• biliyorsunuz ki kendisi bir beşiktaşlı ve biz beşiktaşlılar bu günlerde ka-fa 1500 geziyoruz. ardı ardına gelen müthiş transferler sonrası kafayı sıyırmış vaziyetteyiz. mesela az önce balkona çıkıp karpatların maradonası benim! diye bağırdım. bir diğer beşiktaşlı komşum balkonda amuda kalkmış geziyordu. o yüzden üzerine varmayın, kendiliğinden düzelir.
  • twitter hesabının en azından başlarda sagopa kajmer'e ait olduğu burda doğrulanmış;
    http://melankolia.com.tr/…pa-kajmer-kolera-twitter/
    edit: ayrıca "müzik yaparken ağız yamulmaz" ne abi, fiziksel kusurla dalga geçme kontenjanından cehenenneme direkt geçiş yapma imkanı ve dahası...
  • 've beni seven insanlar...ben de sizi seviyorum ama beni sevmeyen dostlarınız varsa vehala dostsanız,sizin de kökünüze kibrit suyu!dinlemeyin'

    daha öncede belirttim sözlüğü takip edip etmediğini bilmiyorum sagopa kajmer ama böyle kaka dolu yerlerde ki sözlere itibar etmezsin sanırım. her neyse aslına bakarsan sanırım gizemli olman süpersonik bir yapıyı gizlemekten değilmiş. tamamen kendinle çelişir olmandanmış. kendini hiç seni sagopa kajmer olarak bilmeyen birilerine tanıttırdığın oluyor mu ? hiç sago sıfatını kullanmadan bir yabancıyla tanıştın mı son 4-5 yıldır. bunun olmadığını anlamak çok bariz bir şekilde belli. 'pohpohladığınız rapçiler bana göre boktan' demiştin ya seneler önce sanırım doğrularla yüzleşmen gerek. pohpohlanmaktasın. banane öle değil mi ? sen kendi yolundasın ki herkesin özgür iradesiyle seçeceği yollar var. yazdığın sözleri savunarak bi bok yediğini sanan gençler ne bok yesinler ? bizde savunduk seni, bizde yok sago bitanedir dedik. abi geldiğin şizofrenik durumun artık farkına varmalısın bence bu ne ya ?

    mümkünsü hep küfürbaz olmasada gizemli rapçi kal. twitlerin olmasın biz senin özel yaşamını bilmeyelim. bpg, romantizma hala kutsanmış albümler olarak kalsın gözümde rica ediyorum.
  • kariyerinde birbirinden farklı birçok dönemi olan ve her dönem için ayrı yorumlar yapılması gereken hip-hop insanı.

    silahsız kuvvet adı altında yaptığı iki albüm de oldukça toplumsal içerikliydi. çok içtenlikle yapılmış olan, kendi halinde işlerdi ve sample'lar genelde anadolu müziğinden alınıyordu. kendisinin de söylediği gibi, o albümler 3-5 dolarlık mikrofonlarla kaydedilmiş olmalarına rağmen bu amatör hava dikkat çekici sözlerle birleşince ortaya umut veren bir tablo çıkıyordu. çünkü müziği içtendi. sonrasında sagopa kajmer adı altında çıkardığı ilk albüm olan "sagopa kajmer"de de bu çizgiye çok yakın durdu. o zamanları dinleyenler hatırlayacaklardır; eskiden nağmeli nakaratlar söylemiyor, nakarat işini genelde sample'lanan müziğe bırakıyor ve sesini oldukça kalınlaştırarak rap yapıyordu. o ses tonuyla yarattığı sert mizaç, tepkili sözler, kullanılan sample'ların belirginliği falan bir araya gelince "hardcore rap" diyebileceğimiz bir tür ortaya çıkıyordu. işte bu bence sagopa'nın ilk dönemiydi. ufak rötuşlarlarla daha iyi hale gelebilirdi ve gerçekten de geldi.

    o rötuşların yapıldığı ikinci dönemi ise en iyi dönemiydi. ilk solo albümden sonra pesimist ep 2 internette yayınlandı ve isminden de anlaşılacağı üzere, biraz içerik değişikliği oluştu. gerçi bu pesimizm o dönemlerde* çoğunluğun zannettiği gibi melankolik takılıp, oturup ağlamak değildi. sadece dünyaya gerçekçi bir bakış açısıydı. dünya, iyi gözle bakılmayı ne kadar hak ediyorsa sago da dünyaya o kadar "iyi"* bakıyordu işte. işte bu farkındalıkla hem kendi kariyerinin en iyi 2 albümünü, hem de türkçe rap eserlerinin en iyilerinden birkaçını yaptı. önce çift cd'lik bir pesimistin gözyaşları geldi. üzerine de romantizma. bpg muazzamdı. bireyin kendisiyle ilgili olan, dostluğu ve hayatı anlatan şarkılar, hatta savaştan ve eğitimden bahseden toplumsal içerikli şarkılar da vardı. 2 cd boyunca "next" tuşuna basmak zorunda kalmadan bir dolu şarkı dinleme zevkini yaşadık. albümün sonundaki 15-20 dakikalık hidden track'lerle sagopa'nın hediye ettiklerini dinlemek de güzeldi; ki sonlara saklanan bu parçalar kör savaşçı'nın ve tanrı çekti tüm resimleri'nin harika remix'lerini barındırır. arayı fazla soğutmadan çıkan romantizma da aşağı yukarı bpg tarzındaydı. o da oldukça sağlam bir albümdü. bu albümle ve elbette vasiyet'le beraber rap dinleyen kitleler dışında biraz daha fazla tanındı. ceza'yla talihsiz olaylar yaşandı. keşke bunlar olmasaydı ama o dönemde çıkan disstortion ep de kaliteli satırlar ihtiva ediyordu. işte böyle giderken sagopa'nın müzik hayatında bir anda kolera ağırlığı hissedilmeye başlandı ve bence romantizma'dan yaklaşık 1 sene sonra en iyi, en olgun dönemini geride bıraktı.

    kolera'yla ikimizi anlatan birşey çıktı. sagopa tek başına başarılı verse'ler yazsa da genel anlamda bir düşüş rahatlıkla görülebiliyordu. yavaş yavaş kitlesi de değişmeye başladı. ceza'yı sevmeyen, 15 yaşında olup depresif takılan bütün tipler bir anda sagopa'nın eski şarkılarını bile dinlemeden; onun müziğini tam anlamadan "sagopa çok iyi abi yae" demeye başladılar. sago biraz daha dayanabildi ve düşüş döneminin en iyi eseri olan kötü insanları tanıma senesi'ni çıkardı. sound olarak az da olsa farklılıklar vardı. mesela sample'lar biraz daha doğudan alınmıştı. ve artık ilk defa sagopa'nın solo albümlerinde vasat şarkılar da oluyordu. hatta bir tane de değil, birkaç vasat şarkı vardı. ama bu albümde bile çok başarılı track'ler dinledik.

    ikimizi anlatan bir şey ve kötü insanları tanıma senesi zamanlarını bir tutup onları düşüş dönemi olarak adlandırıyorum. bundan, yani 2008'den, sonrası ise benim artık sagopa'yı takip etmediğim bir dönem. hem kendi özünden hem de hip-hop'ın özünden uzaklaşan, bir anda oldukça muhafazakarlaşan, eskiden şarkılarına çok dozunda enjekte ettiği pesimizmi melankoli düzeyine taşıyan, ağlak gençlere hitap eden, fazlasıyla dinden bahseden, eski kalitesinden çok uzak olan, tanıyamadığım bir adam oldu çıktı sagopa kajmer. eskiden en sıkı takipçilerinden biriydim. kullandığı sample'ları, film repliklerini, yazdığı punchline'ları, dj'lik yeteneklerini, tek adam olarak her işini kendisi yapmasını, ama hepsinden önemlisi süper şarkılar yapmasını çok seviyordum. şimdi geldiğimiz hale bak be sago. sen cüppeli ahmet hoca'ya takılıyorsun; eskisi gibi şarkılar yapmıyorsun (inancı beni kesinlikle ilgilendirmez ama müzikal anlamda inanılmaz bir düşüş var). ben senin çıkardığın son albüm olan bendeki sen'i baştan sona dinlemememe rağmen hiçbir eksiklik hissetmiyorum. eskiden her albümünü ezbere bilirdim, şimdi "o son albümü dinlemesem de olur galiba" diyecek kadar umutsuzum. aslında biliyorum ki hala harika track'ler yapabilirsin. en durakladığın döneminde bile pesimist ep 5'te hala umut veren şarkılar çıkarabildin, saykodelik ep ile oldukça deneyselleştin ve bunu iyi başardın. ama dini hayatının merkezine, kolera'yı ise müziğinin merkezine koyarsa malesef olmayacak gibi geliyor. dindarlığına falan karışacak değilim. hatta çok eskiden web sitesinde kendini açıklayan bir paragrafta da "ağzına içki sürmez, pek sevmez" yazdığı için dindarlığını çok da garipsemedim. ama bir anda çok abarttı bu durumu. ezan saatine denk geliyor diye konser iptal ettiğinden, haremlik selamlık konser planladığından bahsedilir oldu; eski şarkılarının sözlerini bile değiştirip "rabbim" falan demeye başladı. bu sorunu çözebilirse ve kolera'sız bir şekilde, solo takılmaya devam edebilirse hala piyasanın en iyi adamlarından biri olabilir.

    2008'den beri eski günlerini çok aratıyor. bu yüzden bir sürü sıkı hayranını yitirdi. çok eleştiriliyor. hiç olmadığı kadar gündemde ve bu malesef müziğiyle ilgili değil. twitter'dan aksi aksi tweet'ler yayınlıyor. bu yüzden resmen soğudum kendisinden.

    fakat eskilerin hatrına kabul etmem gereken bazı şeyler var:
    -bu adam dj mic check adı altında harika dj performansları çıkarırdı ve bu günümüzün sikko clubber dj'lerinin müziği değil, gerçek hip-hop dj'liğiydi. harika scratch'ler atabiliyor.
    -çok ama çok geniş bir müzik yelpazesi var. sample'larını çok farklı alanlardan seçebilecek kadar müziğe hakim. gidiyor lacrimas profundere'den, george winston'dan, empyrium'dan, hatta tatu'dan, hint müziklerinden sample'lar bulup çıkarıyor ve bunlardan güzel beat'ler yaratıyor. yani death metal'den tut, klasik müziğe, hatta pop'a kadar kullanılacak sample nerdeyse gidip buluyor. gerçi kimden sample ettiğini belirtmemesi aslında suç ve ayıp ama olsun yine de onları bulabilmek ve rap'e entegre edebilmek de başarı.
    -uzun süre toplumsal olaylardan bahsetti, gerçek rap müzik yaptı ve bunu gerçekten isteyerek yaptığını hissettirdi.
    -bpg ve romantizma gibi süper albümleri yayınladı ve neredeyse her albümden önce ve sonra internete gayet güzel şarkılar verdi. hiçbir zaman uzun süre suskun kalmadı.

    yani sagopa kajmer, birçok farklı dönem geçirmiş ve bunların son 1-2 tanesi dışında oldukça başarılı olmuş bir türkçe rap sanatçısı.

    edit: bu yazıyı yazmamdan bir süre sonra jazz müzik hakkındaki görüşlerini, her konuyu* müslümanlığa getirdiği konuşmalarını üzülerek dinledim. ne olmuş kendisine anlayamıyorum.

    edit 2: son albümü saydam odalar da kendisi hakkında yaptığım tüm kötü eleştirileri destekler derecede kötü. yazık.
  • kadikoy - kucuk bakkalkoy hattinda dolmus soforlugu yapmaktadir ya da kendisini klonlamislar yakin zamanda..
  • eskiyi özleten adam.
  • eskiden bu dünyadan olmadığına inanılan insan.şimdiyse twitter'a servis etmiş olduğu kek tarifi ile fazlasıyla bizden biri olmuş.keşke bir pesimist'in gözyaşlarında kalsaydı.
  • kolera ile birlikte bir televizyon kanalında klasik müzik ve caz hakkında "bize ait değil, kimse dinlemiyor" gibi şeyler söylüyor.

    http://www.facebook.com/…o/video.php?v=443236090821

    peki sizin söylediğiniz tarz bize mi ait?

    bir de "fazıl say'ın ağzı, yamuldu. o arabeske laf ettiği için onun yaptığı hiçbir şov şov yerine geçmez, şebeleklik yerine geçer." diyor. tövbe tövbe...
  • cazı "zenci bir baba bakıyorsun saçma sapan bir gitar çalıyor" diyebilen bir adam. sen çal o gitarı da biz de görelim be sago. öyle bilgisayar başında synthesizer'la müzik yapmakla olmuyor o işler.
  • hacı sakalı bırakmış 'siktir git' diye şarkı yaparken müslümanlığın nasıl olunacağı hakkında ahkam kesmeye başlamış. saçmalamakta sınır tanımıyor.
hesabın var mı? giriş yap