• ülkenin parçalanmasına çanak tutanlardan olmamaktır.

    (bkz: incirlik hava üssü)
    (bkz: 6. filo)
    (bkz: cia parasıyla milliyetçilik yapmak)
    (bkz: daha gider bu)
  • yeniden doğmuş gibi olmaktır. zira hemen herkes milliyetçi bir atmosfere, milliyetçi bir eğitimin içine doğar, orada yetişir ve şu veya bu biçimde bir yerlerden milliyetçiliği kapar. en iyi ihtimalle "ermeniler bizi arkamızdan bıçakladı" der, "benim kürt arkadaşlarım da var" der, "atatürk milliyetçiliği" diyerek kendini avutur. kötü ihtimalleri saymaya gerek yok şimdi, tadımız kaçmasın.
    milliyetçilikten kurtulduğunda ise adeta yeniden doğar. insanı insan olduğu için sever, ayrımcılığa karşı durur, misak-ı milliye hapsolmayıp tüm dünyayı düşlemeye başlar. ufku genişler. kandırılması daha zordur artık. velhasıl iyidir milliyetçi olmamak, güzeldir.
  • başka etnisitelerden milliyetçi olmayanlarla çok güzel arkadaşlıklar kurabilmektir. birbirini tanımak, merak etmek, farklılıklardaki lezzeti yakalayabilmektir.
    ermeni asıllı fransız yönetmen robert guediguian'ın "sosyalist bir türk'ü, milliyetçi bir ermeni'ye tercih ederim" diye bir lafını hatırladım şimdi. doğru söze ne denir?
    ne yazık ki milliyetçilik, tarihin hiçbir zamanında ayrıştırmaktan savaştırmaktan başka bir şeye yaramamıştır.
  • seçmediğin bir aidiyete özel anlam yüklememektir. kimseye doğarken türk mü, ermeni mi, alman mı, italyan mı... olmak istersin? diye sormuyorlar. sırf şu veya bu milliyete ait olduğu için onun milliyetçisi olan kişi, her şeyden önce kendi seçimi olmayan, varolmasına zerre kadar katkıda bulunmadığı, tamamen kendi iradesinden bağımsız bir şeyin ideolojisini benimsemiştir. bu açıdan milliyetçiliği bir tür kendine yabancılaşma hali olarak da tanımlayabiliriz.

    bir ispanyol ispanyolluğu, bir alman almanlığı, bir japon japonluğu, bir türk türklüğü... önemsemediği zaman dünya bugünkünden çok daha güzel olacak hiç şüpheniz olmasın.
  • türkiye'de büyümüş bir insan evladı için;
    zor da olsa sonunda doğru yolu bulmak. itiraf edeyim benimkisi geç oldu.
    sorulardan sonraki edit: o kadar da değil 18-19 diyelim.
  • şu kocaman dünyada bir küçücük yanardağın, patladıktan sonra etrafa saçtığı bulutların vatan, millet, ümmet, bayrak, kültür dinlemediğini, bir insanın çok basit bir şekilde nasıl da çaresiz kalabileceğini, göt köşeye sıkışınca bedavadan milliyetçiliğin para etmeyeceğini anlamak, tabiatın kudretinin ve hayatta kalabilmenin, ''o bayrak senin, bu bayrak benim'' gibi sidik yarışı içerisinde olmaktan çok çok daha önemli, değerli, kutsal ve kaçınılmaz olduğuna inanabilmektir.
  • (bkz: milliyetçi olamamak)

    kanımda yok napayım.
  • milliyetçiliğin kimin isimiyle olursa olsun, iktidarı uğruna katliamlar yapan ve geçmişteki katliamları mazur gören liderlerin arkasına sığındığı bir yalan olmasından kaynaklıdır. bu insanların kuklası olmamak isteğidir. vatan kimliğiyle tanrılaştırılan mutlak iktidarın tek bir insan canına değmeyeceğini kabul etmektir. yani, bazen böyledir.

    (bkz: vatanseverlik alçakların son sığınağıdır)
  • bir nevi insanın kendinden ve kendine uygun gördüğünden başkasını takmaması durumu. aslında uzun bir hikaye, tüm tesadüfi şeylerin karakterimiz üzerinde etkisi var ama yine de kısaca şans eseri bu zamanda, bu coğrafyada, bu millete, bu dine, bu şehre doğduk. şans işte, denk gelme, rastgele. daha ne diyeyim ?
    umarsız olmak tamamen başka bir haldır.
  • kendisini hayali bir çizginin bir tarafında doğmak üzerinden tanımlamamaktır.
hesabın var mı? giriş yap