• ayşe kulin'in romanı sevdalinka'da, bir müslüman kadına aşıktır stefan:

    --- spoiler ---

    "karşı sırada iki yüz metre sonra bir şipşakçı var. siz de müslüman mısınız?" diye sordu berber.
    "dörtte bir."
    "ana tarafından mı, baba tarafından mı?"
    "bir kadın tarafından."

    --- spoiler ---
  • su an entryleri okuyup sok oldum sahsen... bu kadar insanin bunaldigi, kopuk buldugu kitabi ben yerlere goklere sigdiramiyorum. okudugum kitaplardan hep ayri tutuyorum. o kadar baska bi kitap ki!! insanin elinin kolunun bagli olmasini, caresizligini bu kadar guzel anlatabilir bir kitap bence. okurken orada yasananlara yapabilecegin tek sey aglamakti ki hakkini cok iyi verdigimi dusunuyorum. bence bu kadar acimasiz olmamak lazim geliyor efenim
  • bir aşk hikayesi ile soykırım kronolojisini kimi zaman birini kimi zaman diğerini ön plana çıkarak içiçe sunan trajik bir sevda romanı. bir saraybosna ziyareti sırasında, duvarlarından kurşun ve bomba izlerini söküp atamamış binalarla yüzlerinden acıyı ve çaresizliği silip atamamış insanların arasında okunduğunda bırakacağı iz elbette ki bir kat daha fazla olacaktır. satır aralarına sıkışmış köprülerden geçerken, her köşe başında karşınıza çıkan toplu mezarlıkların beyaz sessizliği karşısında dayanamayıp, ısrarla reddettiğiniz göz yaşlarına bir gece yarısı bir sokak lambasının ışığı altında boyun eğmek zorunda kalırsınız.
  • çok güzel ayrıntılar barındıran kitap. bosna'da ban kulin zamanından beri kırmızı akan nehrin hikayesini savaş zamanında fiko'ya aktarması, hele ki stefan isminin hikayesinin olayın baş kahramanında can bulması çok güzeldi.
  • bo$nakca "sevda turkusu" demek. cogul degil, tekildir.
  • yer yer kopukluk, yer yer konu dağınıklığı, yer yer de orada yaşananların dünyada umursanmamazlığını gözüne gözüne sokmaya çalışıp hırslanarak yazılmış bir kitap olmasına rağmen son derece etkileyici, insanı içine çekici, sonları ne olacaktan çok nasıl devam edecek bu hikaye diye insanı sürükleyen, iki arada bir derede insanları, iki arada bir derede milletleri pek bir güzel anlatan, insana saraybosna'yı, hırvatistan'ı, slovenya'yı, sırbistan'ı, topyekün balkanları gezip görmeye iti itiveren sevda türküsü.

    bir de savaşın vahşetini, acımasızlığını ve anlamsızlığını birmilyonuncu kere hatırlatıyor insana.
  • hikayeden daha çok içinde barındırdığı politik mesajlar öne çıkıyor. savaşı anlatan bir kitap içinde, olması gereken bu sanırım. yinede kitap uzun bir zaman hayata buruk bakmanıza neden olacak. özellikle benim gibi ergenlik döneminde okumuş olacak okuyucular için.
  • okumak için bunca zaman beklediğime çok mutluyum. bunca zamandır merak ettiğim sorulara nokta atışı cevap vermiş özellikle 1180- osmanlı hakimiyeti arası anlatılan kısım. bogomillik, boşnakların tarihi. kafamda bir çok nokta netleşti. yaşadığım toprakları daha iyi bilmek, anlamak bana kendimi bir değişik hissettirdi. bazılarını sıkan o ayrıntılar, yer isimleri benim kafamda somut halde yer aldığı için inanılmaz zevk aldım okurken.

    nimeta'nin aldatması bana bisey düşündürdü. kitapta boşnakları tamamen kusursuz iyi kalpli ve haksızlığa uğramış insanlar olarak resmediyor. yakın ve uzak tarihe bakınca bu hakikaten de böyle görünüyor ama insan düşünüyor gerçekten böyle olabilir mi bir topluluk? bu sebeple de acaba ayşe kulin bir boşnak kızı olan nimetayi bu yüzden mi kusurlu olarak resmetti diye düşündüm. hırvat bir gence aşık olan bekar bir boşnak kızını da anlatabilirdi.

    ve gerçekten bazı şeyleri aklım almıyor. gerçekten 4 yaşında bir kız çocuğuna 8 tane sırp asker sırayla tecavüz etmiş midir? kadınlara tecavüz etmelerini filan geçtim artık ama o derece canavarlasmislar mıdır? ve öyleyse sebebi ne?
  • balkan aşk türküsü. en meşhur olanı hırvat şair alexander santic'e aittir. mostar'ın karşı yakasından müslüman bir kız olan emina'ya aşık olan santic, hıristiyan olduğu için sevdiğine kavuşamıyormuş. imkansız aşkı santic'e, mostar'ın en meşhur sevdalinkasını yazdırmış. mostar'da bugün santic caddesi olarak bilinen nokta, savaş zamanında hırvat ve boşnak güçleri arasında yaşanan en şiddetli çatışmalara sahne olmuş.
  • bosna savaşının öncesini anlatırken biraz sıksa da, bir noktadan sonra arap atı gibi açılarak insanı o acıların içine sokan ve sonunu merak ettiren roman.

    yapılan katliam için ne denebilir bilmiyorum. insan olan bunu yapmaz değil, hayvan olan bile bunu yapmaz ama bazı insanların beyni nasıl yıkanıyorsa vahşet onlar için bir oyun haline gelebiliyor. o günlerin detayları pek kalmamış aklımda. okurken neler olup bittiği hakkında çok daha net fikir sahibi oldum. içimden geçenler ise vicdan sahibi herkesin içinden geçenlerle aynıdır herhalde.

    bir de burhan'a çok acıdım ve onun için çok üzüldüm. adam bu kitapta kurgu karakter olabilir ama gerçek hayatta sevgisi ve duyguları böyle harcanan yüzlerce insan var. kadın erkek önemli değil.

    --- spoiler ---

    savaşın acımasız yüzünü bir tarafa bırakırsak, kitapta en sinirimi bozan cümlelerden biri nimeta'nın stefan'ı görmekten vazgeçme kararını bir fedakarlık olarak dile getirdiği yer oldu. gerçi bu yasak aşk ve kadının buna bağlı her hali tavrı beni deli etti ama zeytinyağı gibi üste çıkma çabaları tüy dikti resmen.

    aşığıyla beraber olduğu gecenin sabahında kocasını hiçbir şey olmamış gibi karşılayabilmesi, aşığı olacak adamın da gece kadını koynuna alıp sabah kocaya hal hatır sorması... ne mideler var dünyada.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap