• nuri bilge, bu ilk filminde bütün sinemasını özetlemiştir bana kalırsa:

    suskun, hüzünlü, dalgın karakterler, duygusal bir müzik (bach elbette)...

    hışırdayan yapraklar, etkileyici yakın planlar, bedbin insan yüzleri; ağaç, çiçek ve su görüntüleri (tarkovsky etkisi)...

    zamanın kaygısızca akışı, sadelik ve minimalizm (bresson etkisi)...

    bilindiği gibi filmde hiç konuşma yoktur ama görüntüler her şeyi anlatır size. her filminde olduğu gibi bu ilk filminde de nihai/kesin anlamlarda bulunmak zordur. her izleyen farklı yorumlarda bulunabilir. tıpkı şimdilerde ahlat ağacı'nın farklı cephelerden tartışılması gibi.
  • "making of" hedesinden bir bölüm:

    + anne! çok kırpma gözünü, uzun uzun bak!
    - yavrım, yüzüme ışık dayadın dayanamıyom ki
    = pancur açık kalmış
    + baba elleme onu! sen şimdi kambur şekilde eller arkada camdan bak

    o değil de ben hayatta bizimkilere yaptıramazdım bunları, kavga çıkardı, huzurumuz bozulurdu. tabi ben götümü çatlatsam böyle görüntüler çekemezdim ya neyse.
  • esasında ciddiyetle anlaşılmaması normal bir film. keza film çokça tarkovski sineması kokmakta. görüntü yapısı itibariyle bile tarkovski sineması hakim ki metaforlar hakkında yorum yapmak için tarkovski sinemasına hakim olmak gerek. yani anlamamak çok normal, 2 günde 1, her gece 1 tarkovski filmi izleyip, aradaki vakitlerde de film hakkında ekşi yorumlarını okusanız aslında, sonra bu filmi bir daha izleseniz, "oha kaplıkurba ve benliklerine hapsolmuş hayatlar arasındaki bağlantı.." şeklinde devam eden bir cümle kurabilirsiniz.
  • resimleri, atmosferi ve üzerine oturtulmaya çalışılan müziğiyle buram buram tarkovski kokan nuri bilge ceylan filmi. özellikle annenin bakışlarında, jestlerinde slav hüznü yoğun bir şekilde hissedilmektedir. n. bilge ceylan’ın kamera arkasına ilk geçişinde, hayranlık duyduğu herkesçe bilinen tarkovski sinemasından bu denli etkilenmesi son derece anlaşılır bir reaksiyon.

    baba (m. emin ceylan) için de birkaç şey söylemek gerekiyor; fotoğrafçı olunmasa bile, insanın bu denli fotojenik yüzü olan bir babası olursa sürekli fotoğraflarını çekmek ister. n. bilge ceylan ve kardeşi de yakın bir zamanda babalarının fotoğraflarından oluşan bir sergi açmışlardı zaten.
  • nuri bilge ceylan bir ipek böceğinin yaşamını anlatmak istemiş bu belgesel çalışmasında, tırtıldan kozaya kozadan kelebeğe ve sonra kelebekten ölüme, veletken arı kovanlarını çomaklayıp kaçmak, gençliğin rüzgarına kapılıp olgunluğun kıyısında karaya vurmak, sobayı yakan kadın eli ve terkediliş yada terkediş ve dahi sonrasındaki yalnızlık, ak saçlar ve kadraja girmemiş olan ölüm. hepimiz kelebeğiz, kadraja girenlerin hepsini görebilsek yeter, kadrajın dışı, dışarısında kalsın algımın. dostumun dediği gibi hayat çok garip...
  • --- spoiler ---

    oldukça tedirgin edici bir atmosfere sahip nuri bilge ceylan filmi. eski fotoğrafları genelde nostaljik ve sevimli şeyler olarak düşünürken, bu film bende tam tersi etkiyi yaratttı diyebilirim. kanımca yönetmen bu filmde ölümün de ne denli hayata ilişkin olduğunu göstermeye çalışmış. ölümü estetize etmeyi değil, ölüm karşısında duyulan tedirginliği aktarmayı amaç edinmiş. çift ile çocuk arasındaki tezatın hayat yolculuklarının başında ve sonunda olmaları açısından anlamlı olduğunu düşünüyorum. ölüme yol alan çift artık hayata baktığında yalnızca ölümü görebiliyor.

    --- spoiler ---
  • anlayabilmek için herhalde aşmış bir sinema kültürüne falan sahip olunması gereken kısa film.
    zira ben bi bok anlamadım.
    ama kimin çektiğini bilmesem tarkovski çekmiş derdim. su çekimleri falan bildiğin stalker.
  • nuri bilge ceylan'ın yönetmenlik sürecinin başlangıcı niteliğinde çektiği ilk filmdir. filmde babası mehmet emin ceylan, annesi fatma ceylan, yeğeni turgut toprak, arılar, karıncalar ve ölü bir kedi oynamıştır.
  • çevresi ile iç içe yaşamak zorunda kalan insanın hayatına ihanet etme sürecinde bir nesne ya da kişi ya da kavram.
    bilinen dünya ile kişisel dünya arasında geçişlerin yaşanmasını imkansızlaştıran şizofreni materyali.
    insan diğerine yaklaştı ve insanlığın ne kadar sefil ve aşağılık olabildiğini gördü.
    anladı ve önce sevmekten sonra değer verdiği herşeyden vazgeçti.
    vazgeçen insan hiçliğe sürüklendi fakat hiçlikte yaşamayı önceden öğrenmemişti. bu yüzden bu karanlığın içinde kendine ait bir dünya oluşturup adına gece dedi ve gündüzü alkole bulayarak es geçti.
    hepsini birleştirerek koza'ya girdi.
    zorluğundan kurtulmak için kaçtığı dünya, çıktığında gözlerini kamaştırdı. gözleri kapandı ama o tekrar açtı ve kör oldu.
    yarınını göremeyen insan geçmişini ve bugününü alıp kozasına döndü ve kendinden başlayarak herşeyi ateşe verdi.
    sonunda elinde kalan yokluk oldu.
  • şu gördüğünüz bedenimiz esasen bir kozadır. onun içinde gelişen, terbiye gören bir başka bedenimiz daha var; "bilinç beden" veya spritüel bedenimiz.

    elbet bir gün bu koza yırtılacak ve içindeki "bilinç bedenimiz" serbest kalacaktır; rengarenk bir kelebek suretinde veya kapkara ve çirkin bir güve şeklinde.

    bilinç bedene tüm kabiliyetlerini ve özelliklerini dünyadaki yaşayışımız ile biz kazandırıyoruz.
hesabın var mı? giriş yap