• ışık önümüzü görmemizi sağlar, aydınlatır yolumuzu, içimizi ferahlatır yönümüzü bize gösterirken... ama yıldızları görebilmek için karanlığa ihtiyaç duyarız.

    karanlıksız bir aydınlık, yıldızlardan mahrum bırakır bizi.
  • gözden kaçan, kaçırılan çok önemli bir şey olduğunu düşünüyorum karanlığın..

    zira; izleyebildiğim/farkedebildiğim kısmını geçerli kabul edersem eğer, varlık sahası içindeki gerçek olan tek şeydir..

    ışık, madde, mana tüm dokunulabilen ve dokunulamayan, görülen, görülemeyen her şey karanlık içinden zuhur eder..

    ışık perdedir insanların gözüne.. karanlığı hepimizden gizler..

    gözlerimiz varlık denen aldatmacayla oyalanırken esasında etrafamızı sarandır karanlık.. o perde kalktığı an, ışık kesildiği an onun acımasız yüzünü farkederiz.. zira o bizi hiç bırakmaz ki.. geçici perdelerle, ışıkla onu yok sayarız.. hepsi o..

    bir tek o geçici değil..

    çünkü her yerde ve her an bulunmakta.. geçici olan her şeyden ayrılıyor bu bağlamda.. ve bu anlamda yaratımın büyük bir cilvesi kendisinde saklı olmalı..

    karanlıktaki korkularımıza yaklaşıp, aydınlıktaki sahte güven perdesinden uzaklaşmalıyız adım adım.. korku sandıklarımızın içinde saklı sırları keşfettikçe sahte hayatlarımızın anlamları bir bir aydınlanacaktır eminim.. karanlıkta gizli ışığı farketmekle ilgili bu biraz.. çünkü acziyetimizin en büyük göstergesi, bu sonsuz karanlıktan kaçma gayretimiz gibi görünüyor..
  • "karanlık, hayal gücünü tahrik eder ve uyandırır."

    the phantom of the opera
  • fransızcadaki karşılığı obscurité olan siyah koyusu. siyahın koynunda büyüyerek devleşmiş; kimilerinin ruhunu, kimilerinin ise kalbini ele geçirmiştir. buna rağmen sevenleri oldukça çoktur, çünkü düşlerimizi ve kabuslarımızı saklayabilecek yegane yer onun kuytusudur. kontrolünü elimizde tutabildiğimiz sürece, orada her daim dokunulmazlık vardır, bu dokunulmazlığı ise ancak aynı karanlıktan gelenler bozabilir. nitekim, duygular kendilerine yakın olanları kucaklamaya müsaittir, bunun için yapılabilecek tek şey onları akışına bırakmaktır, ket vurmamak ve bağlanacağı ipin ucunu usulca sarkıtmaktır.
  • gittikçe azalan yaşam elementi. gecenin yapı taşı parçalandıkça "ruh" kavramı terimleşiyor. elde kalan ışığın titrek sessizliği çoğu zaman.
  • kayıp cennetin hep ışıklar içinde tasavvur edilişi:

    "bir gün karanlığın olmadığı bir yerde buluşacağız." (s.151)
    (george orwell, "1984")

    karanlığın olmadığı yer mi? diye sormak gerekir kuşkusuz. ana rahmi karanlıktı. mezar da yeterince karanlık olacak. nerede cennet? cennet şairlerin düş dünyasında bir imgedir sadece. sığınakların yerine-geçenidir. dante'yi hatırla!
  • kendisinden başka hiçbir şey ol/may/an.

    karanlıkta hiçbir şeyin 'gösterilememesi', karanlık'ın hem gösteren hem de gösterilen olmasındandır.
  • gerçeğin ikamet adresi. istemin hedefi olması gerekir, saf gerçekliğin arzulanması halinde.
  • "zaten bakmasını bilen göz için karanlık, karanlık değildir. o ışığın cevheridir." **
    "aydınlığı, vuzuhu herkes gibi severim; hayatı yapan şüphesiz onlardır. fakat hakikî rüyası olan her şeyde karanlığın bir hissesi vardır." *
  • idrak dışında kalmış hakikat'in ruha tezahür şeklidir.
hesabın var mı? giriş yap