdumuz, evimiz… şöyle arada dolaşmaya çıkalım diyoruz, kızılay’da bir tur atıyoruz, canımız sıkılıyor; ‘haydi eve gidelim,’ diyor, buraya dönüyoruz.”
    “kırk yedi yaşındayım, hayatımın kırk yedi yılı bir yana, burada geçirdiğim kırk gün bir yana. hem değiştirdik, hem değiştik…” “hadi biz diyarbakırlıyız, baskıyı biliriz. ama burada izmirli, trabzonlu arkadaşlar var. onlar da artık bambaşka bakıyor hayata.”
    (“bundan sonra başka direnişlere destek verir misiniz?” diye soruyorum:) “vermez olur muyuz? bundan sonra nerede işçilerin, emekçilerin bir eylemi var, bizler en başta yanlarında olacağız. sağolsun, varolsun ankaralılar, bize dayanışmanın ne olduğunu öğrettiler. kimi kumanya dağıtıyor, kimi battaniye, kimi çay… dünya duydu sesimizi, bir tek tayyip duymuyor!”
    (“peki, çadırlar arasında ilişkiler nasıl, birbirinize gidip geliyor musunuz?” sorusuna:)
    “gitmez olur muyuz? bak ben diyarbakır çadırında kalıyorum. ama günde iki defa trabzon çadırına gitmezsem kendimi iyi hissetmiyorum. onlar da bize gelmezse öyle…” (bir başkası araya giriyor: “biz burada başka bir ülke yarattık: tekel işçileri ülkesi…”)

    ve son noktayı koymuş: "evet, tekel işçisinin kırk günü aşan ankara direnişi, üzerimizdeki ölü toprağını silkelememize, hak, birlik, mücadele, dayanışma, enternasyonalizm gibi kavramları(mızı)n, sokağa inip ete kemiğe bürünmesine yol açtı. bir başka deyişle, onların “sahici”liğinin mihenk taşı oldu.
    iktidar partisinin başbakanı ve yardımcısını bu denli öfkelendiren ve ürküten tam da bu!"
  • verdiği antropoloji dersini seçmeli olarak alan biri olarak, tanımaktan zevk aldığım ve ders notlarını halen sakladığım değerli akademisyen.

    hangi bölümden olduğumuzu sorup da bilgisayar mühendisliği dediğimizdeki yüz ifadesi güzeldi.

    :imla
  • belki başkası da söylemiştir ancak ben ilk olarak kendisinden duyduğum bir sözü yıllardır unutamam.
    bir antropolog olduğu için çok daha dikkat çekicidir bu söz. (bkz: antropoloji)

    - hocam bir insanın ırkını anlamanın yolu nedir?
    "bir insanın ırkını anlamak için, ne kan, ne gen, ne de kafatasına gerek vardır. kişinin sözü yeter. bir kişi ben şu ırktanım diyorsa o ırktandır."
  • zamanında bize "üniversite öğrencilerine yoklama yapmak hakarettir!" diyerek, üniversitedeki 3. yılımda üniversite öğrencisi olduğumu fark etmemi sağlamış olan ve diğer bir sürü nedenden dolayı yaşamım boyunca kendisine müteşekkir kalacağımı bildiğim sevgili hocam...
  • 25 kasım’da yapılan yürüyüşte, “ya sosyalizm ya ölüm” pankartıyla boy gösteren grubun tepki çekmesine anlam verememiş ve bunun üzerine bir yazı ele almış. genel olarak sosyalizm’in ve sosyalistlerin kadın mücadelesindeki varlığını anlatan bir yazı.

    ben maalesef takip edemedim, bu yüzden tepkilerin tam olarak ne olduğu konusunda net bir fikrim yok. ama sosyalizm’le hiç derdi olmayan biri olarak pankart’ı son derece tahrik edici bulduğumu söyleyebilirim. eminim bu slogan vakti zamanında bir ateşi fişeklemiş, mücadelede yer edinmiş ve benimsenmiştir. ama neredeyse her hafta bir kadın cinayeti haberinin düştüğü gündemde, bağlamdan ne kadar kopuk kaldığını, bunun sonucu olarak da ne kadar üstten bakan bir tavır sergilediğini görebilmenizi dilerdim.

    şiddet’e karşı yürüyüş yapılıyor, siz diyorsunuz ki “eeee n’aapalım, sosyalizm yoksa ölüm”. 1 mayıs’a her kesimin katılabilmesiyle karşılaştırıyorsunuz da, yani ne bileyim, burada örneğin kapitalizm’in kadını sömürme şeklini vurgulayan, onu protesto eden bir slogandan bahsetmiyorsunuz ki.

    merak ediyorum mesela, hemen yanınızda “ya kemalizm ya ölüm” diye pankart açılsa ve atatürk’ün kadın hakları için yaptıklarıyla açıklansa kafanıza yatacak mı? kadın haklarını benimseyen pek çok düşünce var. ölüm alternatifiyle geliyorlarsa, kadın’a şiddetten çok kendi zaferlerini dert edindikleri, devletten çok yürüyüştekileri hedefledikleri anlaşılır. her kesimden kadının ataerkil devlet’in şiddeti hoş gören politikalarına karşı birleştiği yürüşte, o yürüyüşü ilk bizzat siz başlatmış olsanız bile bu pankart tepki görür. bağlam önemlidir. doğaldır.
  • hacettepe üniversitesi'nde başı derde giren öğrencilerin yardımcısı ve dert ortağı. her zaman öğrenciler ve ezilenlerden yana olan güzel insan.
  • hacettepe üniversitesi tıp fakültesinde 1. sınıftayken antropoloji derslerine girme şansına eriştiğim insandır. o zamana kadar adını hiç duymadığım için (bkz: cahillik), saçının arkasını taramamak bir yana, saçının arkasını boyamadığını düşündüğümüz, mikrofonun zımbırtısını beline taktıktan sonra toplanan bel kısmını hiç düzeltmediği bol renkli desenli örgü kazakları, bol cepli yelekleriyle doğal ve sempatik bir hocaydı sadece benim için. kendisinden, "kültürlülük/kültürsüzlük" diye bir şey olmadığını öğrenmiştim. herkesin kültürü kendineydi, hepsi o. sonra dost'ta onca kitabın arasında adını görüp de "aa bu benim antropoloji hocamdı" diye kitabı elime almakla ondan ders dinlemenin nasıl bir şans olduğunu anlamaya başladım. tabii sonraki yıllarda antropoloji dersi almadığımız için, sınırlı bir şanstı.

    ayrıca temel demirer'le evli olduğu halde resmi olarak sadece özbudun soyadını taşıyorsa bu güzelliği nasıl başardığını merak ettiğim değerli insandır.
  • hacettepe üniversitesi antropoloji bölümü'nün -ve hatta tüm hacettepe üniversitesi'nin- en sevilen hocalarından biri. iyi bir sosyal/kültürel antropolog olmasının yanısıra, son derece iyi bir hoca. güzel insan.

    paris üniversitesi'nde sosyoloji eğitimini yarım bıraktıktan sonra, 90'lı yılların başında istanbul üniversitesi'ndeki antropoloji eğitiminin ardından hacettepe üniversitesi antropoloji bölümü'nde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. "ayinden törene", "hermes'ten idris'e" ve "kültür halleri" gibi antropoloji kiitaplarının yanısıra eşi temel demirel'le birlikte yazdığı siyasi kitapları ve sayısız çevirisi var.
  • öğrenci olduğum yıllarda üniversitemize antropoloji konferansı vermeye gelmiş ve kendisiyle aynı gün konferans veren acun ılıcalı'dan daha az ilgi görüp bunu popüler kültürün antropolojik değerlendirilmesi alt başlığı altında irdelemiş olan müthiş insan.
    konuşmalarında özgürlüğün, demokrasinin ve insancıllığın anlamlarını daha iyi idrak edebilirsiniz.
  • kendi adıma açılmış ilk dersimi, felsefe öğrencisiyken kendisinden "antropolojiye giriş" dersini almamdan on yıl sonra "sosyal antropoloji" adıyla, yine bir antropolojiye giriş dersinde vermiş olmakla yolumun tekrar kesiştiği hocamdır. kendisinden insan olmaya ve hoca olmaya dair epeyi şey öğrenmişliğim vardır. özlediğim insanlardan biridir vesselam.
hesabın var mı? giriş yap