• abd'de ne kadar komedyen varsa (bkz: jay leno) kendisiyle sürekli dalga geçtiğinden dolayı istediği parayı da verse tecavüz olayını asla unutturamayacak olan yönetmen/yazardır.
  • tecavuz nedeniyle bir eve tutsak olmus yonetmen. kendisi 13 yasindaki bir kiza tecavuz etmistir. daha sonra o siradalarda 15 yasinda olan nastassja kinski ve bir baska kadinla birlikte olmustur. emmanuelle seigner ile 1989'da evlendiginde kendisi 56, seigner ise 23 yasindaydi.
  • bu adama destek verenler de varmis, onlardan biri de fransiz xavier beauvois imis. artik meslektas dayanismasi mi diyelim, vatandas dayanismasi mi diyelim bilemedim, ama bir cocuga tecavuz eden ve yillardir hayatini hicbir ceza cekmeden surduren bu herifin "cezasini cektigini" iddia edip serbest birakilmasini istemek, bana biraz allah senin belani versin dedirtiyor.

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25096760/
  • isviçre hükümeti tarafından abd'ye iadesinin yapılmayacağı açıklanmış yönetmen. artık serbest.

    http://www.nytimes.com/…ml?_r=1&partner=rss&emc=rss
  • yaptığının her erkeğin yapmak isteyeceği bir şey olduğunu; bunun yerine birini öldürseydi bu kadar tepki görmeceğini falan söylemiş. yani bu adamın yaptığına bir lafınız varsa 13 yaşında bir kıza tecavüz etmek istiyor olabilirsiniz gençler. aman dikkat.
  • medeniyet beşiği avrupa tarafından ısrarla kol kanat gerilen anlı-şanlı tecavüzcü. bu olay bile avrupa'nın çifte standartını ortaya koyuyor aslında açıkça. yine açıkça ifade etmeli ki; ırkçı-faşist olmayan biri bile bu sapık yönetmenin üyesi olduğu topluluk ve çektiği gözyaşı dolu piyanist adlı filmin ne derece arkasında durduğunun bilincindedir.

    demek ki neymiş: yahudi kökenli ünlü bi yönetmenseniz, hele hele nazi soykırımını anlatan salya sümük bir filme imza attıysanız işiniz garanti...
    zira 13 yaşındaki bir çocuğa tecavüz etseniz bile oscar kazanabilir, elinizi kolunuzu sallaya sallaya dolaşabilirsiniz.
  • gün geçmiyor ki birileri roman polanski'nin adli sürecini yahudilikten bağımsız olarak incelemesin. isviçre'nin polanski'nin arkasında duruşunu piyanist ile ilişkilendirmek nasıl bir mantıktır? hele hele isviçre gibi ikinci dünya savaşı'nı bin türlü şaibeyle geçirmiş bir ülkenin yahudi avukatlığı yaptığını söylemek nedir?

    yahudilik ile bütünleştirilen tüm konuları birbirine sokmaya başladınız. sizler değil misiniz amerika birleşik devletleri'nin yahudiler tarafından yönetildiğini söyleyen? sizler değil misiniz hollywood'un yahudiliği ön plana çıkarttığını anlatan? sizler değil misiniz yahudilerin sırtının yere gelmeyeceğini vurgulayan?

    e peki burada polanski'nin üzerine giden kim?
    amerika birleşik devletleri.

    sizin söyleminizle polanski'yi savunan kim?
    isviçre.

    yani avrupa tarihi boyunca yahudileri en çok katleden, oturumlarına izin vermeyen ülkelerden bir tanesi. şöyle ufak bi alıntı yapalım;

    "ortaçağ'da, avrupa'nın diğer ülkelerinde olduğu gibi yahudiler burada da zulüm gördü; örneğin 1294'te bern'deki yahudiler öldürülüp sağ kalanlar "kan iftirası"yla kovulmuştur."

    "1620'lerde yahudilerin isviçre şehirlerine girmesi yasaklandı. 1776'da yahudilerin aargau kantonuna bağlı lengnau ve endingen köylerinde yaşamalarına izin verildi. 18.yy'ın sonlarında 553 nüfuslu bu iki köy isviçre'deki yahudi nüfusunun hemen hemen hepsini temsil ediyordu. 18.yy'da isviçre'deki yahudilerin durumunu anlatan en önemli kaynak johann caspar ulrich'in 1768'de yazdığı sammlung jüdischer geschichten'dir.

    isviçre'nin 1848 tarihli anayasasında yahudilere serbest yerleşim hakkı verilmemişken bu durum 1874'te değiştirildi."

    günümüzde isviçre'de çok ciddi bir yahudi cemaati olduğunu söyleyemeyiz. kaldı ki avrupa'nın iki yüzlülüğünden en çok çekmiş cemaat muhtemelen yahudilerdir.
    yahudilere bakışı anlamak için orta çağ ve sonrasındaki ticaret ya da oturum yasaklarına bakmaya gerek yok. değil 100, 60-70 sene öncesine giderseniz medeniyetin orta avrupa beşiği almanya'da yaşananlara bakarsınız.

    peki polanski'nin paçayı kurtardığında yaptığınız yorum ne?
    -yahudi bu, ağlak yahudi dramaları çektiğinden dokunamıyorlar olm.

    çok uzaklara gitmeye gerek yok. türkiye'de yaşanan hüseyin üzmez örneğine hepimiz şahit olduk. şükür ki halk ve belli bir medya tepkisini koydu da zor da olsa
    adamı gereken yere gönderdik.

    oysa hüseyin üzmez'in adli süreci öyle bir hal almıştı ki kimi şerefsizler ve onların medyadaki ağızları 14 yaşındaki kız ve ailesini hedef gösterir olmuştu.

    hani sözlükçülerin çok sevdiği wiki'den alıntı yapalım;

    "14 yaşında bir kız çocuğuna defalarca cinsel tacizde bulunduğu iddiasiyla tutuklanmış, tutuklu kalmış, ve yargılanmıştır. [2] dava sonucunda 13 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştır. [3] davanın toplumsal ilgi gördüğü bir dönemde (28.10.2008) tahliye kararı açıklanmış, islamcı basın ve savcılığın dikkatleri zanlıdan çok mağdur kız ve ailesi üzerine dönmüştür. tutukluluğunu "cezaevinde çok rahattım, hacda gibiydim"[4] ifadesiyle yorumlamıştır."

    roman polanski mi?

    gözümde yaptığının savunulabilir ya da açıklanabilir en ufak bir yanı yok. o ve onun zihniyetindeki insanların -ki önce türkiye'deki orana dikkat çekmek lazım- gerektiği gibi cezalandırılması gerektiğine inanıyorum.

    ha ama siz çıkıp "işte yahudi olunca bıdı bıdı bıdıbı dı" dediğinizde sizden de rahatsız oluyorum.

    p.s. bu adama ve ağlak filmine bakmadan önce şu entrye dikkat çekmek gerek. yaşadığı birliktelik tecavüz ya da gönüllü olsun, 13 yaşında henüz kontrol mekanizması ya da olaylara karşı tepkisi tam oturmamış bir kıza yaptığı insafsızlıktır, insanlık dışıdır. fakat bu entry polanski'nin insafsızlığından öte sizinkine yönelik... daha çok o, herşeye "yahudi" dediğiniz tükürük saçan ağzınızı açmadan önce düşünmeniz için... çünkü bu adamın gördükleri senin o ağlak yahudi filmlerinden çok daha gerçek ve trajikti. gel gör ki o da gidip başkasının trajedisi olmayı tercih etti. dileriz cezasını çekecektir.

    (bkz: #16946226)
  • bazen 1 yanlış bütün doğruları götürebiliyor. buna örnek bir adamdır.
  • "roman polanski'yi savunanlar, ne söylediklerinin farkında değil. pişmanlık duymayıp suçuyla övünen bir çocuk tecavüzcüsü, birkaç 'iyi' film yönetti diye bu kişilerin ve 'ulusal çıkar'ını düşünen isviçre yüzünden serbest.

    artık hepimiz biliyoruz. 44 yaşında bir adamsanız, ‘hayır hayır hayır’ diye hıçkırarak ağlayan ve astım ilacı için yalvaran 13 yaşındaki korkmuş bir kıza uyuşturucu verip anal yoldan tecavüz edebilir ve hiçbir ceza almayabilirsiniz. tek yapmanız gereken iki şartı yerine getirmek: kaçıp 15-20 yıl olay mahallinden uzak durmalısınız ve bazı iyi filmler yönetmelisiniz. bu şartları yerine getiriyorsanız, sadece elinizi kolunuzu sallayarak dolaşmakla kalmazsınız, ‘cadı avı’ndan korunmanız için devasa bir kampanya yürütülür ve bir kahraman gibi alkışlanırsınız.

    roman polanski kaçmadan önce suçunu kabul etti ve yıllar sonra, sürgünde şişine şişine, bütün erkeklerin onun yaptığını yapmak istediğini söyledi. 1979’da kendisiyle söyleşi yapan bir gazeteciye kıkırdayarak şunları söylüyordu: “birini öldürmüş olsaydım, bu durum basına bu kadar ilgi çekici gelmezdi, anlıyor musun? fakat... kahretsin ... genç kızlar. yargıçlar genç kızları düzmek istiyor. jüri üyeleri genç kızları düzmek istiyor. herkes genç kızları düzmek istiyor!”

    fakat anlaşılan isviçre hükümeti bunu, polanski’yi yargılanmak üzere abd’ye iade etmek için yeterli bulmuyor. paçayı sıyırabilmesi için yasada boşluk buldular, ‘ulusal çıkarların’ bir faktör olabileceğini de kabul ettiler. bir isviçre vatandaşı olarak, şunu söyleyebileceğimi sanıyorum: isviçre’nin geçmişte ‘ulusal çıkarları’ korumak için yaptığı pazarlıkları hepimiz hatırlarız. suçlulara yardımcı olup buna isviçreli gerçekçiliği demek buralarda kökü eskiye uzanan bir gelenektir.

    polanski’nin bırakılması için yürütülen kampanya, bir nesil önce alt edildiğini sandığım bir yaklaşımlar silsilesini tekrar devreye sokuyor. oyuncu whoopi goldberg, bunun ‘bildik bir tecavüz’ olmadığını söylüyor. bazıları iğrenç bir tavırla, kızın bakire olmadığını ima ediyor.

    13 yaşındaki bir kız daha önce taciz edilmişse, müstakbel tecavüzcüler için meşru hedef değil midir? kampanyanın başını çeken fransız filozof bernard henri-levi, ‘büyük sanat’ tehlikeye girdiğinde, bir çocuğun biraz cinsel istismara maruz kalmasının kendisi için sorun olmadığını söylüyor. şöyle yazıyor: “polanski’nin yaptığından iğreniyor muyum? onun davranışı beni ilgilendirmiyor. benim derdim filmleri. piyanist’i ve rosemary‘nin bebeği’ni seviyorum.”

    tekrarlamaya değer: bu kampanyanın başında, bir çocuğa uyuşturucu verip tecavüz etmenin, mia farrow’u hamile bırakan ‘şeytan’la ilgili bir filme kıyasla ‘kendisini ilgilendirmediğini’ söyleyen bir adam var. romancı robert harris, “bu muamele korkunç” diyor. harris çocuk tecavüzünden değil, çocuk tecavüzünü cezalandırma çabasından söz ediyor. polanski’nin ‘lince’ tabi tutulduğunu savunuyor. bu linççi güruh nerede? benim bütün görebildiğim, sabırla yasaların uygulanması ve polanski’nin adil, açık bir mahkemede yargılanması gerektiğini söyleyen insanlar. bu lincin tam zıttıdır: bu ölçülü adalettir. polanski’yi savunanlar ne söylediklerini anlıyor mu? harris’in dört çocuğu var. yarın öbür gün büyük bir yönetmen onlara uyuşturucu verip tecavüz ederse polisi arayacak mı, ya da bunu yapmanın ‘mide bulandırıcı’ olduğunu söyleyecek mi? çocuklarını korumaya çalışan polise ve savcıların ‘linççi bir güruh’ olduğunu mu savunacak? tecavüzcü kaçarsa, 30 yıllık firarın ardından serbest bırakılması gerektiğini mi söyleyecek?

    kampanya başarılı oldu. yani whoopi, bernard ve robert’e tebrikler: pişmanlık duymayıp övünen bir çocuk tecavüzcüsü kısmen sizin sayenizde hesap vermeyecek. zafer partisinde iyi eğlenin. fakat belki kızlarınızı partiye götürmeyip evde bırakmak istersiniz."

    johann hari
    (13 temmuz 2010)

    http://www.radikal.com.tr/…16.07.2010&categoryid=99
hesabın var mı? giriş yap