• boş bir adamdır.
    selçuk üniversitesi sırasında yaptığı tv söyleşisinde, aynen şunları söylemiştir:

    http://video.google.com/…docid=-2862838605775511644

    "geçmişi olan ülkeler, acı çekmiş ülkeler ve belli kültürlere sahip ülkelerin fotoğrafçıları fotoğraf üretebiliyor. mesela almanlar eee.. çok statik, ve işte şeyler, amerikalılar hiç fotoğraf çekemiyolar. yani böyle bir durum var. çünkü geçmişleri yok... çok fazla.. bu anlamda türkiye bu yönden çok şanslı.

    (bkz: dünyanın en yüzeysel adamı)

    (bkz: ya ben lan neyse bişey demiyorum)
  • ne iş üretir, eğitimi liyakatı nedir hiç bir fikrim yok. ancak kendisi ile ilgili koparılan tantana nedir diye video google'daki röportaj videosunun ilk 30 saniyesini izlemeyi deneyip, hemen kapatmak durumunda kaldım. zira kendisi burada, almanlar fotoğraf çekmekte zorlanıyor (kim bu almanlar?), amerikalıların da tarihi yoktur o yüzden fotoğraf çekemiyorlar zaten, biz bu açıdan çok şanslıyız.' diyor. şimdi siz, neredeyse tüm fotoğraf baskı tekniklerini geliştirmiş, teorisi üzerine yüz yıldır çalışan ve tüm sanatsal aşamaların geçilmesinde katkısı olmuş amerikan fotoğrafçılığından bihaber bir adamı 'üniversitenize' çağırıp, kahvesini içerken uçağı kaçırdı diye zırlıyorsanız her türlü melaneti, aşağılanmayı hakediyorsunuzdur.

    koskaca üniversitede fotoğraf üzerine konuşma yapan adama bak, sonra niye bizde adam gibi yazan, çizen, yaratan yok diye zırla. tam bir sirk.
  • fotografcilik dünyasinin serdar ortaç' ı olan şahıs.
  • simdi konuya cok alakasiz gibi görünen bir yerden baslayacagim ama;

    benim babam bir dalis egitmeni, cok da basarilidir, türkiyenin ilk egitmenlerindendir falan filan.

    olay sudur ki babamin bu kadar iyi bir dalgic olmasi bana bir yük yükler ve ben iyi bir dalgicim diyemem, cünkü birincisi cocukluktan beri bu isin icinde olmamdan mütevellit sonradan baslayanlardan daha imtiyazliyimdir, kendimi onlarla karsilastirmaktan hicap duyarim. ikincisi de kendimi karsilastiracagim babam gibi basarili biri varken kendime iyi demek bana zul gelir.

    simdi bu iki nedenden dolayi ben, ailesinin büyükleri fotografci olan mehmet turgut'un kendini begenmisligini, yaptigi isi abartmasini ve etrafindakilere havadan bakmasini cok sinir bozucu buluyorum. fotograf ile de oldukca yakindan ilgilenen biri olarak yaptigi isleri - bir önceki örnege dönersek - hem denizden para kazanan hem de kücük baliklari zipkinla avlayan, sintinesini denize bosaltan dalgiclara benzetiyorum.

    yapmasin, onun adina utaniyorum.
  • "acı çekmiş, belli bir kültürü olan milletler fotoğraf üretebiliyor. mesela almanlar, çok statik."

    almanlardan bahsederken "acı çekmemiş" ve "kültürleri pek yok" gibi bir gönderme yapmış. enteresan. bence herkes kendi bildiği işi yapacak sadece. mehmet, sen sadece photoshop yap, lütfen sadece hep photoshop yap...
  • (bkz: paint terk)
  • mehmet turgut'un meşhur olduğu ve para kazandığı bir ülkede, dünyada her şey mümkündür ve hiçbir şey beni gerçekten üzemez ve şaşırtamaz.
  • tekniği kusursuz da olsa, modellerin makyajlarından fotoğrafların post processine dek yapacak tek eleştirim olmasa da son derece vasat bir anlatım tarzına sahip olduğuna inanıyorum. bir düz fon, bir model, ateş/su vs. efektleri de bastın mı al sana kurgusal fotoğraf...ne gerek var canım hikayeye? kurgusal fotoğraf buysa cindy sherman da bir top model ismi olsa gerek.

    mehmet turgut'un çektiği bir kareyi artık x kilometre öteden tanımak mümkün. buna da, artık "e adamın tarzı bu" demek pek mümkün olmasa gerek. daha çok bir kendini tekrarlayıp durma hali söz konusu. farklı modellerle de çalışsa bende hep aynı fotoğrafa bakıyormuşum hissi uyandırıyor.

    ancak bu aynı fotoğrafı sürekli tekrarlayıp durma hali onu da sıkmış olacak ki kendisi de biraz değişik çekimler yapmaya karar verdi herhalde. 16 yaşındaki çocukların çıplak fotoğrafları gibi...ha tabii bir de son dönemlerde çektiği nü kadın modelin göğüslerini avuçlayan üç-dört erkeğin yer aldığı kare, özellikle deviantart camiasını karıştırdı. benim en dikkatimi çekense tepkisini dile getiren bir kadın fotoğrafçıya, alman bir fotoğrafçının verdiği "aman ne takıyosun işte sonuçta türk bunlar, ne bekliyodun" mealindeki cevap oldu.

    bunların üstüne tekrar düşündüm de; evet keşke mehmet turgut hep kendini tekrar etse, elinde elmasıyla duran sarışın kızların (lütfen reşit olsunlar ama) saçına fön makinesi tutturup fotoğraflarını çekse...
  • kendisine yönelik eleştiri yapılması komsularınca yasaklanmış zat-ı muhterem. fotoğraf çekiyorsan bunu da en basitinden submit (sunmak anlamına geliyor olabilir mi acaba) tuşuna basıp yorum yapılmasına olanak sağlayan bir internet sitesine yüklüyorsan; yahut sergi vs. açıyorsan, eserlerini gören insan da pek tabii eleştiri hakkına sahiptir. zannımca yüzyıllardır sadece sanatın değil, bilim ve dahi toplumların gelişimini de bu eleştiri hakkı sağlamıştır.

    eleştiri hakkına sahip olmak için de aynı işin bir benzerini, daha iyisini (kime göre, neye göre) sergilemek de gerekmez efenim. ben fotoğrafla biraz ilgilenen biriysem geçer teknik özelliklerini incelerim, hiçbir şey anlamıyorsam dahi o fotoğrafın hikayesini vs. sorgulayıp bana ifade ettikleri üzerinden yorum yapabilirim.

    eleştirenin daha iyisini ortaya koyma misyonu veya zorunluluğu varsa, doğan hızlan'ın da türk edebiyatının en başarılı yazarı olması gerekirdi herhalde.

    aynı konuyu tekrar etmesi ya da etmemesine yönelik isteklere gelecek olursak...evet hep benzer kareleri kabak tadı verdi değiş...ama hayır değişiklik yapmaktan anladığı çoluk çocuğu soymaksa, eskisi gibi kalsın. 16 yaşında kız çocuklarının nü pozları, yahut 16 yaşında bir erkek çocuğunun 23 yaşında bir kadınla cinsel içerikli fotoğraflarıysa söz konusu, geçmişteki gotik portrelerine dönsün...biz katlanırız klişelere.

    son olarak hatırlatmak isterim ki; internette bu tür suçların üzerine yeterince gidilmese de, reşit olmayan çocukların çıplak fotoğraflarının çekilmesi suç kapsamına girer.
  • daşaklarında deklanşör bulunan adam. ve bastı tuşa çekti onurun fotosunu.
hesabın var mı? giriş yap