• 24 mayıs 1993 bingöl pususu'nda tsk'nın zaafiyeti, eksik istihabaratı, hatalı stratejileri nedeniyle şehit olan 33 askerimizin esasında nasıl ölüme yollandıklarının 2012 model ispatı. yazık..
  • katliamdan kurtulanlar bundan 4 yıl kadar önce taraf'a konuşmuşlar, taraf da bunu haber yapmıştı. 4 senedir tbmm komisyonu bayağı meşguldü herhalde.
  • seneler önce olaydan sağ kurtulan osman partal ile yapılan röportajdan da net bir şekilde varılabilecek bir kanı. insanın kanı donuyor, yüreği yanıyor okudukça..

    ''trabzonluyum. iki minibüsteki toplam 50 askerden biriydim. van-özalp’teki birliğime gidiyordum. yol boyunca gereksiz molalar veren şoför bir ara lastik patladığını söyleyip durdu. lastiğin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını duydum. galiba telsizle konuşuyordu. şemdin sakık, şimdi hürriyet'te yayımlanan açıklamalarında ‘eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini bilmiyorduk’ diyor. yalan söylüyor. çünkü ilk otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum. yolumuzu kestiklerinde şoförün kapısını bizzat şemdin sakık açtı. toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı. omzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu. şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu. ‘arkada, geliyor’ cevabını aldı. iki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya. yani bizi bekliyorlardı. gece yarısına kadar teröristlerle yürüdük. mola verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. ‘tc ateşkes ilan edince, iki gün içinde sizi serbest bırakacağız' dediler. saat 01.00 sularıydı. sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk. şemdin sakık nereli olduğumuzu sorup, doğulu-batılı diye bizi iki gruba ayırdı. sakık, doğulu olmayan benim de içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini söyledi. dağda koşar adım yürümeye başladık. bize eşlik eden teröristler sürekli değişiyordu. toplam 300 kişiydiler. bir köye gittik. kapısını çaldıkları evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı. kimi terörist evlere gidip istirahat etti. bir ahıra soktular bizi öldürmek için. sonra vazgeçtiler. tekrar yürümeye başladık. sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum. yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. bir ırmaktan geçerken su içtik. dağ yoluna çıktık. davranışları sertleşti. durdurdular. saat 03.00 sıralarıydı. yolun kenarına dizilmemizi istediler. kol kola girip sıklaşmamızı istediler. yanımdaki arkadaşıma ‘devrem bizi vuracaklar’ dedim. tir tir titriyordum. kalaşnikof, bixi ve kanvasların emniyetlerini açtılar. sonumuzun geldiğini anladım, kelimeyi şahadet getirip kendimi yere attım. taramaya başladılar. dizime bir mermi isabet etti. vurulanlar üzerime düşüyordu. kafamı koruyordum. hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce mermi yağdırdılar. gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından anladım. altı yedi arkadaşım sağdı henüz. diğerleri paramparçaydı. can çekişenler, hırıldayanlar, ağlayanlar, inleyenler… su istiyorlardı. ‘anne, anne’ diye bağırıyorlardı. öldüğümü zannediyordum. kendimi çimdikledim, ölmemişim. devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım. ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim. dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu. beyin, ayak... yardım aramak için yukarı doğru koşmaya çalıştım. kan kaybediyordum. asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki elmalı karakolu'na gittim. olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya başladı. helikopter, tanklar geldi. şehitleri aldık. olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu. yani silahsız erlerin her biri için 50 mermi kullanmışlardı…''
hesabın var mı? giriş yap