27 entry daha
  • açık konuşmam gerekirse, varlığından haberdar olduğum wikileaks'i bugünlerde afgan savaş günlüklerini yayınlamalarına kadar pek takip etmemiştim. kendisi ve kopardığı gürültü hakkında çok bilgim yoktu. biraz külliyatı tarayınca, kimi sosyo-kültürel analizlerde kimi akademisyenlerin tam da benim böyle bir anonim oluşumun ortaya çıkmasıyla ilgili ilk izlenimime <ilk izlenim: ya ne olağıdı> uygun yorumlar yaptığını gördüm. bu açıkçası beni mutlu etmedi.

    zira sanal da olsa görünene bakıp ve asi gömleği giyip "artık dünya eskisi gibi olmayacak! dinler çöküyor! devletler köşeye sıkışıyor!" tarzında yıkıcı minvalde iyimser bir dil kullanmaktansa, "değişen bir şey yok, teknoloji çağının gereği olarak bugüne özgü istihbarat paylaşımı günden güne artıyor o kadar, colin powell gibi tipler abu ghraib ya da saddam'ın ontolojik olarak sıkıntılı kimyasal silahları hususunda insanların gözünün içine baka baka yalan söylediklerini itiraf ettiği bir dünyada, aynı hükümetlerin bildirilenden daha fazla insan öldürdüğünün ortaya çıkmasıyla köşeye sıkışmayacağını ya da nato'nun ikiyüzlülüklerinin sızdırılmış belgelerle kamuya açıklanmasının nato'nun köküne kibrit çakmadığını görmek gerekir. devletlerin eylemleri değişiyor ve çağ değişiyor, youtube çağında herkesin cep telefonlarıyla yürüyen gazeteci gibi -patlamaya hazır bomba- etrafta dolandığı bir çağda bu tarz yaygın ve anonim enformasyon olmayacak mı sanıyordunuz?" demek daha sarsıcı etki yaratıyordu.

    nitekim yeni sarsılmış olan bünyeleri bir kere daha sarsmak, daha etkili oluyor kanaatineyim. asıl şoku şoke olarak geçiren bünye, durumun asıl vahametini artçı şokla birlikte kavrar, bunun gibi, wikileaks'in de çağa uygun bir haber sızdırılmasından öte bir şey olmadığını, her haliyle doğal bir yapılanma olduğunu söylemek wikileaks'in dünyayı değiştireceğini umutla bekleyenleri sarsacaktır. çünkü gelecekte gündemimizi bilgilerin sızmış olması değil, bilgilerin kabul ettirilmesinin oluşturacağını düşünüyorum. karamsarlığım sonradan, biliyorum. ancak kocaman bir çin sorunuyla yüzleşmek durumunda kalacak olan batı tipi "yalan söyleyen" idarenin iradesinin, özellikle de geçmişten miras aldığı kültür politikalarıyla yalan söylemeye gerek kalmadan, kitleleri ikna ederek bu sorunu kökten halledecek birtakım çözümleri deneyeceğini sanıyorum. ya da zeitgeist buna iteleyecek, biz kendimiz itmişiz gibi düşüneceğiz.

    bizde yok diye, dünyada da yok sanmayalım. metaforik anlamda bir batıcıl-geleneksel kapitalist üretim ve tüketim çemberinin bir doğu istilasıyla karşı karşıya olduğu avrupa'da ve amerika'da akademilerden, sokağa kadar her yerde tartışılıyor. üreten çin toplumunun kalabalık nüfusuyla batılı toplumlar gibi tüketmeye başlayacağı <şu an sadece ucuz üretim var, ya kalabalık çinliler de batılılar gibi lüks yaşama meylederse? [*]> en azından önümüzdeki 25-30 yıldaki hakikî pazar, kaynak ve ham-madde problemlerini düşününce gelecekte wikileaks gibi anonim sızdırmaların çok önem arz etmeyeceğini sanıyorum. çünkü yakın geleceğe ilişkin karamsarlığım, başta amerigan hökümeti olmak üzere, pazarı daha da genişletmek adına afrika'ya yönelmiş batı kapitalizminin <karş. afrika'da fethullah gülen okullarının bulunma sebebi>, -ki artık modernlik gibi kapitalizmin de yönü yoktur- tokyo kapitalizmi, çin kapitalizmi gibi alternatif tokyo modernleşmesi, çin modernleşmesi ve hatta ilkin kulağa kaşındırıcı gelebilir ama türk modernleşmesi, hindistan modernleşmesi ya da milliyetçi putin rusya'sının diş kıran demir leblebi gibi yöreye çökmüşlüğü karşısında yepyeni yalanların ve düzenlerin, kamunun ikna edilmesiyle servis edileceğini ve gizli belgelerin, ancak liderleri biraz sıkıştırırsa da, genel gidişatı asla etkilemeyeceğini düşünüyorum.

    evet, çok karamsarım. gün gelecek, yalan söylemeye gerek kalmadan, kitlelerin yok edilmesini isteyeceği farklı düşman tiplerinin yaratılacağını ve bunun da doğal bir süreçte gerçekleşeceğini düşünüyorum. bir yerde doğal yaratım varsa, oradan korkun, çünkü süreci -ah biraz da armageddon phantasma'sıyla kafayı yemiş evanjeliklerdenseniz- determinist okursunuz. bizzat tanrı'yla konuştuğunu söyleyen yalancı buşt'a iki üç defa anahtarı teslim etmeniz gibi, yine kurtarıcı gözüyle baktığınız ve sizi "zaten" her türlü yalanı söylemesine gerek kalmadan ikna etmesi için seçtiğiniz birileri olacaktır. youtube çağında böyle bir oluşum olmasa şaşardım. yarın öbür gün julian assange'ın pentagon'la bizzat bağının olduğu söylenirse, ona da şaşırmam. tekrar söylüyorum, colin powell bir confessor yani itirafçı oldu da ne oldu <bizde de aynısı olur kanaatindeyim, tayyip erdoğan seçim öncesi çıksın "ben size önceki seçimlerde yalan söylemitşim ehueheuhe, ama dürüstüm bunu söylemeyebilirdim de" desin, halk yine ona yüzde kırk oy verir, çünkü colere populum est coli>, sistem, düşman olarak görüyorsa bu sitenin önlemini almaz mı sanıyorsunuz? obama'nın karşısına seçilmesin diye konmuş gibi duran mccain'in bile alıcısı vardı, onca yalan dolan itiraf edilmiş olmasına rağmen.

    ne kadar safça, ne kadar çocukça bir düşünce. adamın biri çıkmış anonim site kurmuş, sistemi yıkıyor, yalanlarını vuruyor yüzlerine! başka bazı adamlar çıkmış, zeitgeist the movie ile dinleri çökertmiş! ne kolay çöküyor, ne kolay yıkılıyor duvarlar. eh youtube çağına uygun mitolojik event'ler yani efsanevî olay yaratımları bunlar, wikileaks'ten cacık olmaz demiyorum ama sistemde kaynar diyorum, çünkü sosyo-kültürel varlığı ne kadar sanallaşırsa sanallaşsın, insan sanal bir varlık değildir. hele ki kösele suratlıların iktidarında ikna edilmeyi pek iyi becerenlerin wikileaks'ten zimbabwe'deki devlet şiddetinin boyutlarını detaylı bir şekilde öğrenmesinin, kafalarındaki tüm anarşist, asi pıhtılaşmayı harekete geçireceğini düşünmek bana uymuyor. uygun koşul ve düşman yaratımı, yukarıda dediğim gibi, doğal bir seçilim neticesinde mümkün olursa, kitleler belgelenmiş milyonlarca yalana değil, evanjelik hezeyanlarına ya da en basitinden kafalarını gece yastığa koyduğunda, gün boyu dört bir köşeden zerk edilmiş düşmanına dönük kin, hemşehrilerine dönük acıma duygusuyla sabahı zor edecek ve sistemi yürüten dişlilerden olmaya gönüllü olacaktır. dediğim gibi, çok değil 25-30 sene sonra görülecek pazar ve ham-madde probleminin kitleleri ne kadar vahşileştireceğini. idare ikna etmeye, kitleler de ikna edilmeye muhtaç olacak. öyle de karamsarım işte.

    "ama insandan ümit kesilmez" gibi gerzek bir paragraf başlatıcısına varmak istemesem de, sanal da olsa kitlelerin sansür delme girişimlerini sadece samimî değil aynı zamanda insandaki inatçı direnişe iştirakin "yine de" güçlü kalabildiğini göstermesi bakımından "kewl" bulduğumu söylemek zorundayım. wikileaks de, gavurların internet dünyalarında, bizdeki yasaklanan porno sitelere girmek için alternatiflerin "anında" bulunması gibi kitlesel bir süreçten geçmiş. bu minvalde blown to bits'te wikileaks'le ilgili olarak deniyor ki "insan bilgisi araştırmanın neticesinde değişti. sadece bir yüzyılda, kayıtlı tarihin şafağından bu yana bizimle beraber olan düz-ceketlilerin (straight-jackets) [yüzeysel] bilgisinden kurtulduk/özgürleştik. ama olayların nasıl olduğunu bilmesi gerekenler, bunu bilmiyor. şubat 2008'de san francisco mahkemesi wikilekas sitesini kapatmaya çalıştı, hani şu sızdırılmış gizli belgeleri fısıltı-yayıcılarının yardımına sunan. mahkeme wikileaks ismini dns serverlarından silinmesi kararını verdi, böylece wikilekas.org url'si artık doğru ip adresiyle ilişkilendirilemeyecekti. bu sansürden doğan şöhret, web'de farklı yerlerde bulunan farklı 'mirror'ların, özdeş ikiz-sitelerin bulunmasını kolaylaştırdı..." [**]

    ben, hugo de burgh'ün wikilekas de dahil olmak üzere yeni medya teknolojilerinin yeni "bilgiyi dağıtım oluşumları ve küreleri" anlayışını [***], baştan beri söz ettiğim "çağın ruhu"na yani zeitgeist'a yamıyorum. sanal da olsa insanlar arasındaki sınırların kalktığı bir dönemde, youtube çağında insanlığın gözünün önünde söylenmiş yalanların gizli kalacağını düşünmek yersiz. önemli olan artık o yalanlara ihtiyaç olup olmadığı <olup olmayacağı>, ben yukarıda kısaca söz ettiğim karamsarlığımdan ötürü, o yalanlara artık gerek kalmayacağını, kitlelerin bile isteye vahşileşip iktidarın <yalanların> peşine takılacağını düşünüyorum. çünkü gün gelecek söz konusu olan petrol bile olmayacak, insanın en temel gıdası olan "su" olacak. insan susuz kalınca neyler kenya'nın eski başkanı moi ne sıkmış.

    sızdırılmış yıldızlar, ama...

    * bu konuda bkz. henry wai-chung yeung, chinese capitalism in a global era: towards hybrid capitalism, routledge, 2004, s.107. aslında kitap müthiş bir derleme, tamamına referans verdim kabul edin. ayrıca şu eseri okuyup da karamsar olmayan bir allahın kulu olmaz kanaatindeyim, özellikle de asya ekonomi modelinin de afrika'yı hedef bellemesi durumunda ne gibi tehlikelerin bizi beklediğini öğrenmek için bkz. randall p. peerenboom, china modernizes: threat to the west or model for the rest?, oxford university press, 2007.
    ** h. abelson - k. ledeen - h. r. lewis, blown to bits: your life, liberty, and happiness after the digital explosion, addison-wesley pub. 2008, s.117.
    *** hugo de burgh, investigative journalism, routledge 2008, s.106-107.
1049 entry daha
hesabın var mı? giriş yap