48 entry daha
  • sanki ekran camının diğer tarafında gerçekten yaşayan bir dünya varmış gibi hissettiren oyun. genelde grafikleri eleştirilir biraz düşük çözünürlüklü olduğu için ama bu durumdan öğrendiğim şey şu ki, atmosfer yaratmak için gerekli olan şey yüksek teknoloji değil, görsel tasarım, tarz.
    bu oyunun tarzı baştan aşağı çok şık. yani ne sıradan, sıkıcı tasarımlar yapmışlar, ne de sırf tarz olsun diye şekerini fazla kaçırıp abartı uçuk şeyler.

    şehirler desen zaten capcanlı, sokaklarda gezen sayısız insan, devriye gezen muhafızlar...

    saraylar başka hiçbir oyunda örneği görülmemiş derecede inandırıcı. içeri girer girmez bi tedirgin oluyorsunuz sanki gerçekten önemli bir yere giriyormuş gibi hissediyorsunuz. o kraliyet havasını alıyorsunuz. içeride görkemli bir müzik, büyük salonlar, koridorlar, duvarlarda asılı flamalar, duvar halıları.. ve tabi ki soylu beyler ve hanımları, en ufak hatanızda üzerinize çullanmaya hazır bekleyen sayısız muhafız.. çalgıcılar, soytarılar, hizmetçiler...

    düşmanımız olan savaşçılar, büyücüler ve yaratıkların hepsi de inanılmaz çizilmiş. tasarımcılar genelde zırhları/giysileri süsleyip püslemek isterken, savaş kıyafetinden çok törensel kıyafetlere/zırhlara benzetiyorlar. ya da inandırıcılıktan uzak abartı detaylar, dokunsan kırılacakmış gibi görünen kılıçlar çıkartıyorlar ortaya.. daggerfall'daki çizimlerin hepsinde o acımasız gerçekliği, kaba kuvveti yeterince hissedebiliyor insan. klasik ilk çağ ve orta çağ kostümlerine ek olarak böyle bir 80'lerin havası var, larry elmore'unki gibi, eski frp kitaplarındaki hava gibi, conan the barbarian'daki gibi.

    zindanlarında süpermen edasıyla gezemiyorsunuz, birden ensenizde bitiveren, aslında kolayca altedebileceğiniz bir savaşçı bile sizi yerinizden hoplatabiliyor bazen. üstelik oyun sizi bu kadar havaya sokarken, gerim gerim gerip korkuturken, aslında bunun için uğraşmıyor bile.. yapmacıklıktan yoksun doğal bir korkutucu havası var.

    daggerfall kentine ilk gelişimde geceydi ve şehir kapılarının kapalı olduğunu görüp şaşırmıştım. ama asıl şok edici deneyim, geceleri daggerfall sokaklarını lanetleyen ve "vengeance" diye inleyen hayaletle karşılaşmak olmuştu. sonradan karakterim ne kadar güçlendiyse de, geceleri daggerfall sokaklarında gezmek hala biraz ürpertici kalmıştı.

    bir yabandomuzu-adam (wereboar) tarafından yaralanıp, bir gece uyurken garip bir rüya (video) görmüş, sonrasında wereboar'a dönüştüğümü öğrenmiştim. insan kanı alma ihtiyacımı tatmin etmek için de adı sanı duyulmamış şehirlerde avlanıyordum. tabi sonradan ben av oldum ve bana da o meşhur mektup geldi, "gel tedavi ol yoksa seni öldürürüz" diyen.

    oyundaki bir başka gizli ve ürkütücü bölüm de daedra çağırma ayinleri. mages guild'de belli bir rütbeye geldikten sonra yapılabildiği gibi, bazı kasabalardaki gizli evlerde veya haritada normalde işaretli olmayan ve "witch coven" denen yerlerde de yapılan ayinler. buralarda esrarengiz görünümlü bir grup insanı toplanmış, dua edip ayin yaparken buluyoruz. belirli günlerde, büyük daedra efendilerinin çağrıldığı ayinler yapılıyor. (daedralar karanlık -kötü niyetliden ziyade bencil- tanrılar ve şehirlerde tapınak ve rahip/rahibeleri olan tanrılardan kavram olarak da çok farklı.) birdenbire bütün ekranı kaplayan büyüleyici bir sahnede, en büyük daedra efendilerinden biri (hangi daedra efendisi olduğu ayin tarihine göre değişiyor) karşımıza çıkıyor ve bize bir görev teklif ediyor. eğer başarılı olursak karşılığında da bize oldukça değerli ve eşsiz bir büyülü eşya veriyor.
    daedra efendisiyle görüşme anına örnek:
    http://i107.photobucket.com/…gerfall/df-hircine.gif
    (bkz: hircine)
    http://i107.photobucket.com/…ggerfall/df-namira.gif
    (bkz: namira)
    http://i107.photobucket.com/…/df-mehrunes_dagon.gif
    (bkz: mehrunes dagon)
    http://i107.photobucket.com/…rfall/df-nocturnal.gif
    (bkz: nocturnal)
    http://i107.photobucket.com/…aggerfall/df-azura.gif
    (bkz: azura)

    ve bir de büyük ana görev var ki tamamen göz ardı edip uçsuz bucaksız diyarlarda gezip, dövüşüp, çeşitli topluluklara (şovalyeler, büyücüler, katiller, hırsızlar vb.) katılabiliyor, hatta bankalardan borç para alarak ev ve gemi sahibi olabiliyoruz. laf arasında, mount&blade'e kadar at üstünde savaşabildiğimiz daggerfall'dan başka bir oyun da görmedim. ana görevi hiçbir zaman bitirmedim ama orda burda okuduklarıma göre oyunun bu büyük dünyasına yakışır büyük olaylar gelişiyormuş.
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap