• bir oyuncunun evrimini gelin hep beraber gözlemleyelim. biraz uzun ama oyuncuyum diye geçinen, oyunculuk isteyen ya da bu mesleğe yeni adım atmış kişilerin özellikle okumasını istiyorum. okurken "aa valla böyle" diyip özeleştiri yapacağınız çok yer var. belki sektöre bir faydam dokunur...

    giriş evresi:
    oyunculuk mesleğini icra etmeye karar veren oyuncumuz araştırmaya başlıyor. erkekse işi çok zor, yetenekli ya da çok yakışıklı olması lazım. biz yetenekli olanıyla yolumuza devam edeceğiz ilerleyen bölümlerde. kızsa işi çok zor güzel olması lazım. salt yetenek çoğu zaman bir işe yaramaz. biz orta derecede güzel bir kızımızla devam edeceğiz. kızlar genelde oyuncuların sosyal medya hesabından oyunculara yürüyerek oyuncu olabileceklerini düşünüyor fakat yanılıyor. yattıkları adam koleksiyonuna +1 eklemekten öteye gidemez bu çaba.
    bu iki oyuncu adayı arkadaşımız, bir ajansa kaydoluyorlar ve oyunculuk eğitimi veren okullarda eğitime başlıyorlar. ajanstan diyalogsuz figüranlık dışında bir şey gelmiyorsa da eğitim veren kurumda eğitimleri bittikten sonra, kurumun menajerlik hizmeti ya da ajansı bunlara bir dizide ufak bir rol ayarlıyor. bizim bebeler oyunculuğa ilk adımlarını attı...
    dizi başlıyor, tutuyor da. bu bebeler tanınmaya başlıyorlar. diğer oyuncu abi, ablalarını da eleştiriyorlar; hayranlarıyla neden iç içe değiller, neden fotoğraf çektirmiyorlar diye. nispet yaparcasına her hayranlarıyla özel olarak ilgileniyorlar, hepsiyle muhabbet sohbet ediyorlar. bizim bebeler "diğer oyuncular" gibi olmamakla övünüp kendilerine söz veriyorlar olmayacaklarına dair.
    bizim bebeleri hayranları şımartıyor da şımartıyor. hayranların dediğine öyle inanıyorlar ki onlara göre, en büyük en iyi oyuncu bunlar. televizyondakinden daha güzel/yakışıklılar, para ve ün onları bozmamış, asla bozmayacak.

    set ekibinde herkes bunları konuşuyor. sette kostümlerini karavanın her yerinde bırakmıyorlar, asıyorlar, herkesle çok iyi anlaşıyorlar, set dışında da görüşüyorlar. artık bu büyülü dünyanın içindeler ama onlar gibi de değiller. para ve ün bizimkileri bozmadı.

    meslek olarak oyunculuk evresi.
    bizim gençlerin dizi bitiyor. millet iş bulma korkusu yaşarken en çok bu ikisi seviniyor. artık yeni dizide daha iyi bir rolle daha iyi kaşeyle oynayacaklar. üstelik eğitim aldığı yerin ajansı/menajeriyle de yollarını ayırıp daha profesyonel bir menajere geçtiler. hem onlar ünlü ve para onları bozmadı.

    dizi bittikten 1 hafta sonra.
    ikili buluşup bir şeyler içmeye gidiyorlar. ikisi de birbirine "aman x'e gitmeyelim, magazin vardır." diyor. ama içlerinden de x'e gitmek istiyorlar. ünlüler... kameraları görünce şaşırmış gibi yapıp "iyi akşamlar arkadaşlar" demek onların da hakkı. başka bir yere gidiyorlar. iki bira içip sigaralarını içerlerken biri "hadi instagrama foto koyalım" diyor. diğeri masadaki içkileri, sigarayı, kül tablasını yandaki boş sandalyeye koyarken diğeri de cebinden cep telefonunu çıkartıyor... "şak..." "kardeşle buluştuk. tatlış biraderler konağı'nın ecrinsu'suyla berkantcan'ı bir aradayız:))" "canım benim, dizi biter dostuk bitmez. yine mi güzeliz yine mi çiçek:):):):)"
    evet, karşılıklı bunları birbirine söylemek dururken ikilimiz kafası önünde cep telefonlarından 1-2k takipçilerine caka satmaya başlıyor.
    sonra yan masadan bir abi geliyor. onları çok sevdiğini, fotoğraf çektirip çektirmeyeceklerini soruyor. biri hemen "abi alkol var masada, yasak böyle çektirmek." diyip kibarca savuruyor. yiyip içip bolca bahşiş bırakıp çıkıyorlar mekandan.
    dizi bittikten 8 ay sonra...
    ikili bir çay bahçesinde oturmuş, masada sadece çay var. menajerlerinin iyi çalışmadığından dem vuruyorlar. biri yarım bıraktığı üniversitesine dönüp "gerçek bir meslek" edinmekten bahsediyor, diğeri "günlük diziye bile razıyım" diyor. "sonra diğeri hadi foto koyalım instagram'a" diyor. hemen öbürü engelliyor. "yok ya fotoğraf koyunca takipçi gidiyor." diye.
    yuh! 8 ay olmuş bizim ikiliyi tanıyan biri çıkıyor. fotoğraf çektirmek istiyor. "tabii ki" diyorlar güleryüzle. ilgileniyorlar hayranlarıyla. ne de olsa onlar diğerleri gibi olmayacaklar.

    dizi bittikten bir yıl sonra.
    ikilimiz artık iyice sürünmüş ama meslekten de vazgeçmemişken bir iş geliyor ikisine de. audition'a gidecekler. süslenip püslenip geliyorlar yapıma. seçmelere girip alıyorlar işi.
    yeni dizi
    ikili ekipten birkaç kişiyi tanıyor. yıllardır sektörün içindeymiş gibi muhabbetler çeviriyorlar. kaşeleri eskisiyle aynı ama bişey olmaz, onlar işsizlik sürecinde çok aradı bu parayı. set çıkışı hayranlar geliyor, artık iyiden iyiye tanınmaya başlamışlar. ikisi de "yüzüm gözüm şiş" diye güneş gözlüklerini takıp öyle fotoğraf çektiriyorlar. tam servise binecekken bir tane daha hayran geliyor, fotoğraf istiyor. kızımız sitemkar, dönüp "ya herkesle de çektiremeyiz ki. hem işten çıktık yorgunuz. size iş çıkışı fotoğraf çektirebilir miyiz desem ne düşünürsünüz ama?" diyip servise biniyor. yol boyunca kızı karavandan kovan başrol oyuncusuna sayıyorlar. onlar gibi olmayacaklar. ne kadar ünlenirlerse ünlensinler sette kağıt bardakta çay içmeye devam edecekler. söz veriyorlar. oyuncu değil ekipçi olacaklar hep. bir de paralar düzenli yatsa cihangir'de eve çıkacaklar.
    bu dizi de bitiyor.

    fazla uzattım farkındayım da yazması çok eğlenceli geldi lan:d

    bu şekilde 5-6 yıl sürekli dizilerde oynuyorlar. artık hayranları 100k'yı aşmış. sonra bu ikisine aynı dizide başrol geliyor. tesadüf, yıllar sonra yine çalışacaklar. kız, son işte oğlanın ayağını kaydırdığından beri görüşmüyorlar. he oğlan da sektörde kızın kimlerle yattığının dedikodusunu yaydığı için kız bir kere telefonla arayıp laf saymıştı o sayılmaz. oğlan yapıma gidiyor, kızla kapıda karşılaşıyorlar.
    -aa naber?
    -iyi canım senden naber? nerelerdesin ya gizli kalsın'da görüyordum arada artık orada da göremez oldum?
    -ya bizimkiler hep hayal'de mecbur onlarla takılıyorum. hayırdır?
    -ya iş geldi, konuşmaya geldim. gerçi x yapım da düzenli ödemez ama rol iyi. yalnız audition istiyor gerizekalılar. sıçıcam ağızlarına...
    -aynen aptallar. google'a adımı yazsan bin tane sahne çıkıyor zaten. bunlar işi kabul etsek servisle de göndermeye kalkar bizi.

    içeri girip paşa paşa auditionlarını veriyorlar. boru değil, ilk başrolleri olacak, yapımcıya yönetmene atar yapmaya yemez götleri.

    başrol oynadıkları dizi başlıyor.
    gala yemeğinde röportaj veriyorlar. ikisi de sette ne kadar eğlendiklerini, ekiple iç içe olduklarını zaten daha bu işe başlarken beraber başladıklarını anlatıp şakalar komiklikler yapıyorlar. her şey çok güzel.
    bu dizi de tutuyor. 2. 13 garanti. oğlan bi bmw taksitine giriyor, kız da yapımcıdan sete gelip gitmek için bir araba kiralanmasını istiyor ve kendine bir asistan tutuyor. sette telefonunu sigarasını kim taşısın sonuçta... bu ikili çok geçmeden yakınlaşıyorlar. sevgili oluyorlar ama gizli. bok gizli. herkes biliyor. oğlan, bir iki oyuncuyla karavanda otururken kız giriyor içeri, makyaja. kıza eyeliner çekilirken çömez bir oyuncu karavanda yürüdü diye çömeze deli gibi bağırıyor, sinirleniyor, çömez karavandan kıpkırmızı çıkıyor. oğlanın karnı acıkmış. prodüksiyonu arıyor. bana bi döner alsanıza. "yemek arasını bekleyemicem" diyip kapatıyor. oğlanın döneri geliyor. "yemek arası" haberiyle birlikte. kız da döneri getirene "benim yemeğimi karavana getirsene dışarda hayranlar var hiç çıkmayayım dışarı" brifingini veriyor bu sırada.
    gel zaman git zaman bu ikili ayrılıyor kavga edip. biri setin bir ucunda diğeri diğer ucunda oturuyor. beraber sahneleri var, reji asistanı çocuk gelip ezber alalım mı x bey y hanım diye ayrı ayrı soruyor. kızın morali bozuk, karavana girip kapıyı kitliyor. 1 saat set beklerken oğlan yapımcıyı arıyor. "x abi ben bu şartlarda çalışamam kız bizi bekletiyor" diyip yönetmenin yanındaki yardımcı yönetmen koltuğuna oturuyor. çaycı çayları getirirken de cam bardakta çayını almayı ihmal etmeyerek.
    bunlar sahnelerini çekip giderken hayranlar geliyor, fotoğraf çektirmek istiyor. zaten kostümcü kostümünü geç getirdi diye siniri bozulmuş oğlan hiçbir kelime etmeden arabasına binip gidiyor, kızın da asistanı x hanım çok yorgun lütfen arkadaşlar diyor. biraz uzakta hayranlarla fotoğraf çektirmekte olan çömez bunlara uzaktan bakıp kendi kendine söz veriyor... "ben asla bunlar gibi olmayacağım."

    tarık akan gibi bir efsaneyi kaybettiğimiz şu günlerde biraz içimi dökmek istedim. sette herkesin ismini bilen, yemeği yemek arasında, doğru düzgün sırasına girip alan, yavşak yavşak yönetmen koltuğunda oturmayıp taburede, ayrı bir yerde oturan, kostümünü aldığı gibi bırakan vs... tarık akan gibi eski toprak oyunculardan şu tipini siktiğim oyuncu müsvettelerine evrilen mesleğe acıyorum.

    bu işi yapmaya gönül verdiyseniz ve yapıyorsanız "set adabı" denen şeyi öğrenin lütfen. çok zor değil öğrenmesi. küçük bir sektördeyiz. ben halen aramızda olanlardan (allah hepsine uzun ömür versin) birkaç isim bırakayım, siz denk geldiklerinize sorun onlar seve seve öğretir.
    (bkz: şener şen)(bkz: haluk bilginer)(bkz: arif erkin)(bkz: erkan can)(bkz: mehmet özgür)(bkz: ayten uncuoğlu)(bkz: nejat işler) aklıma ilk gelenler. sektörden badiler yazabilir bildiği kişileri. kalkıp ben x'le çalışmıştım sete alkollü-otlu kafayla gelmişti falan da yazmayın. tabii ki hiç kimse mükemmel değil.

    bir de yazdığım hikaye tamamen hayal ürünüdür. gerçek olayların derlemesi de diyebiliriz. iki somut oyuncudan bahsetmiyorum. spesifik bir örnek sadece. kim bu iki kişi diye yazmayın diye şeettim.

    hoşçakal tarık abi... tuncel kurtiz, yılmaz güney ve sizler gibi "biz onlar gibi olmayacağız" sözünü hiçbir zaman unutmamış diğer kahramanlar, umarım rakınızı içip gülümsüyorsunuzdur tam da şimdi:)
  • 1996 tempa- foneks çıkışlı zuhal olcay albümü. olcay' ın, bir geçiş albümü olarak değerlendirilebilir. ilk defa onno tunç' la çalışan olcay' ın alışılmış tarzı dışında yeni bir şeyler denediği de aşikardır. albümdeki tüm sözler leyla tuna' ya aittir. adından çok söz edilmese de özellikle "ayrılık #6367607" isimli şarkı muhteşemdir.
    albümün playlisti ise şu şekildedir;

    1\iyisin *
    2\ayrilik *
    3\leyla *
    4\tango *
    5\hep ayni *
    6\oyuncu *
    7\uykun olsam *
    8\düet *
    9\yağmur *
    10\sevgisiz *

    ayrıca albümle aynı adı taşıyan şarkı için;

    zuhal olcay | oyuncu
    söz : leyla tuna | müzik : onno tunç

    ben bir oyuncuyum herkes gibi
    her geçen gün daha acemi
    değişiyor rollerimiz,
    isimler, kostümlerimiz.
    beğendirmeye çalışıyoruz kendimizi
    hep başrol istiyoruz oyunlarda
    sahne çalıyoruz birbirimizden
    alkış bekliyoruz hiç tükenmeyen
    haydi, pabucu yarım, çık sahneye oynayalım,
    yalnızım, sıkılıyorum
    rolsüz kaldım korkuyorum.

    dekor yok, kostüm yok
    çırılçıplak, ışık yok alkış yok
    sahne, ayna
    dayanamaz kim olsa
    yardıma gelin
    neredesiniz siz sadık seyircilerim?
    yardıma gelin
    neredesiniz siz sadık seyircilerim?
  • zuhal olcay albumudur. kartonetinde bulunan fotograf orta oyuncular ses tiyatorsunda cekilmistir. cok acaip albumdur bu arada.
  • 8 mart geldi mi, gündemde kadın hakları falan oldu mu sosyal medyada en önde koşan... kadın cinayetlerini en yüksek sesle kınayan... ardından şiddeti, tecavüzü normalleştiren projelerde oynayıp bankada biriken paralarını sayan güruh. türkiye'deki oyuncuların çoğunluğu böyle.
  • bence gözler kilit nokta. gözleriyle olan biteni anlatan oyunculara kırmızı halı seriyorum, olmuş diyorum.

    ben kaşımı da işin içine katıp "bi yan odaya gelsene" bile diyemiyorum. kahvaltı hazır, sosis de kızarttım patates de şeklinde anlaşılıyor yaptığım mimiklerin tümü.
  • oyuncu mu olmak istiyorsun? iyi bir insan olmak için çalış. içimizde bu kadar kötülük varken, daha doğru bir oyunculuk temrini bulamazsın
  • oyun oynayan ki$i.
  • zuhal olcay'ın onno tunç ile çalıştığı, sentetik altyapılarla hazırlanmış üçüncü albümü (1993).
  • hepsi zıpırdır ya da öyle kabul edilirler ya da kendilerini öyle kabul ederler ya da ya kendileri ya diğerleri onları öyle zanneder ya da zıpır olmak isterler ya da zıpır olmak için ya da öyle kabul edilmek için mahsustan zıpırlık yaparlar ya da zıpır olabilmek için ciddi bir mücadele içine girerler ve zıpır olurlar ya da çok ama çok nadiren gerçekten zıpırdırlar.

    "doğduğumdan beri ilk kez başka bir memlekete gitmiştim ama o yeni yerde, kendimi doğduğum memleketimden daha rahat hissediyordum. bunu, şaklabanlığın o sıralarda iyice kişiliğimin bir parçası haline geldiği, insanları kandırırken eskisi kadar sıkıntı çekmediğim şeklinde açıklayabilirim. fakat çevrede akrabaların mı yabancıların mı olduğu, memleketinde mi yoksa başka bir yerde mi olduğuna göre; yapılan rolün deşifre edilmesinin zorluğu ve kolaylığı, oyuncu ne kadar dahi de olsa, hatta tanrı'nın oğlu isa bile olsa söz konusudur.
    oyuncular için rol yapmanın en zor olduğu yer, kendi memleketlerinin tiyatrosunda, hısım akrabanın hep bir arada olduğu yerdir. en usta aktör için bile yaptığı iş rol olmaktan çıkar. ama ben rol yapmayı sürdürebilmiştim. böylesine usta bir insanın, yabancı bir yerde rolünde başarısız olmasına imkan yok." osamu dazai
hesabın var mı? giriş yap