• soz konus isim (basharflerden cikan) muazzez akkaya.
    cok guzel bir siir.
  • monna* rosa* ''gül hanım'' anlamına gelmektedir... sezai karakoç bu şiir(ler)i 19 yaşındayken yazmıştır*... ilk şiir bir gencin ağzından yazılmıştır, ikincisi ise o gencin ölümünü anlatır... üçüncü şiir kızın dilinden yazılmıştır... ''ve mona rosa'' için sezai karakoç; ''şairin dilinden olup bir rüyadan uyanışın anlatılışı gibidir'' der. ayrıca '' 'yeni monna rosa' adlı bir şiir daha yazdım. bu şiiri bir şiir gecesinde okudumsa da hiçbir zaman yayınlanmadı ve sonunda kayboldu'' demiştir...
  • bir kuşağı efsanesiyle peşinden sürükleyen sezai karakoç şiiri.
    o zaman kitabı daha basılmamıştı, fotokopiler halinde elden ele dolaşıyordu. uzun geceler, sigara dumanları çay ve bir manga adamla aşk meşk sohbetlerinin vazgeçilmez şiiriydi.
    şiir platonik bir aşkın meyvesi diye anlatılır.
    bu yüzden acı çekmeye hazır, kendini aşkın kollarına atmaya, bırakmaya müsait bohem gençler için can simidi gibidir.
    içe kapanıklığın, kekemeliğin, çirkinliğin ama aynı zamanda faziletin, erdemin şiiridir.
    türk şiirinin cyrano'sudur bir nevi.
    şairinin evlenmemiş olması da efsanenin kuvvetini artıran faktörlerdendir. daha sonra sanırım ısrarlara dayanamadı şiir monna rosa adıyla basıldı, tabi şiiri tersinden ezbere okuyabilecek kuşak tarafından yadırgandı çünkü üstad bazı gelimeleri değiştirmişti, yılların geyve'si olmuştu gülce, buna benzer değişmeler biraz hayal kırıklığı yaratsa da kitap olarak raflarda yerini çoktan aldı.fotokopilerinin tadını asla veremeden tabi.
    şiirin kıta başlıkları akrostiş olarak yazılmıştır.
    maşukun adı soyadı yazılıdır yani. şimdi o kadının ne yaptığı, ne işle meşgul olduğu merak ediledurur. kimisi verem olmuştur der, kimisi bir memurla evlenmiş kayıplara karışmıştır der, kimisi de inzivadadır der.
    efsane bu ya.
  • aynı zamanda sezai karakoç'un ilk dönem şiirlerinin bulunduğu kitabın ismidir... kitapta bulunan şiirler şunlardır:

    1- rüzgar
    2- yağmur duası
    3- monna rosa / ı- aşk ve çileler
    4- monna rosa / ıı- ölüm ve çerçeveler
    5- monna rosa/ ııı- pişmanlık ve çileler
    6- ve monna rosa
    7- kar şiiri
    8- şehrazat
    9- karaçay'ın türküsü: danseden iki kardeş

    3,4,5 ve 6 numaralı şiirlerin bu başlık altında bulunduğu aşikardır, su götürmez bir gerçektir...
  • şiir hakkında efsaneleşmiş riyavetler vardır. bunun en hüzünlüsü şöyledir. sezai karakoç şiirin kıta başlarındaki harflerinden olusan muazzez akkaya isimli bir kıza aşıktır. onu ilk gördüğünden beri aşıktır sezai karakoç. ve bir şekilde bu aşkını açıyor. kız sezai aşk meşk bunlar bos seyler diyerek aşkına karşılık vermiyor. bu olaydan sonra sezai karakoç dünya ile bağlantısını kesiyor. yıllar yılları kovalıyor okul bitiyor. mezuniyet töreninde kürsüde bu şiiri okuyor. bu şiiri duyan kızımız sezainin yanına gelip ya ben salakmışım sen beni ne çok seviyormuşsun, ben de seni artık çok seviyorum diyince aldığı yanıt yıllar önce kendisinin verdiği yanıt oluyor. bu yanıtı alınca kız gidip intihar ediyor. bundandır ki sezai karakoç hiç evlenmemiştir denir.
    ne kadar doğru bilinmez ama böyle aşklar var mı dedirtiyor insana.
  • selçuk küpçük deyu bir şahıs albümünde selendirmiştir bu şiiri; ben radyoda raslanıştım, uzun çabalar sonucu bir kaydını ele geçirdim: bir kişi ilk önce şiirden bir dörtlük okuyor, sonra diğeri de bunu ezgi formatında mırıldanıyor; hangisi selçuk küpçük çözemedim ben, şiiri okuyan mı, şarkıyı söyleyen mi... nasıl olmuş peki? pek bir esprisi yok, orjinallik falan; ikinci bir kaldırımlar vakası değil yani... lakin yine de dinlemesi çok zevkli... sezai karakoç'un haberinin olduğunu sanmıyorum bundan, zaten öyle popüler bir şey de değil...
  • esasında selçuk küpçük tarafından bestelenmeyen şiir. selçuk küpçük'ün, tebessüm provaları adlı albümünde söylediği bir şarkının üzerine başka birisi tarafından şiir olarak yorumlanmıştır. selçuk küpçük'ün bestelediği şiir yavuz bülent bakiler'in "seninle bir yağmur başlıyor..." diye başlayan şiiridir.
    kanımca bu şarkının üzerine konan mona roza şiir-yorumu gayet enfes oturmuştur. o albümü sırf bu kısmını dinlemek için elime aldığım da vakidir.
    zira, sonu şöyle biten bir şiiri nasıl dinlemeyim?
    zaman çabuk geçiyor mona
    saat onikidir söndü lambalar
    uyu da turnalar gelsin rüyana
    bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
  • bir felsefe hocamızın cok sevdiği şiir. derste okurken gülüp kıkırdaşan bir iki kız arkadaşı haşlamıştır. nedense aklıma hep delilik gelir bu şiiri görünce.
  • eklerini saymazsak şu şekildedir

    monna rosa,siyah güller,ak güller;
    gülce'nin* gülleri ve beyaz yatak.
    kanadı kırık kuş merhamet ister;
    ah,senin yüzünden kana batacak,
    monna rosa,siyah güller,ak güller!

    ulur aya karşı kirli çakallar,
    bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
    monna rosa,bugün bende bir hal var,
    yağmur iğri iğri düşer toprağa,
    ulur aya karşı kirli çakallar.

    açma pencereni,perdeleri çek:
    monna rosa,seni görmemeliyim.
    bir bakışın ölmem için yetecek;
    anla monna rosa,ben öteliyim...
    açma pencereni,perdeleri çek.

    zaman çabuk çabuk geçiyor monna;
    saat on ikidir,söndü lambalar.
    uyu da turnalar gelsin rüyana,
    bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
    zaman çabuk çabuk geçiyor monna.

    zeytin ağacının karanlığıdır
    elindeki elma ile başlayan...
    bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
    sıcak ve minnacik yüzündeki kan,
    zeytin ağacının karanlığıdır.

    ellerin,ellerin ve parmaklarin
    bir nar çiçegini eziyor gibi...
    ellerinden belli olur bir kadın.
    denizin dibinde geziyor gibi
    ellerin.ellerin ve parmakların.

    zambaklar en ıssız yerlerde açar,
    ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
    bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
    işıksız ruhumu sallar da durur,
    zambaklar en ıssız yerlerde açar.

    akşamları gelir incir kuşları,
    konarlar bahçemin incirlerine;
    kiminin rengi ak,kiminin sarı.
    ah,beni vursalar bir kuş yerine!
    akşamları gelir incir kuşları...

    ki ben,monna rosa,bulurum seni
    incir kuşlarının bakışlarında.
    hayatla doldurur bu boş yelkeni
    o masum bakışlar...su kenarında
    ki ben,monna rosa,bulurum seni.

    kırgın kırgın bakma yüzüme rosa:
    henüz dinlemedin benden türküler.
    benim aşkım uymaz öyle her saza,
    en güzel şarkıyı bir kurşun söyler...
    kırgın kırgın bakma yüzüme rosa.

    artık inan bana muhacir kızı,
    dinle ve kabul et itirafımı.
    bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
    alev alev sardı her tarafımı,
    artık inan bana muhacir kızı.

    yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
    meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
    bir gün gözlerimin ta içine bak:
    anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
    yağmurlardan sonra büyürmüş başak.

    altın bilezikler, o korkulu ten,
    cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
    bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,
    bir tüy ki, kapalı geceye, güne;
    altın bilezikler o korkulu ten!

    sezai karakoç

    lise yıllarında şiir manyağı arkadaşlar sayesinde tanıştığımız, edebiyatçımızın ezbere okuyup genç bünyeleri etkilemeye çalıştığı, hikayesiyle de derin duygular uyandıran şiir gibi şiir.
    özellikle kavuşamama temasıyla lise eşrafındaki platonik gençler arasında sevilir. biraz islami havası vardır şiirin. bundan dolayı bazı kesimlerce pek bilinmez ya da üzerine düşülmez.
    iki bıçak ile beraber "şiir nasıl olmalı?" sorusunun cevabıdır benim için.
  • (bkz: #4168844) belirttiğim gibi selçuk küpçük, tebessüm provaları'nda yer vermişti monna rosa'ya. adını şu an anımsayamadığım ama abdullah ile başladığına emin olduğum bir zat okuyor bu şiiri, selçuk küpçük'ün şarkısının ara nağmeleri üzerine... tevafuk, bugün dijital ortama aktarılmışı ile karşılaştım; entrisini girdim, başucuma koydum.
hesabın var mı? giriş yap