• kendisine yardım elimi uzatmak istediğim arkadaş:

    mikail kardeşim;
    bu üniversiteyi bitir ya da bitirme, umurumda değil,
    reklam sektörü ile ilgili bişiler yapmak istiyorsan,
    kendi bulunduğum kurumda ya da bağlantım olanlarda,
    sana her türlü desteği vermeye hazırım.
    özelden mesaj atabilirsin.

    işin iyi tarafından bak, seni ve seni gib nesilleri köreltmekten başka bir şey yapamayacak olanlarla aynı çatı altında bulunmak zorunda kalmazsın,
    kurtarırsın kendini.

    bu arada iki çift laf da hala ekşi sözlük yönetiminden bu arkadaşa destek talep eden naif arkkadaşlar için gelsin:

    hala ekşi sözlük'ün kurum olarak birilerine destek olacağını, elinden tutacağını falan bekliyorsanız, harbi salaksınız!
    anlayın şunu artık?: ekşi sözlük (sadece) ticari bir yapı ve en ufak bir sosyal işin içinde bulunmaz, taarf olmaz.
    hele ki bu ticari getirisini riske atacak bişeyse.
    içinde bulunduğu sosyal işler varsa, bunlar ya suya sabuna dokunmaz şeylerdir, ya da ekonomik getirisini güvence altına alacak şeyler.
    ha, ekşi böyle bir işe girişirse, bu da bana girsin, zaten zevk alırım bundan.

    o yüzden şahsen verebileceğiniz destek varsa verin, bu sadece bir entry girmek de olabilir;
    ama ekşi'nin ağalrından aksiyon dilenmeyin, kendinizi küçük düşürmeyin.

    gönlünüzden nasıl bi destek koparsa onu verin ki mikail köprü başını tutmuş haramilere eyvallah etmesin, başını eğmesin.

    not: bu arkadaşın nick'ini bilmiyorum. bilen varsa bana iletebilir mi, teklifini doğrudan kendisine ulaştırmak isterim.
  • aşağıdaki açıklamayı iletmiştir:

    "bugün skytürk360 kanalında bugün yayınlanan anahber bülteni'nde marmara üniversitesi rektör yardımcısı prof. dr. hamza kandur'un açıklamalarını dinlemişsinizdir. buna göre bana daha önce tebliğ edilen "1 yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası" marmara üniversitesi yönetim kurulu tarafından "1 hafta okuldan uzaklaştırma cezasına" dönüştürülmüştür. karar henüz bana yazılı olarak ulaşmadı ama bu kararı bir önceki karara göre olumlu bir adım olarak değerlendirmekteyim. sene kaybetmemiş olacağım. ancak sanırım bursum kesilecek.

    bu karar öncekine göre daha olumlu olsa da, benim tam olarak istediğim yönde bir karar olmadı. ben hiçbir cezanın verilmemesini istiyordum. karar bana ulaştığında tabii ki yasal yollardan itiraz hakkımı kullanacağım. cezanın düşmüş olması itirazıma engel teşkil etmeyecektir.

    bu konunun gündeme gelişiyle desteklerini hiç eksik etmeyen herkese teşekkür ediyorum. başından beri belirttiğim gibi bu durumu kişisel bir mesele olarak görmüyorum. önemli olan bu tür cezalara kaynaklık eden yönetmeliklerdir. onlar kalkmadıkça cezalar farklı zamanlarda farklı öğrencilere uygulanmaya devam edecektir.

    saygılarımla
    mikail boz"
  • marmara üniversitesi dekanı yusuf devran hakkında ekşi sözlüğe yazdığı entry sebebiyle okuldan uzaklaştırılmış. tamam abi dükkanı kapatın herkes evlere dağılsın.

    yazık olmuş çocuğa.

    http://bianet.org/…uke-yazdi-okuldan-uzaklastirildi
  • varlık amaçlarından biri öğrencilerine eleştirel düşünmeyi öğretmek olan bir marmara üniversitesi iletişim fakültesi ve yusuf devran tarafından bir anlamda eleştirel düşünme, kuşku temelli sorgulayacı yaklaşımla konulara bakma ve yorum yapma becerisi nedeniyle uzaklaştırılmış insandır.

    kendisine özetle "dekanı eleştirdin, hadi biraz uzaklaş aklın başına gelsin" denmiştir.
  • atsizcilar.com admini kafasındaki yöneticilerin kurbanı olmuştur.
  • isimden de kurtaramamış.
  • okuldan uzaklaştırılması haberi fazlasıyla can sıkıcıdır.

    yusuf devran bu eleştirilerden neden bu kadar rahtsız olmuş da, genç bir insanın hayatını karartmaya karar vermiş acaba?
  • iletişim yolu olarak yanlış dili tercih etmiş sanırım arkadaşımız, vücut dilini kullanarak milli bütünlüğüne uygun bir kaç hareketle ifade etmesi daha uygun olurmuş gibi.

    siz insanlara nasıl iletişim kuracağını öğretin, sonra öğrettiklerinizi uyguladığı için insanları senin dilin uzamış diyerek okuldan uzaklaştırın. hayır bunu üniversite öğrencisi görebiliyor, okulda çalışan onlarca akademisyen göremiyor mu, konuşmuyor mu, illa kral çıplak diye bir çocuğun mu bağırması gerekiyor? akademik ortamlar bu kadar sindirilmiş, bastırılmış, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyen kişilerle mi dolu??

    aferim, perspektifinizi çok güzel yansıtıyorsunuz.

    ps: sorun yansıtma şeklinde değil elbette, vücut dilini kullanarak videoya çekip sosyal medyaya yansıtsa, yarım dönem uzaklaştırmayı geçtim, okuldan atılabilirdi de.
  • ''kendini savunurken yönetimden, önce hukuki yolların kullanılıp yazının hakaret içerip içermediğini saptanmasını istemiş ama bu isteği "mahkemenin çok uzun süreceği" gerekçesiyle reddedilmiş.''
    universite yonetimi cok mantikli dusunmus, afferin. peki yazilanlarin hukuken sakincali olmadigi ortaya cikarsa ne olacak? mahkeme uzun surer, siz ne olur ne olmaz bir ceza verin hem digerlerine ders olur, degil mi?
  • derdini bianet'e yazdığı bir mektupla dosta düşmana anlatmıştır:

    "30 ocak 2012 itibariyle ekşi sözlük'te marmara üniversitesi iletişim fakültesi dekanı'nı eleştirdiğim için okuldan bir dönem uzaklaştırma cezası aldığımı belki duymuşsunuzdur.
    öncelikle amacım hakkaniyete uygun olmayan bu cezanın kamuoyunca bilinmesini sağlamak ve biraz da olsa yök'ün öğrenci disiplin yönetmeliği'nin tartışmaya açılmasını sağlamaktı. çünkü üniversitelerin, "üniversite" olmasını istiyorsak sanırım bunları tartışmalıyız.
    aşağıdaki yazıyı iki soruya cevap vermek için yazdım. birincisi "üniversite" benim için ne ifade ediyor ve verilen cezanın bendeki anlamı nedir? ikincisi ise temel problemin kaynağı nedir?

    kısaca kendimi ve geçmişimi size anlatmak istiyorum ki üniversitenin benim için ne ifade ettiği anlaşılabilsin.
    beş yaşında ilkokula başlamış birisi olarak öğrenime hayli erken bir yaşta başlamış olsam da daha sonra ekonomik sıkıntılar sebebiyle okula devam edemedim.
    10 yaşında (o zamanlar ilköğretim beş yıl olduğu için) ilkokulu bitirdim ve berberlik, tuhafiyede çırak, satış temsilciliği ve en son 12 yaşında istanbul'a gelerek konfeksiyonda çalışmaya başladım.
    15 yaşında yeniden okula yazılarak dışarıdan önce ortaokulu, sonra liseyi bitirdim. açık öğretim lisesi sınavlarına bir yandan askerliğimi yaparken girdim. askerden geldikten sonra da, dershaneye bile gitmeden ders çalışıp öss'ye girdim ve 2008 yılında kocaeli üniversitesi'nin dört yıllık radyo, tv ve sinema bölümü'nü kazandım.
    2010 yılında yıllık 3.39 gano ile sınıf birincisi olarak yatay geçiş için istanbul ve marmara üniversitesi'nin ilgili bölümlerine başvurdum. her iki üniversiteyi de kazanmış olmama rağmen, yatay geçiş sonuçlarını daha erken açıkladığı için marmara iletişim'e kaydımı yaptırdım.

    sırf okulum uzamasın diye alttan birçok ders alarak geçen yıl 26 dersi aa notu ile geçip sınıf birincisi oldum. bu dönem de gene 12 ders aldım. marmara üniversitesi'ndeki not ortalamam şu an 3.96'dır.
    üniversite hayatım boyunca yazları hala çalışıp, okul döneminde de bu kazandığım parayı harcayarak geçimimi ve eğitimimi sağladım. yani üniversite benim için salt bir diploma alma yeri değildir. okumak için alın teri döktüğüm, işçi olarak çalıştığım, sinema üzerine incelemeler yapmak istediğim bir bilim yuvasıdır.
    yüksek lisans yaparak eğitimime devam etmek istediğim için aldığım bu uzaklaştırma akademik olarak da bana etkisi olacak bir ceza. eğitim görmek, benim için geceleri askerdeyken ders çalışmaktır. eğitim giderlerini karşılamak için yazın konfeksiyonda çalışmaktır. bunları fakülte yönetim kurulu da bilmektedir. savunmamda anlattım.
    ikinci olarak ise, ne yazık ki üniversitelerin şu an ki işleyişinde, etkin karar alma mekanizmasında bulunan kişilerin atama yoluyla göreve gelmesi benim belirtmek istediğim ve eleştirdiğim temel noktaydı.
    bu dönem boyunca hep şöyle düşündüm: "bugün türkiye'de en basit mahallede, köydeki insanlar kendilerini yönetecek muhtarlarını seçebiliyorsa, üniversiteler gibi aydınlanma merkezleri de kendi yöneticilerini kendileri seçmeli. üniversite'de özerklik fikrinin getirdiği kendi kendini yönetme, buralarda da egemen olmalıdır. bu demokrasinin temel gereğidir.
    bu düşünce egemen olmazsa, bir göreve birisi atandığında liyakati, akademik çalışmaları, öğrencilerle kurduğu ilişkiler ve yönetim becerisinden çok farklı şeyler düşünülecektir. aklımızda hep, bir kişinin "neden?" oraya atandığına ilişkin mantıklı bir cevap bulma çabası olacaktır. zaten ekşi sözlük'te ilk girilen entry bunu anlama çabasıyla yazılmıştı.

    sayın yusuf devran, ben apar topar fakülte yönetim kurulu'nun karşısına çıkarıldığımda ilk olarak "sen beni tanıyor musun?" diye sormuştu. aslında sorun bir yönüyle bundan kaynaklanıyordu.
    okuduğum bölümün başkanı olan kişiyi, dahası dekanı tanımıyordum, tanımıyorduk. onlar atanıyor, biz sadece "izliyorduk." hâlbuki verdikleri kararlar en çok öğrencileri etkiliyor.
    şu savımı son görüşmemizde sayın yusuf devran'a da söyledim, "temel sorun dekan ve bölüm başkanlarının atanmasıdır." o özerk bir üniversitede demokratik teamüllere uygun olarak göreve gelmiş olsaydı ben öyle bir yazıyı yazma gereği bile duymayacaktım.
    atananlar kendilerini atayanlara karşı sorumludur, seçilenler ise seçmenlerine... şu sıralar zaten seçilmişlerin atanmışlara üstün olması gerektiğini tartışmıyor muyuz? bir kişinin bir göreve gelmesinde bütün kuşkuları ortadan kaldıracak olan, yine söylemem gerekir ki, demokratik teamüllerin işlemesi ve özerk üniversitedir. ancak bu olduğunda kişilerin göreve geliş biçimi ve "niye geldiği" değil de, yaptığı işe bakabileceğiz."

    http://bianet.org/…k/135921-soz-sirasi-mikail-bozda
hesabın var mı? giriş yap