• bir ismet özel şiiri.

    west indies, kızıl elma, itaki, maçin!
    uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
    beyazların yöresinde nasibim kalmadı
    yerlilerin topraklarına karşı suç işledim
    zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
    uyrukların içinde uygunsuz biriyim
    vahşetim
    beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
    kendime dünyada bir
    acı kök tadı seçtim
    yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
    uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

    uzak nedir?
    kendinin bile ücrasında yasayan benim için
    gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
    başım açık, saçlarımı ikiye
    ortadan ayırdım
    kimin ülkesinden geçsem
    şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
    cesur ve onurlu diyecekler
    halbukı suskun ve kederliyim
    korsanlardan kaptığım gürlek nara
    işime yaramıyor
    rençberlerin o rahat
    ve oturmus lehçesinden tiksinirim
    boynumda
    bana yargi yükleyenlerin
    utançlarından yapılma mücevherler
    sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
    mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
    uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

    bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
    görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
    askerken kantinden satın aldığım cep aynası
    bazı geceler çıkarken
    uçarı bir gülümseyişle takındığım musta
    gibi lükslerim de burda kalacak
    siparisi yargicilar tarafindan verilmis
    bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
    taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
    burada bitti artık işim, ocağım yok
    uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
  • ilk dizesindeki kelimeler hep bir uzağı, hedefi, ulaşılmamışı temsil eder.

    west indies; yeni keşfedilen kıta, tam manasıyla amerika değil ama batıda bir yer.
    kızıl elma: osmanlının hedefi
    itaki:troya'da savaştıktan sonra eve dönüş yolculuğuna çıkan odysseus'un memleketidir.
    maçin: çin'in diğer ismi masallarda da kullanılır.

    west indies, kızıl elma, itaki, maçin!
    uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
  • minicik puntolarla yazarak cüzdanımda muska niyetine taşıdığım, yanımda diyar diyar gezdirdiğim, şizofreninin yanında bir de sağlam bir yabancılaşma temasına sahip olan cumhuriyet tarihinin en sarsıcı şiirlerinden.
  • bu şiir;

    bir hayatı yaratabilir,
    bir hayatı bıraktırabilir,
    bir yolculuğu başlatabilir,
    bütün yolculukların önünü tıkayabilir,
    yerleşik olana da
    akışkanlaşana da sırt çevirtebilir,
    hırslı kılabilir,
    takati de tüketebilir...

    bu şiir;

    türkçenin en güçlü halidir yahu...
  • "...uzak nedir ? kendinin bile ücrasında yaşayan benim için..." dizesiyle çoğumuzun içinde bulunduğu elim durumu özetleyen ismet özel şiiri. kendimizden bile fersah fersah uzakken içimizde bitmek tükenmek bilmeyen uzaklara ulaşma isteği niye ?
  • "cesur ve onurlu diyecekler
    halbuki suskun ve kederliyim"

    modern dönem şiirlerinde edebî sanat yakalamaya çalışmak huyum değildir, uygun da bulmam bunu ama burda çok iyi bir sehl-i mümteni örneği var. bunu, yazmaya karar verdikten sonra fark ettim. asıl yazacağım başkaydı, o da şuydu:

    yine ismet özel'in of not being a jew şiirinde geçen

    "evet, ilmektir boynumdaki ama ben
    kimsenin kölesi değilim
    tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya
    tarantulaymış benim adım diyecek değilim
    tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
    kendime rabb bellemiyeceğim
    razı değilim beni tanımayan tarihe
    beni sinesine sarmayan
    tabiattan rıza dilenmeyeceğim."

    mısraları sanki bu şiirin tümüne yazılmış bir dipnot gibi. ayrıca ritim olarak da benziyor iki şiir birbirine.
  • kalburüstü ismet özel şiiridir. özel'den bir şiir söyle dense söyleyeceğim ilk şiirdir.

    bir başka şiirindeki mısrası ile cevap vermek isterim mataramda tuzlu su'ya:

    "kardeşlerin pogrom sana
    dostlarının eşiğine varınca başlıyor senin diasporan..."

    ek: " west indies kızıl elma, itaki, maçin" mısrasındaki west indies var ya, işte o benim! oradan gelmekteyim yani...
  • ismet özel'deki heidegger'i gösteren şiir. evi olmayan, evini terketmiş birinin hikayesini anlatır bizlere ismet özel.
  • adam gibi dersini hevesle dinleyip her sözüne kıymet verdiğim bir akademisyenin geçen hafta "bence bir okuyun" diye tavsiye ettiği şiir.

    "uzak nedir?
    kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
    gidecek yer ne kadar uzak olabilir? " dizeleriyle kendimi bulmuştum, siz de bir bakın dedi.

    ismet özelin bir kaç şiirini bilirdim evet, fakat bu şiiri bilmemek biraz da utandırdı beni. o dizelerle zaten hiç bende olmamış beni benden alan şair. hangi uzak daha uzak olabilir kendinden?

    "vahşetim
    beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
    kendime dünyada bir
    acı kök tadı seçtim
    yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
    uzun yola çıkmaya hüküm giydim. "

    hep bir içerleme, hayat içinde fazlaca yoğurulmuş bir şairin dizeleri bunlar.

    "bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
    görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta "
  • ismet özelin bu şiiri, kendisinin marksist devrimci düşüncelerinden vaz geçtikten sonra;
    o günleri,
    o günlerden sonra yaşadığı iç sıkıntıyı, solculuğun kendisinde yer ettiği, içine işlediği bakış açılarını ifade eder, örneğin ; "kimin ülkesinden geçsem şakaklarımdaki dövmeler beni ele verecek, cesur ve onurlu diyecekler
    halbuki suskun ve kederliyim
    korsanlardan kaptığım gürlek nara
    işime yaramıyor " kısmında olduğu gibi.

    ve sonrasında neleri bıraktığını, terke ettiğini ve sonuçlarını dile getiriyor, tabi öncesinde açlığı bilmesini, yolun uzun oluşunu, arkadaşlarının onun için ne yargı yükleyecekleri ve yorgunluğu ayrıca bu yargı yüklemelerinin mücevher oluşu, yine o dönem okuyup biriktirdiği bilgilerin ağır kantarlığı ve ona karşı artık sağır olma gibi.

    bu bağlamda incelendiğinde her dizesi için tüm okuyucular belki başka başka ama aynı kapıya çıkan çözümlemeler yapacaktır.
hesabın var mı? giriş yap