• "ne gerek vardı abi zahmet olmuştur" denilesi cümle.
  • sahibini takdir ettiğim cümle. bir insanın hem bu kadar ucubik bir cümle kurup hem de bu cümlede anlatım bozukluğundan kaçınması takdire şayan. şimdi bu cümle gayet rahatlıkla "seni kınıyorum ve laflar hazırladım" şeklinde de söylenebilirdi ki bu durumda anlatım bozukluğuna sebebiyet verilirdi. ama kardeşimiz bunu yapmamış. adam seviyesiz belki ama türkçe'ye hakim, helal olsun...
  • yahu ben ömrümde hayatımda, zihnimde tekrarlayıp yuvarladıkça bu kadar güldüğüm bir cümle görmedim. cümlenin komikliği bir tarafa, geniş geniş mecralara da itiyor adamı. konsantre gibi, sulandırıp sulandırıp içiyosunuz.

    şöyle de bir senaryo mevcut:

    -11.12.2001 23:36 istanbul-

    güzel bir fon müziği eşliğinde siyah pardesülü yüzü görünmeyen bir adam bardaktan boşarcısana yağan bir gece yağmuruna tutulmuş, şapkasını tuta tuta bir telefon kulübesine atar kendini. biraz kurulandıktan sonra siyah deri eldivenlerini çıkartır, ardından pardesüsünün içinden zar zor, buruşmuş bir kağıt çıkarır. yağmur telefon kulübesini döve döve yağarken arkaplanda sapsarı şimşekler çakmaktadır. üşüyen kahramanımız yüzünü buruşturup hızlı hızlı ceplerini yoklar ve bir de bozukluk çıkarır. aceleyle makineye atar, asabi ve aynı zamanda kendinden emince numarayı döndürür. ahizeyi omzuyla kulağı arasına dayayıp kağıdı düzeltir, döndürür. arka fonda çalma sesi gelir telefondan. uzun uzun çalar. kahramanımız içinden konuşur. telefon çalar çalar ve bir bant kaydı duyulur.

    -diiiiit... ben mahmut... şu anda dışarıda olduğumdan size cevap veremiyorum. bir notunuz varsa sinyal sesinden sonra bırakabilirsiniz........... diiiiit.

    ses kesilip kahramanımız kağıdına yazdıklarını yavaş yavaş okurken ekran kararır..

    -12.12.2001 19:50 izmir-

    anahtarı kilide sokup yorgun ve bezmiş bir vaziyette kapıyı açan mahmut sessiz sakin montunu ve atkısını asarak salona girer. bir an önce eline viski bardağını alıp köşedeki koltuğuna yayılmanın hayaliyle yanıp tutuşmaktadır. ceplerini boşaltıp lavaboya gider, gelir. büfede fransa'dan gelme kaliteli viskisini kısacık bir bardağa doldurur ve koltuğuna oturmadan önce telefonun kumandasını alır. oturup viskisini yudumlarken kolunu uzatıp kumandayla telesekreteri açar.

    -üç yeni mesajınız var. dinlemek..

    mahmut telesekreteri dinlemeden kumandayla bir düğmeye basar. ilk mesaj duyulur.

    -diiiiit.. mahmut bey ben muhasebe departmanından ferit. pazarlama bölümü çalışanlarına yaptığımız zammın oranı bize 12.50 olarak bildirilmişti ama muhasebeye gönderilen dosyada oran farklı belirtiliyor. cep telefonunuz kapalıydı. bize ulaşırsanız sevinirsiniz.. diiiiit.

    mahmut şöyle bir oflar. işler.. işler.. işler.. sıkılmıştır artık. kumandasından ikinci mesaja geçer..

    -diiiiit.. ben selma. hani geçen hafta quiz bar'da tanışmıştık. o gece nereye kayboldun? telefonunu da vermemiştin? şanslıymışım ki barın garsonundan evinin telefonunu alabildim.. beni ara. numaramı veriyorum. sıfırbeşyüz..

    mahmut daha da oflar bu sefer. kumandasından bir diğer mesaja geçiverir. tek gecelik bir ilişkidir işte. uzatmanın alemi nedir? sıra üçüncü mesajdadır. mahmut viski bardağını yavaşça dudağına götürür.

    -diiiiit.. seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım!!

    mahmut'un eli titremeye başlar. o ses.. paniklemiştir.

    -.. bir! sen çok salaksın!

    mahmut sıçrar koltuğunda. viskisinin bir kısmı havada uçuşur. eliyle kalbini tutar sıkı sıkı. gözlerini yumar. neredeyse ağlayacaktır.

    -.. iki! sen bir çürük yumurtasın!!

    mahmut daha da fena sıçrar, artık kontrolden çıkmıştır. dualar okumaya başlar. gözünden yaşlar gelir. ağzından tükürükler çıkarır.

    -.. üç! seni çok pis yapıcam!

    mahmut'un dayanacak gücü kalmamıştır. koltuktan düşüp yere yığılır. önündeki sehpa ve viski şişesi yere düşer. karede boş viski şişesi yeşil-sarı parlarken mahmut'un titreyen elleri ve hıçkırdığı görünür.

    -.. ve dört! mezarına tüküreceğim!..

    mahmut ölmüştür.

    -diiiiit. mesajları tekrar dinlemek için..

    arkadan telesekterin cılız sesi konuşurken mahmut başına gelen korkunç felaketle gözleri fal taşı gibi açılmış ölü bir şekilde yatmaktadır. kamera mahmut'tan ve akabinde salon'dan uzaklaşıp pencereden çıkar. apartman görünür gecenin karanlığında. ve sisli şehir. şimşekler çakmaktadır izmir'e. gök gürüldemektedir. bu gece bir canı daha almıştır kahramanımız. mahmut'un henüz kanı soğumamışken o bir sonraki kurbanı için laflar hazırlamaya başlamıştır bile...
  • - seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım dostum.
    - mesela ?
    - hmm meselaaa ... amcık !
    - hmm başka ?
    - hmm başka bakayım bi sn.
    - çabuk hadi
    - götveren ! .. nasıl ?
    - başka ne var
    - ibne var, amruk otu var, sığır siki var ... var oğlu var.
    - adresini versene sen bi pls ltf tşk
  • ajdar anık tarafından söylenebilecek gibi duran bir cümledir.
    (bkz: alirim senden tum yetkimi)
  • inanılmaz şekilde her okuyuşumda içimden gelen gülmeyi 'tamam lan 50 kere okudun işte,hala neye gülcen' diye durmama rağmen,3 saniye geçmeden esaslı bir kahkaha atmama sebep olan kınama cümlesi.garip bir büyüsü var.

    -şşt.seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım!
    -puahahahasktirrr ya.
    -noldu lan,korktun mu gülüyon mu?
    -bi bilsem..
  • kesinlikle karsisindaki insana (kizgin bile olsa) cok deger veren birinin edecegi bir laftir. ''laflar hazirlayan'' kisinin emegine saygi duyulmalidir.
    ''buyur canim benim dinliyorum'' denmeli, o laflar bir kenara not edilmeli, sonsuza dek hatirlanmalidir.
  • özgün bir çalışma, itina ile gülüyoruz
  • kadir hulusi'nin feyki olduğu için hulusi'nin söylediği sözdür. dikkatli bakılırsa hulusi de kadir de mazoşist yerine mazojist yazıyor. tesadüf? sanmıyorum.
hesabın var mı? giriş yap