• sadece bu yılın değil son yılların en iyi kdramalarından olduğunu iddia ediyorum ve emin olun bu yıl çıkan kdramalardan hatrı sayılır derecede izledim. bu yıl pasta gibi sungkyunkwan scandal gibi ya da my girlfriend is a gumiho gibi sevdiğim diziler çıktı ama secret garden çıkınca meydana hepsi silindi gitti diyebilirim. zaten aldığı reytingler ve net aleminde yarattığı kaos ile bunu kanıtlıyor, yılbaşı günü düzenlenen sbs kanalının drama ödüllerinde de hak ettiği ödüllere kavuşmayı başardı. peki neden bu kadar sevip, bağrımıza bastık, gece gündüz bahsedip, yeni bölümleri iple çeker olduk? hepsi aşağıda.

    konudan bahsedelim o halde. önce şunu cebe atalım, dizinin asıl meselesi ilk başta beden değiştirme olarak lanse edildi, ama başlayınca bundan çok daha fazlası olduğunu gördük. esas oğlumuz, kim joo won zengin ve yakışıklı bir iş adamıdır. ancak onun kızların gözündeki cazibesini azaltan bir de kusuru var. hayalimizdeki çalışkan adamdan hayli uzak olan bu arkadaş önemli belgeleri imzalamayı bile müdürüne bırakan, arada bir işe uğrayıp milleti azarlayıp dönen bir tip. hele bu karakterin bir evi var ki göl kenarında, boydan boya camı ve kitaplığı olan, anlatılmaz yaşanır. joo won'u hayli kilo verdiği gözlemlenen, my name is kim sam soon'dan tanıdığımız hyun bin canlandırıyor, canlandırmak ne kelime, yaşıyor.

    joo won'un bir de pek iyi anlaşmadığı kuzeni var ki kendisi dizideki 2 numaralı sevilesi, şirinlik abidesi karakterimiz oluyor. arkadaşımızın adı oska, bu garip ad gerçek adı değil tabi ki, kendisi ünlü bir şarkıcı, çapkın olduğunu söylemeye gerek yok ama bu çapkınlığın sebebinin geçmişten kalan bir kuyruk acısı olduğunu bilmek için de müneccim olmaya gerek yok.

    gelelim esas kıza ve dizinin asıl meselesine. daha önce pek haz etmeyip, bu dizi sayesinde bağrıma bastığım ha ji won'un canlandırdığı esas kızımızın adı gil ra im. kendisi bir dublör, tehlikeli sahnelerin sert kadını. karakter olarak da sert biri olan ra im, aynı zamanda çok azimli ve çalışkan. mütevazı bir evde arkadaşıyla beraber yaşıyor. ra im'in yumuşak karnı da var tabi, popçu oska karşısında tüm sertliğini kaybedip, "oppa" çığlıkları atan bir fangirle dönüşüyor.

    joo won ve ra im'in yolları tesadüflerle kesişiyor ve joo won daha ilk andan etkileniyor bu kızdan. kendisi de uzun zaman neden kendisini sürekli azarlayan bu sıradan kızdan hoşlandığını anlamıyor, üstelik joo won'un sıkça vurguladığı gibi ikisi toplumun farklı katmanlarında yer alıyor. bunun haricinde oska'nın çapkınlığı ve piçliğinin sebebi olan eski manitası da çıkıyor meydana ve her kdramanın olmazsa olmazı aşk dörtgeni oluşuyor. hatta dörtgenlikle de kalmıyor zira bir de ra im'den hoşlanan yönetmen var. ra im'inse dünyadan haberi yok.

    şimdi neden diziyi bu kadar beğendik? öncelikle alışıldık kore dizilerinden hayli farklı. hiç bir kdramada esas oğlan ilk bölümden kızın peşine düşmez. aynı zamanda bu kadar mantıklı da olmaz. yani joo won karakteri bir yandan da ne kadar farklı olduklarının bilincinde. ama diziyi asıl sevdiren şey karakterlerin sıcaklığı ve karşı konulamaz şirinliği. hyun bin tombik yanaklarını kaybetse de bu sevimli olmasına engel olmuyor. mesela joo won herkes iğrenç bulmasına rağmen ısrarla payetli, pullu eşofmanlar giyiyor. bir örneği şurdan görülebilir. eşofmanını beğenmeyenlere ise hemen markasını gösterip, el yapımı olduğunu söylüyor. hoşlandığı kızın orda burda hayalini görüp çıldırmanın eşiğine geliyor. asıl komedi ise ikili beden değiştirince başlıyor. joo won'un kızsal çığlıkları, kırıtık halleri, oska'yı görünce elinin ayağının birbirine dolanması izleyeni yarıyor. oska ise bir başka sevimli karakter. kendini beğenmiş popçu halleri, ahjumma saçlarıyla tam bir komedi. oska aracılığıyla kpop dünyasının perde arkasına da bakmış oluyoruz.

    dizi şu ana kadar bahsettiğimiz komedi yönü haricinde romantizmi de dibine kadar veriyor. özellikle ra im uyurken yanına joo won'un geldiği bir sahne var ki kayıtsız kalmak imkansız. joo won'un tüm şabalaklığına karşın yere basan konuşmaları, uçarı hallerine karşın sevdiğini sahiplenmesi, onunla beraber olmak için elinden geleni yapması izleyeni daha da bağlıyor- ki demir gibi katı ra im'i bile eritmeyi başarıyor. o kahveli sahneden sonra sıkıyorsa erimesin*.
    4 bölüm sonra sonlanarak ardında gözü yaşlı anlar bırakacak secret garden'ı şiddetle tavsiye ederim, özellikle uzak doğu yapımlarını sevenlere.

    fikir edinmek için teaserına bakabilirsiniz. dizinin hoş açılışı için de şuraya bakınız.
  • beş günü doldurmadan bitirdiğim adeta emercesine izlediğim kore dizisi.
    bir kere şunu söylemek gerek ki aşksız bünyeye çok iyi geliyor; eğer drama istiyorsanız, romantizm istiyorsanız, bazen tüyleriniz ürpersin mesela ağlayın, bazense kahkaha atın istiyorsanız bu dizi birebir. hatta bütün o romantik komedilerden daha iyi.

    --- spoiler ---

    kim joo won diye bir eleman var mesela bu dizide. bence diziyi böylesine muhteşem yapan kişi bu esas oğlan.
    hem ayakları yere basıyor, doğrucu davut. hem sinir bozucu derecede haklı, hem de o odun haliyle bile romantiğin tillahı.

    aşık olduğu kadın, duygularına cevap vermeyip peşini bırakmasını isteyince, ''bacakların kısa, güzel de değilsin. üstelik fakir bir dublörsün, eğitimsizsin. neyine aşık olduğunu bulmam lazım, bu yüzden seni incelemeye alıyorum.'' diyebiliyor küstahça. küstahlık hiç bu kadar sevimli olmamıştı. gamzeleri, mimikleri izlemeye değer.

    on yedinci bölüm çok ağlak yalnız, öyle böyle değil. on yedinci bölümde ağlanılacağını da hesaba katarak izlenmeye başlanılmalı, nasıl ağlamışım benim derdim bana yetmezmiş gibi. bir de bunlar nasıl ağlıyor anacım yaa, izlerken insanın kalbine tekme atılıyor sanki. çok fena çok.

    sonu mutlu bitiyor yeşilçam filmleri gibi. evlilik, çocuklar, hergün birbirine yeniden aşık olma durumları falan. gerçekçi değil, yok öyle bir şey tabi ki. böyle bir mutluluk yok bu dünyada. asla bir gil ra im olamayacağız, hepimizin sonu deniz kızı'nın kaybolurken oluşturduğu kabarcıklar. yalan mı yani?

    --- spoiler ---
  • temel olarak konusu, kenar mahallenin yaman dilberi gil ra im ile sosyetik öküz kim joo won arasında geçen acayip ve yer yer fantastik bir aşk hikâyesi olan kore dizisi.

    --- spoiler ---

    esas çiftimiz fakir dublör kız gil ra im ile ultra zengin ailenin veliaht prensi kim joo won. kore dizilerinin çok sevdiği aşk dörtgenini kâğıt üzerinde tamamlayan diğer isimler oska ve yoon seul ise senaryo ilerledikçe ilk ikiliyle arkadaşlık düzeyinde kalıp kendi aralarında geçmişten gelen hesaplarını görmeyi tercih ettiler uzun bir süreçte. dizinin plâtonik âşıkları ise ra im'e yanık yönetmen ile oska'ya kapılan eşcinsel sun.

    joo won'a öküz dedik açalım biraz: "şu an ben gil ra im'den hoşlanıyor olabilirim ama bu hiç mantıklı değil. eminim bu geçici bir hevestir, o yüzden bu hevesim geçene kadar gil ra im ile beraber yaşayıp durumun nasıl düzeleceğini araştırmalıyım" düşünce yapısına sahip olan ve bunu gil ra im'e açık seçik ifade etmekten çekinmeyen bir karakter. kendisine empati ve tevazu kelimelerinin sözlük anlamlarını çalışmasını tavsiye ederim. (bi de o eşofmanlar neydi öyle ya, ıyyy)

    gil ra im, dizinin serseri, sert kızı olarak giriş yapmıştı, ama senaristler birkaç bölüm içinde fikir değiştirip mazlum* ve mahsun bir hanımefendi eksenine oturttular karakteri. açıkçası kendisini sempatik bulsam da esas kız oyuncu olması için cast seçimini hatalı buldum. yan rol olsa çok daha iyi olurmuş.

    yan rol kızı demişken yoon seul ise bir başka yapımda çok daha esaslı bir esas kız olur bak. o da dizinin başında kim joo won'un kendisini kaale almamasına hırslanıp onu kendine âşık etmeye çalışırken kendi âşık olacakmışcasına bir gidişat içerisindeydi ama sonradan senaristler kendisini oska ile geçmişten kalan bir aşk hesabına bağlı olarak yan hikâyeye indirgediler.

    oska ise dizinin serdar ortaç'ı gibi bişey. ama sempatik olanı. * *

    yönetmen ile kim joo won'un kızkardeşi arasında oluşacak aşka yönelik bir yan hikâye daha işlenebilirdi bi de ama sonradan bu kız kardeş senaryo içinde tamamen kayboldu. son bölümlerde esamesi bile okunmadı ki senaristler neyin kafasındaydılar anlayamadım..

    ha, bi de bedenlerinin değiştiği kısımlarda çok sıkıldım ama onun dışında eğlenceli diziydi..

    son bir not da türkçe çevirisi için geçelim: koreceden de zerre anlamam ama henüz dizinin başında indian summer'ı 'hintli yazı' diye çevirerek benden direk eksiyi alarak başladılar. ('yerli yazı' veya türkçe'ye daha uygun bir kullanımla 'pastırma yazı' denebilirdi.) bi de hangi bölümde olduğunu hatırlayamadığım bir çeviri vardı ki beni benden almıştı resmen: "noel baba haticeye değil neticeye bakar"
    çevirici arkadaşlara da teşekkürlerimiz iletelim tabi, sayelerinde izliyoruz bunları :)

    --- spoiler ---
  • yeni nesil kdramalarda açılışı bu diziyle yapmıştım. daha öncesinde kore dizileriyle ilgili bi tecrübem var mıydı hatırlamıyorum varsa bile şu anda aklıma gelmeyecek kadar eskide kalmış demek. romantizmden pek hoşlaşmadığım için sinemasından da uzak duruyordum. bana bu kararı aldıranlar da mazi denecek kadar eskide kalmış filmler. sonuçta son zamanlarda ciddi bir furya haline gelen uzakdoğu dizilerine baya uzak kalmıştım. secret garden vesilesi ile aradaki bunca zamanda ciddi manada yol aldıklarını görmüş oldum.

    herşeyden önce çok keyifli bir dizi. romantizmin kıvamında olması, bollywood'a yakışacak birçok aksiliğin varlığına rağmen konunun sündürülmemesi diziyi bana sevdiren nedenlerden en önemlisi. baş karakterin kendi içinde acısını çekerek sürünmek yerine erkeklik gururu gibi şeylere takılmayıp hiç vazgeçmeden tüm gücüyle atak halinde olmasını çok takdir ettim.

    tabi tek sezon olması da büyük avantaj. böylece başı sonu belli bir hikayeyi sınırlı sayıdaki bölümle işleyip tertemiz bir kurguya imza atmışlar. ne draması gereğinden fazla ağdalı, ne komedisi aşırı, ne durağan, ne de hele bi dur bi soluklan yeğenim dedirtecek kadar fazla aksiyonlu, herşeyiyle tam kıvamında bir dizi.

    --- spoiler ---
    yalnız 5 yıl sonrası kısmı bence olmamış, kafamda olduramadım. zaten çoğunlukla final sorunsalı var bu dizilerde. fakat o üç veletten uyuyanı da uyandırıp isyana teşvik edeni beni krize soktu. tam babasının oğlu.
    --- spoiler ---

    oyunculuklar ise başarıyı artıran en önemli unsur. özellikle değinmek istediğim üç karakter var;
    kim joo won: tanımlamak çok zor. uzakdoğulu beyler genelde pek birşey ifade etmiyorlardı bana. hani bakıp da tamam kaşı gözü düzgün dediklerim vardır. sonuçta peçe falan takarsa yani dudaklarını görmezsek saçını ortadan normal ayırdığında oska bile oldukça hoştu. fakat ne şekle girerse girsin bana seksüüüü dedirtecek biri çıkmamıştı. bu adam bunu kırabildi işte. hem sevimli, hem kibirli, hem sinir, hem tatlı, hem ciddi, hem seksi, hem çocuk, hem olgun... sanırım bu kadar zıtlığı bir arada bulundurabilmesi en çekici yanı. hiç acımadan söylediği sözlerin haklılığının zamanla anlaşılmasına, kendinden kolay kolay ödün vermeyip aynı zamanda akıl almaz derecede fedakarlık yapabilmesine, düğün isteriz yoksa haydarla tanışırsın şeklinde tehdit alıp bu seferlik haklısınız fakat tekrarlanırsa karıma söylerim gibi cevap verebilmesine ama en önemlisi hiçbirşeyi değiştirmeden (ne bilim gil ra im'i güzelleştirmeye ya da zengin etmeye çalışmak gibi) allayıp pullamadan olduğu gibi kabul edip öyle hareket etmesine bayıldım. gerçekten çok kuvvetli bir karaktermiş ve oyuncu da bire bin katarak karakteri uçurmuş resmen. hele de asansör sahnesi zirveydi. ha bir de bu adamdan başkasının saçını öne doğru taraması yasaklansın bence.

    gil ra im: özellikle başkan geriye sardıktan sonraki kendine güvenine hayran oldum. aşk bir kadının özgüvenini fena halde arttırabiliyor ve bu da çok yakışıyor.

    oska: dizinin bombası, kesinlikle tutarlı bir popstar. en eğlenceli karakterdi, çok güldüm çok sevdim bu karakteri.

    dizinin görselliği de çok başarılı hele hele başkan' ın "evlerinin" bulunduğu arazi... o kütüphane...

    bundan ayrı olarak grup olanının song for a stormy night'ı beni bir yerlere götürüp orada bırakıyor.
  • kore dizilerine dudak bükenlerin ağzını burnunu kırmak için kullandığım dizi hehee...birisi çekikleri görüp burun mu kıvırıyor hahaa!!hemen ona bir doz secret garden veriyorum sonra zaten gelsin ı'm sorry ı love you'lar coffee prince'ler...insanları uyuşturucuya alıştıran kötü insan mod on...
  • irlandalı kemancı fionnuala sherry ve norveçli piyanist-kompozitör rolf løvland'dan oluşan new age grubu.

    grup, adını 1995 erovizyon şarkı yarışmasını kazandığı "nocturne" ile duyurdu. çeşitli kaynaklar tarafından "neo-klasik" akımın da öncülerinden sayılan grup keltik, geleneksel kuzey avrupa ve ortaçağ avrupası melodileri ile klasik disiplinden harmanladığı güçlü melodilere yaslanıyor. bu üretimde løvland'ın payı oldukça büyük. canlı performanslarında da çok başarılı olan grup dünyanın dört bir yanında konserler vermeye devam ediyor. grubun pek çok şarkısına çeşitli belgesellerde ve televizyon programlarında rastlamak mümkün. grubun en iyi şarkılarından adagio, 2046'ya da konuk olmuştur.

    kanımca en güzel şarkıları adagio, nocturne, fields of fortune, atlantia, chaconne, passacaglia ve windancer'dir. adagio ve atlantia'yı arka arkaya defalarca dinlediğinizde gireceğiniz havadan günlerce çıkamayabilirsiniz... iç acıtır...

    resmi site:

    http://www.secretgarden.no/

    diskografi:

    songs from a secret garden (1995)
    white stones (1997)
    fairytales (1998)
    dawn of a new century (1999)
    dreamcatcher (2001)
    once in a red moon (2002)
    dreamcatcher: best of secret garden (2004)
    earthsongs (2005)
  • uzun zamandır kdrama izlememiştim. genelde jdramayı tercih ederim, gerçi onu da bir süredir izlemiyordum; ama bu nedir arkadaş ya! 3 günde bitti, tadı damağımda kaldı, şu an sahne arkası görüntülerini izliyorum youtube'dan.

    --- spoiler ---

    kuşkusuz en ilgi çekici yanı, erkek baş rolün bu kadar çabuk aşık olması ve bu kadar net düşünebilmesi. adam kızın karşısına çıkıp "neden senden hoşlandığımı anlayabilmek için seni incelemem lazım" dedi resmen.

    bir diğer ilginç yönü ise, beklenildiği şekilde ilerlememesi. başlarken ne olabileceğini düşünüyorsunuz ama kesinlikle uymuyor. ya sonradan senaryoda oynamalar yapılmış, ya da her şeyden az az kararında kullanmayı bilen nur topu gibi bir senaristimiz peydah olmuş, bilemedim.

    trip bekliyorsunuz, yok. yanlış anlaşılma beliyorsunuz, yok. ailenin bir süre sonra işin içine girmesini bekliyorsunuz, yok (anne dışında). müdürün başkan olabilmek için daha kötücül şeyler -en azından bir şeyler- yapmasını bekliyorsunuz, yok. yönetmenin kıza gidip, onu sevme bana gel demesini bekliyorsunuz, yok. kuzenin asıl kıza veya yönetmen kızın asıl erkeğe aşık olmasını bekliyorsunuz, yok. beden değişiminin sonuçlarının iki taraf için geri döndürülemez neticeler yaratacağını, bu nedenle ilişkilerinde sorun yaşayacaklarını düşünüyorsunuz, yok. kim joo won'un hafızasının erken bir zamanda gelmesini bekliyorsunuz veya ona ne olduğunu daha erken öğrenmek, yok (hatta aralarındaki en vurucu sahne en son veriliyor). ssun'un oska'ya aşkını itiraf etmesini bekliyorsunuz, yok. oska ve kim joo won arasında şirket ile ilgili çekişme bekliyorsunuz, yok. kim joo won'un kardeşinin asıl kıza yardım etmesini veya yönetmenin peşinden koşmasını bekliyorsunuz, yok. annenin, ailenin, bir zaman sonra bu çok sevenleri affetmesini bekliyorsunuz, yok...

    e ne var lan it?

    çok kararında, romantik, duygusal, yer yer acıklı, komik, heyecanlı ve tutarlı bir hikaye var.

    sonu biraz kalbimi burmuş olmasına rağmen (hala düğün yapamamışlar), alışılageldik yavan kdrama sonlarından daha güzeldi. özellikle en sonda, daha önce karşılaşmış olduklarının gösterilmesi...

    yalnız, kim joo won'un gil ra im için resmen intihara kalktığı bölümlerde öyle bir ağlamışım ki gözlerim kıpkırmızı oldu. ağlaya ağlaya yazdığı mektup...

    --- spoiler ---

    tabi benim için en güzel yanı hyun bin denen varlığı tanımış olmak.` :fan girl mod on`` :oppa!`` :fan girl mod off`*

    şimdi bu diziden sonra ne izlesem boş gelecek. daha iyisi, 5 yıldızlısı var diyebilecek suser varsa yeşillendirmekten çekinmesin.

    bitirdikten sonra şunları da izleyince insan bir garip oluyor:

    http://www.youtube.com/watch?v=ahf1irbv_qo
    http://www.youtube.com/watch?v=gng04gv7grq
    http://www.youtube.com/watch?v=twmmn3_kulc
    http://www.youtube.com/watch?v=jgvnqdyythq
    http://www.youtube.com/watch?v=9pzzoch5obs
    http://www.youtube.com/watch?v=ml-cqtpx-m0
  • başrollerinde hyun bin ve ha ji won un oynadığı 20 bölümlük, romantik, komik, fantastik, harika bir kore dizisi.. 20 bölümdür.. bir solukta izlenir..*

    --- spoiler ---

    dizinin en romantik insanı oska, en acı çeken kişisi de yoon seul benim gözümde.. bu iki karakter beni en çok duygulandıran karakterler olmuştu.. hele artık sonlara doğru oska'nın çabalamaları, seul'ün ise karşı koyamamaya başlaması.. esas karakterlerden çok bu ikisi için üzüldüm ben.. hala daha ne zaman ost lerden bois scar ı dinlesem, gözümün önünde oska ve dolu dolu gözleri..

    kim jo won ve gil ra im içinse en çok etkilendiğim sahne herhalde kim jo won un gil ra im in yanına zorla yatıp sarıldıktan sonra tekerleme okuduğu yerdi.. şimdi bu satırları yazarken bile içim bi tuhaf oldu..

    ha ayrıca yazmazsam olmaz.. o mekik sahnesinde yerinden bir metre zıplamayan da bizden değildir..*

    --- spoiler ---

    zaten koresever olup da bu diziyi izlemeyen yoktur diye düşünüyorum, varsa da çabuk acele etsin izlemekte bence.. ha eğer "ben kore dizisi izlemem" diyenlerdenseniz, yine de bi göz atın derim ben..*
  • coffee prince'den sonra yayınlanan en beğenilen kdrama.

    aşkta ayakları yere basarken bile romantizmi bulabileceğinizi gösteren, peri masallarıyla büyümemize karşın peri masallarına inanmayanlar için özellikle izlenmesi gereken dizi.
  • eurovision şarkı yarışmasında birinci olduktan sonra radyolardaki acılı melankolik şiir programlarının vazgeçilmez arka plan müziği olmaktan kurtulamayan norveçli çiftten mürekkep grup.
hesabın var mı? giriş yap