• beşiktaş kabalcı kitabevinde yaşadığım bir olaydır...

    girişte ki dvd bölümünden en sevdiğim film amelie dvd sini almak için gittim. şöyle bir baktım dvd kısmına göremedim. üşenip, daha da bakmak yerine dvd kısmı ile ilgilenen ''mal personel''den yardım ıstemek için yanına gittim. uzatmayayım diyolog aynen! şu şekildedir.

    pegassus : pardon, bakar mısınız ?
    mp : ...
    pegassus : pardon ?
    mp : ...
    pegassus: pardon, bakabilir misiniz ? (alla ala adamın kulaklarından sorunu mu var acaba ?!?)
    mp: o öyle denmez, pardon ne demek, pardon fransızca bir kelime. ''iyi akşamlar efendim, yardımcı olur musunuz denir.
    pegassus : (wtf) beyfendi, türkçe dediğimiz dil'in neredeyse %30 unun öztürkçe kelimelerden oluştuğunu, geri kalan %70 kelimelerin arapça, farsça ve fransızca kökenli kelimeler olduğunu. hatta ''kelime'' kelimesinin bile arapça kökenli bi kelime olduğunu biliyormusunuz ? madem okadar öztürkçe meraklısı bi insansınız ''kelime'' de demeyin o zaman. (neden böyle bi açıklama gereği duyuyorum?)

    ve mal personel beni kalbimden vuracak bir şey dedi sonra:

    mp: ben arapça biliyorum hanımefendi. kuran-ı kerimde biliyorum, herşey çok güzel olacak inşallah.
    pegassus. amin efendim.
    mp: bakın işte dvd orada duruyor ( parmakla dvd işaret edilir, sanırım elden ele dvd yi vermek günahtır)
    pegassus dvd'yi alır adamın suratına bakar ve ''mersi'' der.
    mp: mersi hee, mersi. sen bu olaya da fransiz kalmışsın bence --- diye seslenir. ( nedense bunu hatırlattı :http://www.hurriyet.com.tr/…et/17570793.asp?gid=381)

    --
    deney: ertesi gün bi arkadaşım (erkek) kabalcıya gidip mal personel'e ''pardon'' diye seslendi. adamın verdiği cevap ise ''buyrun efendim yardım edeyim'' oldu!

    --
    artık adamın götüne kaçanın ne olduğunu bilmiyorum! pardon- demek ile birden nasıl adamın kuran-ı kerime geldiğini de. ama böyle adi, iktidarsız herifler karşılarında kız gördüler mi böyle davranırlar, çükü evde kalkmadığından artmış aşşagılık kompleksini, saçsız kel kafasının ve kısa boyunun 35 yıldır kendisine verdiği iğrenç duyguyu, başkalarına yada bana, özellikle de naif insanlara karşı böyle iğrenç davranarak ve bunu mattah bişey zannederek kullanıp o boş egolarını doldurmaya çalışırlar...
    bu yuzden bizde kapandıkça kapanır, kabalaştıkça kabalaşırız işte.

    bundan sonra gittiğimde '' gel bi bak nerde bu dvd'' diyeceğim. eminim çok daha farklı olacak herşey. öyle g.te böyle y.rrak.

    -
  • -kalemtra$ kac para acaba ?
    -4 milyon
    -yuh, 4 milyona kendim tra$ oluyorum.
    dialoglarinin ya$andigi/ya$anabildigi yer.
  • ben buraya dün çok fena küfrettim.
    ben genelde küçükyalı-kadıköy arasında yaşayan bir insanım. göztepe'de okuluma giderim, kadıköy'e bir iki içmeye giderim, küçükyalı'ya evime dönerim. arada taksim'e giderim, beşiktaş'a pek gitmem. iki sebebi var: beşiktaş'ta pek bir şey yok ve kabalcı var. ben kabalcı'nın 500 m. yakınından geçsem yarım saat sonra cebim boşalmış bir şekilde dükkandan çıkarken bulurum kendimi.
    geçenlerde gördüm, hayal gördüğümü umdum. "yok ya, thsısı, açmıyolardır," dedim, kendi kendime mallığıma güldüm. dün bir gördüm, açmışlar...
    siz düşman mısınız oğlum, evde yer yok, para kısıtlı, her kadıköy günü size gelmek zorunda mıyım ben?
    süper kitabevi, bir an önce kadıköy şubesi kapanmalı.
  • alkım ve d&r gibi muadili birçok kitapevine göre çok daha zengin bir arşive sahip ve konularına göre ayrıldıktan sonra yazar alfabetik sırasına göre dizilmiş şekilde kitapların sergilendiği, içinde saatler geçirilebilecek ve yıllardır beşiktaş'taki şubesi ile bir halk kütüphanesi görevini gören kitapevi.
  • kırtasiye reyonunda kendisine yer bulmuş ithal ve başka yerlerde kolay kolay bulunmayacak ürünlerin haliyle biraz tuzlu olduğu fakat yerli ürünlerin fiyatlarının çok da farketmediği; kitap katına çıktığınızda envayi çeşit kitabın hem de kategorilerine ve alfabetik sıraya göre düzenlice dizildiği**; raftaki her kitabı tek tek elleseniz açsanız, yanınızdaki kağıda notlar alsanız da kimsenin sesini çıkarmayacağı, size yan gözle bakmayacağı; hatta ucuz bir çay bahçesi fiyatına oturup çay içebileceğiniz kafesinde satın almadığınız kitapları ve dergileri okuyabileceğiniz; ticarethaneden ziyade modern bir sahaf mantığıyla çalışan kitabevidir.
  • şimdi şöyle bi genelgeçer kabul edilmiş bişey var bence. kadın kısmısı daha çok seviyor kırtasıye reyonunu. bugün yoldan 10 genç kız çevirsen 8'inin çantasından birden fazla renkli kalem çıkar. işte bu gerçeği kabullenmiş biri olarak kabalcı kitabevine her gittiğimde kırtasıye reyonundan güç bela atıyorum kendimi dışarı. birbirinden güzel kalemler, yiyesiniz gelen silgiler, çeşit çeşit ajandalar, renkli renkli defterler ve bunun gibi bir ton şey. kendimi oyuncakçıya götürülmüş erkek çocuğu gibi hissediyorum. öyle ki hiç ihtiyacım olmadığı halde geçen gün buradan bir plastik dosya almaya kalkıştım. neyse ki "napıcam lan plastik dosyayı" diyerek ani bir aydınlanmayla kasadan geri döndüm. yani diyeceğim odur ki; ibne değilim lan ben ibne değilim !! bühühü... kalemler çok güzel ama.
  • artık yeni hiç bir ürünün gelmediği kitabevine dönüşmüştür beşiktaştaki şubesi. yalnızca elinde var olan mallarını satma amacı gütmektedir. hatta 1,2 ve 5 liraya satılan kitaplar bile mevcut şuanda. oyuncak/hobi kısmını kaldırarak daha az kira ödemek istediler muhtemelen. bu hale gelmesindeki en büyük etken insanların kitapları zaten artık çok daha ucuz olan internetten, oyuncak,hobi vs. gibi ıvır zıvırları da marka ve çeşitlerin çok daha bol olduğu d&r'dan yapmalarıdır kanımca. ha bir de beşiktaş semtindeki kiraların iyice uçmuş olmasından tabi. yine de bu denli eski bir kitabevini iflas eşiğinde görünce üzülüyor insan.
  • geçen gün arkadaşıma kitap hediye etmek için doğruca kadıköy kabalcı'ya gittim. ancak bomboştu, tabelasından ismi silinmiş, yalnızca izi kalmıştı. biraz ilerideki kitabevine girdim, sordum, iflas etti dediler. ne kolay söylediler. sonra twitter'da bir haber okudum. kırmızı kitabevi'ne maskeli bir grup saldırı düzenlemiş. ankara üniversitesi fiilen bitirilmiş, bütün hocaları tasfiye edilmiş.

    bir kitabevinin kapanması insanlığın katledilmesidir. katlediliyoruz. söyleyecek çok şeyim var ama kelimelerim tükendi artık. canım yanıyor.
  • tabelası dahi kaldırılmış, zaten yıllardır kat açıp kat kapatan garipleşen ıssızlaşan bir yer için bıdıbıdı tadilatta tamam mı diyen, neyse küfürü kaldırdım.

    kabalcı zaten gitmişti, son yıllardaki o garip yer bambaşka bir şey oldu ve buna özentiliğinden değil, hani robinson crusoe vakası eğretiliği, gerçekten üzülenler olduğunu biliyorum. kimsenin getirmediği dergileri (bkz: nme), poster bakmaları, sınavlara hazırlık kitaplarından, eski kitaplara, yeni çıkanlara ve çeşit çeşit kırtasiye ürünlerine ulaşılabilecek yer hem de böylesine merkezde 90larda 2000lerde yoktu. tabii iki balıklıydı sanırım heykel mini havuzu da unutmamak lazım.

    rob389muş, pehh, inciymiş, bir emek için çok üzülmüştüm aslında yeşilçam sokak desek daha doğru olur, terkedilmiş hali bile şimdiki tanımlayamadığım halinden iyiydi, bir de kabalcı. yaş almak, dünyanın bozularak, dökülerek değişimini izlemek zormuş. daha da önceden doğsaydım bu haliyle istanbul'u arkama bakmadan terkederdim.

    nostaljiymiş, anısı birikemeyecek kadar duygusu, zamanı ve algısı barınmayanlar laga lugaya devam etsin.
  • kitapların kokusunda nikotin var tezimi doğrulayan mekan.. ne zaman gitsem mutlaka bir sıçma isteği devamında ise kabalcı tuvaletinden dünyaya açılış..
hesabın var mı? giriş yap