11 entry daha
  • savaşların, kültürlerin ‘gelişiminde’ ve değişiminde oldukça önemli bir yere sahip olduğu fikri yadsınamaz bir gerçekliğe sahiptir. bu önermeden yola çıkılarak 2. dünya savaşı’nın tahrip gücünün (hem maddi hem de manevi) büyüklüğü ile kültürel etki alanının genişliği arasında doğru bir orantı kurulabilir. savaşın merkezinde bulunan almanya tüm gücüyle var olabilmek için uğraş verirken bir yandan da (yine) adolf hitler önderliğinde öz kültürünü kurmaya çalışıyordu; öyle ki bu yolda alman olmayan herşey dışlanıyor ve hatta yerden yere vuruluyordu (bkz: entartete kunst). buna paralel olarak ingilizler ve amerikalılar da almanları yermek adına farklı yöntemler uyguluyorlardı. tam da bu dönemlerde alman askerleri için bir yergi sıfatı olan kraut kelimesi kullanılmaya başlandı. bu kelime, savaş yıllarında almanya’da bolca tüketilen sauerkraut (lahana salamurası) adlı yemekten üretilmişti – kraut’un bir diğer anlamı olarak : gereksiz, yabani ot - .
    savaşın bitimiyle almanya; a.b.d, ingiltere, fransa ve rusya’nın kontrolü altında yeni bir yapılanma sürecine girdi. tüm askeri ve siyasi kararları bu devletlerin himayesinde almak zorunda bırakılan almanya, yalnızca sanayi konusunda özgür bırakılmıştı (!) 1950’li yıllar geçildiğinde almanya artık iyice toparlanmış, hatta gerçeklekleştirdiği sanayi devrimiyle birçok devleti geride bırakmıştı (alman!, disiplin!). 1950’li yıllardaki yoğun amerikanlaştırma çalışmalarına (özellikle kültürel açıdan) almanya çok uzun bir süre sert bir tepki gösteremedi. 1960’lara gelindiğinde de durum pek farklı değildi; fakat 1968 yılı sadece a.b.d. ve fransa için değil, almanya için de bir değişimin habercisiydi. avrupa’nın genelinde çıkan öğrenci isyanları, almanya’da alfred willi rudi dutschke önderliğinde, yoğun bir anarşist yaklaşımla yürütülürken, aynı zamanda essen’da düzenlenen bir festivalde udo lindenberg ve arkadaşları kendilerine zorla dayatılan anglosakson kültürünü benimsemeyeceklerini ve artık kendi kültürlerine yöneleceklerini açıkladılar. bu milliyetçi bir yaklaşım gibi görülse de, anarşist eylemlerin bir yansıması olduğundan, tahmin edilen alman milliyetçiliği düşüncesinden uzak bir tavırdır. bu olaylar gerçekleşene kadar almanya’da rock müzik adına sadece beatles ve rolling stones’un kötü kopyalarına rastlanıyorken (bkz: the rattles) gelecek günlerin müzik adına çok daha farklı yaklaşımlara gebe olduğu anlaşılıyordu.
    almanya’da artık yeni bir müzik “kuruluyordu” ve bu müziğin belli nüvelerden dallanarak kendi karakteristik yapısını oluşturması gerekiyordu; aksi taktirde hayali kurulan müzik anlayışı ayakta duramayacaktı. krautrock tavrını ve anlayışını belli grup ve kişilerin oluşturup, geliştirdiklerini düşünürsek, bu grup ve kişiler üzerinden krautrock’ın ne olduğuna dair bazı ipuçlarına ulaşabiliriz.
    can, krautrock grupları arasında oldukça önemli bir yere sahiptir. grubunda isminde bulunan komün halinde yaşama fikri neredeyse diğer tüm gruplarda da kendini gösterir. özellikle amon düül ii ve faust bu fikrin meşrulaşmasında ( ki o zamanlar bu tarz bir yaşam almanya’da tuhaf karşılanıyordu) önemli bir rol oynadılar. bu sayede gruplar günde 10 ila 20 saat beraber müzik yapabiliyorlar, böylece “ortak olan müzikal fikirlerini, ortak bir yaşama dökebiliyorlar”dı.
    can’in kurucu elemanlarından irmin schmidt ile holger czukay’ın savaş sonrası modern müzikle ilgilenmeleri ve karlheinz stockhausen’in öğrencisi olmaları, krautrock’ın önemli özelliklerinden birisi olan elektronik öğelerin yoğun kullanımını da tasdikleyen verilerdir. yapılan röportajlarda holger czukay ve klaus schulze, stockhausen’in dönemin rock ve pop müziğine herhangi bir etkide bulunmadığını vurgulasa da; onun ve bazı çağdaşlarının ‘farklı ses’ peşindeliğinin, birçok kişinin müzik adına ‘yeniden düşünmesi’ni sağladığı da bir gerçektir.
    1960’lı yılların sonlarında hans joachim roedelius, klaus schulze ve conrad schnitzler a.b.d. ve ingiltere’den gelen psychdelic rock soundunu (tınısını) popüler hale getirirken, bir yandan da ucuzlayan ve artık taşınabilir hale synthesizer’ı kullanarak bu tınıyı geliştirme yoluna gittiler. synthesizer krautrock için vazgeçilmez bir değer olmaya başlarken, gruplar karmaşık ses deneylerini bu enstrümanın yardımıyla gerçekleştiriyor ve gün geçtikçe daha çok üretiyorlardı.
    1970’lerin başında almanya’da yüzlerce grup ortaya çıktı. bir kesim bunların hepsini krautrock olarak tanımlamaya çalışsa da farklı arayışlar peşinde olan gruplar da mevcuttu. jane, electric sandwich, kin ping meh, 2066 and then ve epitaph gibi gruplar, zaten az olan (günümüzde bile) konuyla ilgili kaynaklar tarafından krautrock olarak etiketleniyorlardı. bu gruplar daha çok a.b.d. ve britanya’nın hard rock ve progressive rock gruplarına benziyorlar ve krautrock’ın temelini oluşturan söylemlere pek yaklaşmıyorlardı. carl philipp emanuel bach’ın teorik çalışmalarında bahsettiği empty virtuosity kavramı bu gruplarda (özellikle progressive rock icra edenlerde) oldukça sık karşılaşılan bir durumu tanımlarken; krautrock gruplarında bu tür bir virtüözlük çabasına ve enstrümanla girilen tuhaf savaşa rastlanmaz, enstrümanı alt etmek gibi bir dertleri yoktur, “amaçları insanları delicesine etkilemek değil, beyinlerini okşamaktır”
    krautrock’ı etkileyen önemli akımlardan birisi de yukarıda da bahsi geçen psychedelic rock’tır. a.b.d. ‘de grateful dead ve jefferson airplane; britanya’da da pink floyd öncülüğünde gelişen bu akım, dönemin rock müziğinin konvansiyonel yapısını dışlayarak müziğin farklı boyutlarını geliştirme yoluna gitmiş, alman grupları da bunu minimalist bir yaklaşımla ele alarak yoğun tekrarlar ile dinleyici üzerinde beklenmedik etkiler bırakma çabasına girişmiştir.
    krautrock gruplarının yapıtlarına bakıldığında: parçanın başladığı ya da bittiği hissini verme çabası sürekli baltalanmıştır, herhangi bir gelişim sürecine de rastlanmadığı gibi; icracılara ya da enstrümanlara ayrı ayrı kendini belli etme izni verilmez, önemli olan müziğin yapılması aşamasında ortak deneyimlerin yansıtılmasıdır. ash ra tempel gibi birkaç grubu ise bu örneklemeden ayrı tutabiliriz. grubun beyni sayılan manuel göttsching’in elektro gitarı yeniden tanımlama çabası, yapılan müziğin bu enstrümanın (ve manuel göttsching’in kendisinin) üzerine kurulmasını gerektirmiştir. göttsching’in bu tavrı bize (yapılan) ses deneylerinin sadece elektronik enstrümanlarla değil (elektro gitar tahmin edildiğinin aksine bir electrophone değil, chordophone dur) davul, gitar ve saksafon gibi alışılagelmiş klasik aletlerle de yapıldığını göstermiştir. malcolm mooney’in vokal çalışmaları, jaki liebezeit’in vurmalıları ve klaus gülden’in flüt icraları yapılan bu ses deneylerine iyi birer örnek olarak gösterilebilirler.
    yapıtların, uzun sürelerine rağmen, herhangi bir düşünceye doğru ilerlememesi, belli bir giriş-gelişme-sonuç oluşumunu bünyesinde barındırmaması, dinleyicide parçanın ‘havada kaldığı’ fikrini uyandırabileceğinden; müzisyenler, sürekli tekrar eden sesler ve ritm kalıpları kullanarak tuhaf bir minimalizm’e de başvururlar. bu sayede hem parçanın ayaklarının yere basmasını (!) hem de dinleyici üzerine yaratmak istedikleri kaotik etkiyi sağlamış olurlar.
    anarşizm temelli ayaklanmaların desteğiyle oluşturulan bu tarzın kaos ve ütopya peşindeliği, beklenildiği üzere, özellikle konserlerde had safhaya ulaşmaktadır. dönem gruplarının çoğu konserlerinde sahnede alışılmadık teatral gösteriler gerçekleştirilmiştir. can konserlerinde sahneye çıkan jonglörler ve sirk oyuncuları, grobschnitt konserlerinde aniden ortalığa dalan eli meşaleli dev kuklalar ve sven hassel okuyarak büyümüş bir nesilden beklenildiği üzere: 2. dünya savaşı’nın değişik rekonstrüksiyonları ve patlayan bombalar…işte bütün bunlar ütopyayı ve kaosu arayan bir akımın takdire değer ’eylemleriydiler’.
    krautrock’ı oluşturan isimler arasında özellikle bazıları vardır ki, çalışmalarıyla bu tarzın iyice güçlenmesini sağlamışlardır. tangerine dream’i bir efsane haline getirip krautrock’ın aldığı şekle büyük etkide bulunan edgar froese; yine tangerine dream ile başlayıp farklı projelerle onlarca albüme imza atan ve dönemin elektronik müziğini de derinden etkilediği kabul edilen klaus schulze; conrad schnitzler ile kluster’i kuran hans joachim roedelius ve dieter moebius (bu ikili ileride cluster’i de kuracaklar ve daha sonra neu! grubundan michael ruther ile bir başka efsane olan harmonia’yı oluşturacaklardır) ve tabii ki anılması en gerekli isimler olan holger czukay ile irmin schmidt konu dahilinde ele alabileceğimiz isimlerdir. kişilerin yanısıra faust (grubu oluşturan kişiler bireysel olarak pek fazla ünlenememişlerdir) topluluğunun da isminin anılması gerekir. sadece bu grubun bile ‘yaptığı’ müzik incelendiğinde krautrock adına önemli sonuçlara ulaşılabilir. klasik rock enstrümantasyonunun olanakları dışında farklı ses kaynaklarına yönelen grup, sesleri taklit etmek yerine orijinal ‘hal’lerini kullanmayı tercih ederek, yapıtlarına: matkap, çekiç ve ağır sanayi malzemeleri gibi öğeleri dahil ettiler. pierre schaeffer’in musique concrète (somut müzik) akımının büyük etkisi burada açıkça görülürken, topluluğun kullandığı kolaj tekniğinin yoğunluğu da bir başka 20. yüzyıl akımı olan dadaizm’e selam gönderir niteliktedir. dadaizm’in faust üzerinden krautrock’ a etkisi sadece kolaj ile sınırlı kalmamakta, varolan değerlerin tamamen yıkılması çabası ve absurd kavramının benimsenip, tavrın şekillenmesinde çokça başvurulan bir öğe olması özelliğiyle kendisini göstermektedir.
    20. yüzyıl akımlarıyla bu kadar iç içe olması da şunu gösteriyor ki: krautrock, çağının düşüncelerine yabancılaşmamış, sulu bir romantizmden uzak, ‘yeni’ nin peşinde oluşuyla zirvede olduğu dönemin normlarını belirleyebilmiş ve geleceğin müziğini derinden etkileyebilmiştir.

    dinleme önerileri
    1. can – tago mago (1971) (spoon / cd 006/7)
    2. faust – faust iv (1974) (virgin / 1885)
    3. neu! – neu! (1972) (astralwerks / asw 30780)
    4. cluster – sowiesoso (1976) (caroline / gyr 6624-2)
    5. kraftwerk – kraftwerk 2 (1971) (germanofon / 941002)
    6. amon düül ii – yeti (1970) (mantra / mantra 010)
    7. rufus zuphall – weiß der teufel (1970) ( good-will 10001)
    8. ash ra tempel – seven up (1973) (spalax 14249)
    9. harmonia – deluxe (1975) (germanofon 941021)
    10. guru guru – ufo (1970) (zyx / cd 556005-2)

    dipnot: koara dergisi'ndeki (yıl/sayı bilgilerini unuttum) aynı başlıklı kendi yazımdan alıntıdır.
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap