• 15 nisan 1920 gunu bugun artik boston'un bir mahallesi haline gelmis bulunan guneyindeki braintree adli kasabada bulunan bir fabrikanin muhasebecileri oldurulur ve iscilere dagitilmak uzerine hazirlanmis yaklasik 16 bin dolar civarinda para, gorgu taniklarina gore 5 italyan gorunumlu adam tarafindan gaspedilir. bu olaydan 20 gun sonra 5 mayis 1920 gunu polis boston'in guneyinde durdurgu bir yolcu arabasindan indirdigi ve uzerlerinden silah ve anarsist bildiriler cikan iki gocmeni soygunla ilgili olduklari gerekcesiyle tutuklar. nicola sacco adindaki ayakkabici ile bartolomeo vanzetti adli balikci bu iki italyan kokenli gocmen, isci grevlerinde ve politik yuruyuslerde her zaman on saflarda bulunan iki anarsisttir.

    31 mayis 1921'de dedham, massachusetts'te, county serif'inin "hear ye! hear ye! god save the commonwealth of massachusetts!" nidasiyla baslayacak davanin 20. yuzyilin en cok tartisilacak davalarindan biri olacagi, 6 kitada yanki yapacagini, insanlik tarihinin ilk kuresel kitle gosterilerinden birine neden olacagini herkes gibi saniklardan "anarchist bastards" diye sozeden amerikan milliyetcisi yargic da habersizdi suphesiz. kit ingilizceleriyle surekli olarak masum olduklarini ve olayla bir ilgilerinin olmadigini soylemeye calisirken, savcinin ne dediklerini anlamadigini ileri surerek, yargilama hukukuna acikca ters bir sekilde cevaplamasi cok zor sorulari bile sadece "evet ya da hayir" diye cevaplandirmalarini istedigi bu iki gocmen anarsist, temmuz 1921'de olume mahkum edilirler. aralarinda bertrand russel, george bernard shaw, dorothy parker gibi bircok unlu ismin de bulundugu yazarlar, sairler, politikacilar ve sivil orgutlerin yillar surecek yeniden yargilanma cabalari, o donem amerikasina karabasan gibi cokmus red scare adli hz konjonktur'un agir atmosferinde bir sonuc vermez ve olaydan 7 yil sonra 1927 yilinda bu iki adam elektrikli sandalye ile idam edilirler. sacco ve vanzetti'nin idami sadece abd'de degil dunyanin bircok kosesinde ama ozellikle latin amerika kentleri ve avrupa'da yuzbinlerce kisinin katildigi dev protesto eylemlerine neden olur. abd'nin paris ve lizbon buyukelciliklerine bombali saldirilar bile gerceklestirilir. almanya'daki protesto gosterilerinde ise olaylar cikar ve 6 kisi olur. italya'nin bir cok kentinde amerika'yla ilgili hersey hedef haline gelir.
    dava tartismasi 1925 yilinda cezaevindeki bir suclunun sacco ve vanzetti'nin olayla bir ilgisi olmadigini, olayi isleyenlerden biri oldugunu itiraf etmesine ragmen ciddiye alinmamasi, dava surecinde ve hatta sonrasinda bile o 16 bin dolarin akibetinin ve nerde oldugunun hicbir sekilde arastirilmamasi, olayin basindan beri polisin elinde olan sacco'ya ait silahin ve mermilerinin olaydan 40 kusur yil sonra 1960'lardaki garip bir balistik incelemeyle olayda kullanildiginin belirlenmesi gibi bircok garipligi de barindiriyor.
    23 agustos 1927 gunu idam edilen nick sacco'nun son cumlesi, "yasasin anarsizm! elveda karicigim, cocuklarim ve arkadaslarim" olur. kayda gecen infaz ani kelimesiyse en insani en saf yardim cagrisidir; "mama!".
    sacco'nun hemen ardindan infaz odasina getirilen vanzetti'nin son sozleriyse "sunun bilinmesini isterim ki masumum! hicbir suc islemedim. bazi gunahlarim oldu ama suc islemedim. ne bu sucu ne de bir baskasini!". kayitlar infaz aninda vanzetti'nin hickirarak yuksek sesle agladigini ancak konusmadigini soyluyor.
    idamlardan 50 yil sonra 1977 yilinda, massachussets valisi michael dukakis, bugun bile cogunlukca, gocmen olmalarinin ama daha cok da ideolojilerinin kurbani olduklarina inanilan bu iki anarsistin, adil yargilanmadiklari gerekcesiyle iade-i itibarlarina karar verir.
    in dubio pro reo denen yargilama ilkesinin ne kadar onemli oldugunu ve "konjonkturel agir atmosfer"lerin adaletsizlik, hukuksuzluk ya da zulme mesruiyet saglamak icin ne kadar munbit bir iklim oldugunu gosteren bu trajik davayi anlatan filmler cekildi, oyunlar oynandi, hikayeler yazildi, sarkilar bestelendi. sacco'nun dedham hapishanesinin koridorlarinda yankilanan "sono innocente!"* cigliklarini duymadiysak bile joan baez ablanin here's to you agitini dinledigimiz her defasinda duymamak mumkun degil bu drami;
    here's to you, nicola and bart
    rest forever here in our hearts
    the last and final moment is yours
    that agony is your triumph
  • "ömrümde gerçekten hiç suç işlemediğim gibi, bütün ömrümce suçu, yani bugünkü yasaların ve ahlakın suç saydığı şeyleri yeryüzünden yok etmenin mücadelesini verdim. bunların yanı sıra bugünkü yasaların ve ahlakın haklı bulduğu ve kutsadığı suçu da yani insanın insanı ezmesi ve sömürmesi suçunu da işlemedim. ve burada bir suçlu olarak bulunmamın bir nedeni varsa, birkaç dakika sonra beni mahkûm etmeniz için bir neden varsa, o da işte bundan başka bir şey değildir."

    tam yedi yıl süren bir komplo davasının kısacık özetidir yukarıdaki alıntı. adları günümüze dek uzanan iki italyan göçmen, sacco ve vanzetti'nin idamla sonuçlanan yargılanmalarındaki küçük bir kesittir yukarıdaki savunma.
    adalet kavramı, insanın toplumsallaşma süreci kadar eskidir. belki de bir o kadar eski bir arayıştır. ikili ilişkilerden, toplumsal yaşayışa kadar, hayatın düzenlemesindeki temel faktörlerdendir. ancak dedik ya, arayışı da bir o kadar eskidir. eskidir çünkü hayatı üretenler, yönetenlerin baskısı altında kaldıkça ellerinden kayıp gitmiştir adalet. yönetenlerin, statükolarını sağlamaları yönünde attıkları ilk adımların altında ezilip gitmiştir.
    toplumların yaşayışları ve bu yaşam biçimleriyle oluşan değer yargılarından hareketle bir bütünselliğe kavuşan hukuk, egemen sınıfların elinde iktidarlarını süreklileştirme biçimine dönüştürdüğünde, egemen sınıfın niteliğine bağlı olarak suçun niteliği de değişmiştir.
    suçun niteliği sadece yazılı manzumelere bağlı olarak belirlenmez, iktidarın vereceği gözdağına bağlı olarak keyiflerde de şekillenir. komplo davaları, işte böyle bir zamanda devreye girer. çelişkilerin, krizlerin tavana vurduğu, egemenlerin çözümsüzlüğünün had safhaya vardığı zamanlarda şekillenir. amerika, krizlerini en derinden yaşayan bir ülke olarak, komplo davalarının anavatanlarındandır.

    bir soygun ve örülen komplo davası
    15 nisan 1920'de, boston'un banliyölerinden birinin ana caddesinde, bir soygun sırasında iki kişinin öldürülmesiyle başlayan bir süreç, iki italyan'ın adını tüm dünyaya duyurdu. nikola sacco ve bartolemeo vanzetti
    tüm bu yaşananların başladığı dönem, birinci dünya savaşı'nın sona erdiği ama ekonomik ve siyasi krizin hala güncelliğini koruduğu bir dönemdir.
    bir ayakkabı firmasının muhasebecisi ve bu kişinin koruması, işçilerin ücretlerinin bulunduğu zırhlı kasayı naklederken saldırıya uğrar ve ölür.
    saldırı sırasında kullanılan çalıntı arabanın izini süren komiser, poliste kaydı bulunan italyanlar'ın olaya karıştığı bilgisini edinir. bu yaşananların üzerine bir otomobil tamircisi, işyerine iki italyan'ın geldiğini bildirir. teşhis edilen kişileri elinden kaçıran komiser, bunun üzerine ihbar edilen iki adamı tutuklar. ikisi de yabancıdır. ikisi de silahlıdır. üstlerinde anarşist bir bildiri bulunur. adları nicola sacco ve bartolomeo vanzetti'dir. ilk sorgulamayı yapan sorgu yargıcı, sacco'nun south braintree olayına karıştığına hemen kanaat getirir. olayın olduğu 15 nisan günü "italyan" işe gitmemiştir. bu andan sonra, iki adamın yalanlamalarına rağmen teşhis için tanıkların karşısına çıkarılırlar. vanzetti ise daha önce başka bir davadan hapis cezası almıştır. noel'deki bridgewater soygunu'nun sanığı olan tanıklar onu resmen teşhis etmiştir. vanzetti mahkûm olur; 12 yıldan az, 15 yıldan fazla olmamak üzere hapis cezasına çarptırmıştır.
    vanzetti bu birinci dava yüzünden diğer mahkemeyi tutuklulara ayrılan bir kafesten izler. 1921 ağustosu'nda aynı yargıç, dedham'daki mahkemede bu kez sacco ve vanzetti'nin idama mahkûm edildiği kararını okur. sacco ile vanzetti’nin adalet arayışı yıllar sürer. bu süre içinde başka bir suçtan hapis yatan, celestino madeiras, soygunu ve cinayetleri joe morelli çetesiyle birlikte işlediğini itiraf eder ancak amerikan adaleti aradığı suçluları önceden bulmuştur. bu dakikadan sonra yeniden bir rota çizmesi gibi bir durum söz konusu değildir. sacco ile vanzetti’nin yargılanması artık bir soygun davası olmaktan çıkmış, onların siyasi kimliği üzerinden yürümeye başlamıştır. politik görüşleri, hayata bakışları, amerikan toprakları üzerinde asla yeşermesine izin verilmeyecek bir düşüncedir. sacco ile vanzetti'nin hayatlarına son verilmesinin temel sebebi de budur.

    sacco ile vanzetti kimdir?
    mahkemeleri boyunca özellikle dünyanın yaşlı kıtasında adlarına kampanyalar örgütlenen, özgürlüklerine kavuşmaları için kıtanın yerinden oynatıldığı sacco ile vanzetti, iki italyan göçmen ve anarşistti. her ikisi de 1908 yılında, "özgürlükler ülkesi" amerika'ya daha iyi bir yaşam umuduyla gelmişti.
    sacco, amerika’da çeşitli işlerde çalıştıktan sonra kunduracı olur ve evlenir. bununla birlikte anarşist bir militandır. amerikan hayat tarzına uyamayan sacco, sosyal çevresinde italyanlar'la görüşmeyi sürdürür. annesinin ölümü üzerine amerika'yı terk edip ülkesine dönmeye karar veren sacco, tutuklandığı gün dönüş için hazırlıklarını tamamlamış ama düzenlenecek miting için de hazırlık çalışmalarında yer almıştır. işte üzerlerinden çıkan bildiri bu mitingin hazırlığına ilişkindir.
    vanzetti ise sosyal olarak daha girişken ve entelektüel açıdan öğrenmeye aç bir kişidir. bu karakter farklılıkları hapishane sürecinde de belirleyici olacaktır. hapishaneyi ölümden daha korkunç bulan sacco, akli dengesini kaybeder. defalarca intihara teşebbüs eder. vanzetti ise kendileriyle dayanışan insanlarla mektuplaşır, onları daha çok şey yapmaya yöneltirken, öğrenme sürecini ise hapishanede de olsa kesintisiz sürdürür.
    "bir proleterin hayat hikâyesi" adını verdiği çocukluk anılarını kaleme alır. abd'deki işçilerin kitlesel desteğini arkasına alamadığını düşünen vanzetti, idamından kısa bir süre önce bu konudaki üzüntüsünü dile getirir ve "başka ülkelerde yapılanların yarısı burada yapılsaydı, biz şu anda özgür olurduk." der.
    yedi yıl boyunca tüm sahtekârlıkları açığa çıkarılan mahkeme heyeti, idam kararını geri almamıştır. sacco ile vanzetti davası, tarihin simgeleşmiş, politik davalarından biridir. geçmişte sacco ile vanzetti'yi politik görüşleri ve göçmen politikası gereği yürüttüğü yabancı düşmanlığı ile idam eden amerika, siyahlara karşı da benzer komplo davalarını yürütmekten geri durmamıştır. rubin carter, döneminin dünya şampiyonu olmaya aday boksörüyken, asılsız suçlamalarla on yıllar boyu hapis yatmak durumunda kalmıştır. bugün de mumia ebu cemal, bunun en belirgin örneğidir. hakkında iddia edilen tüm suçlar boşa çıkarılmasına rağmen, gerek kanıtlar yok edilerek, gerekse de görmezden gelinerek, idam cezası ertelenmek suretiyle hapiste tutulmaktadır. amerikan demokrasisi budur. amerikan dostlarının demokrasisi de bundan farklı değildir.

    "sacco, infaz odasına emin adımlarla girdi ve gardiyanın bir işareti üzerine elektrikli sandalyeye oturdu. aynı anda, italyanca bağırdı: 'yaşasın anarşi!' sonra, bozuk bir ingilizce'yle devam etti: 'hoşça kalın karım, çocuklarım ve bütün dostlarım.' ilk defa görüyormuş gibi, odaya, çevresine bakındı. toplanan tanıklara, 'iyi akşamlar beyler.' dedi. başına kukuleta geçirilirken italyanca mırıldandı: 'hoşça kal anne.'
    birkaç dakika sonra odaya vanzetti getirildi. sakin ve dikkatliydi. güvenli bir adımla odaya girdikten sonra, hapishane müdürünün ve üç gardiyanın elini sıktı. elektrikli sandalyeye oturdu ve alçak sesle oradakilere konuşmaya başladı. 'size masum olduğumu söylemek istiyorum.' dedi ağır ağır. 'ben hiçbir zaman suç işlemedim ama arada sırada günaha girmişimdir.' başgardiyana dönerek, 'benim için bütün yaptıklarınıza teşekkür ederim. ben sadece bu suçlama için değil, bütün suçlamalara karşı masumum. ben masumum.' dedi. tekrar durdu ve söylemek istediklerinin doğru anlaşılması arzusuyla, vanzetti son sözlerini söyledi: 'bugün bana yapılanlara dair bazı kişileri bağışlamak istiyorum.'"
  • suçlulukları hiçbir zaman kanıtlanmadan idam edilen iki italyan göçmeni işçi.
    20. yüzyılın başında yeterli düzeyde ingilizce bilmemek, idam edilmek için yeterli bir sebepti abd'de.
    insan hakları savunucusu, adalet (!) ülkesi abd'nin silmek, unutturmak istediği skandallardan biri.
  • bir nazım hikmet ran şiiri:

    önsöz:

    yuvarlanıyor iri, sıcak damlalar
    bakır yanaklarımızdan
    yuvarlanıyor iri, sıcak damlalar
    kalbimizde!
    kalbimiz artık dar geliyor bize !
    kopararak
    kanlı sargıları
    yaramızdan!
    dişi bir kaplanız ki biz
    dişlerimizde taşıyoruz, altın başlı
    yavrularımızın ölüsünü ...
    kimin kızıl gönüllü sarı alnına
    sardık sevginin beyaz çiçekli örgüsünü!
    kan geliyor kainatın rengi bize!
    yuvarlanıyor iri, sıcak damlalar
    bakır yanaklarımızdan
    kalbimize!

    hikaye:

    onların cebinde fırkamızın bileti yoktu
    onlar, kurtuluşun kapısına varmayı,
    ferdin cesur hamlelerinden uman
    iki saf ve namuslu çocuktu!
    ne milyonların rehberiydi onlar,
    ne de inzibatlı bir devrim ordusunun askeri!
    devrimin sıra neferiydi onlar,
    devrimin namuslu neferi.
    yanıyordu kanlarında şavkı italya güneşlerinin
    koştular temiz esmer alınlarla hayatın sesine
    dövüştüler yanında dövüşen kardeşlerinin
    yeni dünyaya düştüler eski zulmün pençesine!
    yedi yıl ölümün karşısında gülerek durdular
    elektrikli iskemleye
    kadife bir koltukmuş gibi oturdular
    yürekleri dört bin volta yedi dakika dayandı
    yandı yürekleri
    yedi dakika yandı
    cani değildiler, kurban gittiler bir cinayete
    kurban gittiler dolarların emrindeki adalete!
    hayatlarında olmadılarsa da kitlelerin rehberi,
    ölümleriyle şaha kaldırdı kitleleri
    bu iki ihtilal neferi!

    kıssadan hisse:

    burjuvazi,
    katletti içimizden ikisini
    bu iki ölü ölmeyen ölümsüzdür!
    burjuvazi,
    kavgaya davet etti bizi
    davetleri kabulümüzdür!
    biz nasıl bilirsek hep bir ağızdan gülmesini,
    biliriz öylece yaşamasını ölmesini
    hepimiz - birimiz için,
    birimiz - hepimiz için.
  • idamın bir ceza değil intikam olduğunu en güzel anlatan kitaplardan biridir. sacco mu vanzetti mi olduğunu hatırlayamadığım karekter infazı beklerken şöyle der: "insana verilmiş en büyük hediye yalnız bir kez ölmek ve ne zaman olacağını bilmemektir. idam, bunu elinizden alır."sanırım kanser de aynı sebepten, sadece bir hastalıktan öte, can acıtıcı bir durumdur.
  • 1927 de amerika da butun dunyanin protestolarina ve cagrilarina kulak asilmaksizin neredeyse yargisiz infaz edilen ve milyonlarca insanin masum olduklarina inandigi, italyan gocmeni anarsistlerin tarihe gecen olayi.
  • howard fast'in yazdigi ve bu olumsuz iki kahramani anlatan romanindan bir yerinde der ki, "onlar oldurulerek belki sonsuzluga ulastilar, ama onlari oldurenler asla sonsuzluga ulasamayacaklar, cunku sonsuz cesurlar icin vardir, korkaklar icin degil."
  • modern çağların spartaküs'lerine;
    15 nisan 1920'de massachusetts'te slater & morrill ayakkabı şirketinin paralarını taşıyan zırhlı araç soyuldu; araçtaki şirket muhasebecisi ve koruması vurularak öldürüldü. araçta bulanan yaklaşık 15 bin doları alan iki soyguncu, kimseye görünmeden kendilerini bekleyen arabaya binerek oradan uzaklaştılar. soygunun ardından, olayla hiçbir ilişkisi olmayan iki anarşist, nicola isimli bir ayakkabıcı ve sokaklarda balık satan yoldaşı bartolomeo tutuklandı.

    bartolomeo vanzetti, 11 haziran 1888'de kuzey italya'daki villafalletto'da doğmuş, önce pastacılık öğrenmek için babasının çiftliğini terk etmiş, ardından da 20 yaşında abd'ye göç etmişti. boston yakınlarındaki plymouth'a yerleşmeden önce çeşitli işlerde vasıfsız işçi olarak çalışmış, 1919'da bir balık satıcısının mallarını devralmasının ardından sokaklarda balık satmaya başlamıştı. italya'dan abd'ye göçen anarşistlerden duyduğu proudhon, kropotkin ve malatesta'dan çok etkilenen vanzetti, hayatını anarşizm mücadelesine adamıştı.

    nicola (ferdinando) sacco ise 22 nisan 1891'de güney italya'daki torremaggiore'de doğmuş, nisan 1908'de kardeşiyle birlikte babasının şarapçılık yaptığı köyü terk etmiş ve abd'ye göç etmişti. uzun süre bir ayakkabıcının yanında çıraklık yaptıktan sonra, iyi bir ayakkabıcı olmuştu. karısı ve çocuğuyla italya'dan göçenlerin yaşadığı bir mahallede oturan sacco'nun hayatı, göçmen anarşistlerle tanışmasının ardından tamamıyla değişmişti.

    sacco ve vanzetti, boston'da düzenlenen galleanist anarşistler toplantısında tanıştı. bu toplantıdan sonra sacco ve vanzetti, diğer göçmen anarşistlerle birlikte askere alınmamak için meksika'ya gittiler. eylül 1917'de meksika'dan ayrılan sacco ve vanzetti anarşizm mücadelelerini abd'de sürdürdüler. her ikisi de grevlerde, savaş karşıtı mücadelede ve devlet karşıtı propagandada aktif olarak yer almaktaydı. o dönemde abd'nin en etkili anarşist gazetesi olan ve italyanca yayınlanan cronaca sovversiva'da da yazmaktaydılar.

    22 şubat 1918'de cronaca sovversiva'nın bürosu basıldı ve büroda bulunan sacco ve vanzetti göçmen anarşistler olarak polis kayıtlarına geçtiler.

    askere alınmamak için sacco ve vanzetti'yle birlikte meksika'ya gidenlerin arasında olan carlo valdinoci, 2 haziran 1919'da başsavcı palmer'ın evinin önünde kendini havaya uçurdu. bombalı saldırıyı sacco ve vanzetti'nin planladığına dair söylendiler yayıldı. ve kasım 1919'dan itibaren çıkarılan yeni yasalarla anarşistlere yönelik baskılar giderek artmaya başladı.

    sacco ve vanzetti'nin tutsaklığının son bulması için boston'da yapılan eylem, 1925.

    sacco ve vanzetti'nin tutsaklığının son bulması için boston'da yapılan eylem, 1925.

    abd'de, özellikle göçmen anarşistlere yönelik baskıların giderek şiddetlendiği işte bu ortamda, massachusetts'te bir ayakkabı fabrikasının maaşlarını taşıyan zırhlı araca düzenlenen bir soygunun ardından, göçmen anarşistler sorguya alınmaya başlamıştı. soygundan 3 hafta sonra, soygunla ilişkisi bulunduğu iddia edilen bir anarşisti yakalamaya çalışan bir polis ekibi, o esnada o sokaktan geçen sacco ve vanzetti'yi şüpheli bulup durdurdu. her ikisinin de üzerinden silah çıktı ve orada tutuklandılar. fakat suçlanmalarında taşıdıkları silahlardan daha etkili olan sacco'nun üzerinden çıkan anarşist bildiriydi. 11 haziran 1920'de ilk olarak vanzetti başka bir soygundan sorumlu tutuldu ve 12 ila 15 yıl arası hapis cezasına çarptırıldı. vanzetti'nin hapse gönderilmesinden 4 ay sonra, bu sefer hem vanzetti hem de sacco ayakkabı şirketine ait zırhlı aracı soymakla ve iki kişiyi öldürmekle suçlandılar. sacco ve vanzetti'nin tutuklanmasının intikamını almak isteyen yoldaşları boda 16 eylül'de manhattan'da bir sokağa bomba attı. bombalı saldırının sonucunda 30 kişi öldü, 200 kişi yaralandı ve 2 milyon dolarlık maddi hasar meydana geldi.

    sacco ve vanzetti'nin hiçbir şekilde ilişkide olmadıkları bir soygundan ve işlemedikleri cinayetlerden yargılandıkları dava, 31 mayıs 1921'de massachusetts'te başladı. mahkemeye çıkarılan görgü tanıklarının muğlak ifadeleri dışında, savcının mahkemeye delil olarak sunduğu tek şey sacco ve vanzetti'nin göçmen anarşistler olmalarıydı. haziran ve temmuz ayları boyunca süren davada, yapılan soygun ve iki adamın öldürülmesinden ziyade iktidarların korkulu rüyası anarşizm yargılanıyordu. yalancı şahitler ve göçmen anarşistleri bir an önce hapse atmak isteyen savcının iftiralıyla dolu yargılama sürecinin ardından 14 temmuz'da jüri sacco ve vanzetti'yi cinayetten suçlu buldu ve sacco ve vanzetti hapse gönderildi. mahkemenin kararının ardından hem abd'de hem de aralarında paris, londra, mexico city, buenos aires'in de bulunduğu birçok başka yerde geniş katılımlı eylemler düzenlendi. ayrıca davanın yeniden görülmesi ya da valinin af yetkisini kullanması için pek çok başvuru yapıldı. bu başvuruların altına imzasını atanların arasında h.g. wells, george bernard shaw, marie curie ve albert einstein da bulunmaktaydı. ne var ki, 6 yıl boyunca düzenlenen çeşitli kampanyalara ve eylemlere rağmen, 27 mayıs 1927'de harvard ve m.ı.t. rektörleri ile bir hukuk profesöründen oluşan danışmanlık komitesi eyalet valisinin af yetkisini kullanmasına gerek olmadığına karar verdi ve sacco ve vanzetti'nin ölüm cezaları onandı.

    infazın gerçekleştirileceği 22 ağustos'u 23 ağustos'a bağlayan gece, abd'nin çeşitli kentlerinde, berlin'de, paris'te, kopenhag'da, amsterdam'da, buenos aires'te, leipzig'de, kahire'de, belgrad'da, varşova'da, havana'da, sydney'de, melbourne'de ve daha pek çok kentte eylemler düzenlendi. paris'te düzenlenen ve 150 bin kişinin katıldığı eylemde polisle eylemciler arasında çatışma çıkarken, boston'da 250 bin kişinin katıldığı mitinge polis ve asker coplarla ve sopalarla saldırarak çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.

    dünyanın çeşitli yerlerinde meydanlarda isimleri yankılanırken, 23 ağustos 1927'de gece yarısı sacco ve vanzetti elektrikli sandalyede idam edildi. her ikisi de son nefeslerini verirken "yaşasın anarşi" nidalarıyla alçak iktidarlara meydan okuyordu.

    --------------------------------------------------------------------------------

    'bu bizim zaferimiz'

    bartolomeo vanzetti'nin ölüme mahkûm edildikten sonra mahkemede yaptığı konuşma - 9 nisan 1927

    ben suçsuzum. bu iki kolu tanıyan herkes, sokaklarda dolaşıp bir adamı öldürmeye ya da parasını almaya çalışmaya ihtiyacım olmadığını bilir. iki elimle yaşayabilirim ve çok da iyi yaşarım. fakat bunun yanında, ellerimle diğer insanlar için çalışmadan bile yaşayabilirdim. bağımsızca yaşamak ve dünyanın, ekmeğimizi yüzümüzden damlayan terle kazanmaktan daha üstün bir yaşam olduğuna inandığı şekilde yaşamak için elime birçok fırsat geçti.

    binlerce insan sacco ve vanzetti'yi son yolculuklarında yalnız bırakmadı.

    binlerce insan sacco ve vanzetti'yi son yolculuklarında yalnız bırakmadı.

    babam italya'da iyi koşullara sahip. italya'ya geri dönebilirdim ve babam beni her seferinde kollarını açarak karşılardı. oraya cebimde metelik olmadan dönsem bile, babam bana çalışmam için olmasa da ticaret yapmam ya da sahip olduğu toprağa göz kulak olmam için bir mevki sağlardı. bana bu manaya gelen çok sayıda mektup yazdı ve aynı şekilde iyi durumda olan başka bir akrabam da bu manaya gelen mektuplar yazdı.

    şimdi, sadece tüm bunları yapmadığım için, hayatımda hiç gerçek bir suç işlemediğim için -bazı günahlarım var, ama suçum yok-, hayatım boyunca yalnızca resmi kuralların ve ahlak kurallarının lanetlediği suçları ortadan kaldırmak için mücadele ettiğim için değil; ahlak kurallarının ve resmi kuralların onayladığı ve kutsadığı, insanın insan tarafından sömürülmesi ve baskı altına alınması suçunu da ortadan kaldırmak için mücadele ettiğim için suçsuzum.

    işte, hayatım boyunca gördüğüm en iyi adam, iyilik, erdem ve fedakarlık takdir edildiği sürece insanların kalplerinde giderek daha fazla yer edecek ve daha da büyüyecek bir adam. eugene victor debs'ten bahsediyorum. tavuk öldüren bir köpeğin bile devlet'in bize karşı ürettiği kanıtlarla onu mahkum etmek için oluşturulan bir amerikan jürisiyle karşı karşıya kalmayacağını dile getirmişti. bu adam ne plymouth'da benimleydi ne de suçun işlendiği gün sacco'nun olduğu yerde. onun iyi biri olduğunu ve iyiliğini başkalarının yararına kullandığını, suç işleyemeyeceğini ve hiç kimsenin de suç işleyemeyeceğine inandığını söylediğimizde bunun keyfi bir ifade olduğunu söyleyebilirsiniz.

    hem o, hem de sadece bu ülkede değil diğer ülkelerde de, tüm dünyada, anlayış sahibi olan herkes, zaman zaman davanın kayıtlarının belli bir kısmını sunduğumuz insanların hepsi bunu biliyor ve hala bize destek oluyor; avrupa insanlarının şerefi, iyi yazarlar, avrupa'nın büyük düşünürleri bizi savunuyor. avrupalı bilim adamları, en iyi bilim adamları, en iyi devlet adamları bizi savunuyor.

    sadece bir avuç insandan, iki üç kişiden oluşan, dünyevi itibar ve maddi zenginlik için annelerini utandıran jürinin, tüm dünya bunun yanlış olduğunu söylerken ve ben bunun yanlış olduğunu bilirken, tüm dünyaya karşı haklı olması mümkün mü? bunun doğru mu yanlış mı olduğunu bilebilecek birileri varsa, o da benim ve bu adam. biliyorsunuz, yedi yıldır hapishanedeyiz. bu yedi yıl boyunca çektiklerimizi anlatmaya kimsenin dili varmaz ve buna rağmen görüyorsunuz işte, karşınızda titremiyorum, doğrudan gözlerinizin içine bakıyorum, kızarmıyorum, renk değiştirmiyorum, utanmıyorum ya da korkmuyorum.

    niteliği tarihe karışan bir dönemde yargılandık. kastettiğim, bizim ilkelerimizi savunan insanlara, yabancılara, aylaklara karşı bir öfke ve nefret histerisinin yaşandığı bir dönem ve bana öyle geliyor ki - hatta eminim ki, siz ve mr. katzmann jüri üyelerinin bize karşı öfkelerini ve önyargılarını çıkarlarınız için kullanmak, kışkırtmak için gücünüzün el verdiği her şeyi yaptınız.

    jüri bizden nefret ediyordu; çünkü biz savaşa karşıydık ve jüri, savaşa savaşın adil olmadığına inandığı, hiçbir ülkeden nefret etmediği, bir kozmopolit olduğu için karşı çıkan biriyle, savaşa yaşadığı ülkeyle savaşan diğer ülkeyi desteklediği için ve böylelikle de bir casus, bir düşman olduğu için karşı çıkan ve diğer ülkeye hizmet etmek için yaşadığı ülkeye karşı her türlü suçu işleyebilecek birisi arasında fark olduğunu bilmiyor. biz böyle insanlar değiliz. kimse bizim alman casusu ya da herhangi bir şekilde casus olduğumuzu söyleyemez.

    savaşın yanlış olduğuna her zamankinden de çok inanıyoruz ve savaşa her zamankinden fazla karşıyız ve insanlığa "bakın; insanlığın en güzel şeylerinin gömüldüğü bir mezardasınız. ne için? size söyledikleri, size vaat ettikleri her şey bir yalandı, bir illüzyondu, bir aldatmacaydı, sahtekârlıktı, bir suçtu. size özgürlük vaat ettiler. hani özgürlük? size refah vaat ettiler? hani refah?" diyebiliyorsam, darağacına gönderilmekten memnunum.

    hayatım boyunca hiç suç işlemedim - hiç hırsızlık yapmadım, kimseyi öldürmedim, kan dökmedim ve suça karşı oldum ve yasaların ve kilisenin meşrulaştırdığı ve kutsadığı suçları ortadan kaldırmak için savaştım ve hatta kendimi feda ettim.

    işte söyleyeceklerim: bir köpeğin ya da dünyanın en bayağı ve talihsiz yaratığı yılanın, benim suçsuz olduğum şeyler yüzünden çekmek zorunda kaldıklarımı yaşamalarını istemem. bir radikal olduğum için bana acı çektiriyorlar ve gerçekten de bir radikalim; italyan olduğum için acı çektirdiler ve gerçekten de bir italyan'ım; kendimden çok ailem ve sevdiklerim uğruna acı çektim; fakat haklı olduğumdan bu kadar eminken beni sadece bir kez öldürebilirsiniz, ama beni iki kere idam edebilecek olsaydınız ve hayata iki kere daha gelebilseydim, şimdiye kadar ne yaptıysam aynısını yapmak için yaşardım.

    --------------------------------------------------------------------------------

    yargıçlara son sözüm

    bartolomeo vanzetti

    bartolomeo vanzetti

    vanzetti'nin idamından kısa süre önce kendisiyle görüşen bir gazeteciye söylediklerinden bir pasaj gazetelerde "vanzetti yargıçlara ne diyor" başlığıyla yayımlandı. sonradan abd'deki üniversitelerin birçoğunun ders kitaplarına geçen bu konuşmayı, 1957 yılında can yücel "yargıçlara son sözüm" başlığıyla türkçe'ye çevirdi ve konuşmanın son bölümünü şiirleştirdi:

    bunlar gelmese başıma, siz çıkmasaydınız karşıma
    ona buna dert anlatacağım diye köşe başlarında
    harcar giderdim ömrümü,
    silik, belirsiz, yenilmiş titretir giderdim kuyruğu.
    ama şimdi öyle mi ya!
    bizim başarımız bu ölüm, bizim zaferimiz bu.
    dünyada aklımıza gelmezdi böyle yararlı olacağımız,
    insanlık için, adalet için, hürlük için
    es kaza gördüğümüz bu hizmeti
    bir kere değil, on kere yaşasak yapamazdık.
    dediklerimiz, hayatımız, çektiklerimiz hiç kalır bunun yanında
    hiç kalır yanında idamımız -bir kunduracıyla bir işportacı parçasının idamı
    yaşayacağımız o son anı elimizden alamazsınız ya!
    o bizim işte, o bizim zaferimiz.

    --------------------------------------------------------------------------------

    vanzetti'nin sacco'nun oğlu dante'ye mektubu

    hiç aklından çıkarma dante, eğer birisi baban ve benim hakkımda başka bir şey söylerse, o, masum ölülere, yürekli bir şekilde yaşamış insanlara küfreden bir yalancıdır. şunu da iyi bil ve hep hatırla dante, eğer baban ve ben, kalleş, riyakâr, dönek insanlar olsaydık ölüme gönderilmezdik. bize karşı topladıkları delillerle cüzamlı bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkûm edilemez. bizim, davamızın yeniden görülmesi için öne sürdüğümüz bu olgular, bir ana katilinin, yüreği taşlaşmış bir suçlunun davasının yeniden görülmesine yeterdi.

    hiç aklından çıkarma dante, bunları hep hatırla; biz suçlu değiliz, bizi bir yığın uydurma ve yalanla mahkûm ettiler; yeniden yargılanmamıza karşı çıktılar ve eğer yedi yıl, dört ay, on bir gün süren tarifsiz acılardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık.

    senin ve diğerlerinin saklayacağı, davamızla ilgili belgeler, babanın, annenin, ınes'in, ailemin ve benim, devlet'in yararı gereği ve amerika'nın egemenleri tarafından ve onlar için kurban edildiğimizi kanıtlayacaktır.

    bartolomeo vanzetti, 21 ağustos 1927
  • oğlu dante'ye mektubu aşağıdaki gibi olan anarşistlerden biri.

    "hiç aklından çıkarma dante, eğer birisi baban ve benim hakkımda başka bir şey söylerse, o, masum ölülere, yürekli bir şekilde yaşamış insanlara küfreden bir yalancıdır. şunu da iyi bil ve hep hatırla dante, eğer baban ve ben, kalleş, riyakâr, dönek insanlar olsaydık ölüme gönderilmezdik. bize karşı topladıkları delillerle cüzamlı bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkûm edilemez. bizim, davamızın yeniden görülmesi için öne sürdüğümüz bu olgular, bir ana katilinin, yüreği taşlaşmış bir suçlunun davasının yeniden görülmesine yeterdi.

    hiç aklından çıkarma dante, bunları hep hatırla; biz suçlu değiliz, bizi bir yığın uydurma ve yalanla mahkûm ettiler; yeniden yargılanmamıza karşı çıktılar ve eğer yedi yıl, dört ay, on bir gün süren tarifsiz acılardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık.

    senin ve diğerlerinin saklayacağı, davamızla ilgili belgeler, babanın, annenin, ines'in, ailemin ve benim, devlet'in yararı gereği ve amerika'nın egemenleri tarafından ve onlar için kurban edildiğimizi kanıtlayacaktır."

    bartolomeo vanzetti, 21 ağustos 1927
  • bugün idam edilişlerinin 82. yılı olan anarşist aktivistler.
hesabın var mı? giriş yap