• nar zahmetli ama o zahmete değen bir meyvedir.

    küçük bir çocukken babaannem ile aramızda geçen bir anım geldi aklıma.
    kış aylarında ne zaman onların evine gitsek porselen kaselerin içerisinde kırmızı boncuklar gibi ayıklanmış narlar olurdu. fakat ben tadını mayhoş bulduğumdan ağzımı dâhi sürmezdim. bu durum epey sürdü, derken bir başka ziyaretimizde babaannemin bana bir sürprizi vardı. beni mutfaga çağırdı önüme bir kase ve dört eşit parçaya bölünmüş narı bıraktı. "hadi güzel torunum, bu taneleri ezmeden tek tek kaseye bırak" dedi. çocuk aklımla içimden "ne var bunda, çok kolay bir-iki dakika içinde tamamdır" diye geçirmiştim. demez olsaydım, akşam yemeğine kadar zor ayıkladım. hem sıkılmış, hem yorulmuş hem de acıkmıştım. o an için kasenin içindeki narlar benim için kazanılmış bir kupa kadar değerliydi. kaldı ki birçoğu ezilmiş olmasına rağmen...
    babaannem içi nar dolu kaseyi masadan almak istediği zaman kaseye hazine sandığı gibi sarıldığımı daha dün gibi hatırlıyorum. bunun üzerine babaannemin söylediği o anlamlı söz hala kulaklarımda "ya demek ki neymiş güzel kızım, yüzüne dâhi bakmadığın bir şey, zahmete girince kıymetli oluyormuş."
    bu söz hayatın her alanında geçerlidir...
  • zeus ve demeter’in güzeller güzeli kızı persephone’u kendine eş yapmak isteyen hades’in hain planında kullandığı meyve.

    hades, ölüler ülkesi’ne zorla kaçırdığı persephone’un korkudan rengi atınca “iki lokma bir şey ye kuzum, kan şekerin düzelsin” diyerek ona nar ikram eder. zavallı kore (ilk ismi bu) “yok almayayım, diyetteyim” dese de “aaa ikram geri çevrilmez” diye ısrar eden hades’e karşı koyamaz. nardan 1-2 tane yer ve anasından emdiği süt burnundan gelir. çünkü “ölüler ülkesi’nde bir şey yiyip içenlerin yeryüzüne çıkma hakları bulunmamaktadır" kuralı gereği artık hades’in eşi olmuştur ve yeraltında hades ile kalmak zorundadır.

    tabi zorbalık bu kadar kolay olmamalıydı.
    kızın anası demeter işin peşini bırakır mı? kolay mı bir ananın elinden evladını almak! kızı yeryüzüne çıkana kadar verir kıtlığın, kuraklığın gözüne. kızının kaçırılacağını önceden bilen (hatta ‘kaçır la benim kızı’ diye hades’e akıl verdiği bile söylenir) babası olacak cibilliyetsiz zeus duruma müdahale etmek zorunda kalır. alınan karar gereği persephone’un yılın 6 ayını yeraltında kocasıyla, kalan 6 ayını yerüstünde anasıyla geçirmesine izin verilir. bu yüzden persephone, yerüstüne çıktığında bahar gelir, toprak bereketlenir.

    belki de nar yemek bu yüzden zahmetlidir ve lekesi temizlemekle kolay kolay çıkmaz.

    özetle, tanımadığınız kişiler tarafından açık veya kapalı olarak ikram edilen yiyecek ve içecekleri kabul etmeyin.

    rainbow chaser turizm iyi yolculuklar diler.

    dante gabriel rossetti - proserpine
    pomegranate kore, acropolis museum
  • enfes bir birhan keskin şiiri. 20 lak tabletten biri..

    nar

    çiçeklerin eksilen suyuna su,
    yazın yanına hatırayı ekledik,
    çekirge sesleri ve
    öğle güneşi altında narın
    olgunlaşmasını bekledik.

    bekledik, başka başka odalarda
    çektiğimiz ağrı dinsin,
    bir çocukluk düşü gibi
    ince bir sızıya dönsün diye
    yaza sedeften bir anlam ekledik

    biliyorsun,
    bir başdönmesi gibi sürüyor hayat,
    yazların yanına yazlar ekleniyor,
    zaman uzun bir sıcağa dönüyor burada,
    ağırlığına duygunun, taşınamazlığına
    ve yazlar hatıraya...

    sığındığımız konuşmalar kesecek mi ağrıyı?
    ağacın güzelliğindeki mânâ sönmeyecek,
    köklerinde sürecek mi aşk?
    ah benim hayal kardeşim,
    bizim bu aşktan alacağımız var,
    dinsin ayrı odalarda çektiğimiz ağrı,
    yaz geçip gitsin ve olgunlaşsın nar.
  • sembolik bir meyvedir. anadolu'daki antikite uygarlıklarinda gunun bereket tanricasi her kimse, misal kybeleolabilir, onun elinde bulunur; bereketi, doğumu, çoğalmayı temsil eder. osmanlı kültüründe, yine anadolu'dan gelme bir çoğalma sembolü olarak, sevilen kıza göderilir ki, evlenme teklifi anlamı taşır. "şu gelen yar olaydı, elinde nar olaydı" diye şarkısı da vardır.
  • kış eğlencem benim.

    ben narın nesini severim; tadını değil, sululuğunu değil, çıtır çıtır çekirdeklerini dişlerimin arasında kırmasını değil, aromasını değil. ben narın çevremde yaşayanlar için en güzel şeyini severim; ayıklamasını.

    4-5 tanesini koyarım tepsiye, otururum sofra bohçasının üstüne yere. ve saatlerce o narları tek tek, özenle, itinayla tanelerim. kafamda bi milyon düşünce-konuşma balonu. terapi gibi gelir. ayıklarken bir tk tanesini atmam ağzıma, huşu içinde yapılması gereken bir iş nihayetinde. o sebeple benle yaşayanlar kışın her daim buzdolabını açıp, evimdeki yegane tapır'ın içine doldurduğum narı alıp, kaşıklayarak yiyebilirler. ne güzel.

    ve evet portakal kabuğu dilimlerini önce şerit şerit, sonra da 2-3 mm'lik karecikler halinde doğrayıp kuş yemi yapan da benim. yaşlanınca geçse bari.

    ekleme; "ne kadar faydalı bi insansın, bize de gelir misin kışın?" diyen yazarlar oldu, entry'i yeni okuyorsan ve aklından geçiyorsa, teklif bile etme. evde çor-çocuk, bi de koca vallahi telef olurlar, kışı çıkaramazlar. nar ne kadar faydalı bi şey biliyor musun?
  • arkadaşlar, benden duymuş olmayın ama çok güzel bir film bu. benden duyduğunuzda ciddiye almazsınız diye düşündüm, canınız sağ olsun.

    (bkz: kendinden atarlı)
  • bunu yemenin zevki sabirla ortaya cikar, kasip taneleri temizleyip hepsini bi kaba doldurmak gerekir, sonra da kasikla dalinir mis gibi
  • nar bence insanın varlığının kanıtıdır. doğadaki hangi hayvanat narı ayıklamakla uğraşır ki? düşündüm bulamadım. e bu nar da salak değil, tohumlarını yayması lazım. insandan önce var olsa yayamazdı çünkü kimse o kalın kabuğu açıp da narı yemekle uğraşmaz. zaten kabuğu acı. ben olsam ısırmam dişlerim iğrenç olur kamaşır bile belki. köpeklerime verdim onlar da ısırmadı. demek ki nar insandan sonra var oldu. bir çocuk gördü narı yerde, dedi ki aa top, oynarım ben bununla. topa vurdu o sırada narlar yerlere saçıldı. ayağı kaydı tabii basınca ve düştü. düşünce nar ağzına girdi. bir de ne görsün tadı nefismiş. hemen diğer narları da topladı yerlere attı içleri açıldı yedi.

    edit: birim! sizden önce geldi aklıma, nar zaten ağaçta çatlıyor ve içi açılıyor. babaannemin ağaçları vardı orada gördüm. resmen bilemedim demek ki az önce. hayvanlar narları yedi. dinozorlar bile yedi yani nar dinozorlar zamanında da vardı herkes sevdi, tohumlarını dağıttı oraya buraya. zaten karga hayvanı istese narları bir düşürür ağaçtan ve yere yapışıp içi açılır narın.

    nar bence şeydir bir de, mesela biri bizi seviyor mu onu anlatır. kim ki bize nar ayıklıyorsa kesin seviyordur. narmatik kullanmadan diyoruz! narmatik kullanınca kabak gibi anlaşılır. bana annem ayıklıyor bir de ben. demek ki beni seven iki kişi var en az. holley be.

    asıl karpuz nolacak? yere bile düşmüyor çünkü yerde. demek ki karpuz insandan sonra oldu. tamam. ama karpuzun kabuğu da güzel onu da yeriz. olmadı. insandan sonra olan tek meyve maydanozdur. maydanozu kimse yemez. meyve bile değildir yani o kadar ki saçma.
  • bu aralar her gün tükettiğim mükemmel ötesi meyve.

    hatırlarım çok küçükken, babannem tarafından "-narın tek bir tanesini bile dökmeden yiyen cennete gider." sözüne kafayı çok takmıştım. hesapta hiç uğraşmadan cennete gidicem ya, narı elime alır operasyona girmiş cerrah edasıyla, saniyenin onda biri yavaşlıkta ve titizlikle taneleri birbirlerinden ayırmaya çalışırdım. velhasıl yaş oldu 34, bugüne kadar başarılı olmuş değilim sözlük. normal yollarla cennete kasmak daha mantıklı sanırım.
  • kizim olursa adini nar koymak istiyorum. bir gün gelip de anne bana niye bu ismi verdin, siniftakiler dalga geciyor benle derse de ona sunlari anlatmak isterim:

    nar, tutkulu asklarin meyvesidir. sert bir kabugu vardir evvela. bütün tanelerine eksiksiz sahip olmak istersen, narin kabugunu elle soymak büyük caba ister. minik minik parcalar kopara kopara soyarsin. tam kendisine ulastim derken aralarinda kekremsi bir zar oldugunu görürsün. bu zar nari isirarak yemeyi engeller. o sebeple nazik davranip minik minik hareketlerle narin tanelerini ayirabilirsin. tanelerini ayirmadan evvel kekremsi zari kaldirip altina bir bak, tipki dantel beyaz gecelik giyen yeni cariyenin mahremiyeti gibidir. el sürülmemis, taze, gizemli ve masum.
    en sonunda becerip tanelerini ayirdigini düsün. 15 20 taneyi birden agzina attin. emeginin cevabini üc saniyeligine de olsa alirsin. sulu sulu, harikulade bir tad. o an gecmesin istersin. o sulu an gecip yerini dislerinin arasina girecek sert cekirdeklere birakmasin istersin. heyhat, nar da ask gibidir. kendisini hicbir zaman tam anlamiyla sahibine vermez. belki üc saniye belki bes. dislerine girecegini bile bile o sert cekirdekleri de yersin ama. onlari tükürmezsin. nar bir bütündür cünkü. cekirdegi oldugu icin vazgecmezsin. o üc saniyelik tad icin bunlarin hepsine deger cünkü.

    bu arada, yerken illa ki bir yerine bir damla bile olsa sicrayacak nar suyu lekesi de cikmaz. bir yapisti mi bir daha terketmez yerlestigi yeri.
hesabın var mı? giriş yap