• yoke baglı olmayan bagımsız bır unıversıte. 2000 yılında egitime baslamis.sanat,siyaset bilimi,dil ve insani bilimlerde egitim veriyormus. hala devam ediyor mu bilmiyorum.
  • fikret başkaya muazzam eserini şöyle tarifler:

    "özgür üniversite’nin başlıca üç amacı var: 1. resmi ideolojiyi teşhir etmek, avrupa-merkezli ideolojik yabancılaşmanın tahribatına dikkat çekip bir duyarlılık yaratmak; 2. neoliberalizme [emperyalizme densin] bir karşı duruş oluşturmak; nihayet, 3. özellikle de sovyet sisteminin çökmesinden sonraki dönemde sosyalizmin aşınan itibarının restorasyonuna katılmak. "

    2008 güz dönemi 20 ekim'de başlayacaktır.

    yeni dönem programı için:

    http://www.ozguruniversite.org/…ersler-2008-guz.php
  • hala da aktif olan, küçük bir miktar karşılığında derslerinden faydalınabilecek mekan. bir dönem ulus baker de ders verirdi. (bkz: ulus baker) öğretmen-öğrenci arasındaki ayrıma kafa tutacak ders anlatımına ilişkin metodolojik farklılıktan tutun da, kavramların geleneksel (tehlikeli) anlmalarının sorgulandığı tartışma içerikli derslerine kadar kesinlikle katılmayı hakkeden, hatta katılması zorunluluk olan okul.

    en azından geleneksel eğitimden bunalmış dimağlarımızı düşünelim...
  • ljubodrag duci simonovic'in buram buram homofobi kokan, ayrımcılığı paçalarından akan yazısını 3 şubat tarihinde sayfalarına koymuşlar. yazı 10-15 yıl evvel doğu perinçek'in eşcinsellikle ilgili görüşleriyle neredeyse aynı: işte kapitalizmin sorunu, şöyle doğaya aykırı, bık bık...

    bu yazıyı bulmuşlar, çevirtmişler ve yayınlamışlar. evet bu homofobik/ayrımcı makaleyi basan kurumun adı "özgür" üniversite.

    daha saçması ise yazıyı çeviren merdan özüdoğru bu makaleyi önce kaos gl'ye yollamış yayınlamaları için. özüdoğru yazının sol perspektiften "homoseksüelliği" ele aldığını iddia etmiş.

    kaos gl yazıyı yayınlayamayacaklarını, üstelik böyle bir yazının sol perspekitife sahip olduğu iddiasının hayret ve ibret verici olduğunu söylemesine, homofobik bir metin olduğunun farkında olunmadığını ifade etmesine rağmen aldıkları cevap tepkisel ve ön yargılı oldukları olmuş.

    metin kapitalist ilişkiler içinde homoseksüelliği ele alıyormuş(!). özdüoğru yılmamış, kaos gl'den sonra metni biz erkek değiliz grubuna yollamış. aldığı yanıt aynı olmuş.

    bu azimli arkadaş illaki kapitalizm ve eşcinsellik arasındaki ilişkiyi, doğa ile eşcinsellik arasındaki karşıtlığı (!) ortaya koyacak. kafasına koymuş. nihayet bir biçimde özgür üniversite sitesinde yayınlatmayı başarmış.

    yazarı geçtim. beni zerre ilgilendirmiyor. türkiye'de yeterince bu tip adamlar var ama ben asıl çevirmendeki bu inada ve azme, özgür üniversite'deki bu kepazeliğe sinirliyim.

    1) bu yazıyı çevirmeye harcanan emeğe yazık değil mi? çok lazımmış gibi bir de.
    2) kendi bünyesinde lgbtt ve toplumsam hareketler diye ders veren bir kurumun bu makaleyi basması ne kafası?
    3) adına özgür diyen bir üniversitenin facebook sayfasında yapılan eleştirel yorumları silmesine kaç puan?
    4) bu makeleyi çevirene kadar doğu perinçek'in türkçe saçmalıkalrını alıp bassaydınız daha ekonomik olmaz mıydı?
    5) bu makaleyi nasıl savunacak, nasıl sahiplenecekler merakla bekliyorum.

    bu paçavrayı siteden kaldırmalı ve lgbt örgütlerinden ve bireylerinden özür dilemeliler. bu yaptıkları yanlarına kar kalmamalı.

    ***

    yazının silinme htimaline karşı bu homofobi manifestosunu aşağı yapıştırıyorum. özgür üniversite başlığını açan herkes görsün diye. zira bir ibret vesikası.

    ***

    günümüz kapitalizminde, ortaya çıkan, sayıları giderek artan homoseksüel [eşcinsel] akımlar, marx’ın “humanizm-naturalizmi’ne” göre dogal olanın dejenerasyonu, dejenere sonuçlar ve sosyalleşmeler katogorisine uygun düşerler. eşcinsellik, insanın biyolojik doğasının yeniden düzenlenmesi değildir [hetoroseksel insanın organları homeseksüelliğe yatkındır], egemen değerlere ve egemen sosyal ilişkilere meydan okumadır. itiraz kötü toplumla ilgilidir, kötü insanla ilgili degildir. bu yüzden, insanları tedavi etmek yerine sağlıklı insanların gelişebildiği “sağlıklı bir toplum kurmalıyız” [fromm]. homoseksüellik egemen düzenin gerçekleri tarafından belirlenen somut, sosyal [tarihsel] bir olgudur. o, mutlak [kesin, katı] değerler sistemi içinde açığa çıkan, cinsiyetler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir sosyal işlev çeşididir. kapitalizmin belirlediği eşcinsellik, antik dönemdeki eşcinsel eros’tan oldukça farklıdır. günümüzdeki homoseksüel topluluklar kendilerini dejenere kapitalist sosyalleşme tarzlarında ispat etmeye çalışırlar, gelişen homoseksüel ilişkiler evliliğin ekonomik bir kuruma dönüşmesine uyarlar ve insanlaşmış doğal topluluk olan aile ile uyumsuzdurlar. homoseksüel toplulukları meşrulaştıran sosyalleşmeler, insanlaşmış doğal topluluk olan aile ilişkileri değildir, sadece kapitalizmin yarattığı çaresiz yanlızlık ilişkileridir. kapitalist dejenere ailenin en son hali olan homoseksüel topluluk, onun şartlarına göre gelişen eşcinsel [pederasty] ilişkiler insanlaşmış doğal topluluk olan aile ilişkilerini ortadan kaldırır. insanı ve doğasını bozan kapitalizm aynı zamanda onun otantik sosyalleşme olanaklarını da bozar, eros’u kısırlaştırır; ona uyarak biçimlenen toplumun biyolojik yeniden üretim kapasitesi azalır. toplumun yeniden üretimi “para kokmaz ilkesini” temel alır, diğer yaşam alanları gibi, yıkıcı kapitalist üretimin bir parçasına dönüşür. döllenme, satılık meniler, kıralık rahimler, satılık çocuklar bütün bunlar kapitalist yeniden üretimin yasal ve meşru biçimleridir. kapitalizm onları kendi varoluşuna ve tehlikeli sonuçlar üreten degerler yörüngesine çeker, onları kurumsal bir konuma ve kendi gelişimi için bir araca dönüştürür.

    insanın doğasını ve insanlığını bozan kapitalizmin gerçekliği ışığında, evliliğin amaçları insanlığı insanlaştırma ve doğal topluluk halinde tutmalıdır. evlilik, kadın ve erkeğin prestijini arttıran topluluktur, çocukların yetiştirilmesi ve toplumun bozulmadan biyolojik yeniden üretimi için olanaklar sağlar. o can verme [fecund] boyutundan mahrum kaldığında, varlık nedenini kaybeder, bu nitelikten mahrum kalınca da artık içine muhtelif şeyler konabilen bir kaba dönüşür. homoseksüelliği evlenmeyle ilgili bir temel üzerinden kabul edersek, kardeşlerin, anne ve kızların, dede ve torunların..... evlenmesine itiraz etmek için bir neden kalır mı? aile ilişkilerini önemli kılan, onda biyolojik süreklilik beklentisinin her şeyden üstün olmasıdır, örneğin; bu gerçek üzerine oturan insest çocuklarda mental ve bedensel bozulmalara yol açar. can verme niteliği olmayan eşcinsel ilişkilerin böyle bir problemi yoktur. eşcinsellik evliliğin temel ilkeleri üzerinden uygulanırsa, onun varoluşunu belirleyen tüm sınırlar düşer, onunla birlikte geleneksel evliliği tutan, hetoroseksüellik üzerine kurulu bağlar çözülür. dahası insanın tarihsel boyutları yok olduğu gibi, bu bağlam, gelecekte, insan türünün insanlığını ve varolma vizyonunu bozar. toplum gay ve lezbiyen populasyona göre değişirse, soru sadece toplumun neye benzeyeceğiyle ilğili değildir, nasıl devam edeceğidir? kapitalizm bu soruya insancıl bir cevap veremez, ancak teknolojik bir cevap verebilir: bu suni döllenmedir ve çocukların mekanik üretimi anlamındadır. günümüz dünyasında homoseksüellik anti varoluşçu bir öze dönüşür. o insan türünün yeniden üretim kapasitesini bozan ve toplumu kısırlaştıran bir araçtır. günümüzün homoseksüelliği biyolojik çöküş içinde olan dünyaya ve doğal, toplumsal ve tarihsel olarak bozulan insana yakışan bir fenomen olarak ortaya çıkar.

    gay haklarının gerçek dogası, çocuk haklarıyla ilişkisinde görülebilir. insanın çocuk hakları ve temel ihtiyaçlar için mücadelesi; aileyi koruma çabasıdır ve bu çerçevede her çocuğun anne-baba sevgi ve ilgisine sahip olma hakkıdır. bunun yerine “homoseksüellerin evlat edinme hakkı” istenir. aynı zamanda, tek cinsiyetli ebevyn ve çocuk “gelecekteki aile” modeline dönüşür. en sonunda, niçin çocuklar her zaman aileye sahip olmalıdır? niçin platonun önerdiği ve nazilerin pratiğini yaptığı gibi çocuk üretim ve yetiştirme çiflikleri kurulmasın? sorularını sorarız. bu bağlamda, evlat edinme yalnız ailesiz çocukların sorunlarını çözmenin bir yöntemi degildir, aynı zamanda homoseksüel evlliğin gerekçesidir. evlat edinme gayri insani özü olan kapitalizmin ortaya çıkardığı ihtiyaçlar [sonuçlar] üzerine kurulur, yani çocukların temel insani ihtiyaçları adressiz kalır. evlat edinme, çocukların doğal anne ve babalarıyla birlikte yaşamamalarını, onların biyolojik anne ve babalarıyla birlikte yaşama hakkının red edildiğini zimnen vurgular. batı ülkelerinin kimlik dökümanlarında “anne”–“baba” yerine, “birinci ve ikinci hamiye [parent]” atıfta bulunma artar. bazıları çocukları “ üretir” ortaya bırakır, diğerleri onu evlat edinir. artık, evlat edinme bir meta değişimine ve mekanik bir işe dönüşür. çocuklar, meta gibi alınıp satılan bir şeydir, başka eşyalar [metalar] gibi bir garanti süresi vardır. çocukların ebevyne sahip olma hakkı rededilirken humanist pedogoji de rededilir. insanlaşan doğal topluluk aile aracılığıyla insanın doğal varlığını insanlaştırma çabası üzerine kurulu pedogojik sistemin redidir. aynı zamanda, çocukların anne ve baba sevgisinden ve bakımından mahrum kalmaları bir çok mental hastalığa, en kötü sosyal patolojilere sebep olur.

    çocukların temel hakları onların gelecekteki haklarıdır, bu insani bir dünya ve sağlıklı bir çevre demektir. çocukların insani ve doğal varolma ihtiyaçları için talepler insanlık yaşamını sürdürme meselesine dönüştü. son derece reaksiyoner kapitalist grupların dünya nüfusunu bir milyara indirme çabaları kısırlaştırma ve “artık nüfusun” imhasını kapsamaktadır. bu kapsamda, çocuklar artık “büyük hazine” olarak değil, onun yerine insanoğlunun varlığı için büyük bir tehlike olarak görülür. gelecek, insanın yaratıcı potansiyeline ve humanist vizyonuna göre algılanmaz ve ona göre belirlenmez, onun yerine dünyanın doğal kaynakları sınırlıdır anlayışıyla, yerkürede yaşayan insan sayıları buna uyum sağlamalıdır düşüncesine göre algılanır ve belirlenir. batı’nın kalkınmış kapitalist ülkelerine hükmeden ve gezegen aşınmasının dramatik bir şekilde büyümesinin ana nedeni olan çılgın tüketimi ortadan kaldırmakla ugraşmak yerine sürekli gündemde tutulan bir milyarın üzerinde olan “artık nüfusu” azaltma talebi, ağırlıklı olarak, çocukları kapsar. kapitalizm, çocukları yokederken, insanlığın yaşama gücünü yokeder ve insanlığı fiziksel ve mental dejenere olmuş çok yaşlı kişiler dünyasına dönüştürür.

    homoseksüel ilişkilerde insan vücudu özündeki erotik boyutlarının değerlerini kaybeder, doğal ve insani olmayan yolla araçlaşır. o teşhir objesine dönüşür, mevcut erotik doğayla ilişkisiz vücut bölümlerine aşırı roller verilir, insanın doğal can verme niteliğine yabancıdır. insanileşmiş doğal ilişkiler sürmez, doğal ve insancıl olmayan ilişkilerde partnerin vücudu orgamzı başarmanın aracına dönüşür. homeseksüel cinsel ilişkide penisin makatla buluşması partnerin organizmasına acı veren ve yaralayan bir şiddettir (oral sexle birlikte) cinsel ilişkiyi alçaltan bir formdur. homoseksüelliğin psikolojik temelleri aydınlanmış insanın aşk ihtiyacına uygun değildir, ama yalnızlık, yadsıma ve gerçeklik endişesidir.... eşle eşit ilişkiler yerine boyun eğme ve itaat ilişkileri kurulur ki, bunlar sado-mazostik ilişkilerin aracıdır ve “ez yada ezil” ilkesi temelinde kurulan kapitalist ilişkilerin içindeki insan konumunun dogrudan yansımalarıdır. baskı ve boyun eğme zarureti “sex oyunlarının” esası olmuştur. egemen kadın ve erkek ilişkilerini temel alan toplumsal model ilişkilerinin “mırasıdır” ve kadın orada aşağılanmış seks objesine indirgenmiştir.

    bir kimsenin kendini insan olarak gerçekleştirmesi için yapılan mücadele insanın [homo]seksüel boyutlarından uzaktadır. insana ait kimliği tanımlarken homoseksüelliği merkeze almak, onda israrcı olmak, onu insanlığı bölmenin ve tek boyutlu insan üretmenin aracına dönüştürmüştür [marcuse]. insan kaçınılmaz bir cinselliğe indirgenir. “bir kimse” için olmak ya gay olmak ya da maço erkek olmak anlamına gelir. bunun insanın sosyalleşmesini tastik eden ana form haline gelmesi, bağımsız insan gibi diğer sosyal onay biçimlerini ortadan kaldırır. insanın tarihsel, düşsel ve özgür sevgi yolu kapanır. “gay hareketi” insanı alçaltan ve dejenere sosyal ilşikiler temeli üzerine kurulur. insan, insani kişiliğini ve sosyalleşmesini, vatandaşlık, sınıfsal, ulusal, aile, kültür, politik ve dinsel inanç..... aracılığıyla değilde, kendi cinsiyeti üzerinden gerçekleştirir. “gurur” insanın özgürlük mücadelesiyle, ulusal kurtuluşla ve sosyal adaletle, doğayı ve insanlığı korumayla ilişkili degildir, anti-varoluşçu karektere içkin [homo]seksüellikle ilişkilidir. homoseksüeller insan olarak gurur duyamazlar, fakat “gay” ve “lezbiyen” olarak gurur duyabilirler. cinsellik kişisel problem olarak değil, gözalıcı kamusal promosyon olarak sürer. sosyalleşme ihtiyacı banal sirk karekterine benzer niteliğe sahip cinsel teşhirciliğe indirgenir. günümüzde insanlığın tanzimi geçmişte olandan oldukça farklı bir karektere sahiptir. bu düzenleme kendini, yıkımı hızlanan dünyanın gerçek imkanlarıyla ilişkide ve sınıflı toplumu yıkabilen ve yeni bir dünya yaratabilen insanın yaratıcı gücüyle ilişkide açıkça ortaya çıkarır.

    “gay hakları mücadelesi” kapitalizmin iki yüzlülüğünde kendini ifade eder. niçin gay hareketi mücadelesi insancıl ve vizyoner boyuttan mahrumdur? homoseksül hareket adına çağrı yapanlar, neden bu gayri insanileşmeye karşı durmuyor ve herkes için insani bir dünya mücadelesi yürütmüyor? “gay hakları mücadelesi” insancıl değil politik karektere sahiptir ve şimdiki dünyanın korunmasına katkıda bulunur. gay “övünülen cennet ” ispat edilen yüksek “demokrasi”, ve “homoseksüel haklara saygı” egemen düzenin en fazla tasvip ettiği merhamettir. heybetli “homoseksüel hakların uygulamaları” aracılığıyla insan yaşamının sürdürülmesi ve özgürlüğü kamusal bilinçten uzaklaşır: insan biyolojisinin bozulması, işçi sınıfının kanunsuzca soyulması, öldüren hastalıklar, açlık ve susuzluk, uyuşturucu, sosyal suçlar, yükselen polis devleti, cehalet, yalnızlık, tüm insanların “demokratik” batı tarafından telef edilmesi, genetik materyallerle deneyler, kitlesel ölümler için üretilen yüksek potansiyelli araçlar, yaşam alanlarına ve alanlara püskürtülen ilaçlar, zihinsel hastalıklar, yaşam kaynaklarının ve organizmaların genetik değişimle yıkımı, nükleer kazalar, intihar, şiddet, sağlık hizmetinin yükselen fiyatları, yüksek yan etkili ilaçlar, büyüyen sosyal farklılıklar, işçi sınıfının, çocukların ve emeklilerin büyüyen sefaleti, artan çevre kirliliği, toksik yiyecekler, kapitalist tekelci medya..... aynı zamanda “gay hakları için mücadele”, insanların cinsiyetini temel alarak mücadeleyi çaktırmadan bölme, bu insanın kurtuluşu ve özgürlük kazanımlarını sağlayan tüm sosyalleşme formları yok olur [vatandaşlık, ulusal, sınıfsal bütünleşme].

    [homo]seksüellik sorunu insanı bütüncül bir bağlamda realize eden yöntemle ve dünyadaki canlı yaşamını koruyan ve insancıl bir dünya yaratma perspektifi olan mücadele sayesinde anlaşılabilir. kapitalizm ve insancıl toplum arasındaki bu eleştirel mesafe, aynı zamanda homoseksüellik, insanlaşan doğa [can veren] ve sosyal varlık arasındaki mesafeyi vurgular. bu temeldeki aydınlanmış insan olan homoseksüeller sosyal ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunabilirlerki bu da tek yönlü [homo] seksüel bölünmenin üstesinden gelebilme olanaklarını yaratır. aydınlanmış insan olan gaylarla dünyaya ve geleceğe cinsiyet merkezli bakanlar arasında bir ayrım yapılmalıdır. birinciler, homoseksüelliği insancıl bir dünyayı yaratma ve insanlığı kurtarma bağlamında bir sosyal fenomen olarak algılarken; ikinciler, eleştiri ve gelecek bilincinden yoksun kapitalizmin çamuruna batmış umutsuzlardır. aydınlanma taraftarı homoseksüeller, kapitalizmin homoseksüel insanda ortaya çıkardığı dogal ve insani olmayan ihtiyaçlardan uzaklaşmasıyla varlık kazanır. gerçekten, homoseksüelin homoseksüllikten aydınlanması kapitalizmden aydınlanan insan formlarından biridir. kapitalist gelişmenin tehlikeli sonuçlarının farkına varan insandır, kapitalizmin ona zerk ettiği şeytana karşı durması ve başkalarıyla birlikte kapitalizme karşı insancıl bir dünya için savaşması gerekir. hepimiz kapitalizmin mağdurlarıyız ve bu şeytani mikrobu içimizde çocukluktan itibaren taşıyoruz, insancıl bir dünyada, ergeç içimizdeki şeytan yok olacaktır. hepimiz şiddete meyilliyiz; haset, ters, bencil ve yıkıcıyız... biricik problem içimizdeki gizli kalan şeytanı kontrol edebilmektir. insanın şeytana karşı savaşı kazanmasının tek yolu, ona şırınga edilmiş şeytanı yaratan ve geliştiren sosyal düzenle savaşmaktır. yanlızlık, kapitalist şeytanın tohumlarını geliştiren en iyi kaynaktır. sosyal ilişkileri geliştirme ve toplumu özgür insanların topluluğuna dönüştürme şeytanla savaşmanın ve kendi insanlığımızı geliştirmenin en iyi yoludur. o gerçekten aydınlanmayı geliştiren ve başkalarıyla kolayca ilişki kuran savaş aracıdır. işte bunun için “ occupy wall street” ve diğer sivil insiyatiflerin, işçi sınıfı hareketlerinin insanları kendi bağımsızlık tünellerine çekmesi ve onlara fırsatlar sunması, gayri insani bir dünyaya karşı mücadele ederek kendi sosyalleşmelerini tecrübe etmeleri çok önemlidir. insanlığın kurtuluşu için savaş ve insancıl bir dünya yaratmak, insanların biraraya gelme ve insanlaşma niteliklerini ortaya çıkaracaktır.

    insancıl bir dünya ve gerçek insanlaşma mücadelesi yerine, kapitalizmin içinde gay problemlerine cevap arama en kötü sosyal patolojik formlar üretir. gayri insani bir toplumda, insan problemleri gayri insani bir yolla “çözülebilir”. yalnızca insancıl bir toplumda insan problemleri insancıl bir yolla çözülebilir.

    sırpçadan ingilizceye çevirenler: igor barjaktarevic ve mick collins
    ingilizceden çeviren: merdan özüdoğru

    ***

    link: http://www.ozguruniversite.org/…cel-yazlar&itemid=5
  • 2005 güz dönemi programi 12 kasım cumartesi günü başlayacak olan kuruluş.

    açılış semineri "günümüz kapitalizmi içerisinde milliyetçilik-irkçılık" konuşmacı: kenan kalyon

    pazartesi: 18.30-20.30 yeni dünya koşullari ve alternatif hareketler
    kapitalizmin son dönem gelişmeleri ve türkiye ekonomisi- izzettin önder
    yapısal reformlarla ab'ye eklenirken-türkel minibaş
    ortadoğu-irak- mete çubukçu
    latin amerika’da alternatif sol hareketler ve venezuella deneyimi-fuat ercan
    yeni dünya düzeninde yerini arayan türkiye-ilker aktükün
    çapraz ateşte iki halk: türkler ve kürtler (yeni jeopolitika ve nasyonalizm) (cumartesi 15.00)-orhan miroğlu -büşra ersanli
    anti-kapitalist hareket-türkan uzun-mehmet türkay
    yeni dünya koşullarında türkiye’nin seçeneği ne olabilir? -erdoğan aydin
    latin amerika’da küba-emine tahsin
    latin amerika’da neoliberal politikalar ve yansımaları-metin yeğin

    pazartesi:18.30-20.30- resim atölyesi-haydar özay

    salı:18.30-20.30-emek çalişmalari seminerler dizisi
    ders/program koordinatörü: türkiye sinif araştirmalari merkezi
    sınıf çalışmalarında kavramlar ve tartışmalar/ özgür narin
    emek tarihi: emeği sosyal tarih içinden anlamak/ sinan yıldırmaz
    sınıf örgütlenmes inde güncel yeni deneyimler ve tartışmalar/hakan koçak
    sovyet sonrası coğrafyada sınıf ve sendikal hareket/ hakan güneş
    mekanın sınıfsal dönüşümü /besime şen
    emek ve üretim süreçlerinde değişim: enformelleşme, esnekleşme ve türkiye örneği / nevra akdemir
    yoksulluk ve sosyal politika tartışmaları/ fatma şenden
    küreselleşme, bölgesel politikalar ve emek: /nazır kapusuz
    tarımda dönüşüm ve sınıfsal yansımaları/tolga tören

    salı 19.30-20.45 - cumartesi: 11.00-13.00 (haftada iki gün)-tiyatro atölyesi -serkan durak- hasan mullaoğlu
    tiyatro tarihi-türk tiyatrosu-düşünsellik ve pratik uygulayim-ses ve diksiyon eğitimi-oyunculuk uygulamalari -

    çarşamba 18.30-20.30 -osmanli toplumsal yapisi: merkezi feodaliteden yari sömürge düzenine-taner timur

    perşembe: 18.30-sosyoloji
    modernlik ve sosyoloji-asli kayhan
    özel alan-kamusal alan ikililiği ve feminist teori-gülnur savran
    formel ve enformelin sınırlarında kent ve toplum-şükrü aslan
    popüler kültür-bülent somay
    sosyal bilimlere giriş ve yöntem sorunu-fuat akbaş

    cuma 18.30-20.30-modern felsefe -
    descartes - afşar timuçin
    locke-leibnic- levent safalı
    fenemonoloji ve varoluşçuluk- erkut sezgin
    hegel-bacon-hume-marks-neitsche- cengiz gündoğdu
    kadin filozoflar-berrin taş

    cuma: 18.30-20.30-marks'ta ideoloji kavraminin evrimi (2 hafta)-zeynep çağlayan gambetti

    cumartesi: 13.00-doğa bilimleri-yalçın inan
    kozmoloji-kuantum mekaniği-moleküler biyoloji-doğa ve doğayı işleten yasalar-big-bang'ın 10-43 cü saniyesi, karadeliğin tekillik noktası, süpersicim 10-33 cm, dna, rna.

    cumartesi: 15.00-resmi ideoloji tartişmalari
    türkiye’de resmi ideoloji / ismail beşikçi
    neden resmi ideoloji neden resmi tarih?/ fikret başkaya
    resmi ideoloji-cumhuriyet süreci ve kürtler/ ismail göldaş
    militarizm ve biz /ayşe gül altinay
    resmi ideoloji nasıl bir türkiye tasarladı?/ erdoğan aydin
    kemalizm sol değil/ cem uzun
    iskan yasaları üzerinden cumhuriyetin modernleşme projesi/şükrü aslan
    resmi ideoloji ve insan hakları/eren keskin
    türkiye’de resmi tarihin kuruluşu” / ilker aktükün

    cumartesi: 18.30-değişen dünya-istanbul dinamik psikoterapi grubu
    değişen dünyada idealler / doğan şahin
    değişen dünyada kadın / oya bozkurt
    değişen dünyada gündelik hayat / ilker özyıldırım
    değişen dünyada erdem / serpil doğan

    http://www.ozguruniversite.org/
  • diğer üniversitelerden çok daha iyi eğitim veren ve her ders bir sürü şey öğrenmiş olarak ayrıldığınız mekan. sınıfın zihni ortalaması da hiç fena değil.
  • ankara'da 1987'de de ozgur universite adinda bir girisim vardi. alaeddin senel, baskin oran, murat belge gibi hocalar seminer veriyordu. 12 eylul sonrasi bir universite ogrencisi icin oldukca degisik ve keyifli bir uygulamaydi.
  • paralı eğitime karşı olan bir grup aydının 1994 yılında ankara' da kurdukları üniversitedir.
    erdemli yaşamaya kararlı insanların herşeyi, hiç bir saplantı ve komplekse kapılmadan, özgürce tartışabildikleri, birlikte düşünüp, ortakça ürettikleri bir özgürleşme odağı olma amacıyla yola çıkan bu güzel oluşumun ilk kurucuları arasında sungur savran, gülnur savran, alaaddin şenel, izzettin önder, arslan başer kafaoğlu, ilker aktükün, hikmet yaman, bülent somay, ayşe düzkan, iskender savaşır, murat akıncılar, bülent uludağ, suat parlar, orhan iyiler, cengiz gündoğdu, yalçın küçük, nail satlıgan, fatma gök, mete tunçay, masis kürkçügil, mukaddes çelik gibi aydınlar bulunmaktadır.
    kızılay' da bayındır 1 sokaktaki bir apartman dairesinde birkaç derslikten oluşan sınıflarında siyaset, felsefe, hukuk, sosyoloji, şiir- öykü yazımı gibi birçok konuda eğitim vermişlerdir.
  • türkiye'nin en değerli hocalarıyla (örn, doğan şahin, fikret başkaya, alaaddin şenel, ali rıza turalı, ... sohbet edip dinleyebileceğiniz gerçek anlamda özgür üniversite. gidin, gidemeseniz de önerin.
  • bu akşam saat 19:00-21:00 arası "siyaset bilimi ve türkiye siyaseti" adlı seminerin gerçekleştirileceği üniversitedir.

    http://mihmandarucube.wordpress.com/…kiye-siyaseti/
hesabın var mı? giriş yap