• yeni zelandalı hikayeci. genç yaşta bu dünyadan göçtü ama adı kaldı. şapkası için özür diledi.
  • "kafasını kuma gömüp saklayan devekuşu, aynı zamanda kimliğinin en değerli parçasının kafası olduğunu anlatır." - katherine mansfield

    "aç insan kolay kandırılır" - - katherine mansfield
  • hemen hemen her hikayesinde bir fincan çay alıp içen kahramanları oldugundan çaya düşkün oldugunu düşündüğüm yazar...
  • bir ülke var uzaklarda tarihi olmayan,
    asi ruhlu kızıyım o ülkenin,
    hem severiz hem terkederiz,
    bizimkisi umudun ışığında koşmaktır.
    katherine mansfield (1888-9 ocak 1923)

    dizeleriyle kendi hayatını özetleyen ikarus ruhlu, günlükleriyle hep birlikte yürünecek olan.

    öldüğünü duyduğunda virginia wolf güncesine şöyle not düşmüş: “yazışını kıskanıyordum – şimdiye dek kıskandığım tek yazış.” hayatın garip çelişkisidir ki virginia wolf’un gölgesinde kaldığı için ne ingiliz edebiyatında ne de edebiyat tarihinde hakettiği yeri alamadı. bir çınarın gölgesinde daha güzel bir bonzai gibi kimsenin bakmadığı yerde uluydu. gölgenin içinde saklanan daha koyu gölge olarak.

    orjinal adı “journal of katherine mansfield” olan türkçeye “bir hüzün güncesi” olarak şadan karadeniz tarafından inanılmaz bir çevirmen zerafetiyle aktarılan, kısa bir hayatın ilk gençlik ve ergenlik çelişkilerinden yazar olmanın gergin çarmıhında geçirilen içsel ve dışsal hesaplaşmalarla dolu hiç bir zaman tamamlanamamış “bir çeşit not defterinden” parçalar.
    (bkz: journal intime)

    oscar wilde’a olan sevgisi, çehov düşkünlüğü, shakespeare ile ilgili gel-git’li yaklaşımları daha bir çok ayrıntıda devinen paralel anlamların izleğinde zamansız bir tanışıklıktı aramızdaki olası. zamansız ama anlamsız olmayan bir sevgi.

    günlüğüne yazdığı son şeyler rusca karşılıklarını bulmaya çalıştığı sözcükler. karşılarını dolduruyorum onun için çok geç olsada yapabileceğim son şey olarak; anlamak ve saygıyla önünde eğilmekten başka:

    üşüyorum. zamerzaiu
    ateş yakmak için kağıt getir. schtobi(y) agon zagorelsya bumagu prinyesi
    kağıt. bumaga
    kıvılcım. iskra
    tahta. drava
    kibrit. spitchki
    alev. agonı
    duman. tuman
    güçlü. silu
    güç. sila (trudnasti)
    ateş yak. zajgi agonı
    ateş yok. agniya nyet
    çünkü artık ateş yok. patamu schto nyet agniya.
    beyaz kağıt. belaya bumaga
    siyah kağıt. tiuomnaya bumaga
    saat kaç? katori(y) tchas?
    geç oldu. otchinı pozdna.
    daha erken. otchinı rana
    iyi. kharascho.
    sizinle rusca konuşmak isterdim. svami hatchu gavaritı pa russki.
  • genel olarak karakterlerinin psikolojik içdünyasını yansıtan özelliklerini, davranışlarını ve görüşlerini okuduğumuz kısa öykü tanrıçası. ayrıca öyküleri içerisinde kullandığı sembollerle eserlerine boyut kazandıran, çok erken bir yaşta ölümü selamlamış güzel kadın.
  • adam yayınların dan memet fuat çevirisiyle ölü albayın kızları adlı kitabı çevrilmiş olan ingiliz asıllı yeni zelandalı yazar..betimleri, alegorileri, hüzünlü ama gerçekçi havası, yarattığı atmosfer ile okurken film izler gibi hissettiren kısa öyküleri etkileyici, iz bırakan cinsten...
  • beklenmedik sonlara sahip hüzünlü hikayeleri ile tanınır. uslubu yer yer çehov u andırır. genç yaşta ince hastalıktan * ölmüştür.
  • menşei yeni zelanda, eğitimini aldığı yer londradır. queen's collegedayken çelloya merak salmış daha sonra okul gazetesinde yazmaya başlamıştır. evlendiği ilk kocasıyla bir gün içinde ayrılmış, 1 sene sonra gayrimeşru bir ilişkiden hamile kalmışsada çocuğunu düşürmüştür. john middleton murry ile tanışması yazın hayatının dönüm noktasını oluşturmuş, kardeşinin birinci dünya savaşında ölmesiyle çocukluk yıllarına dönüp, anılarını eserlerine yansıtmıştır. 34 yaşında fransada tuberkülozdan vefat etmiştir. biz kendisini fast & furious olarak tanımaktayız.
  • "ah, hiçbir yer yok muydu saklanabileceği, istediği kadar kalabileceği, kimseyi rahatsız etmeden oturabileceği, kimsenin kendisi için endişe duymayacağı? şu koskocaman dünyada oturup -sonunda- doya doya ağlayabileceği tek bir yer yok muydu?

    parker ana olduğu yerde durdu, başını kaldırıp önce yukarıya, sonra aşağıya baktı. buz gibi esen dondurucu rüzgâr, mutfak önlüğünü havaya kaldırıp balon gibi şişirdi. yağmur yağmaya başlamıştı işte! hiçbir yer yoktu gidebileceği."

    "parker ana'nın yaşamı" adlı öyküsünden...
hesabın var mı? giriş yap