• beyoğlu tünel'de galip dede caddesi'nden galata kulesine inerken, ikinci sağdaki sokakta bulunan mekan. müzik seçimlerindeki istikrarsızlık ve de belli bir saatten sonraki "hadi kapatıyoruz" şeklindeki işletme anlayışları bir kenara, taksimde ender kafa dinleyip "alçak ses"le sohbet edilebilecek ve fiyat açısından ortalama bir maliyetle karşılaşılabilecek yerlerden biridir. arka bahçesindeki galata kulesi manzarası da cabası.
  • beyoğlu' nda sakin bir ortamda hafif müzik eşliğinde kahvaltı etmek için ideal bir mekandır. özellikle de "saat 11:31 bu saatten sonra kahvaltı falan yok size!" tarzı mekanlardan farklı olarak her saatte kahvaltı seçeneği sunması da onu diğer kafelerden ayırır. kahvaltı menüsü organik ürünlerden oluşur ve adeta ev kahvaltısı lezzetini yakalar. kahvaltılıklar küçük porselen tabaklarda sunulur, ekmek ve çay da senkronize bir şekilde servis edilir. en güzel kısımsa her şey iyi hoş da hesabı öderken yandık şimdi derken gayet cüzi bir hesapla buradan ayrılabilmenizdir.
  • normal boyutta getirdikleri patates için "4 kişilikti bu" deyip 20 tl. alan zihniyet. gelen patateslerin yanık olduklarından bahsetmiyorum bile.
  • olaylar şöyle gelişti: salih uzun süredir size gürcü pankek yedireceğim diyordu şirkette. geçtiğimiz hafta bu cümleyi tekrarladığında ona "bir dakika" dedim ve çantamdan ajandamı çıkartım bugünün tarihinin yanına "gürcü pankek yemeye gideceğiz" yazdım. bunun yanında karadut çayı da vardı tabii ki. bugün geldi çattı ve biz sonunda privato cafe'ye yukarıda saydıklarımı denemeye gittik. her şey muhteşemdi! özellikle de ortam. yanı başınızda galata'ya doğru akın akın insanlar yürürken mekanın bulunduğu ara sokağın bu kadar sakin olması ve bu durumun yarattığı sessizlik yediklerimden daha çok, tercih sebebim olacaktır bu mekanı.
  • başıma bir şey gelmeyecekse, istanbul'da şu ana kadar gördüğüm en iyi kahvaltı mekanıdır. kahvaltı mekanlarını seven biri olarak birçok yere gittim ama böylesine güzel çeşitleri ve ambiyansı olan bir yer daha önce görmedim. fiyat performans olarak çok çok iyi.

    iki kişi gittik ve geleneksel türk kahvaltısı sipariş ettik. masamız oldukça hoş bir şekilde donandı. yok yoktu neredeyse. ürünlerin lezzetine diyecek tek laf bulamıyorum. reçel sevmeyen ve kahvaltıda bal/kaymak yiyen birisi olarak bana reçel aşkı aşılamıştır masaya gelen güzelim reçeller. biberli yumurta, gözleme, pancake, peynirler, zeytinler, acuka... hepsi ama hepsi birbirinden lezzetliydi. işin diğer güzel tarafı ise; toplamda 8 çay içmemize rağmen çaydan ücret almadılar -sanırım kahvaltı ücretine dahil- ve kişi başı 24 lira ödeyerek unutamayacağımız bir pazar kahvaltısı yaşadık.

    rumeli kale, beşiktaş çakmak ve lades bundan sonra bitmiştir benim için. yeni kahvaltıcım hayırlı olsun*
  • mekan sahibinin adının 'ekşi' olduğunu bugün öğrendim. evet evet, ekşi.*
  • instagram mekanı.

    http://distilleryimage2.ak.instagram.com/…88e_8.jpg

    malesef lezzet için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
  • eh işte mekanı. kahvaltı lezzetli fakat güçlü değil. kalabalıktan kaynaklı servis çok yavaştı. pazar günleri hariç gidilebilir. artılarını konum, çalışanları ve lezzet olarak değerlendirebilirim.
  • vedat milor tarafından test edilip, geçerli puan almış mekan. özellikle reçelleriyle ön plana çıkıyor. fakat sahibi biraz arıza bir tipe benziyor.
  • şimdiye kadar yapmadığım ve sevmediğim bir şeydir mekan eleştirisi fakat gitmeden önce en az on iki kez düşünülmesi gereken, kahvaltısı güzel (tabii çok da abartmamak lazım zira bir kişilik serpme kahvaltı an itibarıyla 42 tl, bu fiyata kötü bir kahvaltı pek de mümkün olmasa gerek) servisi kötü, işletme sahibinin ise terbiyenin sınırlarını zorladığı bir mekan. zira daha önce hiçbir yerde karşılaşmadığımız bir durum ile karşılaştık; işletme sahibi çok sayın (!) 'ekşi' bey, dışarıda 25 kişinin (üstelik dışarıda 5-6 kişi varken) beklediği gerekçesi ile biraz fazla oturduk diye (henüz bir-iki saat olmuşken) bağırarak, rezervasyonumuz da olduğu halde bizi mekandan kovdu.
    insanların, bir mekan doluyken dışarıda beklemesi kendi tercihidir fakat kimse, dışarıda birileri bekliyor diye (etrafta da birçok muadil mekan varken üstelik) okul kantini ya da şirket yemekhanesindeymiş gibi, hizmetinin karşılığını fazlasıyla ödediği ve pazar kahvaltısı için geldiği bir yerden kalkmak zorunda değil sanırım.

    eğer "herkes bize gelsin ama herkes. daha çok kazanalım, daha çok!" diyorsanız, o zaman biraz işletmenize yatırım yapacaksınız; daha büyük bir yer açarak ya da genişleterek. tabii pazar kahvaltısı gibi, özellikle dışarıda yapılınca en az iki saat süren bir olayda, işletme sahibi olsanız dahi haddiniz olmadan bir mekandan insan kovmanız, işletmeciliğe, insanlığa ve terbiyenin sınırlarına sığmaz lakin bu topraklara has cehalete ve kabalığa gayet rahat sığar. bunu ekşi bey sayesinde arkadaşlarımla birlikte bir kez daha deneyimlemiş olduk. sağolsun, varolsun!

    hamiş: bu arada olayın aslını astarını bilmeden mesaj atan izansızlar için bir şeylere açıklık getirmek lazım; biz dışarıda insanların beklediğini bilmiyorduk, ki mekan da zaten "ye, kalk" bir yer mekanı değil. öyle bir mekan tercih edecek olsaydık da galata kulesi'nin dibindeki büfelere gider, maximum 5 liraya tostumuzu yeyip, çayımızı içer ve kalkardık zaten.
hesabın var mı? giriş yap